Türkiye’de psikolojik tedavi hizmetlerine erişim, yüksek seans ücretleri, muayene süresinin yetersizliği, sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi gibi nedenler sonucunda sekteye uğruyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya ve Uzman Psikolog Emeç Serin, terapilerin insan psikolojisi üzerindeki verimliliğini etkileyen faktörler neler? Nitelikli tedavi için çözüm önerisi neler? sorularını ve daha fazlasını Medyascope’a cevapladı.
Türkiye’de özel hastanelerde veya muayenelerde terapi hizmetlerine ortalama 400 lirayla 2 bin lira karşılığında erişilebiliyor. Ücretsiz olarak erişim sağlanması ise hastaya ayrılan yetersiz süre, kısıtlı kontenjan gibi sebeplerden dolayı zorlaşıyor. Terapi hizmetine ihtiyacı olan birçok kişi maddi imkânlardan dolayı özel tedavilere başvuramazken, ücretsiz alternatiflerden de mevcut sorunlardan dolayı verim alamıyor.
Psikolojik destek hizmetlerine erişimin ne durumda olduğunu, bu hizmetlere erişimdeki sorunları Prof. Dr. Burhanettin Kaya ve Psikolog Emeç Serin anlatıyor.
Ücretleri belirlemede önemli etkenler neler?
Prof. Dr. Burhanettin Kaya, psikoterapinin bir tıbbi uygulama olduğunu ve sağaltım (hasta sağlığını iyileştirme) tekniği olduğunu belirtirken bu uygulamaların psikiyatri uzmanlarının uygulama becerisi altında gerçekleştiğini söyledi. Terapi seans ücretlerinde uygulanan taban ve tavan ücret sınırları hakkında konuşan Prof. Dr. Kaya, “Serbest çalışan hekimlerin muayene ücretlerinin alt sınırı her yıl TTB tarafından belirlenen katsayılara göre belirlenir. Bu katsayılar illere göre değişiklik göstermektedir. Psikoterapi ücreti bu asgari ücret sınırı üzerinden, uygulana psikoterapi yöntemi ve süresine göre değişiklik gösterebilir” dedi.
Prof. Dr. Kaya terapi ücretlerinin belirlenmesinde başka değişkenlerin de etkili olduğunu belirtirken, Psikolog Emeç Serin, bu değişkenlerin; psikologların eğitimi, uzmanlık durumu, ofisin lokasyonu, seans süresi veya uygulanan terapi ekolü olduğunu söyledi.
“Umut tacirlerine başvuruyorlar”
Türkiye’de terapiye ihtiyaç duyan ve ekonomik açıdan da bunu karşılayabilecek kesim terapiye erişim sağlayabiliyor. Terapiye ihtiyaç duyan fakat ekonomik koşullarının mevcut durumlarını desteklemediği yoksul kesim için durum aynı değil. Klinik Psikolog Serin, terapiye ulaşım sağlayamayan kesime sağlanan imkânları şöyle anlattı: “Toplum Ruh Sağlığı Merkezi (TRSM), Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), belediyelerin ücretsiz psikolojik danışmanlık merkezleri, süpervizyon alan terapistler yardımcı olabiliyor. Ancak sıra kolaylıkla gelmeyebiliyor veya kontenjanlar kısıtlı olabiliyor. Keşke Türkiye’de herkes için ücretsiz bir şekilde kolaylıkla ulaşılabilir bir imkân olabilseydi.”
Ekonomik koşullarını zorlayarak tampon mekanizmalardan destek almaya çalışan bireyler hakkında konuşan Prof. Dr. Kaya şöyle devam etti: “Bazı belediyelerin ruh sağlığı danışmanlık hizmetlerine başvuranlar oluyor. Sıklıkla daha düşük ücretler söz konusu olduğu daha öncede vurguladığım gibi birtakım kurslarla kendini psikoterapist ilan eden, alan dışı kişilere, umut tacirlerine başvuruyorlar. Bu da daha çok örselenmeleri ile sonuçlanıyor genellikle, ne yazık ki.”
“En temel ilke: ‘Önce zarar vermeme’”
Etkili bir psikoterapi uygulamasının 45-50 dakikalık görüşmelerle yapılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Kaya, üniversite hastanelerinde bu sürelere sadık kalındığını fakat devlet hastanelerinde bir psikiyatri hekiminin, bir hastaya bu süreyi ayıramadığını anlattı.
Sağlık Bakanlığı’nın “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesindeki sağlık politikalarını eleştiren Kaya şöyle devam etti:
“Beş dakikada bir hasta randevusu verilmekte, gelen her hastanın mutlaka muayene edilmesi istenmekte ve hekim buna zorlanmaktadır. Sahada çalışan hekim arkadaşlarımız günde 80-130 arası sayıda hasta gördüklerini, bunun yarısından fazlasını önemli kararlar vermek durumunda oldukları sağlık kurulu hastalarının oluşturduğunu, bu durumda psikoterapi uygulamalarının olanaksız olduğunu ancak hızlı bir değerlendirme ile ilaç tedavisi düzenleyebildiklerini ve psikoterapi ihtiyacı olan hastalarını ya mesai dışı ya da nöbet günlerinde görebildiklerini belirtmektedirler. Tıp etiğinin en temel ilkelerinden biri ‘önce zarar vermeme’ ilkesidir. Bu süreç, bu tür etik sorunların oluşmasını da kolaylaştırmaktadır.”
Terapinin verimini arttıran etkenler neler?
Kaya, tedavi edici yöntemle kurulan ilişkinin, temel iletişim becerilerinin, uygulanan psikoterapi ekolünün ve hastanın psikopatoloji düzeyi gibi unsurların, hastanın tedavi sürecine sağlıklı yanıt vermesini belirleyen etkenler olduğunu aktardı. Birçok bireyin terapi sürecinden yararlandığına değinen Kaya sözlerine şöyle devam etti:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Birçok hasta psikoterapi süreçlerinden yararlandığını belirmektedir. Yararlanmayanların, terapi sürecinden olumsuz etkilenenlerin ne yaşadığını, ne düşündüğünü öğrenmek ve aksayan yerleri düzeltmek gereklidir kanımca. Kimi zaman ilaçlar psikoterapiye gerek olmaksızın ruhsal sorunlarının çözülmesini ve bireyin işlevselliğinin düzelmesini, normal yaşamına dönemsini sağlar.”
Bazı durumlarda da ilaç tedavisi ve psikoterapinin beraber yürütülmesi gerektiğini ve bu yöntemin daha etkili olduğunu aktaran Prof. Dr. Kaya, etkilerinin daha kalıcı olduğu düşüncesiyle terapiye başvuran ve mental durumu tedaviyi kabul eden her hastaya psikoterapinin uygulanabileceğini söyledi.
Terapilerin bireyler tarafından yüksek oranda talep gördüğünü söyleyen Kaya, “Her zaman doğru adrese gidiyorlar mı? Karşılaştıkları şey bir psikoterapi mi? Psikoterapi sandıkları birtakım diyalogların içinde mi boğuluyorlar?” sorularının cevaplarının önemli olduğunun altını çizdi.
Türkiye’nin yıkılan tabusu: “Deli doktoru”
Son yıllarda bireylerin terapi hizmetlerine erişimi ve talepleri üzerine konuşan Psikolog Emeç Serin şunları söyledi:
“Önceden terapi Türkiye için bir tabu idi. İnsanlar bizleri ‘Deli doktoru’ olarak görüyor veya ‘Deli misin neden terapiye gidiyorsun, arkadaşlarınla konuşsan geçer, iki duble ısmarlayayım bak ne oluyor’ gibi tepkilerle karşılaşabiliyorlardı.
Artık insanlar; yapılandırılmış bir psikoterapinin, sıradan bir arkadaş sohbetinden veya bir-iki dubleden çok daha bilimsel, faydalı, uzun vadede verimli ve etkili olacağının farkında. Geçen zamanda bireylerin psikolojik sağlık konusundaki ilgileri artmış durumda. Bastırılmış duyguların, büyük oranda fiziksel sağlığın kaybına da yol açtığı göz önüne alınırsa bu ilgiyi olumlu buluyorum.”
Serin, koronavirüs salgınının da etkisiyle birçok insanın terapi odalarını güvenli bulduğunu veya bulundukları herhangi bir ortamdan çevrimiçi terapi desteği alınmasının terapiye ilgiyi ve erişimi arttıran diğer etkenler olduğuna değindi.
Nitelikli tedavide çözüm ne olabilir?
Ekonomik koşulları nitelikli tedaviye imkân sağlayamayan bireylerin başvurduğu alternatiflerin verimliliği üzerinde duran Prof. Dr. Burhanettin Kaya, “Sağlık hizmetlerinin, ruh sağlığı hizmetinin yeniden bir kamu hizmetine döndürülmesi, terk edilmiş olan koruyucu ruh sağlığının yeniden öncelikle hale getirilmesi, ulusal ruh sağlığı politikasının gözden geçirilmesi, Türkiye için kamucu bir ruh sağlığı modelinin alandaki tüm aktörlerle, meslek örgütleriyle tartışılarak geliştirilmesi gereklidir. Elbette tüm bunların yapılabilmesi için bir siyasal ve toplumsal değişikliğe ihtiyaç var” sözleriyle mevcut sistemde iyileşmeye gidilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’de yaşanan psikolojik destek hizmetlerine erişimdeki sorunların kamucu ruh sağlığı modelinin geliştirilmesiyle çözülebileceğini söyleyen Prof. Dr. Burhanettin Kaya, kamucu ruh sağlığı modelini anlattı: “Kamucu ruh sağlığı modeli insanları örseleyen, ruhsal hastalıklara yola açacak etkenleri ortadan kaldırmak, koşulları değiştirmek, bunu olanaklı kılacak hem genel politikalar, hem de sağlık politikaları belirlemek demek. Bireylerin ve toplumun bu tür etkenlerle karşılaşmasını önlemek, eğer karşılaşıyorlarsa bu tür etkenlere karşı onları, dayanaklı, bağışık kılmak demek. Tüm bunlara rağmen ruhsal hastalıklar ortaya çıkıyorsa bu hastalıklara erken tanı ve uygun ve etkin tedavi demek. Bu tedavilerle iyileşmenin sağlanması, yeti yitiminin önlenmesi, süreğenleşme durumunda da ortaya çıkan yeti yitimimi uygun rehabilitasyon yöntemleri ile iyileştirilmesi demek.”