2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda futbol: Madalyaya doğru – ABD mi, Brezilya mı?

Paris 2024’te kadınlar futbolunun finali Amerika Birleşik Devletleri ve Brezilya arasında oynanacak. Ceyda Akbulut altın madalyaya uzanan yolun kilit noktasını Medyascope Spor için yazdı.

Acı çekenleri uyum bağlar

Yazın ortasında üçer gün arayla peş peşe gelen maçlar, yorgun bacaklar, bitkin yüzler, kaos, hedefler, gözyaşları, çığlıklar, şişen gözler, uykusuz geceler… Olimpiyat futbolunu bir türlü normal yorumlayamıyorum. Her şey birbirine giriyor. İki haftalık bu yoğun tempo beni yoruyor. Bencilliğimi kenara bırakırsam sahada ter döken ayak topu emekçilerinin de en az benim kadar yorulduğunu düşünebiliyorum tabii. 

Olimpiyat oyunları kadın futbolu için bambaşka bir anlam ifade ediyor. Erkekler için 23 yaş altı bir gençler turnuvası olarak değerlendirilse de bu tarafta durumlar farklı. Olimpiyat şampiyonu olmak bir prestij meselesi. Neden diye sorabilirsiniz. Ben de soruyorum. Ama bir kere öyle oldu artık, şimdilik burada altın almanın önüne başka bir şey geçemiyor. Belki de Amerika Birleşik Devletleri’nin olimpiyat oyunlarına hırsla bağlanmasıyla ilgilidir. Onlar altın istiyorsa herkes isteyecek. En iyiler buraya gelecek, gerisi de yine hayallerle dolu bir dört yıl daha geçirecek. 

Aslında Dünya Kupası’nı olimpiyat arenasıyla eşdeğer görebiliriz. Ancak o sahnenin de sadece son birkaç turnuvadır değer arttırdığını düşünürsek olimpiyat şampiyonluğunun o görkemli havası kimse ona yetişemeden aldı başını gitti bile. Şimdi herkesin hayalinde aslında her sporcunun düşlediği bu apolet var.

İki haftalık kısa ama yoğun maç programında yer edinebilmek çok zor, çıkmak da kötü geçen birkaç dakikaya bakıyor. Bu yüzden kadın futbolcular için kazanması belki de en zor şampiyonluk bu olabilir.

İşte tam olarak bu yüzden normalin dışında seyreden bu altın madalya mücadelesine nasıl yaklaşmam gerektiğini kafamda tartarken yardımıma bir İngiliz futbol ve iletişim uzmanı yetişti. İsmi Emma Hayes. Kendisini kısaca tanıtmam gerekirse, o bir ilgi tutkunu. Spot ışıklarına bayılır, mizah duygusu geniştir ancak çok sert biridir. Bir medya ustasıdır, her zaman doğruları söylemez ama olayları kendi lehine çevirme konusunda kimse eline su dökemez. Şiir okumayı sever, büyük ve acı dolu spor hikâyelerini motivasyon malzemesi olarak kullanmaya bayılır. Kimi zaman aşırıya kaçan bu özelliklerini, ortalamanın yeterince üstünde bir futbol zekasıyla birleştirir. Bu sebeple kimse ona şunu neden yaptın diye soramaz. Çok eleştirilir, ama bir şekilde haklı yine hep o çıkar. Bir Chelsea efsanesidir.

Hah, aynı zamanda kendisi şu an Amerika Birleşik Devletleri’nin kupa canavarı kadın milli takımının yeni teknik direktörü. Tam anlamıyla burada benim yardımıma yetişen yegâne kişi oluyor. Olimpiyat futbolu nasıl yorumlanır ve nasıl kazanılır sorularının cevabını geçtiğimiz günlerde basın toplantısındaki tek bir sözüyle aktardı: Ben oyuncularımın daha iyi olmalarını değil, daha çok acı çekmelerini istiyorum.

Yani kısaca, bu iki haftalık yoğun turnuvanın şifresini acı çekmek olarak tanımladı. Çünkü ellerinde çok kısa bir periyot var, biliyor ki ilk maça ne derecede başlamış olurlarsa olsunlar daha iyiye gidemeyecekler. Oyun kalitesi ve form anlamında ileri gitmeleri imkânsız. 

Bu durumda Paris 2024’ün en büyük favorisi İspanya belki de bu yüzden kaybetti. Düşük bir vitesle oyunlara gelip zamanla hızlanmak istediler ancak yarı yolda tükendikleri için orta viteste bocalayıp altın madalya umutlarından oldular. Çünkü burada her bir oyuncu aynı acıyı çekiyor, önemli olan kimin daha iyi çektiği.

İşte bu problemi önceden çözdüğünü düşünen Emma Hayes tam olarak burada devreye giriyor. Oyuncularından acı çekmelerini istiyor. Maç önünde onlara ultramaratoncu Courtney Dauwalter’ın amansız hikâyelerini anlatıyor. Nihai hedef için acı çekmenin gereğini tüm ekibine inandırıyor. 

Oyuncular gerçekten de bu düşünceye büyük bir iradeyle bağlanmış olacak ki finale kadar her biri maçların son düdüğüne kadar hiç pes etmedi. Genç golcüler Trinity Rodman ve Sophia Smith’i daha önce görmediğimiz kadar bitkin izliyoruz ancak sahada dakikalar ilerledikçe daha tehlikeli hale geliyorlar. Attıkları geç gollerle takımı finale çıkaran isimler de onlar. Acı mantalitesini tamamen benimsemişler. 

Burada Hayes’in ne denli güçlü bir otorite olduğunu da görüyoruz. Aslında belki de kadrosunu tamamen gençlerden oluşturmasının sebebi burada gizli. Takımın en deneyimli golcüsü Alex Morgan’ı olimpiyat listesine eklememesinin arkasında bu gerçek yatıyor olabilir. Ya da Megan Rapinoe veya Christen Press gibi popüler yıldızlar burada olsalardı bahsettiği acı mantalitesine ne kadar boyun eğecekleri de muamma. Hayes sadık görev insanları istiyor; muhtemelen kendisi söylemeseydi bu satırlara yazmazdım ancak tam olarak acı çektirebileceği gençler arıyor. Ama Morgan ve Rapinoe gibi isimler tarifine uygun değil. Onlar zamanında, şaşaalı takımın özgür ayaklarıydı. Sahada ne kadar ter dökmeleri gerektiği konusunda onlara karışamazdınız.

Hayes sırf bu sebeple Chelsea’de Millie Bright ve Erin Cuthbert gibi kurmaylarıyla yakın bağ kurup son zamanlarda cevherini en sonunda kendisi de keşfeden Jess Carter ile takışmaya başlamıştı belki de. Tüm dizginleri elinde tutmak isteyen motivasyon ustasının, onun kurallarına uyacak bir kadroya ihtiyacı vardı çünkü. Amerika Birleşik Devlerleri’nin bu genç jenerasyonunun da tam olarak buna ihtiyacı var. Bunu Sophia Smith söylüyor, arkadaşları da onaylıyor. Hayes aradıkları otoriteydi, şimdi onu bulduklarına göre hedefe ulaşmak istiyorlar.

Bu yolda her ne kadar rahatsız edici olsa da acı çekmenin önemini Hayes ve oyuncuları kadar ben de kavradım. Bu sebeple son bölümü ona göre yorumlayacağım. Zaten burada sakıncalı bir işkence metodundan söz etmiyoruz. Enerjiyi ve bacaklardaki laktatı en iyi kimin dizginleyebileceği bahsimiz.

Burada finalin büyük favorisi Hayesgilleri artık geride bırakıyorum. Keza diğer finalist Brezilya’nın da bu aileden farklı bir yanı yok. Onların başında da başka bir motivasyon ustası var. Hem de Hayes affetsin ama daha bir efsanesinden… Marta aktif futbol dünyasının en büyük hatibi. Grup maçlarının sonuncusunda aldığı iki maçlık ceza nedeniyle finale kadar sahada fiziken olmasa da ruhen yer almasının sebebi de muhtemelen buydu zaten. Oyuncuların her birinde Marta hırsını, Marta tekniğini ve biraz da Marta intikam hevesini gördük. 

Şimdi de finalde çim üstünde tam 11 kişilik bir Marta ordusu izleyeceğiz. Kendileri de Hayes’in gençleri kadar acı çekmeyi seviyor, hatta belki biraz da zevk alıyorlar. Sahada geçen her dakika darbe yiyip ayağa daha güçlü kalkıyorlar. Acıyla aralarındaki bağı ona uyum sağlayarak elde etmiş gibiler. Altın madalyanın kimin boynuna konacağına da bu uyum karar verecek.

Yazan: Ceyda Akbulut

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.