Prof. Menachem Klein: “Bugün İsrail’de devlet ve hükûmet neredeyse yok”

Menachem Klein İsrail’deki Bar-Ilan Üniversitesi’nde siyâsal bilimler profesörü. İsrail-Filistin sorunu üzerine çok sayıda kitabın yazarı; 1990’lı yılların ortasından 2000’li yılların ortasına kadar İsrailliler ile Filistinliler arasındaki çok sayıda gayrı resmî müzâkereye katıldı. Gwenaelle Lenoir’ın Menachem Klein ile Mediapart’taki söyleşisini Haldun Bayrı çevirdi.

Menachem Klein İsrail’deki Bar-Ilan Üniversitesi’nde siyâsal bilimler profesörü, Kudüs’te yaşıyor. 1990’lı yılların ortasından 2000’li yılların ortasına kadar İsrailliler ile Filistinliler arasındaki çok sayıda gayrı resmî müzâkereye katıldı. 1 Aralık 2003’te kamuoyuna duyurulan tek barış anlaşması modeli olan Cenevre Girişimi’nin temel taşlarından işçi kanadında yer aldı.

İsrail ve Filistin taraflarının ön plandaki siyâsî şahsiyetleri tarafından resmiyet dışı biçimde müzâkere edilen bu anlaşma çok sayıda uluslararası şahsiyet ve yöneticiden teşvik görmüştü. Ama Cenevre Girişimi’ne somutlaşabilmesini sağlayacak düzeyde destek olunmadı.Menachem Klein aynı zamanda çok sayıda kitabın yazarı; bunların biri, Filistinli liderler Yaser Arafat ve Mahmud Abbas’ın yaşamöyküleri üzerine (Arafat and Abbas, Portraits of Leadership in a State Postponed, 2019, Hurst). 

Mediapart: Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarından ve İsrail hükûmetinin başlattığı yoğun savaştan yedi hafta sonra, İsrail toplumu ne durumda?

Menachem Klein: Çok kısa süre önceye kadar İsrailliler, Gazze’de öldürülen sivillerin sayısı ve orada yaşanan yıkımla ilgili pek haber almıyorlardı ya da buna bakmıyorlardı. Ancak ateşkesle birlikte haberdar olmaya başladılar. Gazze Şeridi’nde devriye gezen İsrail Savunma Kuvvetleri’nin [İsrail ordusunun resmî adı – Fr.Ed.N.] askerlerinden gelen fotoğraflar da dağıtıldı; ama İsrail kamuoyunun dikkati esas olarak 7 Ekim’de vuku bulan barbar saldırının kurbanlarına ve rehînelerin dönüşüne yoğunlaşmış durumda. Büyük medya, televizyon kanalları ve gazeteler Gazze Şeridi’ndeki sivil kurbanlar, orada yaşanan acılar ve insânî kriz üzerine çok az haber veriyorlar. 

Menachem Klein. © Fotoğraf DR

İsrail toplumu derinlemesine travma içinde ve insanlar korku içinde yaşıyor. Sokaklarda silâhlı çok kimse var. Kısa süreli izin alan askerler üniformalarını çıkarıp sivil giyiniyorlar; ama kafelere, süpermarketlere, cumartesileri sinagoglara gitmek için sokağa silâhlarıyla çıkıyorlar. Nerede olurlarsa olsunlar, bir sokak köşesinde bir teröristin kendilerine saldırmasından korkuyorlar — ya da bir arabadan ateş açmasından.

Dolayısıyla büyük bir korku, travma ve yöneticilere yönelik bir güvensizlik var. Bu güvensizlik savaştan önce de vardı. Savaşla, Gazze Şeridi’ne komşu Güney İsrail’deki ahâliye de Lübnan sınırı yakınında yaşayan ahâliye de hizmet götürmeyen işlevsiz bir hükûmetle bu güvensizlik daha da arttı. Devlet ve hükûmet neredeyse yok. Dolayısıyla baba çehresi yok. Ürküntüye ve travmaya kapılmış toplumla ilgilenen ve onu teskin eden bir büyükbaba yok.

Hamas’ın saldırısından yedi hafta sonra hükûmetin hâlâ rolünü yerine getirmediğini mi söylüyorsunuz?

Devlet hizmetlerinin ne derecede aksadığını görmek inanılmaz. Askerlere gıda takviyelerini sivil toplum gönüllüleri sağlıyor; onlar için, sıcak tutacak giysi, çorap, iç çamaşırı satın alıyorlar. Gazze Şeridi’ne yakın mıntıkadan ve Lübnan sınırı yakınındaki kuzeyden boşaltılan ve otellerde ya da başka yerlerde yaşamak zorunda kalan insanlara özel şahıslar, lokantalar, kafeler sıcak yemek yolluyor. Gazze Şeridi’ndeki rehînelerin bulundukları yerlerin saptanması için yüksek teknoloji uzmanlarını bir araya getiren gruplar var. Dolayısıyla sivil toplum hükûmete yardım ediyor.


Hamas’ı yok etmek gerçekleştirilemez bir hedef, Amerikalılar da böyle düşünüyor.

Menachem Klein

İşlevlerini yerine getiremeyen bir hükûmet bu; Netanyahu’ya ise güvenilemez. Bir vasatlar koalisyonu oluşturdu. Daha beteri ise, bakanlıklardaki memurlar bakan tarafından yerleştirilen siyâsî aktivistler. Tek vasıfları, bakana sâdık siyâsî yandaşlar/apparatçikler olmaları. Ulaştırma ve turizm bakanlıklarında durum böyle. Başbakanlık servislerinde de böyle. Başbakanlık ofisinin müdürü, Binyamin Netanyahu’ya sâdık bir kişi, ama kabinenin işlerinin hepsini idâre edebilecek hiçbir yetkinliği yok.

Dolayısıyla kamuoyunun, ürküntüye kapılmış insanların ve travmaya uğramış toplumun güven duyabileceği bir kişinin noksanlığını hissediyoruz. Roosevelt, Churchill ya da Ben-Gurion gibi biri yok bugün.

Hükûmet gittiği yönü biliyor mu?

Bence bildiğini düşünüyor, ama bilmiyor. Üyeleri intikam sâikiyle hareket ediyor. Hamas saldırısının şoku ve şaşkınlığından sonra, öç almak ve çizilen karizmalarını kurtarmak istiyorlar. Askerî güç sâyesinde bunun mümkün olduğunu düşünüyorlar. Çok iddialı, çok radikal ve bence gerçekleştirilemez savaş hedefleri îlân ettiler. Hamas’ı yok etmek gerçekleştirilemez bir hedef, Amerikalılar da böyle düşünüyor. Amerikalılar İsrail hükûmetini, savaş hedeflerini değiştirmeye iknâ etmeye çalıştılar, ama şimdiye kadar bunu başaramadılar. 


Önümüzdeki safha İsrail’in görüş açısına bağlı değil, uluslararası câmianın İsrail’e durmasını dayatma irâdesine bağlı.

Menachem Klein

İki gün önce, Netanyahu Gazze Şeridi’nin “Nazilerden arındırılması”ndan söz etti. Yani sâdece Hamas’ı yok etmek değil bir başka gerçeklik de inşâ etmek için, Gazze Şeridi sâkinlerinin İsrail’den nefret etmemeleri maksadıyla Gazze Şeridi’ndeki Filistinlileri yeniden terbiye etmek söz konusu. İsrailli yöneticiler dünyadan, bölgesel çevrelerinde olup bitenlerden, başlıca Avrupa kentlerinde, ama aynı zamanda büyük gösterilerin düzenlendiği Amerikan kentlerinde olup bitenlerden de kopuklar. Kendi kederlerine, hüsranlarına, öfkelerine kapılmış durumdalar. Uzun vâdeyi düşünmüyorlar. Gerçekliğin nasıl değiştirileceğini sormuyorlar kendilerine. İnsanların zihinlerini değiştirmek istiyorlar, siyâsî ortamı değil.

Üstelik 2005’te boşaltılmış olan Gazze Şeridi’ndeki İsrail yerleşimlerini yeniden inşâ etmek, hattâ daha fazlası için bastıran dinci milliyetçiler de var. Bâzıları Gazze şehrinin harâbeleri üzerine Gazze Şeridi’nde üç yerleşimci kentinin inşâ edilmesi çağrısında bulunuyorlar. Lojman birimlerinin tam sayısının belirtildiği bir mühendislik planı bile sundular.

Önümüzdeki günler ve haftalar için çok iyimser kılan şeyler değil bunlar…

İsrail’in planı, savaşı büyük ölçekli olarak yeniden başlatmaktır; ya Gazze Şeridi’nin kuzeyinde başlamış olduklarını tamamlamak için –zîra Gazze Şeridi’nin kuzey mıntıkalarında İsrail’in yıkmamış olduğu ve henüz denetimi ele geçirmemiş olduğu mıntıkalar var– ya da Gazze Şeridi’nin güneyinde aynı şeyi yaparak, Filistinlileri, sivilleri Gazze Şeridi’nin batısına, denize doğru sürmektir. Veya ikisini birden yapmaktır.

Yeni bir insânî felâkete yol açmadan Gazze Şeridi’ndeki sivillere, 2 milyon kişiye yer değiştirtmek mümkün mü? Bence imkânsız bu. Dolayısıyla önümüzdeki safha İsrail’in görüş açısına bağlı değil; uluslararası câmianın İsrail’e durmasını dayatma irâdesine bağlı.

Sizce uluslararası câmiada bu irâde var mı? Varsa da bunu yaptırmak elinde mi?

Bu irâdenin olduğunu düşünüyorum. Zîra, ilk olarak, başkentlerde git gide daha çok gösteriler düzenleniyor; ikinci olarak, öldürülen mâsum Filistinli sivillerin sayısı emsalsiz düzeyde. Bu yüzyıldaki hiçbir çatışmada bu kadarı olmamıştı. Ve çok sayıda çocuk öldürüldü. Save the Children’ın yayınladığı istatistiklere göre İsrail’in Gazze’de birkaç hafta içinde öldürdüğü çocukların sayısı, bütün sene boyunca dünyadaki tüm diğer çatışmalarda ölenlerden fazla.

28 Kasım 2023’te Tel-Aviv’de Bibas âilesinden rehîne yakınlarının bir buluşması. © Fotoğraf: Ilia Yefimovich / DPA / Abaca

Dolayısıyla benzeri görülmemiş bu boyutu uluslararası câmia görmezden gelemez. New York Times ve Washington Post gibi büyük Amerikan medya kuruluşlarının aktardığına göre, Beyaz Saray’da ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda Biden ile Blinken’ı İsrail’e fazla hoşgörülü davrandıkları için sorgulayan sesler yükseliyor. Yapılan kamuoyu yoklamaları, oy vermeye gitmeyecek olan ilericiler yüzünden Biden’ın başkanlık seçimini kaybetmek üzere olduğunu gösteriyor. 

Ateşkes 1 Aralık Cuma sabahı son buldu. Bugünkü tepkiniz nedir?

Bugün ve dün birkaç İsrailliyle konuştum. Bu kan banyosuna siyâsî bir anlaşmayla son vermemiz gerektiğini söylediğimde, “Ama Filistinliler bizi bu bölgede istemiyor” diye cevap verdiler. Bir başkası, “İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya ve Japonya’da yapıldığı gibi, biz de bütün Hamas üyelerini öldürmeliyiz” dedi. Bu savaştaki rakamları alırsak, İsrail 1948’dekinden fazla Filistinliyi yerinden etti ve o zamankinden daha fazla sivil öldürdü. 1948’de, İsrail’in savaş suçları kuzeyden güneye her yerde işlenmişti; oysa bugün sâdece ufak bir mıntıka için geçerli. Sıfır toplamlı bir oyundayız: İsrailliler ile Filistinliler savaşı bir hayat memat meselesi telakkî ediyorlar.

İsrail-Filistin müzâkerelerine, özellikle de masadaki son ciddî plan olan “Cenevre Girişimi” adlı barış planıyla sonuçlanan müzâkerelere katıldınız. Eski bir müzâkereci olarak, bugün neyin mümkün olduğunu düşünüyorsunuz?

Uluslararası câmia Netanyahu’ya savaşı durdurmasını dayatmalıdır. Buna paralel olarak iki devletli bir çözümün ilkelerini sunmalıdır. Bu süreç, açık bir süreç olan Oslo Süreci’nden farklı olmalıdır. Uluslararası câmiadan şunu söylemesini bekliyorum: “İşte nihâî uzlaşmanın ilkeleri. Taraflarla, iki devletli bir çözüme varmak için çalışacağız. Açık bir süreç söz konusu değildir. Bu süreçte tamâmen yer alacağız ve Hamas da bu sürece katılacaktır.”

Hamas’ı yok etmek mümkün değildir. Ama iki devletli çözümü ve İsrail’le bir anlaşmayı kabul eden siyâsî Hamas ve onun askerî kanadı bu anlaşmanın tarafı olabilir. 

Hamas’ın iki devletli çözümü kabul edebileceğini ve onu müzâkerelere dâhil etmenin mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? 

Filistin Otoritesi’nin başkanı Mahmud Abbas bunu Hamas’a kabul ettirmek istiyordu; ama İsrail, ABD ve maalesef Avrupa onu engellediler. 2021’de Abbas, Hamas’la bir anlaşmaya vardı; buna göre Hamas seçime katılacaktı ve fiilî olarak FKÖ’nün politikasını kabul edecekti. Bu anlaşma, 2017’de Hamas politika ve doktrin değişikliğine gittiği için mümkün olmuştu. Ama Abbas’ın karârı uluslararası câmia tarafından sonunda reddedilmişti. 

İsrail tarafı bunu hiçbir zaman kabul etmeyecektir…

İsrail hükûmetinin Gazze Şeridi’nde yapmak istediği, Gazze sokaklarında bir işbirlikçi bulmaktır — Güney Lübnan Ordusu gibi ya da Abbas’ın yönettiği Filistin Otoritesi gibi, İsrail’in çekip çevirebildiği, kullanabildiği, denetleyebildiği bir örgüt bulmaktır. Zamânında Güney Lübnan’da ya da hâlihazırda Batı Şeria’da yaptığıyla aynı şeyi yapmak istemektedir.

İsrail, çatışmaları işbirlikçi rejimlerle idâre etme politikasının bütünüyle iflâs ettiğini kabullenemiyor. Bu politika bugün Batı Şeria’da bile işe yaramıyor. Batı Şeria yanıyor. Çok sayıda Filistinli öldürüldü; İsrailli yerleşimciler Filistinlilere saldırdı ve Filistinli ufak topluluklar yerleşimciler ve ordu tarafından yerlerinden edildi.

İsrail’in 2006’dan beri dayatmış olduğu düzen çöktü. İhtiyâcımız olan şey, uluslararası câmianın önermesi gereken yeni bir düzendir. 

7 Ekim’de bir başka ilke daha çökmüştür: O ilke, şâyet ileri bir teknolojiye sâhip olursak ve yerin hem üstünde hem altında sağlam bir duvar inşâ edersek güvenlikte olacağımızdı. Teknoloji ve yekpâre duvar, güvenliği sağlamıyor. Mısır ve Ürdün’le ilişkilerimize bakarsak, çok daha iyi durumda; Mısır’la sâdece kısa süre önce Necef Çölü’nde duvarsız bir set inşâ edildi. Bir siyâsî anlaşma ve bir yasa tasarısı, ayrıca sâhadaki gerçekliği ve insanlar arasındaki ilişkileri değiştirmeyi hedefleyen bir çalışma bize çok daha iyi bir güvenlik sağlayabilir.

Cenevre Girişimi’nin bir müzâkere zemini oluşturabileceğini düşünüyor musunuz?

Ana hatlarıyla, Cenevre Girişimi bir modeldir. İki devlet fikri isâbetlidir. Ama güncellenmelidir. Öncelikle Kudüs’te: Kudüs’ün yeni gerçekliğinin yönlendirici ilkesi sınırların azamî açıklığı olmalıdır. Eğer Kudüs’te katı bir sınır koyarsak, iki başkenti de yok edecektir bu: hem Filistin başkentini hem İsrail başkentini. Dolayısıyla çok farklı bir yaklaşım hayâta geçirilmelidir. Cenevre’de bu yönde çalışmalar yapmıştık.

Cenevre’de halledilmemiş olan ve halledilmesi gereken bir diğer nokta mülteciler sorunudur. Yerleşimcilerle ilgili olarak, meselâ Büyük Britanya ile Çin arasında Hong Kong’la ilgili olarak yapılan anlaşmayı model alarak, ama daha kısa süreli, yerleşimleri belirli bir süre muhâfaza edip edemeyeceğimizi görmeliyiz. Böylece, Filistin’in içindeki başlıca büyük yerleşimlerin bâzıları İsrail’in meselâ beş ilâ on yıllığına kiralayıp idâre edebileceği bir toprak olur.

Anlaşma bu cinsten yaratıcı fikirler içermelidir. Bunu yapabiliriz. Ama yoğun bir uluslararası müdâhale ve taraflara aracılık ederek olabilir bu. Her şeyden önce de, hem Filistin’de hem İsrail’de seçime gidilmelidir.

Gerçekten de bugün sorulan soru şu: Müzâkereyi kim yürütecek ve verilen tâvizleri kendi halkına kim kabul ettirecek? 

En çabuk şekilde seçimleri yapmalıyız; zîra İsrail’de halk hiçbir hükûmete güvenmiyor. Netanyahu’nun iktidardan gitmesini isteyen çok kimse var, ama o bunu reddediyor. Dolayısıyla seçime gitmekten başka çâre yok.

Filistin’de de seçime gitme lüzûmu var; zîra Gazze’ye İsrail’in yanında giren ya da Gazze Şeridi’nde İsrail’in yerini alan, Gazze’nin yeniden inşâsını üstlenen her yönetim, her uluslararası güç, Filistin kamuoyu nezdinde meşrû olmalıdır.

Aksi takdirde, İsrailli işgalcinin işbirlikçisi telakkî edilecektir. 1982’de İsrail’in Lübnan’daki savaşından sonra Fransızlarla Amerikalıların asker yolladığı Lübnan’da terörist saldırılarla olup bitenlerin aynısı Gazze’de de yaşanacaktır. Amerikalı denizciler ve Fransızlar saldırılara uğramışlardı [23 Ekim 1983’te Beyrut Havaalanı ve Drakkar binâsına saldırılar – Fr.Ed.N].

Yapılması gereken, Filistin Otoritesi’ni meşrûlaştırmaktır. Filistin Otoritesi Gazze’ye İsrail’in işbirlikçisi olarak girmemelidir. Oraya kendi meşrûluğuna dayanarak girmelidir. Bu meşrûluğu elde etmenin tek yolu da seçime gitmektir.

Yakın gelecekte İsrail’de bir seçime gidilirse aşırı sağın yeniden yükselişe geçmesinden korkmuyor musunuz? 

Bâzı unsurlar son seçimlere göre daha az oy alacağını gösteriyor. Araştırmalara göre, bugün Benny Gantz’ın başını çektiği merkez sağ kazanacak. Netanyahu’dan daha az dogmatik ve hem eleştirilere hem Amerikalıların tavsiyelerine açık biri. Netanyahu ise çok daha dar görüşlü.

Filistin tarafında git gide daha fazla Mervan Barguti’den söz ediliyor. Sizin gözünüzde bu süreci Filistin tarafında yürütebilecek bir şahsiyet mi?

He türden “mahpuslarla rehîneler takası” senaryosunda o da bulunmalı. Mervan Barguti’yi buna katmak İsrail’in yarârına, zîra Filistin tarafında istikrârı o temin edebilir. Onun ismi Hamas tarafından kabul görüyor; çok sayıda Filistinli benimseyip hayranlık duyuyor ona. Dolayısıyla İsrail’in göz önüne alması gereken bir seçenek olduğunu düşünüyorum bunun.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.