Ruşen Çakır’ın bayram süresince yapacağı “Yepyeni Türkiye’de siyasetin geleceği üzerine notlar” video dizisinin ilk bölümü yayımlandı. Çakır bu bölümde, Cumhuriyet Halk Partisi’ni yakın perspektiften inceledi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler ve iyi bayramlar. Bayram süresince yayınlanacak olan dizim “Yepyeni Türkiye’de Siyâsetin Geleceği Üzerine Notlar”ın ilk bölümünde yepyeni CHP’yi anlatmak istiyorum. Neden “yepyeni” dedim? Bu benim çok sevdiğim bir lâf. Zâten Türkiye’ye de böyle diyorum; ama CHP’ye böyle dememin en büyük nedeni, Kılıçdaroğlu döneminde “yeni CHP” diye bir lâf olmasıydı. “Yeni CHP” eskidi. Kılıçdaroğlu’nun başaramadığını, Özgür Özel liderliğindeki CHP başardı. Türkiye’de birinci parti oldu ve çok büyük bir başarı elde etti. Çok sayıda yeni belediye, büyükşehir, il ve ilçe belediyesi aldı. Ama bunun ötesinde, Cumhuriyet Halk Partisi bir Türkiye partisi olarak karşımıza çıkıyor. Eskiden Cumhuriyet Halk Partisi, ülkenin bâzı bölgelerine, özellikle batı bölgelerine, hattâ batı bölgelerinde de illerin daha üst orta sınıf, orta sınıf –meselâ İstanbul’da Kadıköy, Beşiktaş gibi ilçelere– sıkışmış bir parti olarak görülürdü. Ve bunun %25 civârında bir oyu olduğu varsayılırdı ve bunu aşmasının mümkün olmadığı söylenirdi. Burada da tabiî ki Türkiye’nin sağcı bir ülke olması ön kabûlü vardı. Milliyetçi-muhâfazakâr seçmenin çoğunluk olduğu ön kabûlü vardı; ama bu seçimde bu yıkıldı.
Daha önce, 1973 yılında Cumhuriyet Halk Partisi, Bülent Ecevit liderliğinde %33 oyla birinci parti olmuştu. 1977’de ise oylarını iyice artırdı ve %41 oyla birinci parti oldu. Ama hükûmet kuramadı, yerine Milliyetçi Cephe hükûmetleri kuruldu. O günden bugüne Cumhuriyet Halk Partisi’nin ya da merkez sol partilerin –çünkü bir dönem Cumhuriyet Halk Partisi yoktu biliyorsunuz; Halkçı Parti, Sosyal Demokrat Halkçı Parti gibi partiler varlık gösterdi; daha sonra Demokratik Sol Parti de bayağı bir öne çıktı– merkez sol partiler böyle bir oy oranını, %37,7’yi yıllar sonra ilk kez bulmuş oldu. Ve en önemli hususlardan birisi de, ilk kez bir seçimde bir parti AKP’yi geçti. 2002’den beri AKP girdiği bütün seçimlerden birinci parti çıktı. İlk kez burada beklenmedik bir şey oldu, gerçekten bu kadarını beklemiyordu kimse, özellikle AKP’liler. CHP’liler, “Bekliyorduk” diyorlar ama, onlara da biraz sürpriz olduğunu düşünüyorum.
Çok ciddî oy kaymaları var baktığımız zaman. Meselâ son seçimde, 2023 seçiminde CHP’nin aldığı 13 milyon 800 bin oy şimdi 17 milyon 400 bine çıkmış. Bir önceki yerel seçimde de baktığımız zaman, 13 milyon 983 bin oy — neredeyse 2023’le aynı. Yani CHP’nin bu seçimde oylarını yaklaşık 3,5 milyon civârında artırmış olduğunu görüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi’nde çok ciddî bir gerileme var. Meselâ 2019’da Türkiye çapında aldığı oy 20 milyon 580 bin iken, şimdi 16 milyona düşmüş. Şimdi bu olayın bir kısmı, CHP’nin birinci parti olması; ama onun ötesinde baktığımız zaman, CHP’ye bölgesel anlamda baktığımız zaman, ülkenin batısının neredeyse tamâmını kontrol ediyor olması önemli. Kırklareli istisnâsı var Trakya’da. Bağımsız seçilip CHP’ye dönen Mehmet Kesimoğlu, MHP adayına yenildi. Onun dışındaki istisnâlar da batıda. Neresi? Kocaeli ve Sakarya Adalet ve Kalkınma Partisi’nde kaldı. Ama ne gördük? CHP Balıkesir, Bursa ve Denizli’yi, o üç büyük şehri AKP’den aldı; Manisa’yı da MHP’den aldı — bunların hepsi büyükşehir. Bunlara ek olarak batıda aynı zamanda başka yerler de aldı. Meselâ Uşak, Afyon, Kütahya’yı da aldı. Tam batı sayılmaz. Onu daha sonra Akdeniz bölgesinde görüyoruz, doğuda görüyoruz. Bir de Kilis var. Gerçekten batı, ülkenin batısı zâten ülkenin en önemli motoru biliyorsunuz, nüfus yoğunluğu anlamında, ekonomik faaliyet anlamında ve buralarda CHP, bir iki fire sayılmazsa, hepsini aldı. Akdeniz’e indiğimizde de bir tek Hatay –ki burada da tartışma oldu biliyorsunuz– Hatay’ı kaybetti. Onun dışında batıda Kırklareli ve Hatay dışında bir kaybı yok; ama çok sayıda, çok önemli kazançları var.
Baktığımız zaman, Karadeniz’de CHP şaşırttı. MHP’den aldığı belediyeler var. Meselâ neresi? Kastamonu, Bartın, buraları aldı. Zonguldak’ı AKP’den aldı. Bir diğer aldığı yer Amasya ve Giresun. Yani daha çok Batı Karadeniz, bir tâne İç Karadeniz, bir tâne de Doğu Karadeniz’den il aldı — ki CHP 5 yıl önce, başarılı olmuş olmasına rağmen, Karadeniz’deki tek ili Sinop’tu. Bu bir kere çok önemli bir gelişme. Batıda kazanması daha mâkul gibi gelebilir. Yine de Kastamonu başlı başına çok büyük bir sürpriz sonuç. Aslında bu seçimde CHP’nin yaptığı en büyük sürprizlerden birisi, Adıyaman’dan sonra tabiî ki Kastamonu, onu özellikle vurgulamak lâzım. Ama Amasya ve Giresun’u almış olmasını da özellikle söylemek lâzım.
Şimdi İç ve Doğu Anadolu’da CHP hâlâ güçsüz. Ama buna rağmen meselâ bir Kırıkkale’yi aldı, Adıyaman’ı aldı. Hele Adıyaman bambaşka bir olay. Yani bunun nasıl olduğunu kestirmek mümkün değil. Bu konuda Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere’yle konuştum. Seçimden sonra kendisiyle bir yayın yapıp öğrenmeye çalışacağım, bakalım nasıl oldu ve size de aktarmaya çalışacağım. Bir diğer husus, haritaya baktığımız zaman CHP’nin Güneydoğu’da olmadığını görüyoruz. Evet, yok. Yani buralarda ilçeler bazında aldığı oya baktığınız zaman %10’u bile bulmuyor. Fakat ülkede Kürtlerin en az yarısının batıda yaşadığını biliyoruz ve batıda DEM Parti’nin aday çıkartmasına rağmen, birçok ilde, meselâ İzmir’de, İstanbul’da, Adana’da, Antalya’da, Aydın’da, birçok yerde çıkartmış olmasına rağmen CHP çok bâriz başarılar elde etti ve bunu yaparken Kürtlerin oyunu da büyük ölçüde almış olduğunu anlıyoruz. Bu çok önemli. Yani CHP’nin Kürtlere ulaşmakta, özellikle batıda pek bir sorunu yok. Bu bence çok çarpıcı bir gelişme. Hep bunların ancak DEM Parti ile görüşerek gelebileceği söylenmişti; ama pekâlâ öyle olmadan da CHP’nin batıda Kürtleri kazanabileceği görüldü.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Şimdi İstanbul zâten CHP’nindi geçen seçimde, ama çok sayıda yeni ilçe ekledi buraya ve bu eklediği ilçelere baktığımız zaman da bambaşka bir şey görüyoruz. Gerçekten çok çarpıcı bir şey görüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi’ni böyle daha çok yeni, yakın zamanda belediye olmuş, nispeten az nüfuslu yerlerle sınırlı tuttu. AKP’nin bu anlamda istisnâsı, bakıyoruz: Zeytinburnu, Fatih, Ümraniye, Kâğıthane ve Pendik — bunları alamadı. Ama bunların hepsinde de biliyorsunuz bayağı bir zorladı CHP. Hattâ bâzılarında tartışma da oldu, özellikle Fatih’te ve Ümraniye’de birtakım tartışmalar da oldu. Ama onun dışında AKP’nin kazandığı ilçeler; Bağcılar, Güngören, Bahçelievler, Arnavutköy, Sultangazi, Başakşehir, Sultanbeyli. Bunların hepsi yeni dönem. Yani bir tür –yani aşağılamak için söylemiyorum ama– İstanbul’un taşrası. Ama öte yandan Eyüpsultan gibi, Üsküdar gibi, Gaziosmanpaşa gibi, Beyoğlu gibi, İstanbul’un eski köklü ilçelerini, daha merkezî sayılabilecek ilçelerini CHP kazandı. 30 yıl sonra Beyoğlu’nu kazanması başlı başına bir olaydı. Beyoğlu deyince İstiklâl Caddesi gelmesin aklınıza. Beyoğlu, Erdoğan’ın memleketi olan Kasımpaşa dâhil olmak üzere, Hasköy vs… o anlamıyla, Millî Görüş’ün 94’te kazandığı ve o zamandan bu zamâna bırakmadığı bir şeydi.
Evet, bir Türkiye partisi oldu CHP. Artık zincirlerini kırdı ya da Özgür Özel’in dediği gibi o “cam tavan”ı kırdı ve bundan sonra önü açık gözüküyor. Ama burada CHP’nin önünde birtakım sorunlar var. Çok sayıda fırsat var. Bu fırsatların büyük bir kısmı kazandığı seçim zaferiyle berâber geliyor ve kazandığı belediyelerde, korudukları ve yeni aldıkları belediyelerde eğer başarılı bir performans gösterirlerse, Balıkesir’de, Bursa’da, Adıyaman’da, Giresun’da, Amasya’da, Kastamonu’da, bu sefer CHP sağ seçmenin oylarını daha fazla alma imkânına da kavuşabilir. Burada bir deneye giriyor CHP ve gerçekten önemli bir sınav bu anlamıyla — olayın bir yönü bu. İkinci yönü, çok ciddî bir moral üstünlük var ve büyük ölçüde de liderlik sorununu çözmüş bir CHP var. Yani bir genel başkanı var, ama bir de lideri var. Yani Ekrem İmamoğlu’nun bu hareketin lideri olduğu bu seçimde iyice netleşti. Ekrem İmamoğlu’yla Özgür Özel arasındaki koordinasyonun da çok fire vermediğini gördük. Aslında, özellikle Özgür Özel’in hızlı cevap verme, polemiklere girme refleksleri nedeniyle biraz sorunlar var gibiydi; ama sonra bakıldığı zaman, çok da büyük sorun çıkmadığı görüldü. Özgür Özel – Ekrem İmamoğlu ikilisi, büyükşehir belediye başkanları ve diğer il belediye başkanlarıyla berâber 2028’e doğru bayağı bir şey yapabilirler. Fakat burada şöyle önemli bir husus var: Mansur Yavaş faktörü. Mansur Yavaş ne olacak? Şimdiden iktidar yanlısı medyada Mansur Yavaş’ın Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıkacağı, çıkması gerektiği gibi haberler, yorumlar yapılıyor. Çıkmaz diye bir şey yok, çıkacak diye de bir garanti yok; ama CHP’nin önümüzdeki dönem en önemli meselelerinden birisi Ekrem İmamoğlu – Mansur Yavaş ilişkisinin nasıl kurulacağı olacak. Bu konuda şimdiden ne söylesek yanlış olur.
Bir diğer husus, tabiî ki en önemli husus; bu seçim sonuçlarında da görüldüğü gibi AKP iktidârı çok ciddî bir kriz içerisinde. Aslında Erdoğan iktidârı bu; AK Parti artık yok hükmünde — ki bunu yarınki yayında biraz ele almaya çalışacağım. Bu CHP’nin çok işine yarıyor. Bir çözülme var. Bu çözülme sürebilir. Erdoğan’ın buradan toparlama imkânı çok fazla gözükmüyor. Bir de şöyle bir yaklaşım var tabiî ki: “CHP kazanmadı, biz kaybettik” gibi bir yaklaşım var, “Seçmenimiz sandığa gitmedi” gibi bir yaklaşım var. Hani sanki sâdece küsmüşler de, onları birtakım şeylerle tekrar iknâ ederlerse sorun çözülecekmiş gibi. Halbuki burada bir zincir koptu. Bunu nasıl tâmir edecekler? Hatâyı sâdece kendilerinde arayıp, CHP’nin başarısını yok sayarak gidebilecekleri çok fazla bir yer yok. Bir diğer husus da Yeniden Refah Partisi. Bu seçimlerden üçüncü çıkan Yeniden Refah Partisi, AK Parti’deki çözülmeyi hızlandırabilir ve yeni bir câzibe merkezi olabilir. Dolayısıyla AKP’nin bu seçim yenilgisini atlatamama ihtimâli de CHP’nin önünü çok ciddî bir şekilde açıyor.
Burada tabiî birçok riskler ve birçok da fırsatlar var. Şu hâliyle bakıldığı zaman, yerel seçim kampanyasına baktığımız zaman İmamoğlu – Özel ikilisinin ve CHP’li adayların fırsatları daha çok değerlendirip risklerden kaçındıkları görülüyor. Yaptıkları en bâriz hatâ, Hatay’da Lütfü Savaş’ı yeniden göstermek oldu. Orada da aslında oylarda birtakım sorunlar çıktığını söylüyorlar; ama her hâlükârda Lütfü Savaş’ın yerine herhangi birisini aday göstermiş olsalardı o da olmayacaktı, onu özellikle vurgulamak lâzım. Bu hâliyle bakıldığı zaman, bir Türkiye partisi olmuş, önü iyice açılmış ve gidebileceği çok yer olan bir CHP var. CHP ayağını gazdan çekmezse ve AKP de kendini toparlayamazsa bir sonraki seçimde CHP iktidâra pekâlâ gelebilir ve AK Parti’yi de ana muhâlefet partisi kılabilir. Ama bütün bunlar için henüz çok erken. İşte bu video dizisinin diğer bölümlerinde de diğer partileri ele alacağım ve orada yine bu olayın, Türkiye’nin, “Uepyeni Türkiye”nin siyâsî geleceği üzerine notlar düşmeye devam edeceğim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.