Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gönül Tol yazdı: Türkiye’nin Gandi’si Erdoğan’ın koltuğuna gözünü dikti

Bu yazı Politico dergisindeki İngilizce metinden Senem Görür tarafından çevrilmiştir.

Türkiye’nin ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olmadığı her şey.

“Gandi Kemal” lakaplı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) liderinin yumuşak dilli ve sakin tavrı, Erdoğan’ın gösterişli sözleri ve kavgacı üslubuyla tam bir tezat oluşturuyor. Erdoğan’ın bu tavrı O’na, hayranları arasında “Reis” unvanını kazandırmıştı.

Zıt kişiliklerinin ötesinde, Erdoğan’ın ve Kılıçdaroğlu’nun ülkeleri için tamamıyla farklı vizyonları var.

Erdoğan, iktidardaki 20 yılında, gücü kendi elinde merkezileştirdi ve kişisel bir otokrasi yarattı. Kılıçdaroğlu ise bu gücü dağıtmak ve demokrasiyi inşa etmek istiyor.

Türkiye’nin Gandi’si Reis ile yarışmaya hazırlanırken, Türkiye’de yurttaşların sorduğu soru şu: Peki kazanabilir mi?

Güçlü liderlerin, enerjik ve duygusal tarzlarıyla destekçilerini harekete geçirme yeteneğiyle saygı gördüğü bir ülkede, pek çok kişi Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanma ihtimaline şüpheyle bakıyor. Kılıçdaroğlu’nun kitabî ve çoğu zaman sakin tavrı, Erdoğan’ın ateşli performansına kıyasla bir kusur olarak görülüyor. Fakat Kılıçdaroğlu kendinden emin.

2019 yerel seçimlerinden hemen önce Kanal D’de Buket Aydın, Kılıçdaroğlu’nun, “İstanbul’u, Ankara’yı, Adana’yı, Mersin’i alacağız. Bütün buraları alacağız” sözlerinin ardından kahkahalarla gülmüştü. Kılıçdaroğlu ise “Göreceksiniz, doğruyu söylüyorum” demiş ve naif bir gülümsemeyle karşılık vermişti. Daha sonra CHP neredeyse tüm büyük şehirleri kazanarak, Erdoğan AKP’sine büyük bir darbe indirdi.

Erdoğan rakibine “Bay Kemal” diyerek sesleniyor. Amacı, Kılıçdaroğlu’nun “seçkin” ve “Batılı” olduğunu ima etmek. Ancak Kılıçdaroğlu’nun geçmişi hiçbir şekilde bu söylemle örtüşmüyor. Kılıçdaroğlu, Tunceli’de, tarihsel olarak zulme uğrayan azınlıklardan Alevi bir ailenin yedi çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Tapu Sicil Müdürlüğü’nde görev yaparken annesi ev kadınıydı ve ihtiyaçlarını kıt kanaat karşılayabiliyorlardı.

Bugün Erdoğan, Ankara’daki bin odalı Saray’ının tadını çıkarırken, Kılıçdaroğlu hâlâ eskimiş elektronik aletler ve modası geçmiş mobilyalarla dolu mütevazı bir apartman dairesinde yaşıyor. Kılıçdaroğlu, son zamanlarda takipçileri için bu evinin mutfağından videolar çekiyor. Sosyal medya kullanıcıları, Kılıçdaroğlu’nun mutfağını babaannelerinin mutfağına benzetiyor.

Mütevazı geçmişine rağmen Kılıçdaroğlu, Ankara’daki en iyi üniversitelerin birinden ekonomi bölümünden mezun oldu. Türkiye bürokrasisindeki en üst makamlardan birine yükseldi ve 1990’lı yıllarda “Yılın bürokratı” ödülünü aldı. Erdoğan bürokrasiyi etkin yönetimin önünde bir engel olarak görürken Kılıçdaroğlu liyakat sahibi yöneticilerin ve güçlü kurumların ülkenin en büyük sorunlarını çözmede kilit roller üstlenebileceğini düşünüyor.

Kılıçdaroğlu’nun seçim vaatlerinden biri, Türkiye’de kurumları yeniden inşa etmek ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerek gücü dağıtmak. Türkiye’de milyonlarca yurttaş bu önemli görevin yerine getirilmesi için ona güveniyor.

Kılıçdaroğlu hem destekçileri hem de muhalifleri tarafından dürüst bir isim olarak biliniyor. Erdoğan yolsuzluğa batmış bir sisteme başkanlık ederken, Kılıçdaroğlu yolsuzlukla mücadele konusunda kariyer yapmış bir isim.

Kamunun yolsuzluklardan uzak tutulması için yazdığı rapor Kılıçdaroğlu’nun CHP’de yükselmesinin önünü açtı. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından milletvekili gösterilen Kılıçdaroğlu, AKP’nin iktidara geldiği 2002 seçimlerinde Meclis’e girdi. Hükümette yer alan ve yolsuzluk yaptığı iddia edilen yöneticilerle ilgili çalışmalarıyla giderek ünlendi.

Deniz Baykal, kaset skandalının ardından 10 Mayıs 2010’da istifa etmek zorunda kalmıştı. Kılıçdaroğlu’nun yükselen profili, Baykal’ın istifasının ardından parti lideri olmasına da yardımcı oldu. O zamandan bu yana da Kılıçdaroğlu, CHP’nin imajını değiştirmek, daha geniş kitlelere erişmek adına önemli adımlar attı.

Bazı CHP’lilerin itirazlarına rağmen aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ittifak kurarak İslami bir entelektüel olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Erdoğan’ın karşısında aday gösterdi. İhsanoğlu’nun kaybetmesinin ardından partisinden kendisine karşı yükselen sesleri nezaketle dinleyen Kılıçdaroğlu, partisinin başarısız olduğunu kabul etti ama istifa etmedi.

16 Nisan 2017’de yapılan anayasa değişikliği referandumunda kabul edilen başkanlık sistemi ile Erdoğan’a çok geniş yetkiler verildi. Referandumda mühürsüz pusula ve zarfların da sayılmasının önünün açılması muhalefet seçmeninde büyük bir öfkeye neden oldu ve protesto için sokağa çıkmak gerektiği dillendirildi.

Kılıçdaroğlu, destekçilerini sokağa çıkmamaya ikna etti. Bu nedenle eleştiri oklarının hedefi oldu.

Kılıçdaroğlu daha sonra yaptığı açıklamada bu tavrını şöyle açıkladı: Bazı Erdoğan destekçilerinin silahlı olduğunu ve ortaya çıkabilecek herhangi bir şiddet eyleminden sorumlu olmak istemediğini söyledi. Bazı CHP’liler kendisi pasif kalmakla eleştirse de Kılıçdaroğlu fırtınayı yatıştırmayı başardı.

Erdoğan’a meydan okuma konusunda yeterince güçlü olmadığı için kendisine yöneltilmiş eleştirilerin dozu artarken Kılıçdaroğlu, devlet sırlarını ifşa ettiği iddiasıyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’na destek için “Adalet Yürüyüşü” başlattı. 420 kilometrelik bu yürüyüş, 25 gün sürdü. Adalet Yürüyüşü, Kılıçdaroğlu’nun muhalefetteki bazı insanların istediği gibi ateşli bir devrimci olmasa bile demokratik bir ülke isteyenleri birleştirerek değişimi başlatabilecek sessiz bir güç olabileceğini gösterdi.

Kılıçdaroğlu, partisini daha geniş kitlelere açmak için çabalamaya devam etti. Örneğin, muhafazakâr seçmenlere seslenmek için kamuda başörtüsü takmayı yasal güvence altına alacaklarını açıkladığı bir kanun teklifini Meclis’e sundu. Bu hamle özellikle seküler Twitter kullanıcılarının, bazı kadın örgütlerinin ve muhalif grupların büyük tepkisini çekti.

CHP’nin imajını yumuşatmaya yönelik çabalarının kayda değer tek istisnası, Kürtler’e karşı temkinli yaklaşımı. Türk milliyetçiliği Türkiye’de oldukça güçlü bir akım. Kılıçdaroğlu Kürt sorununu barışçıl yollarla çözme sözü vermesine rağmen, Kürtler tarafından uzlaşı adına yeterince çaba göstermediği için sık sık eleştiriliyor.

2016’da, Kılıçdaroğlu’nun partisi iktidarın, TBMM’de dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili teklifine “evet” oyu verdi. Bu hamle, Erdoğan’ın PKK ile bağlantılı olduğunu iddia ettiği milletvekillerinin yargılanmasına ve cezaevine girmelerine yol açtı. Kılıçdaroğlu’nun bu “milliyetçi hassasiyeti” HDP’yi Altılı Masa’ya eklemesinin de önüne geçti.

Eski bir bürokrat olarak Kılıçdaroğlu’nun ihtiyatlı tavrı beklenilen bir şey. Çevresindeki pek çok kişiyi şaşırtan şey ise geçmişteki seçim yenilgileri ve kendisine yöneltilen eleştiriler karşısında gösterdiği sebat. 2020’de benimle konuşurken “Ben çok sabırlı biriyim” demişti.

Daha sonra kendisine, CHP kurulduğu günden bu yana partiyi desteklemiş bir aileden gelen 80 yaşındaki babamın yaşadığı hayal kırıklığını ilettiğimde bana utangaç bir gülümseme ile yanıt verdi. Benden babama kendisine biraz daha zaman vermesini söylememi istedi ve şöyle dedi: “Demokratik bir ülke için çok fazla beklemeyecek. Bu benim, baban gibi dürüst insanlara sözümdür.”

Peki Kılıçdaroğlu verdiği sözü tutabilecek mi? Bilgili, mülayim ve sessiz güç, gürültücü ve sınır tanımayan bir popülisti yenebilecek mi?

Erdoğan’ın, yaklaşık bir ay önce ülkenin güneyini yıkan depreme verdiği yavaş ve kötü koordine edilmiş yanıtı, kendisinin “güçlü adam” imajını zedelemiş gözüküyor. Türkiye, her sorunu çabucak çözeceği vaadiyle iktidara gelmiş fakat gücü tek elde toplayarak sorunları büyütmüş karizmatik bir popülist tarafından yönetilen bir ülke. Belki de artık toplum, karizmatik olmayan ama çivisi çıkmış ülkede işleri yoluna koyma sözü veren yeni bir lider için hazır.

Yazının orijinalini buradan okuyabilirsiniz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.