Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Deprem bölgesinde asbest tehlikesi: “15 yıl sonra akciğer zarı kanseri patlaması göreceğiz”

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından, Hatay Asbest Teknik İnceleme Raporu’nu yayımladı. Alınan 8 numunenin 4’ünde asbest tespit edildiğini gösteren raporu halk sağlığı yönünden değerlendiren Prof. Dr. Gamze Varol, “Çernobil Faciası’ndan 15 yıl sonra tiroid kanserinde patlama yaşandıysa, bundan 15-20 yıl sonra akciğer zarı kanseri patlaması göreceğiz. Bilimsel kanıtlar bize bunların yaşanacağını gösteriyor” dedi.

6 Şubat 2023’te sabaha karşı 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 ve 9 saat sonra da merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketi olan ve 10 ili etkileyen afette Nisan ayı itibarıyla hayatını kaybedenlerin sayısı 50 bin 500’e yükseldi.

Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen temel ihtiyaçların karşılanması noktasında eksiklikler ve aksaklıklar devam etse de uzmanlar depremin izlerinin ve yarattığı tahribatın yıllarca devam edeceğine ve özelikle enkaz kaldırma çalışmaları esnasında atık yönetiminde yapılan yanlış uygulamalar nedeniyle bölge halkının ilerleyen yıllarda çok ciddi halk sağlığı sorunları ile karşılaşılacağına dikkat çekiyor.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi’nin Hatay’da gerçekleştirdikleri araştırma da bu asbest tehlikesine işaret ediyor.

ÇMO İstanbul Şubesi ekipleri, deprem bölgesinde ilk günlerden itibaren çalışmalar yaparak çevre kirliliği, ekolojik yıkım, halk sağlığı, suya erişim gibi konuları mercek altına alan teknik raporlar yayımlıyor. Son yayımlanan “Hatay İli Asbest Teknik İnceleme Raporu” ise Hatay’da asbestin halk sağlığı açısından risklerini ortaya koydu.

Raporda Hatay ili özelinde yapılan incelemeler neticesinde atık yönetimiyle ilgili bazı tespitler dikkat çekiyor.

8 numunenin 4’ü asbestli

Toplamda 4 lokasyondan 8 adet katı asbest numunesi alınan raporda, numune alınan bütün bölgelerden en az bir adet asbestli malzeme bulunduğu açıklandı. Böylece 8 numunenin 4’ünde asbest tespit edildi.

İnşaat ve yıkıntı atıklarının ayrıştırılması için planlanan döküm alanlarının seçilmesi sırasında teknik kriterlere uyulmadığına dikkat çekilen raporda, bu bölgelerin döküm sahasına dönüştürüldüğü göze çarpıyor.

“Bu durum yeni bir afetin göstergesidir”

Raporda, “Konutların, çadırların ve kamu kurumlarının yaklaşık 100 metre yakınında döküm sahaları tespit edilmiştir. Dere yatakları, orman arazileri, zeytinlikler, seralar, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgeler döküm sahası olarak tercih edilmiştir. Bu durum yeni bir afetin göstergesidir” denildi.

TTB Halk Sağlığı Kolu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gamze Varol

Asbestin halk sağlığı açısından risklerini konuştuğumuz Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gamze Varol, deprem bölgesindeki vatandaşları bekleyen tehlikeye dikkat çekti.

Solunum yoluyla asbest liflerine maruz kalınmasının yol açtığı tehlikeye dikkat çeken Prof. Dr. Gamze Varol, “Solunum yoluyla vücuda giren asbest lifleri alyuvarlar aracılığıyla akciğerlere gidiyor ve yapışıyor. Kimi asbest liflerinin boyu uzun olduğu için vücudun savunma mekanizmaları onları yok edemiyor. Yok edemediği için özellikle akciğerlerde birikiyor ve sertleşiyor. Dolayısıyla soluk alıp verme kapasitesi azalıyor” dedi.

Kanser riski 5 kat fazla

Asbest lifinin neden olduğu karaciğerdeki sertleşmenin kanseri de tetiklediğine dikkat çeken Varol, asbestin zararlarını şöyle sıraladı:

“Asbeste maruz kalan bir kişinin kansere yakalanma riski normal insandan 5 kat daha fazla. Bir de sigara içiyorsa 55 kat artıyor. Bunun dışında akciğer zarının tutulumu, akciğer zarında plaklar, akciğer zarı kanserini tetikliyor. Çünkü asbest liflerine maruz kalmayla bu belirtilerin ortaya çıkması arasında geçen süre 10 ila 30 yıl olabilir. Belki 40 yıla kadar uzayabilir. Yani bugün genç olan bir yurttaşımız bundan 15 yıl sonra akciğerinde rastlantısal hiçbir klinik bulgusu olmadan bir takım plaklarla, akciğer grafisi sorunlarıyla karşılaşabilir. Ve bir süre sonra da akciğer zarı kanseri ya da akciğer kanserine neden olmuş olacak. Dolayısıyla ciddi hak kayıpları yaşanacak göz göre göre gelen ikincil afetler olacak gibi görünüyor.”

Deprem bölgesindeki yurttaşların hem depremin psikolojik etkilerine maruz kaldıklarına hem de asbestten etkilendiklerine vurgu yapan Varol, “Zaten insanlar bir afet yaşadı ve kendilerini toparlamaları yıllar alacak. Kaygıları çok fazla. Bir de çocukları, evlatları ve sevdikleri için endişeleniyorlar. Mevzuata uygun olmayan şekilde binaların sökülmesi, kaldırılması ya da yıkılması çok kaygı verici. Bugünden yarına bir şey çıkmayacak belki ve biz bunları belki unutacağız. O bölgede özellikle çocukların olduğu çok sayıda insan belki 15-20 yıl sonra korkarım ki ikincil sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklar. Teşbihte hata olmaz. Çernobil Faciası’ndan 15 yıl sonra tiroid kanserinde patlama yasandıysa, bundan 15-20 yıl sonra akciğer zarı kanseri patlaması göreceğiz” dedi.

Hatay’ın asbest raporunda dikkat çeken tespitleri ve çözüm önerilerini TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Medet Güney ile de konuştuk. Hatay özelinde yapılan asbest raporlamasının depremin yaşandığı diğer illerde de yapılacağına dikkat çeken Medet Güney, diğer illerden alınacak numunelerin de büyük oranda asbestli olacağını öngördüklerini söyledi.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Medet Güney

“Asbest 20 ila 40 yılda kansere dönüşen bir malzeme”

Önce asbest hakkında kısa bir bilgilendirme yapan Güney şöyle konuştu:

“Asbest malzemesi bundan binlerce sene öncesinde ortaya çıkmış mühendislik için mucizevi lif adı altında piyasaya sunulmuş bir malzeme. Bulunduğu yerde insana zararlı bir malzeme değil. Isıya ve kimyasala çok dayanıklı olan bu malzeme, parçalandığında zararlı bir maddeye dönüşüyor. Kanserojenliği ortaya çıktıktan sonra ‘sinsi lif’ adı altında adlandırılmaya başlayan asbest, yaklaşık 20 ila 40 sene sonra kansere dönüşen lifli bir yapı. En büyük iki tane özelliği var. Bir tanesi kancalı yapısından dolayı solunduğu zaman ciğere yapışıyor. Orada kalıp, kansere dönüşüyor. İkincisi ise havada uzun süre askıda kalabilen bir madde. Hatay’daki bir adet asbest lifini birkaç gün sonra Antep’te görebiliriz. Çünkü havada kilometrelerce sürüklenebiliyor.”

“Mevzuata uygun hareket edilmemiş”

Depremin ardından asbestli malzeme ihtiva eden malzemenin daha önce sökülüp, uygun koşullarda ve yönetmeliğe tabi olarak bertaraf edilmesi gerektiğine dikkat çeken Güney, “Maalesef hiçbir yönetmeliğe, hiçbir mevzuata uygun hareket edilmemiş. Bölgede çalışan kamu personelinin de bir denetime tabi tutulmadığı ortaya çıkıyor” dedi.

“Taşıma sırasında kamyonların üzeri dahi örtülmemiş”

Parçalandıktan sonra “sinsi lif” olarak adlandırılan asbestin kontrolsüz yıkımlar sırasında da ortaya çıktığını belirten Güney nakliye işlemi sırasında yapılan hataları da sıraladı:

“Kontrolsüz şekilde yapılan yıkımlar neticesinde malzemeler ayrıştırılmadan döküm sahasına gönderiliyor. Nakliye araçlarında hiçbir önlem alınmıyor. Normalde lisanslı sızdırmaz bir araçla nakliyesinin gerçekleşmesi gerekiyor. Maalesef hafriyat araçları dediğimiz kamyonların üzeri dahi örtülmeden, en ufak bir su işlemi görmeden tanışıyor. En azından sulama işlemi yapılsa, toz oluşumunun ve liflerin havaya uçmasını engellenebilirdi. Bazı döküm sahalarında suyla ayrıştırma işlemi gerçekleştiriliyordu.”

“Tıbbi atıklar yeraltı suyuna karışacak”

Enkaz atık döküm sahalarının mevzuata göre kentin belli bir bölgesinde doğal yaşama zarar vermeyecek şekilde insanların çok uzağına dökülmesi gerekiyor. Samandağ’daki döküm sahalarının yakınlarında kolluk kuvvetleri binalar, okullar, seralar, zeytinlikler ve orman arazilerine rastladıklarını vurgulayan Güney, “Sızdırmazlık tabakasının üstüne yapmak gerekiyordu. Hiçbir işlem uygulamadan bütün yığıntı atıklarını toplamış olduğunu gördük. Bunun sonucu ne olacak? İçerisinde tıbbi, evsel atıklar, elektronik ve kanserojen olan onlarca çeşit atık var. İlerleyen zamanlarda yağışlarla beraber bunun içerisindeki kanserojen ve tıbbi atıklar yeraltı suyuna karışacak. Evsel atıklardan kaynaklı haşereler bölgeyi dadanacak ve sürüngen hayvanlar gelecek” diye konuştu.

Sadece para eden çelik malzemelerin ayrıştırıldığına dikkat çeken Güney, ihmal edilen bazı noktaları şöyle sıraladı:

“Çeliğin ayrıştırılması yapılıyor ve geri kalan her şey yığıntı bir şekilde kepçelerle düzeltilip o bölgeye bırakılıyor. Daha sonra ne yapılacağı belli değil. Herhangi bir açıklama yok. Bu işi yapan bakanlığın bir açıklaması yok bu yönde. Asbestli malzeme olduğunu bildiğini veya tahmin ettiğini düşünen insanların veya kamu kurumlarının bilinçli olması ve asbestlerin havada uçmasını engelleyecek çalışmalar yapılması gerekiyordu. İyi bir şekilde sulandırıp hem toz hem asbestlerinin uçuşmasını, havada kalmasını engelleyecek çalışmalar yapılması gerekiyor. Döküm sahalarında çalışan asbest uzmanlarının malzemeyi tespit ettikleri andan itibaren onun mevzuata uygun, asbest yönetmelerine uygun bir şekilde; söküm, nakliye ve bertaraf işlemlerinin gerçekleştirilmesi gerekiyor.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.