İzmir İktisat Kongresi’nin 100. yıldönümünde düzenlenen “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi”nin konuklarından biri de dünyaca ünlü çevreci, iklim aktivisti ve küreselleşme karşıtı Hint yazar Vandana Shiva’ydı. Shiva’yla yeşil ekonomiyi, iklim krizini ve sürdürülebilirliği konuştuk. Özgecan Özgenç ve Cansu Timur‘un röportajı.
Hindistan’da ormancı bir baba ve çiftçi bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Vandana Shiva neredeyse tüm hayatını doğaya adamış. 2000 yılında yazdığı, biyolojik çeşitliliğin ve geleneksel tohumların çok uluslu şirketler tarafından kontrol edilmesini anlattığı “Stolen Harvest “(Çalınmış Hasat) adlı kitabı ile dünyaca üne kavuştu.
“Yeşil” ekonomiyi yanlış mı anladık?
Shiva, röportajımıza çarpıcı bir girişle başlıyor, “Ekonomi” ve “Ekoloji” sözcüklerinin aynı kökten – Oikos‘tan – geldiğini anlatarak.
Bu kelime antik Yunanca’da “Ev” anlamına geliyor. Shiva’ya göre burada ev kavramını “Dünya’mız” olarak ele almamız gerekiyor. Ona göre ekoloji evimiz yani Dünya’nın nasıl çalıştığını anlatan bir bilim, ekonomi de bunun yönetim sistemi. İkisi birlikte ele alınmalı, birlikte çalışmalı. Shiva’ya kulak verelim:
“Tabii ki, önce bilgi gelir. Yönetim, bilgiye danışmalı. Yani ekonomi, ekolojiyle konuşmalıdır. Eğer ekonomi, ekolojiyi dikkate almadan baskın hale gelmeye çalışırsa iki şey olur: Ekosistemler yok olur, iklimler değişir ve hayali önlemler alınır. İklim krizi, ekonominin ekoloji kanunlarının dışında hareket etmesinin doğrudan sonucudur.”
Shiva, şu anda yaşananların tam da bu olduğunu düşünüyor ve örnek olarak küresel ekonominin nasıl büyüdüğüne dikkat edilmesi gerektiğini savunuyor. Ona göre şu anda para -yani ekonomi- küçücük bir zümrenin işine yarayacak şekilde büyüyor. Shiva bunu “1’e karşı Birlik” adlı kitabında ayrıntılarıyla anlatıyor zaten. İşte bize anlattıkları:
“Ekonomi, evimiz büyüyemediği için büyüyemiyor. Nehirlerimiz sağlıksız, ormanlarımız yok oluyor, toprak çölleşiyor, iklim istikrarsızlaşıyor. Sürdürülebilir olmayan bir ekonomi, sürdürülebilir olmayan bir ekolojiye neden oluyor. Sürdürülebilir olmayan bu ekolojiler de, ekonomi dediğimiz şeylerin tümünü baltalamaya başlıyor. Böylece tek bir fırtına, koca bir ekonomiyi yok etmeye yeter hale geliyor. Sadece Hindistan’da tek bir doğal afetin ülkeme maliyeti 40-45 milyar doları bulabiliyor.”
“Yeşil” hem doğanın hem de doların rengi
Konuyu son yılların “hip” kavramı “Yeşil Ekonomi“ye getiriyor Shiva ve “Dolarla yeşil ekonomi olmaz” diyor:
“Yeşil, ormanların, yaprakların, bitkilerin rengi. Ama yeşil aynı zamanda doların da rengi. Dolara endekslenmiş bir Yeşil Ekonomi Dünya’yı daha fazla zarara uğratacak, demokrasileri yok edecek, insanların geçim kaynaklarını yok edecek. Yeşil Ekonomi’yi doğanın merkezine oturtmalıyız. Böyle bir yeşil ekonomide her ülke kendine yer bulabilir. Aksi takdirde sadece bu yeşil küçük kağıt parçasını üreten ülke daha zengin olacaktır. Yeşil, hayatın rengi olmalı, açgözlülüğün değil.”
Konuyu depremlere getiriyor Shiva, “Güçlü ya da zayıf olmamızı Dünyamıza davranma şeklimiz belirler” diyor:
“Deprem bir sorundur. Ama dayanıklı binalar yapabilirsin. Ya da yapmamayı seçersin. Bir iklim felaketi yaşayabilirsin. Dağlar yıkılabilir. Afetin yıkıcılığı toprağa nasıl davrandığımızla doğrudan bağlantılıdır.”
Vandana Shiva ile röportajımızı buradan izleyebilirsiniz: