Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Doğa Üründül yazdı: Sevgili Stefan Kuntz, Türkiye’deki altyapı sistemini bizler mi düzelteceğiz?

Almanya’nın ev sahipliğinde oynanacak EURO 2024 için eleme turu maçları başladı. Türkiye A Milli Futbol Takımı, gergin geçen Ermenistan deplasmanında 1-0 yenik düşmesine rağmen 2-1 kazandı. Gruptaki en büyük rakibimiz Hırvatistan karşısında alınan mağlubiyet ise gerçeklerimizle yüzleşmemizi sağladı. 

Durumumuzu anlamak için son iki Dünya Kupası’nda kürsüde yer alan Hırvatistan’ın teknik direktörü Zlatko Dalic’in açıklamalarına kulak vermek gerek: “80 milyon nüfusa sahipsiniz. Bursa 3 milyonluk bir şehir, biz ülke olarak 3,5 milyonuz.” Nüfus ile oyuncu bulmak ve yetiştirmek tam olarak doğru orantılı değil. Bu önermeye göre milyar nüfuslu Hindistan’ın ve Çin’in tüm spor branşlarında dünyayı domine etmesi gerekir. Fakat şöyle de bir durum var: Ne Hindistan ne de Çin futbolla yatıp kalkıyor. Lakin biz öyle miyiz? Hayatımızın neredeyse merkezi konumunda futbol takımlarımız. 

Hırvat orta saha Modric’in 37 yaşında olmasına rağmen halen oynatılması üzerine sorulan soruya teknik direktör Dalic’in verdiği cevabın haklı olduğu nokta ise şu: Futbolla yatıp kalkan bir ülke olarak nasıl yeterli düzeyde oyuncu havuzuna sahip olamıyoruz? Nasıl oluyor da 3,5 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’dan daha fazla milli oyuncu çıkıyor?

Öncelikle futbolu “sevmek”teki sevmek fiilini açmak gerek. Bizim futbola sevgimizin temelinde rekabete olan düşkünlük değil, rakibe kuracağımız ezici üstünlüğün hayali var. Sporu güzellikleri için veya yaşattığı heyecan için izlemekten çok uzağız. Tek arzumuz rakibin küçük düştüğüne tanıklık etmek. İşin garibi de dünya arenasında küçük düşen de genellikle takımlarımız ile A Milli Takımımız oluyor. Çünkü buradaki lokal rekabetin kör ettiği zihinler, Edirne’nin dışına çıktığı gibi sıradan, hatta vasat takımlar olmamızla yüzleşmekte zorlanıyor.

Hırvatistan Milli Takımı’nın bize karşı başladığı 11’e bakalım. Kalecimiz Mert Günok sezon başından bu yana 14 maçta forma giyerken, rakip kaleci Dominik Livakovic takımı ile 26 maça çıktı ve bunlardan altı tanesi UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeydi. Stoper hattımızdaki Çağlar Söyüncü – Merih Demiral – Zeki Çelik – Ferdi Kadıoğlu, takımlarında toplam 5 bin 932 dakika sahada yer aldı. Hırvatistan savunmasındaki Gvardiol – Sutalo – Stanisic – Barisic 8 bin 782 dakika kendi kulüplerinin formalarını terletti. Bizim stoper tandemimizdeki Çağlar bu sezon liginde “iki” maçta toplam 79 dakika süre alabildi. Merih de en son 90 dakikasını Mart başında oynadı. Ritim kaybetmenin en çok cezalandırıldığı bölge savunma hattıdır. Alışkanlıklar ve uyum üzerinden başarı sağlanabilir. Hatta kulüp takımlarında da aynı takımda oynayan tandemleri, milli takıma taşımak başarının anahtarı oluyor. 

Diğer mevkilerdeki durum bu kadar vahim değil. Stoper pozisyonunda ligin en iyi yerli oyuncusu olan Abdülkerim Bardakçı ise bildiğiniz üzere yoğun baş ağrısı sebebiyle A Milli Takım kamp kadrosundan çıkarılmıştı. Fakat sonradan yapılan tetkiklerde oynamasına bir sakınca bulunmadı ve takımı Galatasaray’ın Azerbaycan’da Karabağ’a karşı oynanan hazırlık maçında forma giymesi de enteresan bir olay. Eğer oyuncu sağlıklıysa neden tekrar milli takıma çağrılmadı?

Almanya’daki 3-3,5 milyon Türk nüfusu ile nasıl oyuncu yetiştirildiğini anlamak için ise öncelikle Almanya’da antrenör olmak için gerekli şartlara bir bakalım. Köln’deki meşhur antrenör kursunu duymuşsunuzdur. Hatta Yılmaz Vural da bu akademiyi bitirenlerdendir. Adını Köln ve Borussia Mönchengladbach’ın efsane hocası Hennes Weisweiler’den alan antrenör okulu, 1947’den beri sayısız hocayı futbol coğrafyasına kattı. Normal şartlarda UEFA Pro-Lisans için antrenörlerin 240 saatlik bir eğitimden geçmesi gerekiyor. Buradaki eğitim tam 800 saat ve sürekli olarak güncelleniyor. Ayrıca Almanya’daki her kulübün akademisinde en az iki tane Pro-Lisanslı antrenör çalıştırma zorunluluğu var.

Şimdi gelelim “En Süper Ligimize”. Şu anda ligimizde yer alan 19 takımın kaç tanesinin hocası UEFA Pro-Lisansı’na sahip olarak takım çalıştırıyor? Ligde şampiyonluk yarışında genellikle yer alan Başakşehir’in teknik direktörü Emre Belözoğlu, sezon başında bu lisansa sahip olmadığı için UEFA’dan ceza almıştı. 

Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın teknik direktörü Stefan Kuntz’un maçtan sonra dedikleri ise yanlış taraftan gelen bir uyarı. Elbette haklı fakat bunu düzeltmek için o görevde değil mi Kuntz?

“Türkiye’de mevcut akademiler ve futbol eğitim sistemi yok. Elbette Türkiye’de çok fazla yetenek var ancak onlara doğru idman yaptıracak ve eğitecek insanlara ihtiyacınız var. Bu sadece Hırvatistan’a özel bir durum değil. Belçika ve Hollanda da nüfus olarak çok büyük ülke değil ama futbol olarak bir sistem kurmuşlar, meyvelerini alıyorlar”. Maçtan sonraki ilk açıklamalarıydı Stefan Kuntz’un.

Sevgili Kuntz, bunu bize söylemek yerine ne çalışma yapıyorsunuz? Hamit Altıntop ile geldiğinizde bir sistem kuracaksınız diye düşünmüştük çünkü CV’nize bakınca Türkiye A Milli Futbol Takımı için yeterli değil. Yaşınız genç de değil, 60 yaşındasınız. Kulüp kariyerinizde de hoca olarak başarınız yok. Herkesin sizden tek bir beklentisi var. O da Almanya’daki gibi düzgün bir altyapı sistemi kurmak. Yoksa şu cümleleri benim size basın toplantısında kurmam gerek: “Altyapı sistemimiz yok. Eğitecek insanımız yok” diye. Sizin de bizlere şu ana kadar yaptıklarınızı anlatmanız gerekiyor.

e-mail: dogaurundul@medyascope.tv

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.