ABD’de resesyon beklentisi ve Japonya’da faiz artışıyla borsada küresel çapta hareketlilik meydana geldi. Borsa İstanbul 100 endeksinin de değer kaybettiği süreçte neler yaşandı, olası etkileri ve seyri ne olacak? Bu soruları ekonomist Atilla Yeşilada Medyascope için cevapladı.
Borsa İstanbul 100 endeksi (BIST 100) haftaya yüzde 6 düşüşle 9769 puandan başladı. Uluslararası hareketliliğin etkili olduğu düşüşün ardından Borsa İstanbul tüm işlemlerin durdurulduğunu açıkladı. Bugün itibariyle 10 bin puanın üzerine çıkan endeksteki düşüşün nedenlerini, olası etkilerini ve sürüp sürmeyeceğini ekonomist Atilla Yeşilada, Medyascope’a değerlendirdi.
Yeşilada, düşüşün nedeninin panik olduğunu söylerken, durumu koronavirüs salgını döneminden örnekle “Bir odada birisi hapşırdığında herkes yatağa düşüyordu. Bunun finansal piyasalarda da bir karşılığı var” diye açıkladı.
“Panik atağı ya da bulaşıcı panikler” diye adlandırdığı hareketliliğin hiçbir sebebi olmadığını dile getiren Yeşilada, “Amerika’daki, Japonya’daki satışları anladık ama Brezilya niye satıyor? Onları bağlayan bir olay olmadı ama bunu biraz insan tabiatı, biraz da sürü davranışı diye tabir ederiz” dedi.
“Önümüzde birkaç belirsizlik var, bunların çözümlenmesi küresel piyasaları fena halde etkileyebilir”
BIST 100’ün değer kaybını “Tamamen dışarıdan gelen rüzgarların esiri oldu” diye yorumlayan Yeşilada, şöyle devam etti:
“Bence büyük ölçüde turistik seyahat için gelen, kısa vadeli yabancı fonlar sattılar. Muhtemelen zaten tahtaya ilk satışlar geldiğinde yerliler de hemen onun arkasından satıyorlar. Yabancının olmadığı yerde yerli durmaz pek fazla. Dünya piyasaları toparlanmaya başlıyor. İki hafta içinde iki tane böyle panik atağı yaşadık. Bu son mu? Zannetmiyorum. Daha önümüzde birkaç belirsizlik var, bunların çözümlenmesi küresel piyasaları fena halde etkileyebilir.”
Türkiye’de borsanın çok ucuz olduğunu söyleyen Yeşilada, “Kış aylarına kadar ya da bir erken seçim söylentisi ortaya çıkıncaya kadar mülayim bir yükseliş içinde olduğunu zannediyorum. Dışarıda en ufak bir olumsuz hareket olduğunda, burada borsanın olumsuz etkilenmemesini beklemek imkansız” diye konuştu.
ABD’de resesyon endişesi ve Japonya’nın faiz artışı
Yeşilada, küresel piyasalardaki düşüşlerde etkili olan Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) resesyon endişesi için “Amerika’da birdenbire yumuşak iniş olacağı söyleniyordu. Yumuşak iniş bitti, resesiyona gidiyoruz. Fed olayı göremedi, faiz indirmekte geç kaldı diye bir panik başladı” dedi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Önemli bir etken olarak değendirilen Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) faizi yüzde 0,1’den yüzde 0,25’e çıkarması hakkında ise Yeşilada şunları söyledi:
“Japonya çok enteresan çünkü büyük merkez bankaları arasında bir tek Japonya Merkez Bankası’nın bu ay yaptığı faiz artışı gerçek bir sürpriz oldu. Onun yanında, bizdeki gibi ek sıkılaştırıcı tedbirler aldılar, faiz artırımından daha fazlasını yaptılar, tahvil alımlarını azaltıyorlar. Şimdi bu bütün dünyada bir domino etkisi yarattı.”
Söz konusu etkinin iki sebebi olduğunu dile getiren Yeşilada, birinci sebebi “Japonya’da neredeyse 30 yıldır faizler sıfırdı. Dolayısıyla bütün Japon emeklilik fonları, kurumsal yatırımcıları paralarını yurt dışına plase etmişlerdi. Şimdi bunlar yavaş yavaş geri geliyor. Çünkü Japonya’da bir getiri var artık. Bu da tabii doların, euronun ve diğer piyasalardaki menkul kıymetlerin satışına neden oluyor” diye açıkladı.
“Carry trade” etkisi
Yeşilada, ikinci sebebin “carry trade” olduğunu belirtti. Döviz kuru değişmediği sürece iki ülke arasındaki faiz farkı kadar getiri potansiyeli taşıyan işlemler olarak açıklanan carry trade ile borsadaki düşüş hakkında Yeşilada şunları söyledi:
“Örneğin, Türkiye’de hisse senedi satın alacaksam bunu kendi paramla yapmıyorum da, gidip Japon yeni borçlanıyorum. Oradan aldığım borçla Türk Lirası alıyorum, sonra gidip borsaya yatırıyorum. Buna ‘carry trade’ diyoruz. Niye Japon yeni borçlanıyorum? Çünkü büyük para birimleri arasında Japon parası en ucuzuydu. Hemen hemen hiçbir maliyet ödemeden bankalar size kredi veriyordu. Şimdi birden Japon yeni değer kazandı. Japon faizleri de yükselince Japonya’dan borçlanmak aniden maliyetli hale geldi. Orada da bu carry trade icra eden, yani bir yanda Japon yeni, öteki yanda Türkiye’de borsa, Amerika’da S&P 500 (Amerikan’ın en büyük 500 şirketini içeren Amerikan borsa endeksi) pozisyonu olanlar da paniğe kapılıp satışa başladılar.”
“Bu tiyatroda birinin ‘Yangın var’ diye bağırmasına benziyor”
Yeşilada, 35 yıldır piyasalarda olduğunu ve benzer panik atakları yaşandığını vurgulayarak, “Bu tiyatroda birinin ‘Yangın var’ diye bağırmasına benziyor. Gerçekten biz yüzyıldır araştırıyoruz, neden aniden bu tip finansal paniklerin çıktığını anlamakta güçlük çekiyoruz” dedi.
ABD’de başlayarak küresel ölçekte etki eden 2008 krizini hatırlatan Yeşilada, şöyle devam etti:
“Bazen çok makul sebepleri var. Mesela 2007-2008’de Amerika’da ipotek kredisi pazarı çöktü, şirketler batmaya başladı, tabi bu finansal piyasaları da perişan etti. Ama bu sefer öne sürülen nedenlerin hepsi biliniyordu. Bunları bir ay önce de söylüyorduk, şimdi de söylüyoruz. Niye birden insanlar, ‘Durum buymuş’ deyip paniğe kapıldılar, bunu anlamak imkansız. Bence anlamaya da gerek yok. Doğa belgesellerinde Afrika’da dev bir sürü vardır, otluyorlardır, sakin sakin. Sonra birden biri kafayı kaldırır, bir aslan kokusu almıştır, hepsi kaçmaya başlarlar birbirlerini ezip. İnsan davranışı da çok farklı değil. Dolayısıyla bunlar olmaya devam edecek.”
Finansal panik, bir krize dönüşür mü?
“Pandemiden bu yana S&P 500 dolar bazında yüzde 150 prim yapmış, bunun abartılı olduğunu herkes kendi içinde biliyor, seziyor. Dolayısıyla birisi satıyor, birisi satınca arkasından herkes geliyor. Şimdi yaşadığımızın adı finansal panik. Bu bir krize dönüşür mü, yatırımcı batar mı? Aracılık yapan kurumlar batar mı? Reel ekonomiye sıçrar mı? Bunların hiçbirinin olacağını zannetmiyorum açıkçası.”
Türkiye borsası nasıl etkilenecek?
Pek çok kişinin halka arzlarla borsaya girdiği Türkiye’de, küçük yatırımcıların mevcut dalgalanmadan etkileneceği bir senaryo öngörmediğini belirten Yeşilada, Türkiye’de hisse senedi alıp satacak birinin öncelikle ekonomik istikrar programının ne kadar devam edeceğine bakacağını vurguladı. Yeşilada, “Faizler makul bir seviyede kalıp, Merkez Bankası da dolar kurunu kontrollü bir şekilde yükselttiği sürece, borsanın önü açık” dedi.
Yeşilada, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in görevde olup uyguladığ programı devam ettireceği ve yaz aylarında gelen turist döviziyle liranın değer kaybetmeyeceği görüşüyle borsanın önümüzdeki dört baş ay boyunca prim yapacağını belirterek, “Şu
anda BİST100 10 bin – 10 bin 500 puan arasında, sene sonunda 14 bin-15 bin puana kadar çıkacak. Yani beş ayda yüzde 35 prim, mevduat faizlerinden daha kârlı” diye konuştu.
Küçük yatırımcıyı bekleyen riskler neler?
Borsaya halka arzlarla giren acemi yatırımcının işinin zor olduğuna dikkat çeken Yeşilada, “Çünkü büyük yatırımcılar bu tip finansal panikleri öngöremeseler de, muhtemelen kendilerine sigorta satın almışlardır, daha çabuk çıkarlar. Küçük yatırımcı bütün bu olaylarda ayak altında kalıp ezilen çocuklara benzer” dedi.
Yeşilada çok fazla halka arz olduğunu ve bunların eskisi kadar prim yapmadığını söyleyerek “Bunların bir kısmı aslında borsaya açılmaya layık olmayan şirketler. Kimileri verdikleri sözleri tutmuyorlar. Kimi hisseler de yerli para babalarının maşası haline geliyor. Orada istediği gibi alıp satıp küçük yatırımcıyı kazıklıyorlar. Dolayısıyla küçük yatırımcı bundan sonra borsada para kazanacak değil ama tecrübeli yatırımcı, büyük portföyü olanlar, bunlar herhalde sene sonuna kadar rahatlar” diye konuştu.
Erken seçim borsayı etkiler mi?
Borsayı olası siyasi gelişmelerle birlikte değerlendiren Yeşilada, şöyle devam etti:
“Özgür Özel 2025 sonunda erken seçim istiyor. Bence Erdoğan da razı olacak çünkü başka türlü seçilme hakkı kazanamayacak. 2025 sonunda erken seçim olacaksa, 2025’in ikinci çeyreğinde yine para dağıtılmaya başlanır. Bu da programı bozar. Programı bozunca enflasyon patlar. Türkiye’ye istikrar için gelen yabancı satar, yerli de dövize geçer. Eğer bu olmayacaksa, Erdoğan 2027’ye kadar sabredecekse, bence 2025 yılında da borsanın önü açık.”