Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“Dallı budaklı bir konu”: Antika

Antika, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre de Dil Derneği’ne göre de “Eski çağlardan kalma eser” demek. Sözlüklerdeki net tanımlara karşın “eski” sözcüğü, son yıllarda “antikacı” adıyla açılan dükkanlarda ve kurulan pazarlarda bir aldatıcıya dönüşebilir. Mesela Türkiye’nin iki büyük kenti İstanbul ve Ankara’nın ilgi gören pazarlarının başında gelen Feriköy Antika Pazarı ve Ayrancı Antika Pazarı bu aldanma için pek çok örnek sunuyor. “Böyle pazarlarda antika bulmak mümkün mü?” sorusunun yanıtı ise aslında pek değişmiyor: “Nadiren evet ama genellikle hayır.” 

Ankara’da kırk yılı aşkın süredir antikacılıkla ilgilenen Cafer Sönmez, antikacı ile eskici arasında belirleyici farklar olduğu görüşünde. Sönmez “Antikacı alıp sattığı eseri araştıran, betimleyebilen, tanımlayabilen, sattığı eserin arkasında durabilen ve gerektiğinde belge veren kişidir. Acabaları olan, eseri tanımlayamayan, oturmuş bilgileri olmayan kişiler bana göre eskicidir” diyor.

“Avrupa pazarlarında Osmanlı’ya ait bir şeyler bulabilmek…”

Sönmez, Ayrancı Antika Pazarı ve Feriköy Antika Pazarı gibi yerlerde antika ürünlere rastlamanın pek kolay olmadığını anlatıyor. Sönmez, “Avrupa’da kurulan benzer özellikteki pazarlardan çıkan eşyaların kondisyonlarınınsa her zaman çok iyi olduğunu” söylüyor: “Bilinçli bazı toplayıcılar var, koleksiyoner gibi. Onlar o tür eserleri bulmak için pazarlara giderler. Yani buradan kalkıyor, Avrupa pazarlarını dolaşıyor Osmanlı’ya ait bi şeyler bulabilmek için. Bizde oraya buraya atılmış, kıymet bilinmemiş.” 

İstanbul’da Nü Antik adındaki bir dükkanı işleten Nuray Özkul da “Antika çok dallı budaklı bir konu. Bu işin içinde tablolar, heykeller, halı, para, her şey var” diyor. 

Özkul, dükkanındaki eşyaları nerelerden bulduğunu şöyle anlatıyor: “Bazen mesela vefat eden insanların çocukları, torunları haber veriyor. O zaman evdeki her şeyi vermek isteyebiliyorlar. Beyaz eşyalar varsa bir spotçuya, günümüze yakın ürünler varsa eskiciye yönlendiriyorum. En sonunda antikalar kalıyor bana. O şekilde bir sınıflandırma yapılıyor. O da ayrı bir iş yani.” 

Ya sahteyse?

Peki, bir eşyanın antika olup olmadığı nasıl anlaşılır? Daha çok tablolarla ilgilenen Cafer Sönmez’in bu soruya yanıtı açık: “İlk bakışta yüzde 70-80 oranında orijinalliğine karar verirsiniz. Bazen yüzde 100 de olabilir.”

Nuray Özkul, daha önce hiç görmediği türden bir eşyayla karşılaştığında yapacağı ilk şeyin geniş bir araştırma olduğunu belirtiyor. “Ben de aslında yeni bir şeyler gördükçe onları öğrenerek geliştiriyorum kendimi. Da Vinci zamanında da Da Vinci’yi taklit eden varmış mesela. 500 yıllık bir röprodüksiyonla da karşılaşabiliyor insan. Öyle iddialı şeylerle karşılaşıldığında tabii ki çok daha uzman insanlara da danışılıyor.” 

Sönmez, eserin orijinalliği konusunda tereddüte düştüklerinde de başvurulacak yerler olduğunu hatırlatıp “Türkiye’de konusunda uzman eksperler var. Kurumlar da var tabii. Yani İstanbul Resim Heykel Müzesi gibi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ndeki kurul gibi. Oralardan destek alınabilir” diyor. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.