Melida Tüzünoğlu ile “Her Şey Konuşacak” romanı üzerine söyleşi

Aral Gölü’nden Angora keçilerine, Gazze bezinden lüks modaevlerine uzanan bir yolculuk… Tekstil üretiminin tarihsel kırılma noktaları, sanayi devriminin ekolojik sonuçları ve günümüzde modanın geldiği akıl almaz hız… Peki, teknolojiyi doğayı tüketmeden kullanarak yeni bir üretim modeli mümkün mü? Melida Tüzünoğlu, “Her Şey Konuşacak” ile cansız gördüklerimizi canlandırarak, moda, tüketim ve tarih üzerine oldukça etkileyici bir hikâye anlatıyor. April Yayıncılık etiketiyle bu ay raflardaki yerini alan bu çarpıcı roman üzerine Melida Tüzünoğlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Röportajı yapan: Ceren Kaan

Melida Tüzünoğlu ile "Her Şey Konuşacak" romanı üzerine söyleşi
Melida Tüzünoğlu ile “Her Şey Konuşacak” romanı üzerine söyleşi

“Sekiz sene boyunca bu kitap için uğraştım”

  • Kıyafetlerin tarihi ve üretim araçlarıyla ilgili bir roman yazma fikri ilk aklınıza nasıl geldi?

“Her Şey Konuşacak”ın çalışma başlığı “Kıyafetler”di. “Konuşan Kıyafetler” fikri ise yayıncım Kemal Egemen İpek’e ait. Kıyafetlerin konuştuğu bir roman, hatta bir Hollywood animasyon filmi yapmak hayaliydi Egemen’in. 13-14 yıl önce bana bu hayalini anlattı. Moda ve tasarımla derinlikli bir ilişki kurduğumu biliyordu. Giyinmeyle ilgili merakım yalnızca bilinen markalardan alışveriş yapmak ve ortaya stilize bir görüntü çıkarmak değildi. Tabii, sanırım Egemen’i bir ben anladım ama yanlış anladım. Çünkü ortaya çıkan şey bir Hollywood hikâyesi değil; bir sistem eleştirisi. Öncelikle, bir giysiyi anlatıcı olarak konumlamak hiç kolay bir şey değil. Hikâye herkese hitap edebilen popüler kültür ürünü ya da yalnızca niş bir kitlenin okuyacağı türden de olsa, başı sonu belli bir roman akışı içinde yazarın, anlatıyı yönetenin ve sesini çıkaranın bir nesnede merkezileşmesi zorlayıcı bir tecrübe; ve bu beni bir yazar olarak epey olgunlaştırdı. Sekiz sene boyunca bu kitap için uğraştım; okumalar yapmak, araştırmak, yazmakla geçti vaktim. Sosyoloji alanındaki eğitim geçmişim romanın içeriğinin en belirleyici etkeniydi; çünkü toplumsal teoriler ile arama mesafe koymuyorum. Hayatımın bir parçası gibi içselleştiriyorum; bir nevi kişiselleştirilmiş sosyoloji.

Melida Tüzünoğlu ile "Her Şey Konuşacak" romanı üzerine söyleşi
Melida Tüzünoğlu

“Üzerimizdeki tüm giysiler politik”

  • Tükettiğimiz nesnelerle nasıl bir bağ kuruyoruz? Üretim süreçleriyle ilgilenmemizi neye bağlıyorsunuz?

Tükettiğimiz şeylerle bağ kurmuyoruz çünkü üretim ve tüketim ilişkilerindeki amaç bağ kurmak değil. Oysa insanı sosyal ve kültürel bir varlık yapan şey, bağ kurmak ve işbirliği yapmak. Yaşamımızın değişmez parçası giysilere kulak verdiğimizde, yani yüzeysel ve biçimsel değerlendirmenin dışına çıkmaya cesaret ettiğimizde, bir anda ardındaki tüm mekanizmayı görmeye başlıyoruz. Örneğin bir tişört nasıl üretiliyor gibi temel bir sorunun peşine düşüyoruz ve pamuk üretiminin yol açtığı ekolojik felaketler ve tedarik sürecindeki emek sömürüsünün vardığı korkunç boyutlarla karşılaşıyoruz. Artık pamuk masum bir mahsul değil. Pamuk yetiştirmek için Aral Gölü’nün yok olduğu bir dünyada, pamuğun bariz şekilde siyasi bir şey olduğu ortaya çıkıyor. Bu yüzden üzerimizdeki tüm giysiler politik.

Aslında, kıyafetlerimizle bağ kurmak, dünyayla ve diğer insanlarla bağ kurmak demek. Bağ kurmadan kasıt, sorular sormak aslında. Kıyafetlerin işlevselliği ve görselliği, düşünmemize engel oluyor. Çünkü kolay ve rahat olan o. Kıyafetlerimizin üçte ikisini çöpe atmayı, nasıl ve neden sorularını sormaya yeğliyoruz. Ancak üzerinizdeki o tişört size ulaşana kadar yüzlerce parmak izi dokundu ona belki de kimi emeğini, kimi hayatını bıraktı üzerine.

“Bu hayatta en önemli şey, analiz yeteneği”

  • Andre Gide tarafından da benimsenen modern eleştiri tekniği “abyme” sizin romanınızın da temellerinden birisi gibi? Sizce bir şeyin ortaya çıkışını başlangıç sürecinden günümüze kadar incelemek neden önemli?

Başlangıcı belirlemek güç. Ama bir şeyi bağlamına oturtmak önemli. Artık o filmdeki gibi, “her şey her yerde aynı anda” olma hali, gerçeklerle ilişkimizi zedeliyor. Oysa, tahlil etmek, olayları bir bağlam içinde değerlendirebilmek çok önemli. Romanda da söylediğim gibi bu hayatta en önemli şey, analiz yeteneği dostlarım.

  • Sizce tarihsel olarak ne zaman ortaya çıkan ürünler, doğadan ve canlı nesnelerden daha önem verilen bir hale gelmeye başladı?

Şöyle bir düşünsel egzersiz yapabiliyoruz: İnsan bitinin DNA’sı yüzbinlerce yıl önceye gidiyor; fakat kıyafet bitlerinin tarihi daha yeni, birkaç bin yıl önce ortaya çıkmışlar. Bu hesaba göre, kıyafet bitleri ortaya çıktığından beri insan sömürüsünün var olduğunu söylemek mümkün. Ama doğayı bu kadar kontrolsüzce kullanmak, ekolojiyi yerle bir etmek son yüzyılın olayı.

“Eşitlik çok kafa karıştırıcı bir kavram”

  • “Sıradan muamelesi görmekse, kalp kırıcıdır elbette. Bu tarz tavırlar, sizlerin olduğu kadar benim de kalbimi kırıyor. Ancak sıradanlaşmak, tuhaf şekilde eşitlik duygusunu da beraberinde getirdiği için, kafa karıştırıyor. Herkes sıradansa, herkes eşittir dostlarım.” Gerçekten sıradanlık başka insanlarla eşit olabilmenin tek yolu mudur sizce?

Eşitlik çok kafa karıştırıcı bir kavram. Hak eşitliği, fırsat eşitliği ve saire gibi insan hakları başlığı altındaki tüm haklar, burada bahsettiğim eşitliğin ötesinde kavramlar. Sıradan muamelesi görmek; özel ve kamusal alanda muhatap olduğumuz kişiler ve süreçlerde nasıl davrandığımız ve bize nasıl davranıldığıyla ilgilidir. Her birey özel hissetmek istiyor, ama herkes özel değil. Bazı özel yeteneklere sahip insanlar da sistemin içinde eriyip gidiyor, eğitim sistemi ya da iş hayatı vs. dolayısıyla da herkesin birbirine benzediği bir ortamda, evet, tuhaf bir eşitlik hali oluşuyor ama sıradanlık da kaçınılmaz bir şeye dönüşüyor.

  • 1 yılda 100 milyardan fazla kıyafetin çöpe atılması aslında insanların tükettiği her şeyi ıskartaya çıkarttığını bir kanıtı niteliğinde. Peki bu gezegene bırakılan bu çöp dağları insanları ne zaman rahatsız etmeye başlayacak?

Rahatsız olan insanlar var. Özellikle Avrupa’da çevresel konularda bir farkındalık var. Avrupalılar çöplerine, yeni aldıkları ürünlerden daha iyi davranıyorlar ve daha uzun zaman harcıyorlar. Bireysel ölçekte böyle; ancak Avrupa kendi çöplerinden kurtulmak için üçüncü dünya ülkelerine gönderiyor. Ve tabii çevresel felaketlere sebebiyet veren firmaların çoğunluğu da Avrupa menşeili. İkiyüzlülük her yerde. Ama aşırı kar odaklı bir zihniyetin kontrol mekanizmaları henüz mevcut değil. Onlar dünyayı yok edecek, bu bilinen bir gerçek.

“Teknoloji iyi yönde de birçok şeyi değiştirebilir”

  • Okurlarınızı Aral Gölünden Angora keçilerine, Gazze bezinden, çöldeki paslı gemilere, Avrupa’dan Türkiye’ye taşınan çöplerden, lüks modaevlerine, Baltalimanı Anlaşmasından, Prenses Diana’ya uzanan bir yolculuğa çıkartıyorsunuz. Sizce kıyafetlerin üretimindeki bu yolculuğun sosyolojik dönüm noktaları neler? Bu üretim süreçlerinin, tüketim süreçlerine dönüşümü daha farklı olabilir miydi?

Modaevleri ve markaların ilkbahar/yaz sonbahar/kış koleksiyonlarına aşina olan kuşaklar hâlâ bu dünyada yaşıyorlar. Şimdiyse hızlı moda markalarının iş modellerinde sürekli yeni ürünler çıkarma stratejisi var. Üretim-tüketim hızı bundan birkaç yıl önce her iki haftada birken, sonraları haftada bir yeni ürünler çıkarmaya vardı. Şimdilerdeyse Çin’den moda markaları her gün koleksiyon çıkarıyor. Akıl almaz bir durum, ama insan aklı her şeyi alıyor. Alsın, ne güzel, ama her şeyi kabul etmek zorunda değiliz. Tabii teknolojinin sürekli ilerlemesinin de sistemi şekillendirdiği doğru. Örneğin naylon ve polyester gibi malzemelerin icadı ile giysilerimiz mikroplastiklerin ana kaynağı oldu. Fakat teknoloji iyi yönde de birçok şeyi değiştirebilir; kaynakları tüketmeden ve kirletmeden kıyafetler, mobilyalar üretilebilir mi? Örneğin tüm bunlar sadece manyetizma ve ışıkla yaratılabilir mi? Neden olmasın.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.