Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Aydın Selcen yazdı: Taktik konuşmaktan strateji ve politikaya yine yer kalmadı

Zaten istenen de buydu. Aman onyıllardır kısa istisnai dönemler dışında uygulanagelen strateji de, politikalar da zinhar sorgulanmasın. Sakın bunlara farklı seçenekler önerilmesin. Düzen bozulmasın, sessizlik her zaman egemen olsun. Saygı duruşlarıyla, sloganlarla, ortak bildirilerle, ver gazı, ver coşkuyu, tekrarla ezberi, savur tehditleri, hakaretleri bu “sıkıntı” da atlatılsın.

Karar alıcı kimse onun başkanlığında kısıtlı katılımlı ve kamuya kapalı ve bir toplantıya çağrılmış olsaydım ve o toplantıyı yöneten karar alıcı (tümleşik, tutarlı, etkin, gerçekçi, akılcı) politika önerilerini duymak isteseydi katılımcılardan, benimki şu olurdu: “Terör örgütü üzerinde ‘akıllı presi’ hiç kesmeden, demokratikleşme adımlarını eşzamanlı olarak, süratli ve tempolu bir biçimde atmak.”

Demokratikleşmeden anladığım: Hukuk devleti, laiklik, eşit anayasal yurttaşlık, yerinden yönetim, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, protesto (gösteri ve yürüyüş) hakkı, anadil gibi eğitimle ilgili taleplerin ele alınması. Tüm bunlar ve daha fazlası, esasen CHP’nin 14-28 Mayıs seçimleri için kamuoyuna vaadi olan cumhuriyetimizin yüzüncü yılında demokrasiyle taçlandırılmasına ilişkin. Yineleyelim Yunanca kökeninde demokrasi ve cumhuriyet aynı sözcük.

Bu adımların atılmasıyla, adına “terörle mücadele” denilen etkinliğin bir bağlantısı yok, olmamalı. Bu adımların atılması önce terörle mücadelenin sonuçlanması koşuluna da bağlanmamalı. Terörle mücadeleyi alanda yürütmekle görevli (asker veya sivil) güvenlik bürokrasisi, “o sizin işiniz, bu bizim işimiz” veya “siz hükümetsiniz, biz devlet” diyerek bu demokratikleşme atılımını, girişimini, gündemini kendince baltalayıp, sakatlamaya, durdurmaya da kalkışamamalı. 

TBMM’de görüşülüp, karara bağlanıp, uygulanmasına ilişkin adımları cumhurbaşkanının talimatıyla hükümet tarafından atılacak bu gündem, öyle gerek görülüyorsa MİT tarafından Kandil ve/veya İmralı ile yürütülecek müzakerelerin konusu da kesinlikle olmamalı. Bir yandan bu adımlar peş peşe somut biçimde atılırken, doğası gereği kamuoyuna kapalı yürütülecek o gizli müzakerelerin konusu terörün durması için yapılması gerekenlerle sınırlı kalmalı.

Gizli müzakerelerin yürümesi de terörle mücadeleye ara verileceği anlamına gelmemeli. Ancak terör suçunun tanımı da en baştan Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu hale getirilip, üyelik müktesebatının parçası durumuna gelmeli. Yapılagelenin ve yapılacak olanın da “terörle mücadele” mi, “isyan bastırma” mı olduğu açıklığa kavuşturulmalı. Her ikisi için de “gayrınizami harp” tekniklerinin yegâne yöntem olamayacağı, istisnaların kaideye dönüşmemesi gözetilerek, sağlanmalı.

İçinde bulunduğumuz ve halkımızın çoğunluğunun da onunla bir sorunu olmadığı, 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinde açıkça anlaşılan cumhurbaşkanlığı rejiminde devleti temsil eden de, yürütmenin başı da cumhurbaşkanı. Demek ki ilk önce olması gereken cumhurbaşkanının bu yönde siyasal irade ortaya koyması.

Öyleyse bu rejimde, eğer o günler gelirse, cumhurbaşkanı “beni de aşan şeyler var” diyorsa yahut diyecekse, bunu çıkıp kamuoyuna duyurmalı ve ardını da getirmeli. “Bu adımları atmak istiyorum ama şu cenahlar, bu mahfiller beni engellemeye, elimi kolumu bağlamaya, yoluma taş koymaya çalışıyor. Dolayısıyla yeniden seçime gideceğiz. Eğer bu demokratikleşme gündemini ve AB ile uyumlu yeni tanımıyla bu terörle mücadele yöntemini destekliyorsanız bana oy verin” demeli. 

Yahut bu konuda yapabiliyorsa veya öyle gerektiğine ikna olmuşsa, cumhurbaşkanı referandum yapmalı. Yapacağı referandumla cumhuriyetin kökten yapısal dönüşümünü halkoyuna sunmalı. Bu defa da kendi siyasal geleceğini referandum sonucuna bağlayarak, o yasa ve veya anayasa değişiklikleri geçmezse istifa edip, siyasetten de çekileceğini açıklamalı.

Yoksa ölen garip, hep öldüğüyle kalır. Biz de taktik düzeyde içi boş gevezelik etmeyi sürdürürüz. Donanım, eğitim, konuşlanma, sayı, nöbet değişimi gibi konularda olası eksiklikleri dile getiririz. Stratejik düzeyde de cerrahi müdahale mi, “gir-çık” mı yoksa “gir-kal” mı, seyyal mi sabit mi, havadan mı yerden mi, insana mı elektroniğe mi dayalı, sınırda mı sınırötesinde mi gibi sorulara yanıt ararız.

Oysa bu sorulara yanıt vermesi umulan ama hiç vermeyecek olanların amacı zaten olup bitenin sürekli aynı biçimde sürüp gitmesi. Zira onlar kendi iktidarlarını bu “süreç” üzerine kurmuş.       

Toplumun ulusa dönüşebilmesi için ortak geçmiş anlatısına ve ortak gelecek hayallerine sahip olması gerekiyor. Ulus, kan değil gönül bağı üzerine kuruluyor. Nasıl zorla güzellik olmuyorsa, sopayla ulus inşa edilmiyor.

Her devlet kendi ülkesinde şiddet tekeline sahip olmak zorunda. İçeride asayişi emniyet, dışarıdan gelen tehditlere karşı savunmayı da ordu üstleniyor. Ancak laik cumhuriyetin varlığını korumasının temel yöntemleri de demokratik yönetim ve eğitim.     

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.