Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Dört gün, 173 galeri, 1.000 eser: Art Cologne, Picasso’yu 3,75 milyon euro’dan satışa sunuyor

Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen dünyanın en eski sanat fuarı Art Cologne, bu yıl Koelnmesse’de 56. kez kapılarını aralıyor. 16 Kasım’da başlayan fuar, aralarında Türkiye’nin de olduğu 173 galeriyi ve yaklaşık 1.000 eseri bir araya getiriyor. Fuar, çağdaş sanatın yanı sıra klasik eserleri, dönem işlerini ve dijital üretim pratiklerini tek bir çatı altında birleştiriyor. Dünyanın ve Avrupa’nın farklı ülkelerinden ziyaretçileri buluşturan fuar, 19 Kasım’a kadar ziyarete açık.

Avrupa’nın işlek caddelerinden birinde ziyaretçilerini ağırlayan Art Cologne, bu yıl 56. yaşını kutluyor. Seçenek sonsuz, zira fuar yedi ayrı kategoriye ayrılıyor. Modern, klasik ve savaş sonrası döneme ait eserlere ışık tutan fuar, çok sayıda işbirliği için de ideal. Dünyanın en eski sanat fuarı da aynı zamanda, ziyaret etmemeyi imkansız kılan cezbedici bir yanı var. Tarihi 1967’e uzanıyor, 1980’den bu yana genç sanatçılara alan tanıyan devlet destekli bir program yürütülüyor. Miami ve Berlin’de de aktif olan İstanbul merkezli galeri Zilberman bu yıl Isaac Chong Wai, Judith Raum ve Itamar Gov gibi sanatçıların eserlerini sergiliyor. 

Cem Sonel ve Ramazan Can, Fotoğraf: Anna Laudel

Ramazan Can ve Cem Sonel, Art Cologne’da

Fuarın dikkat çeken bir diğer galerisi Düsseldorf, Bodrum ve İstanbul’da ismi sıkça duyulan Anna Laudel. Ramazan Can ve Cem Sonel’in işbirliği, geleneksel motiflere çağdaş bir yaklaşım getiriyor. İkilinin zıt anlatıları ortak bir paydada birleştirdiği çalışması “All the old memories are stored”, geçmiş ve geleceği birbirine bağlıyor. Fuar öncesi kapısını çaldığımız Cem Sonel ve Ramazan Can, birlikte iş üretme fikrinin birkaç yıl öncesine dayandığını söylüyor.

All the old memories are stored, Fotoğraf: Anna Laudel

Sonel, eseri “Ramazan’ın deyişiyle ‘Yörük kültürünün tek varlığı’ olan kilimler ve halılar, yapısı gereği hücresel sıralı sistemin görselleştirme matematiğini oluşturduğu tarihteki en eski örneklerden biri” diye tanımlıyor. Kendi işlerinde de hem teknik hem kavramsal olarak aynı matematiği kullandığını belirten Sonel, bu fikirleri tartışmaya başladıkça ortak iş üretmenin de kaçınılmaz olduğunu sözlerine ekliyor. Ancak eski ve yeniyi, çoğu zaman bir kimlik ya da kültür çatışması yaratan zıt sentezleri kurgulamak kolay değil. Sonel, bu durumu şöyle açıklıyor: 

“Zıtlıkların birbirini zenginleştirdiği görüşüne her ikimiz de inanıyoruz. Belki de kültür çatışmasını bilinçli olarak arıyoruz. Tam bilemiyorum. Aslında hadi deyip başlıyoruz ve ortaya nasıl bir sonuç çıkacak diye heyecanlanıyoruz. Ortaya çıkan sentez bizi her defasında tatmin ediyor. Bir yenisi için motive ediyor”. 

Can ise bu zıtlığı çözümlerken Derida’nın yapısökümcü yaklaşımından ilham aldıklarını anlatıyor: “Bunların hepsi bizim hayatımızın parçaları, tek farkları belki bazılarının diğerlerinden biraz eski olmaları. Sonuç olarak bunların hepsi bizim için kullanılabilecek birer materyal dolayısıyla uygun bir kavramsal düzlem olduğu sürece zor bir tarafı yok”.

Eserin ortaya çıkışında bir yaşanmışlık da var. Can, bir zamanlar göçebe yaşam süren Yörük bir aileye mensup. Kullanılan motifler de Yörüklere ait dokumalardan. Can “Bu dokumalar kolay taşınabilir olmalarından kaynaklı Yörüklerin tüm varlığını oluşturuyor. İçinde yaşadıkları çadır bile bir tekstil ürünü. Ama artık o yaşam şeklinin bir parçası değiller. Dokuma zanaati de endüstriyel tarafını bir tarafa koyarsak bitti bitecek. Biz yok olan bu kültür için bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz diyebilirim” yorumunda bulunuyor. Eserdeki beton detayı da dikkat çekici.

Can, motiflere eklenen betonun konumlandırılışını “Yörüklerin büyük bir kısmı Osmanlı döneminde politik bazı nedenlerden dolayı yerleşik hayata geçtiler. Bir kısmı da Cumhuriyetin ilanından sonraki dönemde ekonomik nedenlerden dolayı yerleşik hayatı tercih ettiler. Yerleşik hayatın en önemli endüstriyel malzemesi beton. Ben bu ikisini bir araya getirerek bu duruma bir gönderme yapmaya çalışıyorum” şeklinde aktarıyor.

Artırılmış gerçeklikten kaçış yok

Kuşkusuz fuarın öne çıkan bir diğer sanatçısı çalışmalarında artırılmış gerçeklik kullanan Michaela Konrad. Fuara Avusturya’dan katılan Artelier Contemporary’nin temsil ettiği Konrad, ziyaretçileri bir an için çizgi roman dünyasına götürüyor, fütüristik bir gelecek hayali sunuyor. Resimlerin yanındaki QR kodunu okutanlar, yeni bir evrene geçiş yapma şansı yakalıyor. Fuarda 3,75 milyon euro değerinde bir Picasso, pop art akımının öncüsü Andy Warhol’un eserleri başta olmak üzere sayısız klasiğe rastlamak da mümkün. 

Politik bir yönü var

Anita Beckers’ın sanatçısı Jonas Englert’ın video çalışmasını pas geçmemek gerekiyor. Englert, ziyaretçileri 13 Eylül 1993’e götürüyor; televizyonda Oslo Barış Anlaşması görüşmelerinden bir görüntü akıyor. Tarihi bir an, İzak Rabin, Bill Clinton ve Yaser Arafat yan yana. Ziyaretçilerin her biri, o tarihte hayatta olmayanlar bile, üst üste dizilmiş televizyonlarda gerçek bir ana şahitlik ediyor. Bu yıl iklim krizine işaret eden bir yaklaşımla fuara katılan sommer.frische.kunst, doğanın her zaman galip gelen taraf olacağını vurguluyor.

Düsseldorf’ta bulunan Setareh galerisi de fuara katılanlar arasında. İranlı sanatçı Soraya Sharghi’nin eseri ilk bakışta göz alıyor, tekrar yorumlanmış klasik bir hikayeyi anımsatıyor. Sharghi’nin eserlerine aşina olmayanlar için sürpriz niteliğinde bir renk şöleni. Kadın bedenine mitolojik bir tasvir veren Sharghi, ziyaretçileri de sorgulamaya itiyor. Galeri Julian Sander’ın standında 20. yüzyılın insanlarına denk gelmek olası. August Sander’ın siyah beyaz fotoğraflardan oluşan portre çalışması, başka bir yaşam süren fakat bir o kadar da tanıdık yüzleri buluşturuyor. Batı Afrika ve Afrika diasporasından sanatçıların eserlerini sunan Pearl Lam’in standı da uğramaya değer. 

Öte yandan, her yıl takdim edilen Art Cologne Ödülü, bu yıl da sanat dünyasına olağanüstü bağlılığı önceliklendiriyor ve Walther König’e veriliyor. Fuar, 19 Kasım’a kadar devam ediyor. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.