CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i İYİ Parti Genel Merkezi’nde ziyaret ederek yerel seçimler için işbirliği teklif etti. İki genel başkan görüşme sonrası yaptıkları açıklamada İYİ Parti Genel İdare Kurulu’nun (GİK) yerel seçimlere müstakil girme kararını hatırlatarak bunun bir soru olduğunu vurguladı. Özel “ittifak kelimesi yoruldu” diyerek işbirliği ifadesini kullanmayı tercih etti, Akşener ise teklifin bazı şehirler için işbirliği teklifi olduğunu dile getirdi. Gözler Pazartesi (4 Aralık) günü yapılacak İYİ Parti GİK toplantısında.
Ruşen Çakır izleyicilerle yorumladı.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Dün Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Merkezi’nde yeni Genel Başkan Özgür Özel ile görüştük Medyascope olarak. Göksel Göksu ve Cansu Timur’la berâber gittik. Çok uzun olmayan bir sohbet yaptık. Tabiî ki gündemimiz esas olarak aynı gün, dün öğlene doğru Meral Akşener’le yaptıkları görüşmeydi ve oradaki işbirliği çağrısıydı. Özgür Özel çok fazla bir şey söylemedi açıkçası. Çünkü ortada bir öneri var ve bu öneri pazartesi günü İYİ Parti’nin Genel İdâre Kurulu’nda değerlendirilecek. Onun ışığında işbirliği olup olmayacağı, olacaksa nasıl olacağı konuşulacak. Fakat bu olay başlı başına, yerel seçim öncesi şu âna kadar yaşanan gelişmeler içerisinde en çarpıcısı olarak dikkat çekiyor. Neden öyle diyoruz? Çünkü İYİ Parti 81 ilde müstakil olarak girme karârını açıklamıştı. 2019 seçimlerinde CHP’nin büyükşehirlerde yaşadığı zafer, büyük ölçüde Millet İttifâkı olarak İYİ Parti’yle ortaklık yapılması ve de hattâ büyükşehirlerde HDP’nin de CHP’li adayları desteklemesiyle olmuştu. Bu sefer bu ittifak olmayınca durum ne olacak sorusu vardı. İYİ Parti’nin ve HEDEP’in tavrı açıktı, kendi başlarına gireceklerini söylüyorlar. Dolayısıyla CHP’nin işi epey zor gözüküyordu. Şimdi işbirliği önerisiyle işin rengi değişebilir. İşte bu yayında bunu sizlerle konuşalım istiyorum. Nasıl yapacağız: Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarında “chat” bölümüne sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi yazabilirsiniz. Sizin söylediklerinizden hareketle bu konuyu ele alalım. İlginç bir konu. Tabiî ki dananın kuyruğu esas olarak pazartesi günü kopacak, İYİ Parti’nin ne karar alacağıyla bağlantılı olarak. Ama yine de öncesinde biraz konuyu değerlendirmek hiç de fena fikir değil.
Bir izleyicimiz demiş ki: “İşbirliği yapabilirler. En azından İYİ Parti bu kadar sıkışmışken, bu durumda CHP’nin gidişi iyi bir fırsat, hem CHP için hem İYİ Parti’nin imajı için”. Evet, bu önemli bir husus. Şöyle: İYİ Parti sıkışmış durumda — en azından ben öyle düşünüyorum. En son yaptığım yayınlarda İYİ Parti’nin iyileşmesinin çok zor olduğunu söyledim. Hem bir yandan partiden ayrılanlar var, partinin nereye gitiği belli değil; parti içerisinde çok ciddî karşılıklı suçlamalar var ve diğer yandan parti, başından îtibâren yerel seçimlere kendi başına gireceğini açıklamış. Dolayısıyla yerel seçimler çok büyük bir hayal kırıklığı olabilir ve yerel seçimden sonra İYİ Parti gerçekten iyice kötü duruma düşebilir. Bu anlamda bakıldığında, Özgür Özel’in bu çağrısı, izleyicimizin de dediği gibi İYİ Parti için bir tür cankurtaran simidi olabilir. CHP de bundan kazanır, İYİ Parti de kazanır sanki, öyle gözüküyor. Tabiî sonuçta işbirliği yapıp en son cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi birlikte kaybederlerse, bu sefer de birlikte kaybetmiş olurlar. Yani kazan-kazan formülü işlemezse kaybet-kaybet’e giderler. Yani birlikte hareket etmeleri durumunda ya ikisi birden kazanır ya ikisi birden kaybeder. Ama şu hâliyle bakıldığında, ayrı ayrı girmeleri durumunda, CHP’nin en azından bâzı yerleri kazanma ihtimâli varken, İYİ Parti’nin herhangi bir ili kazanma ihtimâli gözükmüyor — onu özellikle vurgulayalım.
Hasan Erdoğdu bir yorum yapıyor: “Meral Akşener ve İYİ Parti’nin akçeli işleri, anket manipülasyonu yapmaları ortadayken, CHP onun kapısına gitmemeliydi. Tabanda İYİ Parti seçmeni zâten işbirliği yapacak”. Evet, çok önemli bir noktaya, daha doğrusu iki noktaya değinmiş Hasan Bey. Birisi; demin de söylediğimiz gibi İYİ Parti’nin zor durumda olması, akçeli işler, anket manipülasyonu iddiaları, hattâ tâciz iddiaları vs.. Böyle bir durumda kim gitti? CHP gitti. Bugün Deniz Zeyrek de yazmış. Normal şartlarda Özgür Özel yeni başkan olduğu için ziyâretin Meral Akşener’den olması daha –hani nasıl denir?– kurala uygun olurdu. Hani tebrik ziyâretine gidebilirdi. Ama Özgür Özel gitti ve Özgür Özel de –biz dün konuşmamızda bunu anlattık– Meral Akşener’le görüşmek istiyor, ama bunu dile getirip de reddedilmesi durumunda çok zor durumda kalacaktı. Meral Akşener pekâlâ, “Biz zâten kendi başımıza girme karârı aldık. Konuşacak bir şey yok” diyebilirdi. Bu buluşma Mansur Yavaş aracılığıyla bir şekilde ayarlanmış. Başka kanallar da var tabiî; ama Mansur Yavaş bizzat iletmiş. Demiş ki: “Özgür Bey sizinle görüşmek istiyor. Uygun olur mu?” —“Evet, tabiî ki” denince bu görüşme yapılmış. Diğerinin ayağına gidenin CHP olduğu da ortada. Ama bu bir yerde CHP’nin lehine bir durum da olabilir. Şöyle ki: İYİ Parti bu pazartesi günü işbirliği önerisini reddetse, CHP, “Biz elimizden geleni yaptık, ayaklarına da gittik, söyledik, olmadı. Tamam, kendileri bilir” deyip, izleyicimizin de söylediği gibi zâten İYİ Parti tabanında var olan, “Bizim parti nasıl olsa belediye başkanı kazanamaz, bâri en güçlü olan adaya, muhâlefet adayına –ki genellikle CHP oluyor bunlar– oy verelim” düşüncesi güçlenebilir. Bunu herkes bir şekilde biliyor — ki 81 ilin hepsinde ne olur bilmiyoruz, ama İstanbul, Ankara gibi illerde İYİ Parti’nin ve hattâ HEDEP’in seçmeninin önemli bir kısmını kendi partileri aday gösterse dahi –ki gösterceğe benziyorlar şu hâliyle– tercihlerini muhâlefetin en güçlü adayından yana yapma ihtimalleri çok yüksek. Bu konuda sürekli verdiğim bir örnek var. O da 2014 seçimlerinde İstanbul’da HDP’nin adayı Sırrı Süreyya Önder olmasına rağmen HDP’nin bir yıl önceki genel seçimde oy veren seçmeninin yarısından fazlası Sırrı Süreyya Önder’e değil CHP adayı Mustafa Sarıgül’e vermişti — ki o târihte Mustafa Sarıgül’ün kazanma ihtimâli bugünkü Ekrem İmamoğlu’na göre bayağı zayıftı. Buna rağmen vermişlerdi. Özgür Özel’le sohbetimizde de tekrar bu konu gündeme geldi. Onlar da diğer muhâlefet partilerinin tabanlarında büyükşehirlerde kendilerine oy verme potansiyelinin yüksek olduğunu görüyorlar. Buna rağmen olayı yine İYİ Parti’yle işbirliğiyle taçlandırmak istiyorlar. Sonuçta bu yapılan, hani CHP tâviz veriyor gibi gözükse de, her iki partinin de lehine bir durum olabilir.
Özgür Deniz şöyle bir yorum yapmış: “Dün Meral Akşener’in duruşu, sanki ittifâka sıcak baktığı ya da fikir değiştirdiği yönünde gibiydi”. “Meral Akşener ittifâka sıcak mı bakıyor?” diye soracak olursak, bir kere ortada ittifak lâfı yok. Özgür Özel bunu çok ciddî bir şekilde söylüyor. İttifakla parti yoruluyor, yoruldu. Bir de “ittifak” deyince, akıllara Millet İttifâkı, yani 6 parti falan geliyor. Onun için, “İller bazında işbirliği” diyorlar ve işbirliğine Meral Akşener sıcak bakıyor, siz duruşundan bunu çıkarmışsınız. En azından, “Pazartesi günü Genel İdâre Kurulu’nda konuşalım” demek, kapıları kapatmadığını gösteriyor. Pekâlâ ne yapmış? Görüşmeye yanında 5 kişiyle girmiş parti yönetiminden, onlara da sormuş: “Arkadaşlar, ne diyorsunuz?” diye. Onların içerisinden bâzıları, “Biz kendimiz girme karârı almıştık” demişken, bâzıları da “Bir konuşalım” demişler. Demek ki İYİ Parti de bu müstakil, bütün illerde kendi başlarına girme karârının değişme ihtimâline kapı aralamış durumdalar. Ne çıkar bilmiyorum, ama şu anda İYİ Parti’nin kulislerinin çok hareketli olduğu kesin; çünkü şu hâliyle baktığımızda, açıkçası bir il kazanma ihtimâli olmayan bir partinin şimdi bir işbirliğiyle birkaç ili kazanma ihtimâli ortaya çıkacak. Bu her açıdan İYİ Parti’ye iyi gelecek bir şeydir. Ama yine de beklemek gerekiyor.
Muhammet Tatmaz: “HEDEP ile CHP’nin açık işbirliği normalleşme ve başarı getirmez mi?” Normalleşme de getirmez başarı da getirmez, öyle gözüküyor, ben öyle görüyorum. Son seçimlerin deneyimi ortada. HEDEP’in de böyle bir şeye çok fazla niyetli olmadığı ortada. CHP’nin de gireceğini sanmıyorum. Dolayısıyla bence CHP burada HEDEP’le herhangi bir görüşme yapmadan, ama HEDEP seçmenini ürkütmemeye, hattâ belli anlamlarda hoşnut etmeye yönelik mesajlar vererek onların büyükşehirlerdeki oyunu almaya çalışacaktır. Zâten HEDEP’le yapılacak olan herhangi bir açık ya da örtülü görüşme, İYİ Parti seçeneğini kesinlikle ortadan kaldırır.
Düzenli tâkipçilerimizden Kemal İslim Bey diyor ki: “Yazdım yazdım sildim. Tek bir şey demek istiyorum: Meral Akşener gerçekten kötü siyâsetçi. İki gün sonrasını bile hesap etmeden hareket ediyor veya abileri ettiriyor, bilmiyorum”. Kötü siyâsetçi… Yani sonuçta Meral Akşener bir önceki seçimde, 2018’de kendisi aday oldu, fena olmayan bir oy aldı. Partisi Meclis’te bayağı iyi oy aldı. 2019’da İYİ Parti hiç il belediyesi kazanamamakla berâber CHP’nin zaferinin ortağı oldu. Başarı hânesine yazmak lâzım. Ama son seçimde hem genel seçimlerde MHP’nin gerisinde kaldı, hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını sağlayamadı. Üstelik, tek başına yapacağı bir şey değildi ama hep berâber kaybettiler ve seçim sonrasında izlediği politikalar da aslında pek bu yaraları telâfî edecek politikalar değildi. Dolayısıyla Meral Akşener’in önünde bu yerel seçimler belki de son fırsat olabilir. Şimdi ağzımdan çıktı, ama galiba öyle.
Veysel Havaoğlu: “Arka kapı görüşmelerinde Ümit Özdağ ile Kılıçdaroğlu’nun imzâladıkları protokolün travmaları henüz sıcakken, İYİ Parti ile gelişecek görüşmeler, ilişkiler ve anlaşmaları halka nasıl anlatabilecekler?” Bu konuyu Özgür Özel’le konuştuk. Bu sürecin çok şeffaf olacağını söylüyor. Tarafların ölçülebilir birtakım kriterlerle hareket edeceklerini söylüyor. Ağızlarının yandığını kabul ediyor. Ama tabiî ki yine de bu süreç içerisinde eğer birçok şey gerçekleşirse, işbirliği görüşmeleri hakkında birçok spekülasyon olacaktır. İzleyicimiz Veysel Bey’in dediği gibi Ümit Özdağ protokolünün gerçekten çok travmatik etkileri oldu, daha da olacağa benziyor. Bu arada unutmayın: Ümit Özdağ, Özgür Özel-Meral Akşener buluşmasından bir akşam önce kalktı, İYİ Parti’yi ittifak yapmaya dâvet etti. Onu da akılda tutmak lâzım. Bu olacak bir şey değil. Yani birlikte girseler bir şey mi kazanacaklar? Belki belirli anlamlarda oyları artar, ama il belediyesi kazanma ihtimalleri olacağını sanmıyorum. Kaldı ki İYİ Parti’yle Zafer Partisi arasındaki sorunlar ortadan kalkmış değil. Kolay kolay da kalkacak gibi değil.
Muharrem Palaz düzenli izleyicilerimizden, destekçilerimizden: “CHP şeffaf ve açık olarak HEDEP, İYİ Parti, İşçi Partisi gibi partilerle görüşmeli. Herhangi bir ittifak söz konusu olmadan, işbirliği çerçevesinde olmalı. Partilerin seçmenleri adayda zâten birleşecek” diyor. Evet, adayda birleşme büyükşehirlerde olacağa benziyor ve bu birleşmelerin de genellikle CHP’li adaylarda olma ihtimâli yüksek. Şeffaf ve açık olarak İYİ Parti’yle görüşebilir, fakat HEDEP’le görüşeceklerini sanmıyorum Muharrem Bey. Deminki soruya da benzer bir cevap verdim. İşçi Partisi’nin büyükşehirlerde, İstanbul’da, İzmir’de belli bir gücü var; ama İşçi Partisi’yle zâten sıcak bir ilişkileri var — en azından Can Atalay olayı üzerinden. İşçi Partisi’nin CHP için çok ciddî bir sorun oluşturacağını sanmıyorum. Ama HEDEP’le açık görüşme yapmalarını, açık ya da örtülü görüşme yapmalarını ihtimâl dâhilinde görmüyorum.
Suat Oktay Şenocak: “HEDEP’in Öcalan’ın durumunu ısıtıp ısıtıp mütemâdiyen gündeme getirmesi, Kandil ve PKK ile bağını koparamaması, İYİ Parti, CHP ve HEDEP ilişkilerini olumsuz etkilemez mi?” Etkiliyor zâten sizin de belirttiğiniz gibi ve İYİ Parti’yle zâten olmayacak bir şey de, CHP de son seçimdeki deneyimden sonra bu konuda çok daha dikkatli hareket ediyor — bunun işâretleri var.
Serap Erdoğan’ın yorumu şöyle: “CHP’nin ziyâreti görev savma kabilinden anlaşılabilir, ancak ısrarcı olunmamalı. Tersine HEDEP ile şeffaf bir işbirliği ortamı yaratılmalı” demiş. Evet, HEDEP’i gündeme getiren şu âna kadarki üçüncü izleyicimiz. Ama dediğim gibi, CHP öyle bir alana yönelmeyecek. Bunun herhangi bir işâreti yok. Ama İYİ Parti’yle olabileceği varsa oldurmaya çalışacak. HEDEP için de, “Nasıl olsa büyük bir kısmı bize oy verir” diye düşünmeye devam edecekler. Bütün bunlar yetecek mi çok emin değilim.
Zafer Polat diyor ki: “Biz herhangi bir partiye üye olmayan, parti âidiyeti olmayan politik seçmenler, partinin üst elitlerinin kendi aralarında olan pazarlıklarına bakmadan, kötünün iyisi diyerek AKP karşısına oy vereceğiz” demiş. Bu eğilimin özellikle büyükşehirlerde birçok kişide yaygın olacağı söyleniyor zâten Zafer Bey.
Orhan Nohutçu’nun yorumu şu: “Türkiye’de hiçbir parti, seçmenin ihtiyaçlarının karşılığı olmuyor. AKP de buna dâhil oldu artık” demiş.
Fırat Evan diyor ki: “Ruşen Bey, bu işbirliğinden bir şey çıkmaz. AKP belediyeleri kazanır”. İşte en önemli kritik nokta bu. Özellikle İstanbul ve Ankara’da –tabiî ki Adana, Mersin, Antalya, Hatay da dâhil–; buraları AKP ya da Cumhur İttifâkı, onların da birlikte girip girmeyecekleri henüz net değil, ama birlikte gireceklermiş gibi varsayalım, bu partilere yani Cumhur İttifâkı’na kaptırılır mı kaptırılmaz mı meselesi olacak. Bu arada tabiî ki var olan belediyelere ek olarak muhâlefet büyükşehir kazanır mı sorusu olacak. Evet, en kritik nokta bu. AKP, “Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirleri CHP’den alır mı?” ya da “AKP destekli bâzı yerlerde, Adana, Mersin gibi yerlerde MHP alabilir mi?” meselesi olacak. En ana tartışma konusu bu. Onun için de işbirliği meseleleri bunun üzerinden görülüyor. İktidâra büyükşehir kaptırmamak ve hattâ mümkünse iktidârın elinden bâzı şehirleri alabilmek.
Emin Kalyoncu demiş ki: “Erdoğan MHP’yi İYİ Parti’yle değiştirirse kim ne diyebilir ki?” Şu aşamada böyle bir şey söz konusu olacak gibi gözükmüyor, onu söylemek lâzım. Bu hep bir şekilde gündeme geldi; ama Bahçeli yaptı bu dâveti. Dolayısıyla MHP’nin yerine İYİ Parti değil; MHP’nin yanına İYİ Parti olarak konuşuldu. Bugün îtibâriyle iktidârın böyle bir arayışı yok. İYİ Parti’nin de böyle bir arayışı olmadığı gözüküyor. Ama yarın ne olacağını bilemeyiz.
Celal Cengiz de demin ki izleyicimizin söylediğine benzer bir şey söylemiş: “İYİ Parti’yi fazla da büyütmemek lâzım. Seçmenler zâten AK Parti karşıtı adaylara oy verecektir” demiş. Bu birçok kişinin veri olarak aldığı bir yaklaşım. Evet, doğru; ama yetmeyebilir. Özellikle Özgür Özel’le konuşmamızda, kıl payı olabilecek yerlerden endîşelendiğini hissettim — ki İstanbul, Ankara bunlara dâhil olabilir; Adana, Antalya, Mersin kesinlikle bunlara dâhil olacaktır. Buralarda diyelim ki İYİ Parti aday çıkardı, normal oyu Antalya’da varsayalım ki –yani önümde bir rakam yok– %10 oy alıyor; bu %10’un %8’ini CHP adayına bırakıp %2’sini kendi adayı alsa bile, belki CHP oralarda kıl payı kaybedebilir. Dolayısıyla çok hassas olacak. Ve zâten Özgür Özel de işbirliği anlaşması olması durumunda partinin kurmaylarının oturup bu illeri teker teker ince bir şekilde tahlil edeceklerini söyledi. Bunu nasıl yapacaklar, herkesin anlaşacağı bir tahlil süreci nasıl olacak bilmiyorum. Ama yeni bir tür pazarlık süreci olacağa benziyor, eğer anlaşma olursa.
Ruken Kaya: “İYİ Parti seçmeni diye bir seçmen olduğunu düşünmüyorum. Kaygan bir seçmeni var. Parti karârıyla hareket etmiyor. Bir HEDEP seçmeni gibi değil” demiş. Doğru olabilir; ama yine de bir seçmeni var. Son seçimde de bütün sorunlara rağmen belli bir oyu alabilmiş bir partiden bahsediyoruz. Eridiği, azaldığı söyleniyor; ama yine belli bir seçmen tabanı var. Partinin işâretiyle hareket ederler mi etmezler mi meselesinde, HEDEP seçmeni bile kimi zaman partiye aykırı, parti karârına aykırı hareket edebildiğine göre, İYİ Parti’de bu çok daha yüksek olabilir Ruken Hanım’ın dediği gibi.
Atalay Mete: “ ‘Hedef İstanbul’ açıklamasında, Erdoğan’ın yanında aday yoktu. Meclis ve ilçeleri hedefliyor olabilir”. Hayır Atalay Bey, İstanbul’u öncelikle hedefliyor. Adayını henüz bulamamışa benziyor ve bu konuda geçen sefer yaptığı Binali Yıldırım hatâsını yapmamaya çalışıyor herhalde. Bakalım nasıl bir aday çıkaracak. Ama güçlü bir adayla çıkmak istediği ve İstanbul’u geri almak istediği kesin. Bu arada Ekrem İmamoğlu’nun hem kendisinin kazanmasını hem de CHP’nin kazandığı ilçe sayısını artırmayı hedeflediğini biliyoruz. Bununla ilgili çalışmalar yürüttüklerini biliyoruz genel merkezle birlikte. Dolayısıyla her şey ayrı ayrı önemli olacak İstanbul ve Ankara’da. Öncelikle tabiî ki büyükşehiri kim alacak, kim ne kadar ilçe alacak ve belediye meclislerinde durum ne olacak?
Ahmet Yalçınkaya diyor ki: “Güçlü bir İYİ Parti’nin varlığını sürdürmesi muhâlefete mi daha çok yarar, yoksa iktidar blokuna mı? Neden sürekli el yükseltmeye çalışan İYİ Parti varken, nezâketen de olsa ilk adımı CHP atmaktadır?” Evet, Ahmet Bey İYİ Parti’ye bayağı kızgın anlaşılan. “Onlar el yükseltmeye çalışıyor, CHP hep nazik davranıyor, adım atıyor” diyor. Evet, böyle bir eşitsiz olay var ve işin ilginç tarafı da şu ki; bugün îtibâriyle baktığınızda İYİ Parti düşüşte; CHP, en azından Özgür Özel’li CHP yükselişte. “Yükselişte” derken, son seçimde aldığı oydan fazlasını alacağı anlamında söylemiyorum; seçimin yarattığı büyük çöküşten bir toparlanmaya doğru giren bir CHP var. Yani burada pozitif durumda olanın negatif durumda olana karşı bir centilmenliği söz konusu. Gerçekten ilginç bir durum.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Erhan Bey demiş ki: “Yeniden Refah Partisi’nde bir yükseliş olduğu söyleniyor. Doğru mu?” Evet, bunu çok kişi söylüyor. Özellikle AKP’liler bıundan çok tedirginler. Geçen seçimde de böyleydi, şimdi de böyle. Yeniden Refah’ın büyükşehirlerde aday çıkarıp çıkarmayacağı meselesi Erdoğan’ı çok ciddî bir şekilde düşündürüyor olsa gerek. Biliyorsunuz en son Erdoğan’ın Filistin mitingine Fatih Erbakan son anda katılmaktan vazgeçti. Bu aslında ciddî bir kriz işâretiydi. Üzerine fazla gitmediler, dillendirmediler; ama ilginç bir işâretti. Yeniden Refah’ın özellikle AKP tabanından oy aldığı söyleniyor. Bunu da özellikle vurgulayalım.
Ahmet Elden de, “Özgür Özel HEDEP’le işbirliği yaparsa daha mantıklı olur” demiş. Soner Doğan da benzer bir şey söylemiş: “Konjonktürü bu sefer AKP’ye kaptırmamak lâzım”. Tekrar tekrar söylüyorum; bunun CHP’nin gündeminde bir konu olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda herhangi bir işâret görmüyorum.
Kemal İslim diyor ki: “HEDEP’in gündemi, bir izleyicinin de dediği gibi Öcalan aşağı Öcalan yukarı. Demirtaş 6 senedir içeride. Bu partiye rekor oy aldıran lider kendisi. Çok yazık oldu. Ne diyeyim? Yazık!” demiş. Evet, bu Öcalan vurgusu önemli. Geçenlerde bölgeden bayağı bu konulara hâkim birisiyle bir sohbet yaptım. Ve orada bu Öcalan vurgusunun devâmının yerel seçime doğru gelişme ihtimâlini ciddî bir şekilde gündeme getirdi. Ne derece isâbetli bilmiyorum. Biliyorsunuz genel seçim öncesi böyle bir beklenti vardı. Öcalan’ın devreye girme ihtimâli vardı, olmadı. Bu sefer tekrar bir Öcalan olayıyla karşılaşabilir miyiz sorusu önümüzdeki günlerde karşımıza bayağı çıkacak gibi gözüküyor.
“Ankara, İstanbul’da ve bâzı şehirlerde belediyelerde İYİ Partili insanlar, hem kadrolarda hem iş yapma açısından da bir işbirliği var. Özellikle Ankara İYİ Parti belediyesi gibi algılanıyor. CHP seçmeni bunu görmezlikten geliyor, önemsemiyor.” Evet, özellikle Ankara’nın İYİ Parti’ye, yani Mansur Yavaş yönetiminin CHP’den çok İYİ Parti’ye yakın olduğu söylenebilir. İYİ Parti’nin kendi tabanına ve kadrolarına Mansur Yavaş’ın karşısına bir aday, hele güçlü bir aday çıkarmayı îzah etmesi zor olacaktır, onu özellikle vurgulamak lâzım. Çünkü Mansur Yavaş pekâlâ İYİ Parti’nin de adayı olabilecek profilde birisi. O çok zor olacaktır. Ekrem İmamoğlu da biliyorsunuz, seçim öncesi Kılıçdaroğlu’ndan çok Meral Akşener’e yakın bir görüntü çizmişti. Şimdi İYİ Parti’den ayrılanlar da zâten en çok bunu söylüyor biliyorsunuz: “Cumurbaşkanı adayı olarak öne sürdüğümüz iki ismin karşısına bugün aday çıkartacağımızı söylüyoruz” diyorlar — meselâ Bahadır Erdem, Hasan Subaşı gibi isimler İYİ Parti’den koptular. Şimdi gerçekten bu zor bir mesele olacak İYİ Parti için. Bunu dün Göksel Göksu’yla yaptığımız yayında da konuştuk. Ben açıkçası orada da dedim ve tekrar söylüyorum. Söylediklerim genellikle çıkmıyor diye düşünüyor insanlar son seçimden dolayı, ama bana sanki İYİ Parti pazartesi günü bu teklifi reddecekmiş gibi geliyor. Aslında çok zor bir durumdalar. Kabul etseler bir dert, reddetseler bir dert. Ne yapacaklar? Gerçekten zor bir durum. CHP’nin böyle bir sorunu yok. CHP işbirliği çağrısı yapıyor. Kabul edilirse oturup üzerinden geçecekler, anlaşırlarsa bâzı illerde işbirliği yapacaklar. Olmazsa, diyecek ki: “Tamam, olmadı”. Ama “Oyunuzu bize verin” diye bu partinin tabanına seslenebilir. Fakat İYİ Parti ne yapacak? İşbirliğini kabul ettiği anda, “Hani bağımsız giriyordunuz, hani müstakildiniz?” cevâbı gelecek. İşbirliğini reddetmesi durumunda da bir seçime girecek ve seçimde çok da başarılı olamazsa –ki olamayacağına dâir işâretler çok daha güçlü–, o zaman insanlar diyecek ki: “Ya, keşke işbirliğini kabul etseydik. Birkaç belediye de biz alsaydık”.
Soner Doğan demiş ki: “Doktrin partilerinin azlığı AKP’ye çok yarıyor. Doktrin partilerinin sayısının artması için bir çalışma yapılması lâzım. Avrupa’da da benzer bir durum var”. Soner Bey, nasıl çalışma yapacağız? Yani bu öyle laboratuvarda üretilecek bir şey değil ki.
“İYİ Parti’yle işbirliğine giderlerse hedef seçmenleri CHP’den yüz çevirmez mi?” Yani bilmiyorum. Geçen seçimde, 2019’da, İYİ Parti olmasına rağmen oy verdiler. Bu seçimde de öyle yaptılar, Kılıçdaroğlu’na oy verdiler. Ama meselâ Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ’la yaptığı protokol nedeniyle kızgın olanlar ne yapar bilmiyorum. Ama şunu diyebilirler: “Onu Kılıçdaroğlu yapmıştı. Özgür Özel yeni birisi. Bir şans verelim”. Kurultaydan tekrar Kılıçdaroğlu çıkmış olsaydı, HEDEP oylarını alabilmesi bence çok zor olacaktı.
Ahmet Burak Turgut diyor ki: “CHP’li arkadaşların yorumunu okuyunca, İYİ Parti’nin ittifaktan uzak durması gerektiği belli oluyor. 38 milletvekili verip pusu kuranla, devlet çökerken korkup Kılıçdaroğlu’nun arkasında sıralananlarla gelecek kurulamaz” demiş. Ahmet Burak Turgut bir İYİ Partili izleyicimiz belli ki. Evet, yani bu son ittifak meselesinde her iki taraf da çok ciddî dersler çıkardı. Normalde bu derslerden hareketle bu işbirliğinin olmaması beklenir. Ama yine de ortada bir tartışma var, bir öneri geldi ve öteki taraf da “Bakalım” dediler. Sonuçta Ahmet Burak Turgut’un dediği gibi, İYİ Parti, “Bunlarla işbirliği yapılmaz” mı diyecek? Yoksa bir kere daha deneyecek mi göreceğiz.
Orhan Bey demiş ki: “Türk seçmeni için genel seçimlerde güvenlik kaygısı, yerel seçimlerde demokrasi ya da halka yakınlık öne çıkıyor bana göre. Buna bakarak AKP’nin beklediğinden daha düşük oy alacağını düşünüyorum” demiş. Olabilir.
Kemal Bey demiş ki: “Öcalan gündemini devam ettirmelerinin amacı AKP’ye ‘anlaşabiliriz’ demek olabilir. 10 yıldır AKP-HDP anlaşacak sözüne inanmadım. Fakat şu durumda HEDEP de yön değiştirebilir. Tüm masa yeniden kuruluyor” demiş Kemal Bey. Bilemiyorum, ama şu husus önemli tabiî; HEDEP’in en önemli sorunu İstanbul, Ankara, Adana’da kimin kazanacağından ziyâde, kendi kazanacağı Diyarbakır, Batman, Van gibi belediyelere kayyum atanıp atanmayacağı meselesi. Dolayısıyla onların önceliği bu ve kayyumu da atayan iktidar olduğu için, iktidarla kavga etmeden belediyelerini garanti altına almayı pekâlâ düşünebilirler. Bunun bir yolu da büyükşehirlerde en azından muhâlefete destek vermemek olabilir. 2019’da ne olmuştu? Aday çıkarmadılar ve CHP’li adayların kazanmasında bir şekilde etkileri oldu. Sonuçta Erdoğan hemen, seçimden kısa bir süre sonra HDP’nin kazandığı belediyelere teker teker kayyum atayıp onları bir anlamda cezâlandırdı. Bu kötü bir deneyim oldu ve büyükşehirlerde CHP’nin kazandığı belediyeler, HDP’nin çok da beklentilerini karşılayacak büyük hamleler de yapmadılar. Sonuçta 2019 yerel seçiminin en büyük kaybedeni oldu HDP. Birilerini seçtirdi, birilerinin seçilmesine katkıda bulundu; kendi kazandığı belediyeleri kaybetti. Gerçekten çok ilginç bir durum ve bugün de önlerinde böyle bir sorun var.
Emre Baran demiş ki: “Türkiye’de değişen hiçbir şey yok. Erdoğan aramızdan ayrılana kadar sistem bu. Her şey AKP’ye” demiş.
Serap Erdoğan İYİ Parti için demiş ki: “Bana da öyle geliyor ki CHP’deki yönetim değişikliğini gerekçe göstererek bâzı yerlerde işbirliği yapmaya kapı aralayacaklar ve erimeyi görünmez kılmaya olanak yaratacaklar”. Evet, yani Serap Hanım’ın dediği gibi, “Ya evet, bir önceki seçimde çok sorunlar yaşadık. Bizi çok büyük hayal kırıklığına uğrattı CHP, ama o târihte Kılıçdaroğlu’ydu, şimdi değişti. Bakalım, bir fırsat verelim” diyebilirler.
Oktay Ay: “Özdağ’ın İYİ Parti’yle ilgili son açıklamalarını konjonktürel politika ekseninde mi okuyorsunuz, yoksa yükselen milliyetçiliğin bir tür birlik unsuru olarak mı görüyorsunuz?” Bir hamle yaptı, öyle söyleyelim. Çünkü sonuçta yerel seçim havasına giriliyor ve İYİ Parti konuşuluyor, CHP konuşuluyor, AKP ve MHP konuşuluyor; Zafer Partisi’nin adı yok. Zafer Partisi bir şekilde kendini gündeme dâhil etmek için, kendi başına bunu yapması zor olacağa benziyor — ki son cumhurbaşkanlığı seçiminde de böyle oldu biliyorsunuz. Bir ittifak olarak çıkmaya çalıştılar. Burada da bir ittifâkı zorluyor gibi yapıyor, ama olabilecek bir ittifak gibi gözükmüyor. Milliyetçilikle çok fazla alâkalı bir husus olduğunu sanmıyorum.
Ekin Çalışır: “Muhâlefetin yerel seçimlerde sandıklara sâhip çıkacak gücü var mı? Son seçim, sandık görevlilerini küstürmüş olabilir mi?” Son seçimler çok kişiyi küstürdü. Bunları nasıl toparlayacaklar açıkçası bilemiyoruz. Özellikle sandık başında sabahlamaya yönelecek insan sayısının çok ciddî şekilde azalma ihtimâli gerçekten var. O anlamda Ekin Çalışır’ın dediği önemli.
Namık Nacafov — Azerbaycan’dan galiba, bilemiyorum: “İYİ Parti, CHP ile iş birliği yapmazsa İstanbul dâhil çok yer kaybedilir” demiş. Evet, bu ihtimal dâhilinde; ama işbirliği olmadan da İstanbul, Ankara gibi yerleri CHP’nin koruma ihtimâlini yabana atmamak lâzım.
İskefyeri demiş ki: “HEDEP’in kazandığı belediyelere kayyum atanmayacağının garantisi nasıl verilecek? Böyle bir garanti işe yaramaz bence” demiş. Tabiî yani, sonuçta atayacağı varsa atar. Söyler, yapmaz. Şimdi Kılıçdaroğlu’nun belgesini, o protokolü Ümit Özdağ açıkladığı zaman, Kılıçdaroğlu ekibinden bir CHP’li ile sohbet ediyorduk. Dedi ki bana: “Ya tamam, bu protokol oldu, ama Kemal Bey seçilseydi protokolü uygulamayacaktı”. Şimdi sonuçta bir protokol varsa, uygulanacak diye vardır. Uygulanmazsa o zaman durum değişir. Burada da kayyum atanmayacağının garantisi bir protokolle verilmez herhalde. Ama öncelikle kayyum atanmayacağı yolunda birtakım sözler verilirse, onu esas almak gerekir. Eğer söz verilmesine rağmen kayyum atanırsa da o zaman durumu yeniden değerlendirmek gerekir. Ama iktidârın bir şekilde HEDEP belediyelerine kayyum atanmayacağı sözünü vermesi hâlinde –ki bana çok olacakmış gibi gelmiyor–, o zaman bu başlı başına büyük bir olay olur, onu da özellikle vurgulamak lâzım.
Evet, yavaş yavaş toparlayalım. Hayli yorum geldi. “HEDEP’le yapsın” diyenler, “İYİ Parti zor durumda, belki yanaşır” diyenler var; ama belli ki Özgür Özel’in bu işbirliği çağrısı, belli ölçülerde siyâseti hareketlendirdi. Pazartesi gününü bekleyeceğiz artık. Bu hafta sonu CHP milletvekilleri Manavgat’ta kamp yapıyor. Pazartesi günü MYK’yı yine orada topluyorlar. Pazartesi günü de İYİ Parti’nin Genel İdâre kurulu var. Öğleden sonra, belki çok uzun sürer, daha akşama doğru saatlerde herhalde İYİ Parti’den ilk resmî açıklama gelir. Çok da fazla vakit yok biliyorsunuz. Ya evet ya hayır cevabı verilmesi lâzım. Muğlak bir cevap olursa muhâlefet yine bir zaman kaybına uğrar. Ya evet diye cevap verecekler ve hızlı bir şekilde oturup il il konuşacaklar, pazarlıklar yapacaklar ya da hayır denecek, herkes kendi yoluna gidecek. Böyle bir durumda Özgür Özel’e dün biz sorduğumuzda, işbirliği olmaması hâlinde kendi adaylarının en geç 31 Aralık’ta açıklanacağını söyledi. Bu adayları nasıl belirleyecekleriyle ilgili birçok yöntemden bahsetti. Ama belli ki CHP’de çok ciddî bir şekilde adaylık kulisleri var. Büyükşehirlerde adayların, daha doğrusu belediye başkanlarının tekrar aday olup olmayacağı meselesinde memnûniyet araştırmaları, anketleri yapıyorlarmış. Ama İstanbul, Ankara ve Aydın’ın tekrar aynı adaylarla gideceğini ilk Kılıçdaroğlu söylemişti. Özgür Özel de bunu teyit etti. Onlar kesinleşmiş durumda. Ama İzmir başta olmak üzere diğer illerin durumları belli değil. Birçok yerde, büyükşehirde CHP yeni isimlerle seçmenin karşısına geçebilir. O sefer de ne olacak? Aynı belediye başkanının aday gösterilmemesi bir anlamda başarısızlığın kabulü anlamına da gelebilir vs.. Bu artık CHP’nin kendi meselesi olacak.
Ever, sizlerle berâber “İYİ Parti-CHP arasında yerel seçimlerde işbirliği olur mu olmaz mı?”yı tartıştık. Hepinize çok teşekkürler. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.