Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Tarık Çelenk yazdı: Gelecek ve DEVA’nın çıkış yolu

Yerel seçimler eşiğinde olduğumuz şu günlerde artık kimse pek Yeniden Refah Partisi dışında muhafazakâr muhalefetin seçim denklemine etkisinden bahsetmemekte. Halbuki yaklaşık 4 yılı aşkın süre önce kurulan Gelecek ve DEVA partileri rüzgârları arkalarına değil, karşılarına almalarına rağmen oldukça iddialı çıkış yapabilmişlerdi. Kamuoyu yoklamaları da bunu teyit etmekteydi. İki partinin birçok ortak özellikleri olmasına rağmen siyasette ortak olmamaları kamuoyunda ilk soru işaretini de celp etmişti.

İki parti AK Parti’den ilkesel kopuş iddialarıyla ayrıldılar. Gelecek ve DEVA’nın kurucu yönetim kadroları ve programlarına baktığınızda, Türkiye ve diğer partilerin ortalamasının oldukça üzerinde nitelikli insanlardan mücehhezdiler. Bu insanlar hayat görüşü ve etnisite olarak da ülkemizin tüm farklılıklarını da partilerde yansıtıyorlardı. Özellikle DEVA, politik bir kadro değil ülkeyi uluslararası gelişmiş ülkeler standardında yönetebilecek bir insan kaynakları yönetim şirketi görüntüsünü de veriyordu. Gelecek’in devlet bürokrasisi kadroları ise adeta “devlet işte böyle yönetilir” iddiaları ve örneğini veriyordu.

Sayın Davutoğlu kadim bir devlet geleneği ve muhafazakâr paradigma üretme niteliğine, Sayın Babacan’da nitelikli bir insan kaynakları ve ekonomi yönetimi üretme niteliğine haizdi. Her iki kurucu başkanın da örnek ahlakı, mütevazi bütçe imkanları ve ailelerinin asaletinden dost düşman kimsenin şüphesi de olamazdı. Ancak her iki başkanın da siyasetin altyapısından gelmemeleri kendilerine taban siyaseti açısından da zorluk teşkil etmekteydi. Bu konuda Davutoğlu’nun başbakanlık ve parti genel başkanlığı yapması kendisine az da olsa bir avantaj teşkil ediyordu.

Ülkemizin siyasetinin açmazına ilişkin içinde bulunduğumuz durum da bu yazıda şu soruları aklımıza getirmekteydi:

Ülkemizde ciddi bir devlet krizi var, kurumlar fonksiyonlarını kaybetmekte. Din ve milliyetçilik gibi değerler yozlaşmış ve antipatik hal almış durumda. Toplumda karşılıklı öfke ve kutuplaşma patlama noktasına yaklaşmış durumda. Ekonomi ve insan kaynakları yönetimi AB değerlerinden uzaklaştıkça içinden çıkılmaz bir durumda. Hukuk ve adalet toplumda popülist beka siyasetine kurban edilmiş gözükmekte.

Bu ve daha birçoğu benzer tespit ışığında tamamen bu sorunları uzlaşarak çözme yeteneği olan, ehliyetleri, ahlakları ve kadrolarıyla bu liderlere ve partilerine toplum niçin gerekli teveccühü göstermemekte?

Sanırım bu sorunun cevabını açmadan YRP’nin yükselişine bir göz atmakta fayda olacaktır.

YRP’nin sürpriz yükselişi Cumhur İttifakı’nda yer almasıyla başladı. YRP şu sıralarda ciddi bir pazarlık gücü ile AK Parti ve CHP ile masaya oturmuş durumda. Kimse de örtülü bir CHP-YRP İstanbul seçimleri koalisyonu ile karşılaşırsa şaşmamalı. YRP’nin hiçbir zaman Sayın Erdoğan’ı karşısına alarak eleştiri yapmaması da gözlerden kaçmamalı.

Geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi insanlar gibi kitleler de netlik isterler. Sınırları doğru çizilmiş ayrışması doğru tanımlanmış alanlar kitlelere güven verir. YRP’yi muhafazakâr seçmen hiçbir zaman AK Parti ile özdeştirmedi. Radikal de olsa fikirlerini özgün ve içinde tutarlı kabul etti. YRP, ergenleşme ve büyüme döneminde CHP’ye muhtaç olabileceğini görmedi. YRP mahallenin koruyucu lideri Erdoğan’ı karşısına almadı. Bu mahalleliye güven duygusu verdi. Belki de bu anlamda artık erginleşmesini tamamlayabilmiş YRP’yi mahallelinin CHP ile iş birliğini hoş görebilmesi sürpriz olmayacaktır.

Davutoğlu ve Babacan liderliğinde partilerin ilk temel sorunu, seçmen bilincinde AK Parti’den ayrışmalarını tamamlayamamış olmaları gözükmektedir. Davutoğlu ve Babacan, AK Parti’nin kuruluş felsefesindeki iyilikleri, partilerinin ruhlarına taşıdıklarını dolaylı ifade etmekteler. Ancak şu an merkez seçmen AK Parti’yi zihninden silmiş durumda. Merkez seçmen için artık AK Parti’nin iyi dönemleri de ayrışabilme niteliğini kaybetmiştir. Merkez seçmen AK Parti’nin hatırasını dahi kabul etmemekte. Davutoğlu ve Babacan’a da Suriye, göç, çözümlenemeyen terör hadiseleri, özelleştirmeler-telekom gibi hususların sorumluluğu yıkılmaktadır.

Mahalleli seçmenin kafasında da bu ayrışma gerçekleşmemiştir. Mahalleli ayrılmaları kısaca davaya vefasızlık olarak nitelendirmekte. Sürekli ifade ettiğim gibi bu net çizgiler ve başarılı ayrışmaların çözümü, bireysel, yapısal ve tarihsel özeleştiri veya retrospektiften geçmekte. Aslında iddiaların özellikle Suriye ve göç bazlı olanların çoğu da kamuoyunca yanlış bilinmekte. Asıl sorun AK Parti dönemi tartışmalarında. Tabi ki bunun da ötesindeki kritik dışında, geçmişte tıkanma seçmeni geleceğin içinde hissettirememe de ayrışamamanın ayrı bir nedeni. Ayrışamamanın bir başka nedeni de mevcut otoriter bekacı zihniyetin sınırlarına ve argümanlarına mahkûm olma, bunların dışına çıkma kararlılığının yeterince gösterilememesi durumudur.

Ahmet Hoca devlet felsefesi, entelektüel dönüştürücülüğü ile 2028 Türkiye’sinin kendisinin kapısının çalacağını görmekte. Ali Bey ise gençliği ve dünya vizyonu ile yarın için alternatif olabileceğinin tespitini yapmakta. Ayrışmış ve net çizgileri ile güvenli bir yarını görmek isteyen sağduyulu seçmen her şeyden önce Gelecek ve DEVA’nın ayrı yol yürümesini kabul etmemekte.

Devlet ve toplumsal yozlaşma krizi acil yapılanma ve teorik süreçlerden başlamak üzere onarım beklemektedir. İki partinin birleşmesini sadece liderlerin anlaşamaması olarak ifade etmek seçmen için güvensizlik kaynağını oluşturmaktadır. Partilerin liderleri, kadroları gelecek için umut vadeden genç lider adayı siyasetçiler bir arada bu duruma artık ortak bir çözüm bulmak zorundadırlar. Seçmen yani ülke insanı, yarınları için gerçek yeniyi, sınırları ile sağlıklı ayrışabilmeyi de görmek istemekte.

Mahallenin katılığını aşmakta kolay gözükmemekte. Hedef ciddi kamuoyu araştırma şirketlerinin belirlediği yeni bir siyaset arayışında olan yüzde30 makul merkez kitle olma durumunda.

Bakınız batı demokrasisi ve refahının anahtarı “uzlaşma” dır. Gelecek ve DEVA yeni bir yol üzerinde uzlaşmak zorundadırlar. Zaman geçmişin kırgınlıklarını unutma zamanıdır. Ülkenin düzelebilmesinin yolu, radikal, teorisi olmayan popülist idealist siyasi akımlarda değil, bir felsefi içeriğe haiz, dünyaya entegre, uzlaştırıcı muhafazakârların siyasetinin toplumu ikna edebilmesine bağlı gözükmektedir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.