Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Futbol Terapi #1: Arsenal’ın kaybı ve İspanya’nın iki yakası

Çim üstünde koşturan topçuları bir çeşit terapi seansı gibi deneyimleyen birinden kadın futbolu okumak nasıl olurdu? Medyascope Spor’dan Ceyda Akbulut, “Futbol Terapi”de her hafta kadın futbolu gündeminden belirlediği konularla sizlerle.

Arsenal adaya veda etmiş olabilir

İngiltere’nin en üst seviye kadınlar ligi Women’s Super League’dir. Rekabet dozu yüksektir, kazanan da genellikle Chelsea’dir (şimdilik), az takımlıdır; önümüzdeki sene faaliyete geçecek Premier League benzeri yapılanma ile birlikte mücadelecilerin sayısının da artması bekleniyor. 

Bunlar WSL meraklılarının lige ilgi duymaya başlamasıyla çabucak öğrenebileceği bilgiler. Ancak bunların yanında çok sevgili ıslak ve soğuk ada futbolumuzla biraz daha içli dışlı olduğunda ise bilinmesi gereken bir nokta daha var: WSL tarihinde kimse bir sezonda üçten fazla mağlubiyet alarak şampiyon olamadı.

Bu bilgiyi neden mi verdim? Çünkü şampiyonluk yolunda benim de gönül verdiğim (bu seride tarafsız olacağıma söz veriyorum) takım Arsenal, hafta sonu ligdeki üçüncü mağlubiyetini aldı. Hem de görece güçlü olmadığını düşündüğü rakiplerinden West Ham’a karşı. Öyle ki takımın delidolu belkemiği Katie McCabe kart cezası sınırındayken, Arsenal’ın art arda gelen City, United, Tottenham ve Chelsea maçlarını kaçırmamak için evvelki hafta Liverpool maçında kasıtlı olarak kart görüp West Ham maçını tribünden takip etmeyi tercih etmişti. Futbol tanrıları bilir ki sahada sinsilik yapmanın dönüşü çoğu kez olumlu olmaz…

Arsenal puan kaybını mağlup olduğu diğer iki maçtakine benzer sebeplerle aldı. Derinde konumlanan disiplinli rakibe karşı yaratıcılıktan uzak bir 90 dakika… Topçular süper yıldızlarla dolu geniş kadrosuna rağmen sezon başından bu yana nasılsa tıkanmayı başarabiliyor. Koç Jonas Eidevall ilk haftalarda bu tıkanma problemini sahaya kulübedeki tüm hücumcuları birden çıkarmak gibi absürt bir yöntemle bir nevi çözmeyi başarmıştı. Ancak bu yolun mantıksız yanını biraz geç de olsa kavramış olacak ki West Ham maçında 90 dakikayı tutarlı onbirlerle kapattı.

İkinci yarının başında gelen bireysel hatalarsa takıma pahalıya patladı. Önce Steph Catley’nin ceza sahası içine yönelen rakibine ayağını takarak yaptığı penaltı, sonra da duran topta kaleci Manu Zinsberger’in “Bu sezon kaçıncı!” dedirten hatalı hamlesi, Londra’nın kırmızılarına mağlubiyeti getirdi.

West Ham şu an, sezona felaket başlayıp ara dönem transferleriyle ve takımdaki gizli cevherlerle birlikte yaralı belini doğrultmayı başarabilen bir takım. Arsenal karşısında maçı etkili hücumlarıyla değil ancak mükemmele yakın defanslarıyla aldılar. Karşılaşmanın oyuncusu seçilen Japon orta saha Honoka Hayashi maç boyunca kritik hamlelerde bulundu. Arsenal tarihinin en golcü ismi Viv Miedema ile girdikleri ikili mücadelelerin çoğunu kazanması da onun için etkileyici bir istatistikti.

Takımın yeni transferi deneyimli Avustralyalı Katrina Gorry de maçın bir diğer yıldızıydı. Hayashi ile birlikte sahanın her köşesine ayak basarak maçın temposunu belirleyen kişiydi. 

Karşılaşma sonrası başına gelenleri anlattığındaysa sevgimizi ve saygımızı bir kez daha kazandı. Geçtiğimiz yaz Dünya Kupası’nda maç sonları sık sık gördüğümüz küçük kızı Harper, Arsenal karşılaşmasının hemen öncesi ateşlenince Gorry ve eşi onu eve bırakmak için yarı yoldan dönmüşler. Avustralyalı sporcu, kulübünün de yardımıyla ısınmaya kan ter içinde de olsa yetişmeyi başarmış. Ardından bildiğimiz gibi akılalmaz bir oyun oynayıp akşam Harper’ın yanına geri dönmüş. Ne derler bilirsiniz, biz futbolda anneleri ve destekleyici kulüpleri severiz.

Real Madrid yine galip, ama Barcelona gibi değil

Real Madrid’in rakibine yedi gol attığı bir maçtan sonra böyle bir başlık mantıklı gelmeyebilir. Ama inanın haklı sebeplerim var.

Eflatun beyazlılar bu hafta, 2023 Dünya Kupası’nın Kolombiyalı yıldızı Linda Caicedo ve Danimarkalı forvet Caroline Moller’in devleştiği maçta Valencia kalesine yedi gol gönderdi. Bu, İspanya kadınlar ligi olan Liga F’teki en etkileyici performanslarından biriydi ancak ne ilkti ne de son olacak. Real Madrid karşılaştığı rakiplerine bu tip ezici mağlubiyetler tattırmaya devam edecek. Fakat benzerini hiçbir zaman Barcelona’ya yapamayacak. Yani tahminimce… Uzun dönem için böyle gibi duruyor.

Barcelona da bu hafta ligin dibindeki ekip Huelva’ya karşı Real Madrid gibi rahat bir galibiyet aldı. Caroline Graham-Hansen her zaman olduğu gibi etkileyiciydi, yine mükemmel bir gol attı. La Masia ürünü Claudia Pina da maçın yıldızıydı.

Ancak takımda şu an eksikler çok. Savunmanın belkemiği Mapi Leon sahalardan uzak, iki kez Ballon d’Or kazanan Alexia Putellas dizindeki problem yüzünden bir süredir yok, geçtiğimiz sezonda ve İsveç ile Dünya Kupası’nda harikalar yaratan Frido Rolfö ameliyatlı… Öyle ki şundan birkaç hafta öncesine kadar savunmanın merkezinde orijinal pozisyonu stoper olmayan Ingrid Engen ve Marta Torrejon tandemi sahaya çıkıyordu. Gerçi ikilinin o sıralar defansta harikalar yarattığını söylemeden de olmaz. Barcelona’nın alametifarikası da bu. Ne olursa olsun, karşılarına ne engel çıkarsa çıksın kalitelerinden ödün vermiyorlar.

Bahsettiğim kalitenin karşısında çoğu kez ezilen taraf ise Real Madrid oluyor. Bu ligde bir süredir El Clasico bizim bildiğimiz El Clasico değil. Real Madrid gözle görülür kalitesine rağmen Barcelona ile mücadele verebilecek seviyeye bir türlü çıkamıyor. Başta yanlış transfer politikası olmak üzere birçok problemin yönetimin ekibe değer vermemesinden kaynaklandığı söylenebilir. Ancak dünyanın en prestijli kulüplerinden birinin senelerdir Liga F’te hezimete uğraması yetkili isimleri hâlâ rahatsız etmemiş gibi duruyor. Elbet bir gün zirveye çıkmak için yeterli seviyeye ulaşacaklar ancak Barcelona’nın bu tavrıyla ipin ucunu kaçırmaları da an meselesi.

Bu hafta başka neler oldu?

Yazımın ana hikayeleri için yerel ligleri ve kaybedenleri seçtim ancak geçtiğimiz hafta Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasının son maçları da oynandı. 

Turnuva öncesi ölüm grubu olarak değerlendirilen C Grubu’nda oynanan Bayern Münih – PSG maçı izleyenlere soğuk terler döktürdü. Bayern’in içler acısı diyebileceğimiz şekilde şaşırtıcı geçen grup aşamasının son maçında çeyrek final bileti için galibiyete ihtiyacı vardı. Sıralamanın sayısız kez değiştiği karşılaşmanın son dakikalarında İngiliz orta saha Georgia Stanway topu kendi kalesine gönderince Alman kulübün Devler Ligi umutları bu sene biraz erken sonlanmış oldu. PSG iniş çıkışlı formuna rağmen çeyrek final yoluna koyuldu. Fransız ekibin tahmini zor oyun anlayışı onları finale kadar çıkarabilecek meziyette mi göreceğiz. Salı günü çekilen çeyrek final kuralarının ardından yolları görece en zorundan değil. En azından tur atlamaları dahilinde yarı finalde karşısına bir kez daha Barcelona’yı bulacak Chelsea’ye oranla…

Yerel liglere geri dönersek bu sene Şampiyonlar Ligi göremeyen Wolfsburg ve yoğun Bayern galibiyetinden dönen PSG haftayı puan kayıplarıyla kapattı.

Geçtiğimiz günlerde Ankara şampiyonu Fomget’ten ayrılıp Tenerife transferi yapan milli oyuncumuz Birgül Sadıkoğlu ise hafta sonu yeni takımıyla ilk maçına çıktı. Oralarda oldukça ilgi gören transferi buralardan da izleyebilmek dileğiyle.

Haftaya görüşmek üzere!

Yazan: Ceyda Akbulut

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.