Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

25 yıllık bir yolculuk | Dünyaya bir meleğin gözüyle bakmak: “Ah Be Melek”

Yazar ve Mikroscope Yayın Yönetmeni Müge İplikçi’nin “Ah Be Melek” adlı yeni öykü kitabı Doğan Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı. Öykü yazarlığında 25. yılını dolduran Müge İplikçi, kitabını kedisi Mia’ya ithaf etti. Bir meleğin gözünden dünyaya bakışın anlatıldığı kitapta, kendinizi bir terapi odasında ya da bir mülteci kampında bulabilirsiniz. İplikçi, 25. yılını, Türkiye’de öykü ve roman yazarlığını, yazmakta zorlandığı anlarda nasıl motive olduğunu anlattı. 

Müge İplikçi’nin yeni öykü kitabı “Ah Be Melek”, insanların hikâyesine hınzır bir meleğin gözünden bakıyor. Melek kavramıyla arasındaki bağı anlatan İplikçi, kitabını “Mia’ya… Bir meleğin kanatlarına benzeyen dostluğun için” sözleriyle kedisine ithaf ediyor.

Melek kavramının hayatındaki yerini anlatan İplikçi, etrafında meleklerin çok olduğunu düşünüyor: 

“Arkadaşlarım var, hayvanlar var, canlılar var, kurduğumuz iletişim var. Onların her biri birer melek.” 

Kitapta, birbirine dokunan öykülerdeki karakterler hep hayatın içinden. Kitabı okurken karakterlerde kendinizi görebiliyorsunuz. “İyiliğin Meleği” öyküsündeki “Şehirliyim ve kederliyim” cümlesi, sanırım bu dönemde metropollerde yaşayanların duygusunu çok net anlatıyor:

“Özellikle genç insanlarda, şehirli genç insanlarda gördüğüm şey bu. İlk öyküde yer alan kadın profili -ki sonra ona dair bir başka öykü daha yazdım- ‘şehirliyim ve kederliyim’ duygusu çokça rastladığım bir duygu. Onu o öyküde özellikle var etmek istediğimi söyleyebilirim.”

Yazarlıkta 25 yıl

İlk öykü kitabı Perende’yi 1998 yılında yayımlayan Müge İplikçi’nin yazarlığında 25. senesi. 25 sene önceki Müge İplikçi’yi anlatan ve geçen yıllar içerisinde öğrendiklerini süzgecinden geçiren İplikçi, yorulduğunu ama asla vazgeçmediğini söylüyor:

“25 yıl öncesine baktığımda yaşama dair heyecanım devam ediyor, beklentim devam ediyor, öğrenme tutkum devam ediyor. Evet yorgunum. Ve bu yorgunluğun nedeni yaşlılıkla ilgili değil. Bazı şeylerin hiç değişmemesiyle ilgili. Kendi kuşağımın verdiği bunca çabanın bir yere varmış olması, bir arpa boyu yol gitmişlik hatta gidememişlik üzüyor beni.  Ancak edebiyatın belki etkisi ya da mucizesi, devam etmenin en iyi şifa olduğunu artık biliyorum. Ölünceye kadar da o kalemin beni bırakmaması en büyük dileğim. 25 yılın bana öğrettiği özet, vazgeçmemek ve devam etmek.”

Türkiye’deki kültür ve sanat alanına eleştirel bir yerden bakarak hayal ettiği ülkeden perspektifler çizen İplikçi, siyasetin ön planda olduğu ülkede, 25 yılın muhasebesini yaparak sözlerini sonlandırıyor:

“Kültür ve sanat hayatının bu ülkede daha etkin bir yere geleceğini hayal ediyordum aslında. Çünkü 90’lı yıllar ihtiva ettiği dinamizmle, kuşaktaşlarımın heyecanı ve kendi heyecanımı düşündüğümde bugün çok farklı bir yerde olacağımızın müjdesini veriyordu. Daha çok dergi, daha çok tartışma, daha çok eleştirmen… Daha gürül gürül akan bir seslilik. O olmadı. 25  yıllığın belki de en keskin muhasebesi bu. Bu kadar savrulmamız, kendi köşelerimize gidip orada bir şeyler yazmaya çalışmamız, siyasetin bu kadar ön plana çıkması ve aslında bakacak olursanız hiçbir işe yaramıyor oluşu. Bu kültür ve sanatsızlıktan kaynaklı esasen… Bunlar çok düşündürücü.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.