Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Lies of P yılın oyunu olur mu bilinmez ama muazzam bir deneyim sunuyor! – İşte Lies of P incelemesi

Pinokyo’nun geçtiği hikayelere hep sıcak bakmışımdır. İtalyan gazeteci ve yazar Carlo Callodi’nin orijinal hikayesi olan Pinokyo, bir çocuk anlatısı olarak her hafta gazetede yayımlanan bir novella dizisi olmuş. Sonrasında çok sevilince kitap haline getirilen sihirli kukla Pinokyo’nun hikayesi 2023’de karşımıza Lies of P olarak çıkıyor. Burada elbette tamamen farklı bir dünyada geçiyor.

Çok daha karanlık ve kasvetli ve biraz da mekanik seslerle!

Bizim tanıdığımız yaramaz Pinokyo, babasının ve etrafında ona doğru yolu göstermek isteyen hiç kimsenin sözlerine kulak asmayan, temel malzemesi ağaç olan bir kukla. Ancak Lies of P’de bir genç olarak robotik kola sahip. Burada farklı özel yetenekleri de olan bir Pinokyo’yu kontrol ediyoruz. Gerçek bir çocuk olmayı arzuladığı bilinen Pinokyo’nun orijinal hikayesinde yer alan kedi ve tilki, maskeli insanlar olarak yer alıyor.

Orijinal hikâyede yer alan ağustosböceği’nin yerini de Gemini almış, Gepetto iyi yaş almış bir mucitken, Mavi Saçlı Kız aslına uygun olacak şekilde tasarlanmış. Souls-like (Dark Souls oyunları benzeri) bir oyun olan Lies of P, ilerledikçe açtığınız Stargazer’lar ile Sekiro, Dark Souls ve Bloodborne gibi oyunlara göz kırpıyor.

Açılan Stargazer’lar, sizin zaten kısıtlı olan canlarınızı dolduruyorken, bir yanda açtığınız diğer Stargazer’lar arasında seyahat etmenize imkân sağlıyor ve de kullandığınız zamanla azalan bazı özel yeteneklerin kullanımlarını tekrar dolu hale getiriyor. Bu da elbette önemli bir Souls-like özelliği. Öldüğünüz yerde düşürdüğünüz Ergo’lar kalıyor ve en yakın Stargazer noktasında canlanıyorsunuz. Ergo’lar ile oyunda silahınızı güçlendirebiliyor ve “Legion Arms” olarak adlandırılan kolunuzun özelliklerini artırabiliyorsunuz. Bir nevi oyuniçi kaynak olarak görülebilir. Ergo’lar öğeler satın almak, silahları geliştirmek ve en önemlisi seviye atlamak için kullanılıyor.

Yakın dövüş silahlarını kullandığımız oyunda, “Fable Art” denilen özellikler var. Bazıları hasar odaklıyken bazıları işlevsel ve bazıları da savunma odaklı olabiliyor. Burada yer alan yetenekleri düşmanları avlayarak doldurduğumuz Fable slotlarını harcayarak kullanabiliyoruz ancak.

Oyunda en dikkatimi çeken şey şüphesiz oyunun sunduğu deneyim oldu. Oyunu Xbox Game Pass kütüphanesine eklendiği gibi Xbox GamePad ile oynadım. Oyun karanlık karanlık olmasına. Ama ışıklandırma, düşmanların ince düşünülmüş ayrıntıları, kombatlar ve dahası oyunu oldukça başarılı hale getiriyor. Pinokyo’nun hikayesine aşina olmasanız bile oyun sizi içine çekiyor ve kendi hikâyesini size anlatmak için çabalamıyor bile. Sadece etrafa serpiştirilen kırıntıları toplamanız gerekiyor.

Bazı düşmanlar oldukça güçlüyken, bazı düşmanlar göründükleri kadar zorlu değiller.

Özellikle oyun sonu boss‘ları insana sinir krizi geçirten cinsten olsa da size yardımcı olan Devil May Cry’dan fırlamışçasına görünen kılıç ustası Specter bu zorlu canavarları yenmeye yardımcı oluyor. Elbette onu çağırmak için boss’un karşısına çıkmadan önce geçilen kapının hemen öncesinde Star Fragment’lardan harcamanız gerekiyor. Yani bir boss’a 100 kez öldük diyelim. Hepsinde yardımcı arkadaşımızı çağırmamıza gerek yok, önce bir boss’u tanıyalım ölelim birkaç kez, yeneceğimizi düşündüğümüz noktada ise Spector’u çağırmamız daha mantıklı oluyor. Bu da aklınızda bulunsun.

Oyundaki boss’ların neredeyse tamamının iki ya da daha fazla aşaması var. Bu zor olmaktan ziyade bir noktada yorucu olmaya başlıyor.

Oyunda ilerleyen ve kesinlikle yapmanız gereken bazı görevler olsa da yan görevleri gezerken keşfediyorsunuz. -Eh bu da oldukça iyi- çünkü özellikle RPG oyunlarında açık dünyalı bir mekân sunulmuyorsa kişinin özgürce yan görevleri yapması güzel oluyor.

Bir diğer bahsedilmesi gereken şeyse silahlar! Silah mekanikleri oldukça iyi olan oyunda yakın dövüşte başarılı bir deneyim sunuluyor. Oyunda, temel hasarı veren, savunmayı sağlayan ve hasar türünü belirleyen bir bıçak varken, saldırının hangi türde yapılacağı hasarın istatistiklerine göre ölçeklemeyi sağlayan bir alt kısım var. Elden Ring’te olduğu gibi özel saldırılar için kaynak tüketen bir sistem var. Yani bir silah bulduğunuzda onu ayırabilir ve parçalarını başka silahlarda kullanabilirsiniz.

Oyunda aynı zamanda P-Organ denilen bir bölüm var. Burada Pinokyo’nuzun ilerleyişini beceri ağacıyla kontrol edebilir ve hangi noktada beceriler kazanmak isterseniz onları yükseltebilirsiniz. Burada kuklanızın mekanik iç aksamlarını yükselterek ekipmanınıza yeni slotlar eklemek, ya da iyileşmek için basılan canların yer aldığı nabız hücrelerini eklemek gibi bazı ciddi derecede yararlı yükseltmeleri yapmanızı sağlıyor.

Silahları geliştirmek, özelliklerini istediğiniz taraftan güçlendirmek, bir konfor alanı sağlıyor. Hogwarts Legacy gibi zibilyon çeşit kıyafet giyemiyorsunuz. Ancak Neowiz imzalı oyunun alternatif tarihsel ortamını şekillendiren zenginlik, sefalet ve kültürel olarak kendine has bir tarzı olan Belle Epoque döneminde geçen havasına uygun kıyafetleri giyebiliyorsunuz. Belle Epoque dönemini bilmeyenler için; 1870’lerin sonlarında başlayan ve 1914’lere kadar yani Birinci Dünya Savaşı’na kadar Avrupa’yı etkisi altına bir dönem. Burada özellikle sanatın geliştiğini belirtmek gerekiyor.

Oyunda yer alan atmosfer için Osmanlı döneminden, 19. yüzyıl Fransa’sından, Neo-barok akımdan ve diğer mimari tarzlardan referans alındığı aktarılıyor.

İsterseniz öldürdüğünüz düşmanlardan düşen bazı maskeleri kullanabilirsiniz. Bunlar arasında kedi ve korkunç bir eşek maskesi de var.

İhtiyacınız olan aksiyon, elinde balta ile koşan robot bir fındıkkıran balesi askeri!

Oyun İtalyan mimarisi ve şehir planlaması ve Kore tarzı karakter tasarımı arasında bir oraya bir buraya gidiyor. Yine de şehirdeki kuklaların cinayete meyilli robotlara dönüştüğü bir evrende ihtiyacınız olan aksiyonu sunuyor. Oyunun DNA’sına işlemiş olan Dark Souls ve Sekiro esintilerinin dışında ben Resident Evil evreninden de esintiler buldum. Hatta oyunun bir noktasında geçtiğim bir köy adeta, “Resident Evil?” dedirtti. Bu da oyunun karanlık tarafının nereden ilham aldığını kanıtlıyor kanımca.

Lies of P aynı zamanda geçen yılın eylül ayında çıkan Steelrising‘e inanılmaz benziyor. Yani eğer P’ye kadar ilginizi çekmediyse ve Lies of P gibi bir evrende geçen oyun arıyorsanız, Steelrising’i oynayabilirsiniz.

Yaptığınız bazı seçimler sizin kukla mı yoksa insan mı olduğunuzu ele veriyor. Tıpkı Isaac Asimov’un üç robot kuralında olduğu gibi burada da kukla kuralları var ve kuklalar yalan söyleyemezler ya da bir başka deyişle söylememeliler. Ancak Pinokyo’nun özel bir durumu var ve oyunda verdiğiniz kararlarla -ister yalan ister gerçek-onu gerçek bir insan haline getirebiliyorsunuz.

Bu durum oyunda ‘saçların zaman içinde uzaması’ olarak yansıyor. Otel Krat bizim güvenli bölgemiz ve burada silahlarımızı yükseltebiliyor, Mavi Saçlı Kız’la konuşup seviye atlayabiliyor ya da otelde lobi görevlisi Pollandina taze bir elma satın alabiliyoruz. Bahsetmeden geçmek istemediğim bir başka kısım ise kedi. Otel Krat’ta bir kedi var ve oyunun başında onu sevmek istediğiniz zaman huysuzlanıyor ve kendini sevdirmiyor. Ancak Pinokyo insanlaşmaya başladıkça, kedinin huysuzluğu gidiyor ve kendini sevdiriyor. Bu önemli bir detaydı benim gözümde, çünkü çok sevdiğim Stray’i hatırlattı bana.

Otel Krat önemli bir mihenk taşı ve herkesin kesinlikle gördüğü bir yer ancak oyunda neredeyse açtığımız her bölge buraya bağlanıyor. Bu nasıl oluyor bilmiyorum, Ankara’da yaşayanlar bilir, bu ODTÜ bilmecesi gibi bir şey. Her yer Otel Krat’a çıkıyor ve bağlanıyor.

Oyunla ilgili olumsuz taraflardan biri çok oyunculu modunun olmaması. Yani evet burada Baldur’s Gate 3 gibi ekipli ilerlenecek bir nokta yok ama yine de oyunda keşfedilecek öğelerin artması ya da hikâyenin farklı yönlerinin keşfedilmesi ya da en iyi ihtimalle iki aşamadan oluşan boss savaşlarında çok oyunculu bir deneyimi isterdim.

Kesinlikle iyi sunulanlar;

  • Düşman çeşitliliği ve saldırı dinamikleri,
  • Farklı yetenekleri geliştirdiğinde farklı etkileri olması,
  • Hikayesi,
  • Çoğunluk beğenmese de, karakter tasarımı,
  • Kasvetli ve metal kokusunun oynarken burnunuza geldiği mekân dinamiği,
  • Kedi olması ve onu sevebilmek (zamanla da olsa)

Olmasa da olurdu ya da kötü sunulanlar;

  • Düşmanların çok zorlayıcı olması (çok daha az düşmanın iki ya da daha fazla aşamadan oluşmasını beklerdim.)
  • Yalan söyleyip söylememek çok da önemli değil, oyuncuların neredeyse çoğu zaten “mantıklı” geleni seçiyor. Yani “yalan söyleyip söylememe olayı” daha derin olabilirdi.
  • Oyunun hikayesine ulaşmak ve anlamak için saatlerce oynamak gerekiyor.
  • Oyunun geçtiği Krat şehri, masalsı ve bir o kadar karanlık olsa da yollar engellenerek bariz ve rahatsız eden kısıtlamalara gidildiği için keşif tarafını zayıflatmış.

Öte yandan oyun yaklaşık 30 saat sürüyor.

Sonuçta;

Pinokyo evrenini seviyor ve souls-like oyunlardan keyif alıyorsanız, Lies of P size hitap edecektir. Yine de zorlu dövüşleri sevmiyor, çok daha farklı bir evrende silahları elinize alıp koşturmak istiyorsanız size uygun bir oyun değil. Lies of P, her şeye rağmen bu yıl oynadığım en iyi oyunlar arasında yerini aldı, üzgünüm Starfield (oyun o kadar sıkıcı ki bitirmekte zorlanıyorum, incelemesi yakında gelecek). Taklit ya da gönderme yaptığı oyunlardan çok fazla esin taşısa da bu beni rahatsız eden bir konu değil, o yüzden sorun da değil. Ancak pek çok kişi bu durumdan rahatsızlık duymuş.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.