Türkiye, 6 Şubat Pazartesi günü saat 04:17’de meydana gelen depremle sarsıldı. Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 büyüklüğündeki deprem Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’ı vurdu.
Medyascope Ankara Temsilcisi Hıdır Göktaş, Medyascope Diyarbakır Temsilcisi Ferit Aslan ve Medyascope muhabirleri Ali Macit, Ayşegül Karagöz, Edanur Tanış, Dilek Şen, İbrahim Yayan, Ufuk Çeri ve Enes Berk Demirkol depremin yıktığı illerde bir hafta boyunca gördüklerini ve izlenimlerini anlatıyor.
“En büyük aksaklık koordinasyonsuzluk”
Depremin dördüncü gününe kadar Hatay’da internet ve telefon şebekelerinin çok sorunlu olduğunu belirten Edanur Tanış, “Hatay’ın girişleri depremin üçüncü ve dördüncü tamamen kilitlenmiş haldeydi. Yardımlar gelmeye başladıkça en büyük aksaklığın da koordinasyonsuzluk olduğunu gördük. İnternet olmadığı için insanlar dünyadan kopmuş ki bize ‘İstanbul’da da deprem oldu mu? diye sordular” dedi.
Bütün Antakya’nın sokakta olduğunu ve evleri yıkılmamış olsa bile evlerinde kalamadıklarını söyleyen Tanış, “Özellikle kadınlar tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için hasarlı evlere girmek zorunda kalıyorlardı. Çünkü tuvalet sorunu hala çözülememişti. Hatay’a çok fazla yardım geldi ancak biz ayrılırken hala çadır, kıyafet, bebek bezi, bebek maması ve hijyenik ped ulaşmayan yerler vardı” diye konuştu.
“İnsanlar ‘Ordu niye gelmedi?’ diye sordu”
Hatay’a 24 saat sonra varabildiklerini ve gittiklerinde hiçbir resmi yetkili olmadığına vurgu yapan Ufuk Çeri, “12 saat sonra Mersin-Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşaat işçileri gelmiş ve kas gücüyle ilk müdahaleyi onlar yapıyordu. Hatay’da polis karakolu ve devlete ait bütün kurumların binaları çökmüştü. İnsanlar bize ‘Kışlalar var, ordu niye gelmedi’ diye sordular” dedi.
“Adıyaman’da çadır, ısıtıcı ve seyyar tuvalet problemi hala devam ediyor”
Adıyaman’ın ilk üç gün kaderine terk edildiğini belirten Ayşegül Karagöz, deprem bölgesinde bir hafta boyunca neler gördüğünü şöyle özetledi:
“Bölgeden gazeteciler haber yaptıkça üçüncü günün sonunda gıda ve çadır gelmeye başladı. İktidar medyasından bazı kanallar röportajlarda sansür uyguladığı için insanlar bize de tepkiliydi fakat biz onların seslerinin duyurdukça zamanla bize güven duydular. Adıyaman’da da çadır, ısıtıcı, seyyar tuvalet ve hijyen problemi hala devam ediyor. Bu bu problemlerin temelinde ise büyük bir koordinasyonsuzluk vardı.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Depremin vurduğu illerde ilk gün insanların kendi çabalarıyla yakınlarını kurtarmaya çalıştığına dikkat çeken Ali Macit, “Adıyaman’da vatandaşın kendi parasıyla tutacağı vinç veya kepçe bile yoktu. Adıyaman’a karadan ilk iki gün polis ve asker ulaşmakta zorlandı. İlk birkaç gün sadece AFAD’tan iki üç ekip vardı. Onlar da sadece valilik önündeki Atatürk Bulvarı’nda arama kurtarma çalışmaları yapabildiler” dedi.
“Bürokratik engeller çok zaman kaybettirdi”
Gaziantep’te çadır kentler kurulurken, çadırların kurulma şeması çok problemli olduğunu söyleyen İbrahim Yayan, “Çadırlar kurulurken bu kadar yan yana kurulması salgın hastalığa sebep olabilir. Ayrıca İslahiye’de profesyonel ekip çok azdı. Yabancı ekipler olmasına rağmen enkaza girebilmek için AFAD’ın izin vermesi gerekiyordu. Bürokratik engeller çok zaman kaybettirdi” dedi.
“Koordinasyonu AFAD da düşünmemiş, Kızılay zaten yoktu”
Koordinasyonun nasıl yapılacağına dair kimsenin düşünmemiş olduğu gerçeği ile yüzleştiklerini belirten Dilek Şen, “Koordinasyonu AFAD da düşünmemiş, Kızılay zaten yoktu. Yurttaşı en çok öfkelendiren şey buydu. Arama kurtarmada sadece AFAD yetkili. STK’lar ve belediyelerin gönderdiği ekipler var fakat AFAD’tan izin almak zorundalar. Ayrıca Nurdağı yolunda yarıklar olduğu için oradan yardımların geçemediğini gördük” diye konuştu.
Deprem sabahı Ankara’dan hareket ettikten 13 saat sonra Kahramanmaraş’a girdiklerini söyleyen Medyascope Ankara Temsilcisi Hıdır Göktaş, izlenimlerini şöyle anlattı: “Yardım ulaşmadığı için insanlar kendi imkanlarıyla yakınlarını kurtarmaya çalışıyordu. Kızı enkazda sıkışmış bir baba, kızına moral olmak için yeniden enkaza girip kızının yanında durdu ve ancak kızı çıkarılacağı zaman enkazdan çıktı.”