İmamoğlu-Kılıçdaroğlu savaşı fiilen başladı

Ruşen Çakır, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile daha önce çalışmış isimlerle yaptığı “değişim” toplantısının sosyal medyaya sızmasını değerlendirdi. Çakır’a göre bu videonun sızdırılmasıyla birlikte İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasındaki savaş fiilen başladı. Öte yandan söz konusu videoyu da kimin sızdırdığı merak konusu. Çakır’a göre videonun sızdırılmasının hem Kılıçdaroğlu’na hem İmamoğlu’na hem de Erdoğan’a yararı ve zararı olabilir.

Yayına hazırlayanlar: İrem Yavuz & Cenk Narin

Merhaba, iyi günler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun birtakım CHP önde gelenleriyle yaptığı zoom toplantısının görüntüleri dün gece sosyal medyaya sızdı biliyorsunuz ve o andan îtibâren Türkiye’nin siyâsetinde en önemli gündem maddesi. Burada çok sayıda, değişik dönemlerde Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almış olan, CHP’nin birtakım kurmayları var — eski kurmayları var diyelim. Tek bir tâne MYK üyesi var; o da Gökhan Günaydın. O da zâten MYK’da Ekrem İmamoğlu’na yakınlığıyla bilinen tek isim. Bu aslında ilk defa yapılan bir toplantı değil. Biliyorsunuz; biz de Medyascope’ta, özellikle arkadaşımız Göksel Göksu bununla ilgili çok haber yaptı. Değişik toplantılar yapıldı: kimileri baş başa toplantılar, kimileri burada olduğu gibi online toplantılar. Ve bunların hepsinde Ekrem İmamoğlu bir ekiple, değişik dönemlerde Kılıçdaroğlu’yla birlikte çalışmış ama sonra ondan ayrılmış ya da ona belli anlamlarda mesâfe koymuş ekiple yeni bir CHP’yi, yani Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmayacağı bir CHP’yi planlıyorlar. Ama ilk defa bunun sızmasıyla berâber –sızdırılmasıyla berâber, öyle diyelim– Ekrem İmamoğlu’yla Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki savaş dün gece îtibâriyle fiilen başlamış oldu. Artık burada, “Hiçbir şey yok aslında. Birbirimize böyle eleştiriler yaparız, Aramızda hallederiz” gibi açıklamalar yok. Bu andan îtibâren birçok şey daha açık bir şekilde oynanacak. Öncelikle bunu kimin sızdırdığı konusu önümüzde duruyor. Ekrem İmamoğlu’na bu sorulduğu zaman, araştırdıklarını, parti içinden mi dışından mı olduklarını öğrenmeye çalıştıklarını söyledi. Ama ilginç bir durum var: Açıkçası bu Zoom toplantısının sızdırılmasının herkes için belli bir yarârı ve belli bir zarârı var. Ekrem İmamoğlu için tabii kî böyle yaptığı, gizli kalması gereken bir toplantının bir şekilde sızması bir zâfiyet göstergesi olarak algılanabilir. Ama bir diğer yandan da Ekrem İmamoğlu’nun boş konuşmadığı, birileriyle çalıştığı, kolları sıvadığı, bir şeyler yaptığı, yapmak istediği ortaya çıktı ve bu video aslında Ekrem İmamoğlu’nun lehine bir video bence. Bu yönüyle baktığımız zaman lehine bir video. Kemal Kılıçdaroğlu açısından bakıldığı zaman da kendisine karşı gizli kapaklı işler çevrildiğini gösterdiği için Kemal Kılıçdaroğlu’nun hoşuna gidebilir; yani bir tür darbe girişimini ifşâ ettiği için hoşuna gidebilir. Ama bir diğer yandan da kendisinin giderek yalnızlaştığını göstermesi açısından da aleyhine bir durum. Şunu da özellikle vurgulamak lâzım: Videoda bulunan ya da adı geçen kişiler artık bu saatten sonra Ekrem İmamoğlu’ndan uzaklaşıp Kemal Kılıçdaroğlu’na kolay kolay dönmezler. Halbuki bu isimlerin hepsi yakın zamana kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanındaydı. Kılıçdaroğlu’nun bunları yeniden kazanabilme ihtimâli en azından teorik olarak vardı. Ama bu olayın ifşâsıyla berâber fiilen bu da sona ermiş oluyor. İktidârın bundan bir yararı olur mu? Duyduğumuz kadarıyla ilk bunu haberleştirenlerden birisi A Haber. Pekâlâ bunu devletle ilişkili birtakım kişi ya da kurumlar sızdırmış da olabilir. Ve buradan tabiî ki iktidârın belli bir yarârı da olacağı muhakkak. En azından şu gelir akla: Zamlar vs’nin konuşulması gerekirken, insanlar şimdi CHP içi kavgaları konuşur. Bu bir yere kadar olabilecek bir şey. Ama şu aşamada CHP içerisindeki kazanın bu kadar kaynıyor olmasının ya da kazanı daha fazla kaynatacak olmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a doğrudan hızlı bir şekilde ne faydası olur açıkçası kestiremiyorum. Tabiî ki karşı taraf ne kadar karışırsa o kadar hoşlanacaktır. Ama bu karışıklık aynı zamanda kısa vâdede daha hızlı, daha zaman almayan birtakım çözümlere de yol açabilir ve bu anlamıyla aslında kavganın daha uzun süreli olması, daha çok gizli kapaklı yürümesi bence Erdoğan’ın daha çok hoşuna giderdi. Bu savaşın fiilen başlaması, artık “kim kimdir”in iyice ortaya çıkması sonucunun da hızlı bir şekilde alınmasına yol açabilir ve buradan da CHP pekâlâ daha güçlü bir şekilde çıkabilir. Ama burada tabiî çok ciddi bir soru işâreti var. Bu kavgayla, anladığım kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığını bir şekilde kaybetmesine yol açacak bir süreç başladı. Ve burada Ekrem İmamoğlu’nun da dâhil olduğu bu ekibin kazanma ihtimâli her geçen gün artıyor. Senaryoya göre Ekrem İmamoğlu genel başkanlık talebinde bulunmayacak, tekrar İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığı için başvuracak. Ama bu arada CHP’de kendisiyle eşgüdümlü, kendisine belli bir alan açacak bir yeni yönetimle berâber çalışmak istiyor ve bu kişinin de, genel başkan adayının da şu andaki grup başkanı Özgür Özel olduğu söyleniyor. Bu videoda da adı geçiyor ve bir yerinde onun da dâhil olduğunu biliyoruz. Zâten daha önceki toplantılara da katıldığını biliyoruz. Böyle bir senaryo var. Yani Ekrem İmamoğlu’nun güçlü bir şekilde destek verdiği, bir şekilde çoğu Kılıçdaroğlu’nun eski kurmaylarından oluşan bir ekibin Parti Meclisi’nde çoğunluk oldukları söyleniyor. Hattâ var olan kurultay delegeleri arasında da çoğunluk olduğu söyleniyor. Muhtemelen yapılacak olan kongrelerde yeni seçilecek olan delegelerde de çoğunluğa ulaşabilecek bir yeni ekip var. Zâten bu toplantının, biliyorsunuz, sızan toplantının en önemli husûsu da görevden alınan il ve ilçe yönetimleri ve bunlara müdâhil olunarak kurultay sürecini, kongre sürecini olabildiğince kendi kontrollerinde yürütebilme arayışı var. 

Peki, diyelim ki Kılıçdaroğlu kaybetti –ki şu hâliyle bakıldığı zaman bu ihtimal güçlü gözüküyor–, yeni gelecek olan yönetim ve diyelim ki, varsayıldığı gibi Ekrem İmamoğlu destekli bir Özgür Özel genel başkanlığındaki CHP ne yapacak? Gerçekten bir değişim yapabilecek mi? Kılıçdaroğlu’nun ve etrâfındaki birtakım danışmanları ve yardımcılarının yerine başkalarının alınması dışında CHP ne yapacak? İşte, bu sorunun cevâbı şu hâliyle belli değil. Ekrem İmamoğlu “değişim”derken sâdece kişilerin değişimini kastetmediğini defalarca kez vurguladı; fakat şu âna kadar bu konuda net bir şekilde hangi politikalar, hangi politikalarda nasıl değişiklikler olacağı…, meselâ ekonomiyle ilgili ne söylenecek? Kimler öne çıkacak? Bu konularda henüz hiçbir şey bilmiyoruz; ama bir bildiğimiz husus var o da, şu hâliyle öne çıkan isimlerin hepsi CHP’de yaşanan başarısızlığın, hattâ son seçimler îtibâriyle bakarsak hezîmetin bir şekilde parçası olmuş isimler. 

Meselâ Onursal Adıgüzel yakın bir zamâna kadar çok önemli bir görevdeydi ve çok büyük eleştirilerin ardından ayrılmak zorunda kaldı. Meselâ grup başkanvekilleri var –Engin Altay, Engin Özkoç gibi– ya da Selin Sayek Böke genel sekreterdi. Özgür Özel Grup Başkanvekili’ydi. Tekin Bingöl vs. diğerlerinin hepsi partinin en üst kademesinde yer alan insanlardı. Bu kişilerin yaşananlarda sorumlulukları var. Ekrem İmamoğlu da en azından son seçimde cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ortaya çıkarıldı. Aktif bir şekilde kampanyada rol aldı ve seçim gecesi de hattâ Kılıçdaroğlu ortaya çıkmazken o ortaya çıktı, Mansur Yavaş ile berâber, ilk turun akşamında. Yani hepsi bir şekilde bu olaya dâhil olmuş insanlar ve şu âna kadar Kılıçdaroğlu’ndan görmediğimizi bunlardan da görmedik ya da kamuoyu görmedi. Yaptılarsa bile kendi aralarında yapmışlardır. Nasıl bir muhâsebe yaptıklarını bilmiyoruz. Neden böyle olduğu konusunda neler söylediklerini bilmiyoruz ve daha önemlisi, bundan sonra farklı olacağını nasıl açıklıyorlar? Neler öneriyorlar? Hangi politikaları söylüyorlar. Büyük bir ihtimalle bize şu denecektir: “Öncelikle şu parti meselesini bir halledelim. Ondan sonra bunlar da çıkacak”. Ama biz bu filmi nerede gördük? Seçim öncesi gördük. Altılı Masa’da, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” falan diye diye, seçimin nasıl kazanılacağı meselesini hep ertelediler. 

Şimdiki mesele de CHP’de kimin genel başkan olacağından ziyâde, CHP’nin nasıl bir parti olacağı, düne kadar izlediği ittifak politikalarında nasıl değişikliklere gideceği, yeni ittifaklar arayıp aramayacağı, kendisini siyâsî olarak nereye yerleştirdiği, Kılıçdaroğlu’nun “helâlleşme” diye dile getirdiği politikayı sürdürüp sürdürmeyeceği, nasıl sürdüreceği. Ama onun ötesinde, Türkiye’de topluma nasıl bir ülke vaat ettiği, neleri öne çıkardığı, nelere öncelik verdiği ve bunları nasıl yapacağını, bütün bunları söylemesi gerekiyor. Meselâ şu hâliyle bakıldığı zaman bu kişiler hızlı bir şekilde illeri, ilçeleri, buralardaki kongreleri vs. kontrol altına almaya çalışıyorlar. 

Bu açıkçası CHP’deki çok aktif birtakım üyeler dışında kamuoyunu ilgilendiren bir husus değil. Kamuoyunu ne ilgilendiriyor? Zamlar, vergiler ve hayat şartları. Çok yoğun bir şekilde yaşanan yoksullaşma, orta sınıfın yok olması. Bunlar hakkında bir şey söylemeden ya da bunlar hakkında söyleyeceklerini sürekli erteleyerek nereye kadar gidebilir? Nasıl bir heyecan yaratabilir? Yani “Önce biz bunu halledelim. Sonra o heyecânı yaratmayı düşünürüz” şeklinde bir yaklaşım, şu hâliyle bakıldığı zaman egemenmiş gibi görülüyor. Ekrem İmamoğlu arada bir şeyler söyler gibi yapıyor, ama bunları çok elle tutulur bir şekilde formüle etmiyordu. Büyük ölçüde de parti içerisindeki dengeleri gözetiyordu. Ama bu sızdırma olayından sonra artık her şey ortaya çıkmış, alenîleşmiş bir vaziyette. Savaş resmen başlamış durumda. Artık hiçbir bahâneleri vs. kalmadı. Şu hâliyle Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve diğerleri CHP’ye hâkim olmak istiyorlarsa ve bu hâkimiyetin ardından Türkiye’yi yönetmeye gerçekten tâliplerse, neyi nasıl yapacaklarını –CHP’yi nasıl yapacaklarını değil, CHP’de kongreyi nasıl kazanacaklarını değil–, Türkiye’yle ne yapacaklarını, Türkiye’de seçimi nasıl kazanacaklarını bir an önce anlatmaları gerekiyor. Aksi takdirde CHP’yi kazanırlar, ama Türkiye’yi kazanamazlar — tıpkı yıllarca Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi. Girdiği seçimleri kaybeden, ama girdiği bütün kurultayları kazanan bir Kılıçdaroğlu vardı. İstisnâ tabiî ki en son yapılan yerel seçimdi. Burada çok büyük bir başarı göstermişti CHP ve “Şeytanın bacağı kırıldı” diye düşündük. Ardından yaşanacak olan seçimleri kazanma ihtimâlinin çok güçlü olduğunu, yaşanan ekonomik krizle, Erdoğan’ın sorunları vs. nedeniyle düşündük, ama olmadı. Kılıçdaroğlu ve şimdi Ekrem İmamoğlu’yla berâber hareket eden bazı kurmayların da dâhil olduğu CHP yöneticileri, hep birlikte çok büyük bir hezîmetin altına imzâ attılar. Önce bu hezîmetle yüzleşilmesi, ardından Türkiye hakkında ne söyleneceğinin iyice açıklanması gerekiyor. Türkiye’ye seslenmek gerekiyor. Sâdece CHP delegesine değil, sâdece CHP seçmenine değil. Aksi takdirde, CHP’yi kazanırlar, ama tıpkı Kılıçdaroğlu gibi Türkiye’yi kazanamamaya devam ederler. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.