Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Tarık Çelenk yazdı: “CHP’de sağ sapma” ve sonrası

Geçen İsmail Küçükkaya’nın programında Fikret Bila ile kitabı “CHP’de Sağ Sapma” hakkındaki söyleşiyi izlemiştim. Küçükkaya ile söyleşi bölümlerinde Bila, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu dönemlerinde CHP ile türban-başörtüsü yasağı ilişkisinin eğitim ve kamu boyutu serencamından bahsediyordu. Kamu kısmında Kılıçdaroğlu’nun örtülü desteğine de eleştirel yaklaşmıştı.

Söyleşinin öznesi olan kitap adeta Bila’nın “CHP Nasıl İktidar Olur” kitabıyla tamamlayıcı bir seriyi teşkil etmekte. Bila kitabında CHP’nin yıllardır yüzde 20-25 bandında tıkanmasına ilişkin sebepler ve çözüm arayışlarından bahsetmekte. CHP ve Cumhuriyet devrimleri tarihini özdeşleştirerek, yaşanan tarihsel kırılma anlarının, CHP ve Anadolu taşrası arasındaki güvensizliğin sebebini teşkil ettiğine dikkat çekmekte. Kırılma anlarını Bila şöyle sıralıyor:

Atatürk devrimlerinin yerel feodal egemenler tarafından, çıkarlarına uymadığı gerekçesiyle, kadın-erkek eşitliği dahil, provoke edilip halka tam benimsetilememesi. İşçi sınıfının yasal hak ve taleplerinin gereksiz bastırılması. II. Dünya Savaşı sırasında kıtlıkla mücadeleyi esas alan 40’ların ekonomi politikalarının sağ siyasilerce acımasızca istismar edilmesi. 1968 sol hareketlerin yansımalarının CHP içinden veya dışından boğdurulması. 12 Eylül darbesi ardından ABD’nin Yeşil Kuşak projesini devreye sokması. 1990’larda Erdal İnönü’nün iyi niyetli çabalarına rağmen HEP’in kuruluşuyla Kürt seçmenin CHP’den kopması.

İfade edilen şey bunların sonucu olarak CHP’nin sadece turistik kıyı şeritleri ve henüz tam taşralaşamayan gerçek kent merkezlerine hapsolması veya bu sınırların dışına siyaseten taşamama durumuydu. Bila bu açmazın, sadece Ecevit’in 73-77 döneminde CHP kalıplarının dışına taşıp “İnsanca hakça bir düzen” sloganıyla aşılabildiğini ifade ediyor. Bila son seçim sonuçlarının Kılıçdaroğlu’nun muhafazakâr mahalle ile flört etmesinin CHP’yi hapsolduğu sınırların taşıramadığını da teyit ettiğini de hatırlatmakta.

Bila’nın CHP’ye ilişkin çalışmaları derli toplu ve yol gösterici. Ancak farklı bir açıdan bakarak katılmadığım bazı hususlar da var, ki yazıyı da bu amaçla kaleme alıyorum. Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” adı altında CHP’yi muhafazakâr mahalleye açma ve içindeki tarihsel katılığı dönüştürme siyaseti tabii ki övgüye değer. En azından belki 100 yıl sonraki tarih kendisini bu konuda güzel anacak. Ne var ki farklı çevrelerce “sağ sapma” veya “dine saygılı demokrat yeni merkez” diye tanımlanan arayışların da şimdilik siyasette bir sonuç vermediği de görülüyor. Burada CHP tabanının kısmen dönüştüğü var sayılsa bile CHP yönetimi ve sağ mahallenin bu mesaja çok ilgisiz kaldığı da açıktır. Başka bir değişle tüm çabalar CHP ve muhafazakâr mahalle arasındaki yabancılaşma ve güven sorununun çözülemediğini işaret ediyor. Başka bir yazının konusu olmakla birlikte burada, 2019 yerel seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun beden dilinin ve uyguladığı stratejinin söz konusu yabancılaşmayı daha sahici biçimde çözmüş olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Belki bu konuyu CHP dışında veya birlikte yıkıcı ve yapıcı sağ-sol popülizmin başlığı altında incelemek daha doğru olacaktır.

CHP’nin çevre Anadolu’ya yayılma amacına yönelik dindarlara açılma siyasetinin başarısızlığının sebebini çiçeği burnunda Genel Başkan Özgür Özel 27 Eylül 2023 tarihli Birgün gazetesine verdiği demeçte net biçimde özetlemiş: “Genel başkan bu seçimde çok yalnız kaldı. Biz hazır olmadığımız halde bu tip demeçleri mutfak videolarından öğrendik. CHP sağa kaydı, ama biz düzelteceğiz.”

Bugün CHP’nin sorunu, hangi arayışa girerse girsin kendi dünya ve siyaset görüşü veçhesinde toplumu ve toplumsal değişimleri merak etmeme, ardından da anlamlandıramama sorunudur. Çok doğru sabit tespitlerine rağmen sanki Bila’nın açtığı pencerede de bu sorun kendini hissettirmekte.

Bila’nın bahsettiği toplumsal kırılma 1909’daki avcı taburları isyanında da söz konusuydu. II. Abdülhamit’in dış sermaye ve faiz ile finanse ettirdiği demiryolları, telgraf veya küçük sanayi hamleleri Anadolu’da kısmi bir orta sınıf ve rahatlık yaratmıştı. II. Abdülhamit’in hilafet ve İslamcı siyaseti ile de bu yatırımlar ve merkeze ulaşma pratiği bir dinamik yaratmıştı. 1908 devrimi ve sonrası ülkede düzen kurulamadı. Ekonomi ve refah algısı Anadolu için tamamen çöktü. Anadolu için işin sorumlusu, ülkeyi 33 yıl harpsiz yöneten II Abdülhamit’ten sonra harplerle maceraya sokan İttihatçılardı.1 Bu kitle, Türkiye’nin muhafazakâr hattı veya fayıydı. Bu kitle kendisine çoğulcu yaklaşmayan devrimlerin bir kısmını benimsemedi. Hangi gerekçeyle olursa olsun yasaklar, yokluk ve birinci sınıf vatandaş olamama sorunuyla bu kitle, belki de kolektif bilincinde 1909’dan beri CHP’yi özdeşleştirmekte.

CHP’nin işçi sınıfıyla ilişkisi ve 68 kuşağının solculuğunu içselleştirememesi tespitleri ise bence bugünkü post modern toplumsal gerçekliğe oturmamakta. Bugün 1977’lerin Terzi Fikri’sinin Fatsa’sı veya 1990’ların işçi lideri Şemsi Denizer’in Karabük’ünde AKP tartışmasız hüküm sürmekte. Bila’nın kitabında CHP-28 Şubat ilişkisine de bir kırılma noktası olarak açıklık getirmesi beklenirdi.

CHP, Bila ve Özel’in penceresinden yenilik anlayışına devam ederse İmamoğlu’nu hariç tutarak yapıcı veya yıkıcı anlamda siyasi popülizmi dahi yapabileceği muhatabı bile hiç bulamayacaktır. Unutmayalım ki Ecevit’in “Ak günler” veya “Bu düzen değişmeli” sloganları ardında yapıcı bir popülizminin izleri ve bunları muhatap alan kitleler mevcuttu.

Ülkemizde muhafazakâr mahallenin demokrasi ve vicdan ötesinde öncelik verdiği kimlik odaklı davranması gerçeği kadar CHP seçmeninin de bir kimlik seçmeni olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu anlamda yüzde 25’in konsolidasyonu için Bila ve Özgür Özel doğru tespitleri yapmaktalar. Ancak kutuplaşmış ülkede bir yeniyi veya farkı arayan çoğunluğu genç, yüzde 30’da olduğu ifade edilen seçmene, altı doldurulmuş bir yeni veya farkın güvenini de verememekteler.

Sorun bir bakıma CHP’nin Ecevit benzeri kalıplarının dışına nasıl inandırıcı bir şekilde çıkabileceğine dayanmaktadır. Genellediğimizde de özellikle yeni partiler ve CHP, “sağ sapma” seçeneği ile kimlik üstünden kutuplaşmış ana fay hatlarını bırakıp mevcut rejime alternatif refah ve farkı yaratacak bir söylemi araştırmak zorundadırlar. Tek çıkış bu yüzde 30’un ikna edilmesinde gözükmektedir. Belki de bu ikna sonucu yeni bir toplayıcı merkez inşa edilebilecektir.

1 Abdülhamit dönemi 77-78 Rus harbi tahta ilk çıkış tarihi. Dömeke zaferi 93’de kısa sürdü. Orta tüccar sınıf tezi Kemal Karpat’ın ısrarla savunduğu tezdir. 1900 doğumlu anneannem de halkın bu görüşünü tekrarlamıştı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.