DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırıldı, 10 saati aşan çok zor bir ameliyat geçirdi ve şu an yoğun bakımda. By-pass ve aort greftleme işlemleri uygulanan Önder’in hayati tehlikesi devam ediyor.
Önder, siyasetin, sanatın, mizahın ve mücadelenin iç içe geçtiği insanlardan biri.
Peki Sırrı Süreyya Önder kimdir?
Adıyaman’da başlayan bir hayat
7 Temmuz 1962’de Adıyaman’da doğdu. Türkmen kökenli bir ailenin çocuğu olan Önder’in babası Ziya Önder, Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Adıyaman örgütünü kuran isimlerden biriydi. Annesi Zeliha Hanım’ın ailesi ise Nurcu gelenekten geliyordu. Önder’in dayısı, Nurculuk hareketinin kurucusu Said-i Nursi’nin “talebesiydi”.
Bu karşıt görünen ideolojik zemin, Önder’in dünyaya bakışını şekillendiren temel kaynaklardan biri oldu. Haziran 2023’te Armağan Çağlayan’ın “Gör Beni” programına konuk olan Sırrı Süreyya Önder, “Baba tarafım sosyalist, anne tarafım nurcuydu; ikisi de sistem dışıydı. Bu sayede her ikisini de tanıdım, İslam’ı öğrendim, ama sonunda sosyalizmde karar kıldım” demişti.
Henüz sekiz yaşındayken babasını siroz nedeniyle kaybeden Önder, ailesiyle birlikte zor bir çocukluk dönemi geçirdi. Fotoğrafçı çıraklığı, tarım işçiliği, lastik tamirciliği gibi çeşitli işlerde çalıştı. Çocuk yaşta hayatın yükünü omuzlamak zorunda kalan Önder, bu yıllarda kitaplarla tanışarak politik bilincini geliştirmeye başladı.
Gençliğinde başlayan cezaevi tecrübesi
Adıyaman Lisesi öğrencisiyken 1978 yılında Maraş Katliamı’nı protesto etmek amacıyla düzenlenen bir eyleme katılan Önder, bu eylem nedeniyle ilk kez tutuklandı.
Daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne (Mülkiye) kayıt yaptırdı.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında tekrar gözaltına alındı ve “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Mamak, Ulucanlar ve Haymana cezaevlerinde tutulan Önder, işkenceye maruz kaldı, açlık grevlerine katıldı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
1987’de tahliye edilen Önder, uzun yıllar boyunca kamyon şoförlüğü, inşaat işçiliği gibi işlerde çalışarak yaşamını sürdürdü. Bu dönemde edebiyata ve sinemaya duyduğu ilgiyi hiç kaybetmedi.
Sinemadan politikaya
Hayatındaki dönüm noktalarından biri, Yılmaz Güney’in “Duvar” filmini izledikten sonra Barış Pirhasan’ın senaryo atölyesine katılması oldu. “Senaryo yazarlığına başladığımda 40 yaşına merdiven dayamıştım” diyen Önder, yıllar sonra bu geç başlangıcın hayatındaki en doğru adım olduğunu söyleyecekti.
Cezaevinden çıktıktan sonra senaryo yazarlığına yönelen Önder, 2006 yılında Adıyaman’da geçen ve sıkıyönetim dönemini anlatan “Beynelmilel” filminin senaryosunu kaleme aldı. Muharrem Gülmez ile birlikte yönettiği film, Altın Koza dahil olmak üzere birçok festivalden ödülle döndü.
Bu çıkışın ardından “O… Çocukları”, “F Tipi Film”, “Sis ve Gece”, “Yeraltı”, “Ada: Zombilerin Düğünü” gibi yapımlarda senarist, yönetmen ve oyuncu olarak yer aldı.
Sanatla birlikte köşe yazarlığı da yapan Önder, BirGün ve Radikal gazetelerinde yayımlanan yazılarında sınıf mücadelesi, barış ve toplumsal adalet gibi temaları işledi. Televizyon programlarına konuk olan Önder, özellikle Ülke TV’deki “Meksika Sınırı” ve Kanal 24’teki “Kafa Dengi” programlarıyla muhafazakâr kesimle de diyalog kurmaya çalıştı.
2011’de Meclis’e adım attı
2011 genel seçimlerinde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun İstanbul 2. bölge adayı olarak bağımsız milletvekili seçilen Önder, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) grubuna katıldı. 2013 yılında kurulan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kurucu kadrosunda yer aldı ve eş genel başkan yardımcılığı görevini üstlendi.
2014 yerel seçimlerinde HDP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı oldu ancak yüzde 4,7 oy aldı. Aynı yıl partinin Merkez Yürütme Kurulu’na (MYK) seçildi. 2015 seçimlerinde Ankara 1. bölge milletvekili olarak Meclis’e girdi.
Gezi Parkı eylemleri ve kamuoyundaki yeri
Sırrı Süreyya Önder’in Türkiye kamuoyunda geniş kitleler tarafından tanınmasını sağlayan anlardan biri de 2013’teki Gezi Parkı eylemleri oldu. İş makinelerinin önüne geçerek “Ben ağaçların da vekiliyim” demesiyle hafızalara kazındı. Aynı günlerde polisin attığı gaz fişeğiyle yaralandı, hastaneye kaldırıldı. Yaralı halde bile eylemcilere “Sakince kalalım” çağrısı yaparak itidal sağladı.
Eylemlerde aktif rol alan Önder, sonrasında Kürt hareketinin eylemlere yeterince destek vermediği eleştirilerine karşı çıktı. DTK’nin sessizliğini eleştirdiği gibi, Roboski Katliamı’na gösterilen tepkinin yetersizliği üzerinden de toplumsal vicdana seslendi.
Çözüm sürecindeki rolü
Önder, 2013-2015 yılları arasında yürütülen çözüm sürecinin en önemli isimlerinden biriydi.
HDP’yi temsilen İmralı Adası’na giderek PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerde bulundu, Kandil ziyaretlerinde de yer aldı. Süreç boyunca her iki tarafın mesajlarını taşıdı, müzakere dilini kurmaya çalışan birkaç kişiden biri oldu.
21 Mart 2013 Nevruz’unda Öcalan’ın barış çağrısı içeren mektubunu Diyarbakır’da yüzbinlerin önünde okudu.
Sürecin en kritik aşamalarından biri, 28 Şubat 2015’te gerçekleşen Dolmabahçe Mutabakatı oldu. Hükümet adına Yalçın Akdoğan, HDP heyeti adına ise Sırrı Süreyya Önder kameraların karşısına geçti. Önder burada “10 maddelik müzakere çerçevesi”ni kamuoyuna duyurdu.
Süreç, Erdoğan’ın “Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum” açıklamasıyla sonlandı. Kısa süre sonra 7 Haziran 2015 seçimleri yapıldı ve HDP yüzde 13 oyla barajı aştı. Bu, AKP’nin Meclis çoğunluğunu yitirmesine neden oldu.
7 Haziran seçimlerinden sonra kurulamayan koalisyonun ardından Türkiye, 1 Kasım 2015’te tekrar sandık başına gitti. Bu arada çözüm süreci fiilen sona erdi. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında başlatılan OHAL uygulamaları çerçevesinde HDP’li vekillere yönelik tutuklamalar başladı. Önder de bu süreçten etkilendi.
6 Aralık 2018’de, çözüm sürecinde okuduğu mektup gerekçe gösterilerek “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla tutuklandı. Kandıra Cezaevi’ne kendisi gitti.
Girişte yaptığı açıklamada, “Yaşananlar iç karartıcı gibi gözükse de güzel günler yakındır. Ettiğimiz her laf, yürüttüğümüz bütün çabalar onurumuzdur” dedi. Tahliyesinin ardından “Bir kişi bile barışı talep etmeye devam ederse umut vardır” diyerek barış idealinden vazgeçmeyeceğini vurguladı.
2022’de Banu Güven’in sorularını yanıtlayan Önder, savaşın kolay, barışın ise emek isteyen zor bir iş olduğunu anlatırken kullandığı “Barış ciddi bir iş, savaşmak çok basit” sözü de hafızalara kazınmıştı.
“Kürsüde küfür edemediğim için sarkastik konuşuyorum”
Siyasi kariyeri boyunca sivri dili, esprili yaklaşımı ve yer yer ironik söylemleriyle bilinen Önder, parlamentoda yaptığı konuşmalarda sık sık halk deyimlerine başvurdu.
2014’teki Çankaya resepsiyonunda Emine Erdoğan’a, “Adıyamanlıyım, çok affedersiniz Türk’üm, tedavi oluyorum” demesi, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
İktidarın sert söylemlerine karşı mizahla direnç gösteren Önder, Meclis kürsüsündeki konuşmalarında da sarkastik diliyle öne çıktı. Kendi üslubunu “Kürsüde küfür edemediğim için sarkastik konuşuyorum” diyerek açıklayan Önder, bu sayede farklı görüşlerden insanlarca da ilgiyle takip edildi.
2023’te geri döndü, 2024’te yeniden İmralı heyetinde
2023 genel seçimlerinde DEM Parti’den İstanbul Milletvekili olarak TBMM’ye döndü, Meclis Başkanvekilliği görevine seçildi.
Önder, yönettiği oturumlardaki esprili dili ve hazır cevaplığıyla dikkat çekti.
22 Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’a yönelik “örgütü lağvet, Meclis’te konuş” çağrısı yaptı. Bu açıklama, yeni bir çözüm süreci tartışmasının önünü açtı.
Önder, bu dönemde yeniden İmralı heyetinde yer aldı.
Barış mesajlarını sürdüren Önder, tüm konuşmalarında diyalog ve demokratikleşme vurgusu yaptı. Sağlık sorunlarını kamuoyuyla paylaşırken dahi “Barış için çalışmaya devam edeceğim” mesajını verdi.
Önder, Türkiye siyasetinde barış dilini ısrarla savunmuş, sanat ve siyaset arasında kurduğu köprüyle dikkat çeken bir isim oldu.