Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

AKUT kurucusu Nasuh Mahruki Medyascope’a konuştu: “Kurtarabileceklerimizin tamamını kurtaramadık”

AKUT kurucusu Nasuh Mahruki, Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlere ilişkin “Önemli olan kurtarabileceklerimizin tamamını kurtarabilmiş olmak. Maalesef biz kurtarabileceklerimizin tamamını kurtaramadık” dedi.

AKUT kurucusu Nasuh Mahruki, meydana gelen depremleri “yüzyılın felaketi” olarak tanımladı ve “17 Ağustos bir afetti, bu bir felaket çünkü iki tane 17 Ağustos’tan daha büyük deprem, 8-10 saat arayla aynı bölgede meydana geldi. Bu, dünyada bir ya da iki kere olmuş. Gerçekten ‘mega’ bir depremle karşı karşıya kaldık. Biliyorsunuz, 10 şehir, çok geniş bir alan, 13,5 milyon nüfus çok ağır şekilde etkilendi maalesef” diye konuştu.

İki büyük depremin arka arkaya olmasının büyük bir talihsizlik olduğunu söyleyen Mahruki, sözlerini şöyle sürdürdü:

“7,7 olan ilk deprem bundan 510 yıl önce, 1513 tarihinde olmuş ve 7,4 büyüklüğünde olduğunu hesaplıyorlar. Yani, ondan daha büyük bir deprem meydana geldi ve o başka bir depremi, bir başka fay hattını da tetikledi. İki ayrı fay hattı aynı anda 10 saat içerisinde aktif hale geçince tabii ki, bölge çok etkilendi. Bu iki büyük depreme pek çok bina dayanamadı ne yazık ki.”

“TSK, çok rahatlıkla binlerce çadırı kurabilecek donanıma, askeri güce sahip”

Mahruki, Kahramanmaraş merkezli iki deprem ile 1999 Marmara Depremi’ni ise şöyle kararlaştırdı:

“O dönemde (17 Ağustos 1999) yasa gereği Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) birinci dereceden doğal afetlerle mücadeleden sorumlu ve görevliydi. Zaten hazırdı, hazırlıkları vardı, eğitimi, planları vardı. Bütün bunların hepsini bir emirle bütün birliklerden çıkartarak doğrudan Türk milletinin hizmetine vermişti. Burada bu olmadı. Bunun olmaması çok büyük zaafiyetlere yol açtı, çok büyük gecikmelere, sıkıntılara yol açtı. Burada kış olduğu için dışarıda kalanların barınmasıyla alakalı öncelik gerekti. 17 Ağustos’ta birinci öncelik insan hayatı kurtarmaktı. Dışarıda kalan insanların barınmaları, beslenmeleri ile ilgili sorun o kadar önemli değildi çünkü hava sıcaktı fakat burada dışarıdaki insanlar sokakta kaldılar. Onların da ayrıca barınma ihtiyaçlarıyla alakalı çok hızlı çözümler üretmek gerekirdi. TSK, çok rahatlıkla binlerce çadırı kurabilecek donanıma, askeri güce sahip, zaten bir görevi de buydu.”

AKUT kurucusu Nasuh Mahruki

“İnsanlar sahipsiz hissetti”

Mahruki sözlerini şöyle sürdürdü:

“17 Ağustos’ta TSK, bu sorumluluktan dolayı çok etkin, aktif müdahale etti. Koordinasyonu anında sağladı, komutayı eline aldı, asayişi sağladı, düzeni sağladı, kaosu ve kargaşayı engelledi, ek kazaların olmasını engelledi, ilk saatlerden itibaren ve tabii ki halka olağanüstü bir güven verdi, moral ve motivasyon verdi. Burada insanlar kendini sahipsiz hissettiler. Ben bir kadını gördüm, evladı içeride sesini duyuyor ve ‘Ben niye yalnızım, niçin ben burada çaresizim böyle tek başıma, niye hala bekliyorum’ diyor. Halbuki 2. ordu var Malatya’da, Tugay Komutanlığı var Hatay’da. Eğer bu EMASYA ve DAFYAR planları geçerli olsaydı, onlar zaten hazırlıkları ve eğitimleri görevlendirmeleri olacaktı ve 1 saat içerisinde asker kışladan çıkıp sahaya inecekti ve bu halk üzerinde çok olağanüstü bir moral ve motivasyona direnme gücüne yol açacaktı ve süreç çok daha sağlıklı yönetilebilecekti.”

“Kurtarabileceklerimizin tamamını kurtaramadık”

Arama-kurtarma sürecinin bir sayılar oyunu olduğunu belirten Mahruki, “Günün sonunda kaç kişiyi kurtarabildiniz, kaç kişiyi kurtaramadınız? Tek bakacağınız rakam bu. Kurtardığınız insan gençmiş, yaşlıymış, kadınmış, erkekmiş, eğitimliymiş, eğitimsizmiş, fark etmez. Kaç kişiyi kurtardınız, kaç kişiyi kurtaramadınız? Bir kurtarmacının da, afetle mücadeleden sorumlu yetkili kişilerin de geri dönüp bakacağı şey şu. ‘Acaba biz kurtarabileceğimiz herkesi kurtarabildik mi?’ Kurtarabileceğimiz herkesi kurtarabilmek önemli olan, herkesi tabii ki kurtaramayacaksınız ama kurtarabileceklerimizin tamamını kurtarabilmiş olmak önemli olan. Maalesef biz kurtarabileceklerimizin tamamını kurtaramadık bu depremde” diye konuştu.

“Sokakta kalan insanların da barınması çok büyük bir ihtiyaç”

Bundan sonraki süreçte yapılabileceklerle ilgili de konuşan Mahruki, “Bölgede sokakta kalan insanların da barınması çok büyük bir ihtiyaç. O insanların bir kısmı, evleri tamamen enkaza dönüşen insanların geriye dönüp girecekleri bir ev yok. Bir kısmı başka bölgelere, başka şehirlere nakillerini talep edecekler, onların zaten nakilleri yapılıyor ama bir kısmı burada kalacaktır. Başka gideceği bir yer olmadığı için, burada kalmayı talep edeceklerdir. Onlar için de geçici konutların oluşturulması, geçici barınakların oluşturulması gerekiyor. Kış olduğu için çadır kolay bir iş değil, muhakkak ısıtıcıya ihtiyaç var ama ısıtıcının da yangın çıkartma riski var. Bunları da düşünerek daha az riskli ısınma yöntemleri belki de kullanılması uygun olacaktır” dedi.

Mahruki, tuvalet ihtiyacının bölge insanı için çok önemli olduğunun da altını çizdi:

“Tuvalet ihtiyacı çok önemli bir ihtiyaç, mutfak ihtiyacı tabii aynı şekilde. Sonuçta orada yaşayan afetzedelerin normal yaşam koşullarını ve bu normali de bir çekirdek ailesiyle rahatlıkla işte sığabileceği, barınabileceği günlük ihtiyaçlarını giderebileceği ve hayatını sürdürebileceği alanların yaratılması gerekecek. Bölgede insanlar uzunca bir süre, bu çadır kentlerde hayatlarını sürdürmek zorunda kalacaklar. O yüzden mümkün olduğu kadar uzun süre kullanıma müsait şekilde şimdiden planlamak çok doğru olacaktır.”

“Sivil toplum müthiş çalıştı”

Mahruki, depremlerden sonra sivil toplumun aldığı inisiyatif ile ilgili ise şunları söyledi:

“Sivil toplum müthiş çalıştı, hakikaten bu depremlerde de sivil toplum, sıradan insanlar, siviller gerçekten olağanüstü bir performans sergilediler. Biz AKUT Vakfı olarak belki 20 TIR yolladık, insanlar yüzlerce tır yolladılar. Pek çok kurum bölgeye yardım malzemesi topladı, organize olundu, ihtiyaçlar belirlendi, çok disiplinli bir şekilde müthiş işler yaptılar. Kriz yönetiminde hiç fena değiliz aslına bakarsanız. Ama tabii risk yönetimini iyi beceremeyen bir toplum olduğumuz için önceki hazırlıklarımız, önlemlerimiz, zarar azaltıcı çalışmalarımız zayıf.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.