Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Deprem bölgesindeki asistan hekimler Sağlık Bakanlığı’na gidiyor: “Fahrettin Koca, eğitim alamıyoruz sesimizi duyuyor musunuz?”

Deprem travması yaşayan Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya ve Hatay’daki asistan hekimler, eğitim hakları için bugün saat 12.30’da Sağlık Bakanlığı önünde toplanacak. Üniversite rektörleri, riskli binalarda çalışmak, hijyensiz koşullarda yaşamak zorunda bıraktıkları asistan hekimlerin başka illere geçiş hakkını engelliyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya attıkları maillere cevap alamayan asistan hekimler, maruz bırakıldıkları hak ihlallerini Medyascope‘a anlattı.

Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’da depremden kurtulan asistan hekimler eğitim haklarını alabilmek için bugün saat 12.30’da Sağlık Bakanlığı önünde toplanacak. Üniversite hastanelerinde hekim açığı olduğunu dile getiren asistan hekimler, rektörlerin bu açığı farklı illerdeki asistan hekimleri “gönüllülük” adıyla başka illere göndererek çözmeye çalıştığını dile getirdi. Asistan hekimlerin henüz eğitim ve öğrenme aşamasında olduğuna dikkat çeken hekimler, bulundukları illerde yetkin olmadıkları alanlarda çalıştırıldıklarını, hijyenik olmayan ve güvensiz koşullarda yaşamak zorunda bırakıldıklarına dikkat çekti. Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun deprem bölgesindeki hekimler için farklı illere geçiş hakkı tanıdığını hatırlatan asistan hekimler, ancak rektörlerin açık bir şekilde “Gidemezsiniz” dediğini söyledi. Sürecin yasal takibini ortadan kaldırmak için dilekçeleri de kabul etmeyen rektörler, “Gidip dönseniz bile eğitiminizi yeterli görmeyiz” tehdidiyle öğrencileri deprem bölgesinde kalmaya zorluyor. Mobbing sebebiyle ismini gizlemek zorunda bırakılan asistan hekimler maruz bırakıldıkları hak ihlallerini anlattı:

“Bizi ucuz işgücü olarak, işçi gibi çalıştırmak istiyorlar”

“20 Şubat’taki depremden sonra Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi kullanılamaz hale geldi ve hastaların hepsi çevre illere nakledildi. Hastanenin önüne Amerikalılar tarafından bir sahra hastanesi kuruldu ve üniversitemizin rektörü ‘Onu devralalım’ dedi. Anladığımız kadarıyla bu hizmeti bizim üzerimizden vermek istediler fakat biz uzman değiliz, biz henüz öğrenciyiz. Bizi orada çalıştırmak istediler ve bu bizim eğitim süremizden sayılacak bir zaman dilimi de değil. Bizi ucuz işgücü olarak, işçi gibi çalıştırmak istedi hastane yönetimi. Bizim orada bir eğitim almamız, nitelikli ya da niteliksiz şekilde mezun olmamız o kadar umurlarında değil ki hayret ediyorum. İleride eşi dostu çocuğu hiç mi bize denk gelmeyecek, hiçbirimize mi denk gelmeyecek? İnsan en azından bundan korkar. Normalde öğrenci eğitimden kaçar. Biz de tam tersi ‘Ne olur eğitim verin’ noktasındayız.”

“Üç aylık yedi aylık asistan görevlendiriyorlar, maksat ‘Burası çalışıyor’ imajı vermek”

Farklı illerdeki üniversitelerde çalışan asistanları adına gönüllülük dedikleri zorunlu bir uygulama ile deprem bölgelerine gönderiyorlar. Üç aylık yedi aylık asistan görevlendiriyorlar, maksat ‘Burası çalışıyor’ imajı vermek. Yoğun bir hasta bakma durumu da yok çünkü kentin yüzde 70’i boşalmış durumda. Yani bizim eğitimimiz için diğer sorun da bu kentte hasta yok. Hastanede rapor bile yazılamıyor, kan tahlillerinin çoğu yapılamıyor, MR cihazı yok. Sonuç olarak ortada hastane yok. Yokluk koşullarında olan ve ilk yardım bazında hizmet verebilen bir çadır var.”

“Boşuna talep etmeyin kimseyi göndermeyeceğiz”

“Tüm bunlar olurken Tıpta Uzmanlık Kurulu bizimle ilgili ‘Şehirler toparlanana kadar, yönetimlerin iznine bağlı olarak, altı ayda bir yıl görevlendirilebilirler’ gibi bir karar verdi. Fakat rektörümüz (Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü) ‘Boşuna talep etmeyin kimseyi göndermeyeceğiz’ dedi. Bunu sözlü olarak söylüyorlar bilerek. Bu işlemlerin dilekçe verilerek yapılması gerekiyor fakat yetkili kişiler bize ‘Anabilim dalı başkanlarınıza verin, onlara söyleyin, onlar bize iletecek’ diyorlar.”

“‘Ben senin gibi düşük puanlı üniversitenin öğrencisini neden okula alayım ki’ diyen hoca bile var”

Asistanlık eğitimi hiyerarşik bir şey, kıdem var kıdeme göre polikliniğin değişiyor. Hiçbir hoca başka okuldan gelen birisine eğitim vermeyi kabul etmiyor çünkü şöyle düşünüyor -özellikle cerrahi bölümler için- ‘Sen zaten gideceksin ben neden seni ameliyata sokayım ki kendi öğrencimi sokarım.’ Deprem bölgesinden gelen öğrenciye ‘Ben senin gibi düşük puanlı üniversitenin öğrencisini neden okula alayım ki’ diyen hoca bile var. Şimdi yeni görevlendirmeler yapıldı çünkü hocalarımızdan listeler istenmiş. Yapılan görevlendirmelerle bizi bölüm dışı çalıştırmaya zorlama gibi bir durum başladı. Bu durumun bizim eğitimimize hiçbir katkısı olmadığı gibi hasta sağlığı açısından da riskli.

Hekimler, ağır hasarlı binalara sonradan verilen az hasarlı raporlarının sahte olduğundan şüpheleniyor

“En son ocak ayındaki nöbet paralarımızı alabildik. Barınma için konteyner bile denilemeyecek derme çatma küçük yerler yapılmış ve buralar kişi sayısı kadar bile değil. İçinde tuvaletleri, banyoları yok. Ortak tuvalet banyolar az sayıda ve çok büyük hijyen problemi var. Bizi göndermiyorlar ama koşullar değil çalışmak yaşamak için bile uygun değil. Rektör mart ayının sonunda bir toplantı yaptı. Toplantıda hastanenin önemli bir bölümünün ağır hasarlı olduğunu dile getirdi ve ardından ‘Ama başka bir ekip geldi ve o da az hasarlı olduğunu söyledi’ dedi. ‘Az hasarlıya dönebilir o zaman hastaneyi açarız.’ Konu ile ilgili bize hiçbir belge gösterilmedi. ‘Şimdi böyle çalışırsınız, kullanılamaz gibi durumda olursa da yeni bina yapımına başlarız.'”

Hastanelerde bize eğitim verecek hocalarımız yok. İnsanların çoğu gitmiş durumda rutin hastalar dışında görebileceğimiz vaka yok. Biz nasıl eğitim alacağız bunu düşünmüyorlar. Düşündükleri tek şey “Gelin çalışın.” Rektörlük toplantıda şunu söyledi: Hepiniz geçiş geçiş istediniz diyelim biz bu hastaneyi nasıl çevireceğiz.”

“Yönetimin ‘Neredesiniz?’ diyerek işe çağırdığı bazı hekimler ölmüştü”

“Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ikinci depremde ağır hasar aldı, yine de çalışmak zorunda kaldık. Yönetim “Adıyaman burada, herkes burada, siz neredesiniz gibi bir mesaj atmış” işbaşı yapmamız için. Bu mesajın gittiği bazı hocalarımız ölmüştü. Yaklaşık bir aydır deprem hastaları yok. Servisler ağır hasarlı olmasına rağmen şu an tamir ediliyor. Şehir dışından gelen hekimler hastanede uyuyor. Eğitimimiz aksıyor çünkü vaka göremiyoruz. Şu an ağır hasarlı hastanelerde kalıyoruz. Bunu çözmek için üst üste blok nöbetler koyuyorlar. Vaka görmüyoruz çünkü hastanedeki imkanlar çok kısıtlı olduğu için hasta alınmıyor.”

“Yağmur yağınca altı katlı hastanenin ara katlarına bile su damlıyor”

“Hastane altı katlı. Yağmur yağdığı zaman ara katlara su damlıyor. Bize hastanenin hasar durumu ile ilgili hiçbir bilgi verilmedi sürekli bir şey olur mu korkusuyla çalışıyoruz. Nöbet paralarını alamıyoruz. Hastanede geçirdiğimiz bu süreçleri de eğitimimizi bitirip uzman olmamız için gereken süreye dahil etmeyeceklerini söylüyorlar. Yani şu an çalıştığım aylar sayılmayacakmış. Deprem olmayan illerde arkadaşlarım eğitimlerine devam ederken benim daha iyi bir hizmet verebilmek için almam gereken eğitim hakkım gasp ediliyor.”

Rektörlüğün izni için deprem travması yetmiyor

“Rektörlük eğitim alabileceğimiz yerlere gitmemize olumsuz bakıyor. Tıpta Uzmanlık Kurulu altı ay ya da bir yıl başka bir okula gidebileceğimiz yönünde karar çıkardı fakat bu da hocaların inisiyatifinde. Hocalar istemedi, sebebi ise hastanenin işler gözükmesi. Evimiz hasarlı, yakınlarını kaybeden arkadaşlarımız var, psikolojik olarak zaten travma geçirdik. Bu şehirler bize söylenildiği gibi bir iki ay içinde toparlanamayacak. Eğitim eğitimimizde yıllarca aksayacak.”

1999 depreminde verilen hak, ‘asrın felaketi’nde verilmedi

Bazı şehirler için ‘İki ay iki ay gidip gelin’ diyen hocalar var. Biz iki ay nereye gideceğiz? Orada nasıl ev kiralayacağız? Buradaki evi nasıl kapatacağız? Geri döndüğümüzde buradan nasıl ev bulacağız. 1999 depreminde asistan hekimlere verilen hak ondan katlarca büyük ve ‘asrın felaketi’ olarak anılan bir depremde bize verilmedi. Seçim öncesi olduğu için gitmemizin sorun olacağını söylüyorlar. Uzman doktor getirebilirler. Çalışma koşulları onlar için de elbette çok kötü fakat biz henüz eğitimimizi tamamlamadık. Yeterli eğitimi almadan hastaya müdahale etmiş oluyoruz.”

“Ölüm fermanımız gibi bir şey”

“OHAL sebebiyle istifa edemiyoruz. Rektör, hocalarımızla bir toplantı yaptı ve toplantıda ‘OHAL olduğu için istifa etmek yok, kalıcı görevlendirme yapmak da yok, giden olursa da döner sermayesi kesilecek, geri döndüğünüzde ise eğitiminizi yeterli görmeyebiliriz’ dediği bilgisi verildi. Bu, resmen bizim ölüm fermanımız gibi bir şey. Gitmememiz için her şeyi yapıyorlar. İnsanlar dilekçe vermeye bile çekiniyor. CİMER’e yazdık, Fahrettin Koca’nın ‘Bana buradan ulaşabilirsiniz’ dediği adrese mail attık. Derneklere ulaştık. Bize hiçbir yerden cevap gelmedi. Sadece sendikalar haklı bir talebimiz olduğunu dile getirdi.
Fahrettin Koca duyuyor musun? Biz eğitim alamıyoruz. Niteliksiz hekim olmak istemiyoruz. Tıpkı tıp öğrencileri gibi biz de öğrenciyiz, asistanız.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.