Gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri 1046. haftada Galatasaray Meydanı’nda Ömer Ölker için adalet istedi.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran ve faillerin yargılanması talebiyle İstanbul-Beyoğlu’nda 1995’ten bu yana eylem yapan Cumartesi Anneleri, bu hafta (12 Nisan 2025) Galatasaray Meydanı’na karanfil bırakarak açıklamalarını okudu.
Cumartesi Anneleri 1046. haftada gözaltında kaybedilen Ömer Ölker için adalet istedi.
Açıklama şöyle:
“Ömer Ölker için adalet istiyoruz”
Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere saygı, Devletin tüm organlarının ve yetkililerinin anayasal bir yükümlülüğüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi sonucu ortaya çıkan hak ihlallerinin giderilmesi ise idari ve yargısal makamların görevidir.
Bu sebeple, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle yargı mercileri tarafından değerlendirilmesi ve adil bir çözüme kavuşturulması esastır.
Ne var ki, Türkiye’de devlet, bu anayasal yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi; idari ve yargısal makamlar da meydana gelen hak ihlallerinin giderilmesi yönündeki görevlerini yerine getirmemektedir.
İşte bu gerçeği bir kez daha ifade etmek üzere 1046. haftamızda, Galatasaray Meydanı’ndan bizi ayıran polis bariyerlerinin önündeyiz. Bir kez daha haykırıyoruz: Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizle ilgili devlet ve yetkili organları görevlerini yerine getirmiyor. Yapmış olduğumuz tüm başvurular sonuçsuz bırakılıyor. Hakikat ve adalet talebimiz ise çeşitli yasaklama ve engellemelerle bastırılmaya çalışılıyor.
Bu hafta, hakikati bilme ve adalete erişim hakkımızın engellendiği Ömer Ölker dosyası ile kamuoyunun karşısındayız.
25 yaşında, iki çocuk babası Ömer Ölker, Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşıyordu.Türkiye Posta İşletmelerinde geçici işçi olarak çalışıyor, aynı zamanda berber dükkanı işletiyordu. 5-6 Mart 1994 tarihlerinde Tekel Pazarlama ve Dağıtım Müessesesi’nin personel alım sınavına girmiş ve sınav sonucunu beklemekteydi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
15 Nisan 1994 tarihinde, berber dükkanına malzeme almak üzere Şırnak’a giden Ömer Ölker’den bir daha haber alınamadı.
İki gün sonra, 17 Nisan 1994 tarihinde, gündüz vakti İdil’in Duru Köyü mevkiinde, Beyhan Tesisleri yanında cansız bedeni bulundu. Üzerinde kimliği bulunmamakla birlikte, Tekel Sınav Giriş Belgesi mevcuttu. Ölker’in, gözünden girip beynini parçalayarak çıkan bir kurşunla hayatını kaybettiği tespit edilmiş ve ölüm sebebi bilindiği gerekçesiyle klasik otopsi işlemi yapılmamıştı. Ölüm sebebi dış muayene ile bilinse dahi usulüne uygun yapılmayan otopsi, beden üzerindeki delillerin kaybolmasına ve ölüm şekline ilişkin tüm bulguların tespit edilememesine neden olacaktı.
“Kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi”
Olay Yeri Tutanağı’na göre, Ölker başka bir yerde öldürüldükten sonra cesedi olay yerine getirilip bırakılmıştı. Cesedin bulunduğu yol üzerinde üç jandarma kontrol noktası bulunmakta olup, ceset taşıyan bir aracın bu kontrol noktalarından resmi kimlik göstermeden geçmesi mümkün değildir.
Olayın ardından İdil Cumhuriyet Başsavcılığı 1994/66 hazırlık numarası ile bir soruşturma başlattı. Ancak etkin bir soruşturma yürütülmeden, 11 Haziran 2014 tarihinde dosyada zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Aile, Midyat Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak karara itiraz ettti, şüpheli olarak dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ile 6 JİTEM mensubunun ismini verdi. Ancak itiraz reddedildi.
Bunun üzerine, aile avukatları Veysel Vesek aracılığıyla 20 Şubat 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi ise 15 Kasım 2018 tarihinde başvurunun “diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin, süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna” karar verdi.
“Tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz”
İç hukuk yollarından sonuç alamayan aile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulundu.
Anayasa Mahkemesi, bu dosyada AİHM’in zorla kaybetme davalarına ilişkin içtihatlarını dikkate almamış; suçun ağırlığı ve özgün niteliklerini göz ardı eden bu kararıyla, etkili bir soruşturmanın yürütülmesini, hakikatin ortaya çıkarılmasını ve faillerin cezalandırılmasını engellemiştir.
1046.haftamızda, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde, Ömer Ölker için adaletin sağlanmasını bir kez daha talep ediyor ve kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin, Ömer Ölker için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.