Üniversite öğrencisi Eren Üner, gözaltında işkenceye uğradığı gerekçesiyle polisler hakkında suç duyurusunda bulundu

19 Mart protestolarına katılan üniversite öğrencisi Eren Üner, gözaltı sürecinde polis şiddetine uğradığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Üner, gözaltındaki kötü muameleyi anlattığı ve 8 milyonu aşkın görüntüleme alan paylaşımına rağmen hiçbir yetkilinin kendisiyle iletişime geçmediğini söyledi. Emniyet ve Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de Üner’i yalandı.

Protestolarda tutuklananların durumu nasıl?

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolara katılan üniversite öğrencisi Eren Üner (23), gözaltı sürecinde polis şiddetine uğradığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

Tarih bölümü ikinci sınıf öğrencisi Eren Üner, bazı polis memurlarının, İmamoğlu protestoları sırasında gözaltına aldıkları kişilerin görüntülerini, hakaret ve tehdit notlarıyla sosyal medya hesaplarından paylaşmalarını, kendisine ait X hesabına taşıdı.

Bunun ardından söz konusu polis memurları Eren Üner hakkında şikayetçi oldu ve hakkında soruşturma başlatıldı.

Soruşturma kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli polis memurları, 24 Mart 2025’te saat 22.30 sularında Üner’in evine giderek gözaltı işlemi gerçekleştirdi.

Eren Üner, Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesine götürüldü.

Emniyet ve adliyedeki işlemlerinin ardından tutuklanan Eren Üner, yaklaşık 15 gün cezaevinde kaldı. Üner, tahliyesinin ardından sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, gözaltı işlemleri sırasında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını ifade etti.

“Tweet’lerin ardından evime polisler geldi”

Üner, X hesabından attığı yeni tweet’lerde evine polislerin geldiğini söyledi:

“Attığım tweet’ler sonrası evime polisler gelmiş. Galiba hakkımda gözaltı kararı verildi. Sırf yaşadığım işkenceyi anlattığım için tekrar gözaltına alınma tehlikesiyle karşı karşıyayım.”

Polislere 5 suçlama yöneltti

Üner, İstanbul Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli polis memurları hakkında “işkence”, “kasten yaralama”, “tehdit”, “hakaret” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

ANKA Haber Ajansı muhabiri, Eren Üner’in suç duyurusu dilekçesine ulaştı. Avukatları tarafından sunulan dilekçede Üner’in gözaltına alındıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü binasındaki bir çalışma odasına götürüldüğü belirtildi.

Dilekçede Üner’in bu odada altı polis memuru tarafından saatlerce darp edildiği, fiziksel şiddet ve işkenceye maruz kaldığı ifade edildi. Ayrıca Eren Üner’in ve ailesinin ölümle tehdit edildiği, “vatan haini” denilerek ağır hakaret ve küfürlere uğradığı da dile getirildi.

İktidara yakın avukat: “O kadar dövmeyin, az dövün”

Dilekçenin devamında, Eren Üner’in darp edildiği sırada Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında görevlendirilen, İstanbul 2 No’lu Baro’ya bağlı avukat İ.G.’nin de Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne geldiği ifade edildi. Darp anına tanık olmasına rağmen avukat İ.G.’nin herhangi bir müdahalede bulunmadığı, yalnızca görevli polis memurlarına hitaben “O kadar dövmeyin, az dövün” şeklinde bir ifade kullandığı belirtildi.

Cezaevi görevlisi: “Müvekkilin vücudunda darp izleri var”

Üner’in vücudunun çeşitli yerlerinde darp izleri bulunduğu aktarılan dilekçede, şu ifadelere yer verildi:

“Ancak müşteki müvekkil adliyeye sevk edilirken, darp cebir raporu alınmak üzere Bayrampaşa Devlet Hastanesine götürülmüş, hekim kontrolünden önce müşteki tehdit edilerek hekim yanında konuşmaması söylenmiştir. Hekim kontrolüne müşteki müvekkil ile beraber polis memurları da girmiştir ve herhangi darp cebir olmadığına dair rapor tanzim edilmiştir. Müşteki müvekkil hakkında, sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliğince 25 Mart tarihinde tutuklama kararı verilmiş ve Siber Şubede görevli polis memurlarınca müşteki Metris 1 No’lu Ceza İnfaz Kurumu’na teslim edilmek üzere götürülmüştür.

Müşteki müvekkil, cezaevine teslim edileceği sırada, cezaevi görevlisi jandarma personeline, vücudunda darp olduğunu belirtmiştir. Zaten müşteki müvekkilin darbedildiği, her iki kulağının mosmor olması, yüzünde, boynunda ve yüzündeki izlerden de anlaşılmaktadır. Bunun üzerine cezaevinde görevli jandarma personelince, tutuklu müvekkilin bu şekilde cezaevine teslim edilemeyeceği, darp izlerini gösteren rapor alınarak cezaevine getirilmesi gerektiği görevli polis memurlarına bildirilmiştir.

“Suç duyurusunda bulunma zorunluluğumuz doğmuştur”

Görevli polis memurları, Siber Şubede görevli amirlerini aramış (kendisi müşteki müvekkili bizzat darp eden kişilerden biridir) ve telefonda cezaevi görevlisi jandarma ile tartışmıştır. Müşteki müvekkili cezaevine teslim edemeyen polis memurları, müştekiyi Haseki Hastanesine götürmüştür. Hastanede müştekinin tomografisi çekilmiş ve gerekli tetkikler yapıldıktan sonra hekim kontrolüne girmiştir. Yapılan bu son hekim kontrolünde görevli polis memurları müşteki müvekkil ile beraber hekim kontrolüne girmemiş böylece darp cebir raporunda, müştekiye ait tüm darp ve cebir izleri belirtilmiştir.

Müvekkil cezaevine teslim edildikten 1 gün sonra cezaevi hekiminin yaptığı muayenede darp cebir izlerini göstermiş ve cezaevi hekimince 26 Mart tarihinde düzenlenen raporda da bu darp izleri belirtilmiştir. Müşteki müvekkili, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde gözaltında bulunduğu süre boyunca darp, hakaret ve tehdit ederek işkence suçu işleyen; müşteki müvekkil darbedilirken bunu müşteki polis memurlarına izleterek ve müşteki darp cebir raporu alınmak üzere hastaneye götürüldüğünde hekim odasına müşteki ile beraber girerek görevini kötüye kullanan polis memurları hakkında suç duyurusunda bulunma zorunluluğumuz doğmuştur.”

ANKA’ya konuşan Eren Üner, 8 milyonu aşkın görüntülenme alan paylaşımına rağmen hiçbir yetkililerin kendisiyle iletişime geçmediğini de söyledi.

Üner’in sosyal medyadan yaptığı paylaşım şöyle:

“Ben Eren Üner, 23 yaşındayım. İstanbul Tarih Bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Saraçhane protestocularına yapılan işkenceleri, herkese açık kendi sosyal medya hesaplarından paylaşan Çevik Kuvvet Polisleri’ni kişisel sosyal medya hesabımdan haber yaptığım için; 24 Mart Pazartesi saat 23:00’ten 25 Mart Salı 05:00’e kadar Vatan Emniyet’te işkence gördüm. İki hafta, 25 Mart – 9 Nisan tarihleri arasında cezaevinde yattım.

Olayı en başından anlatmak istiyorum. Saraçhane olaylarında birçok Çevik Kuvvet polisi protestoculara sert müdahalede bulundu. Hatta protestocular Saraçhane Parkı’nda ters kelepçeli, yüzüstü yatırılarak sabaha kadar bekletildi. Bazı Çevik Kuvvet Polisleri yaşanan bu olayları, kendi cep telefonlarından kaydederek, sosyal medya hesaplarından küfür ve hakaret içerikli başlıklarla paylaştılar.

Bu paylaşımları ilk gördüğümde şok olmuştum. Çünkü bazı Çevik Kuvvet Polisleri, aleni işkence gören insanların önünde selfie fotoğraf çekiniyorlar, protestocuların ailevi değerlerine küfür eden paylaşımlarda bulunuyorlardı. Paylaşımları yapan kişilerin polis olduklarını herkese açık kendi sosyal medya paylaşımları sayesinde doğruladım. Hesapların herkese açık olduğunu da teyit ettim. Bu doğrulama-teyit süreci sonrasında paylaşımları ve herkese açık profilleri kendi Twitter hesabımdan, küfür ve hakaret olmadan paylaştım.

23 Mart Pazar günü, sabaha doğru yaptığım paylaşımlar infial yarattı. Milyonlarca görüntüleme aldı. Bu paylaşımları benden önce paylaşan onlarca insan vardı, ben sadece derledim ve daha düzgün bir şekilde paylaştım. Paylaşımları yaptıkça bana insanlardan bu tarz daha fazla paylaşım gelmeye başladı. Yine bir teyit süreci sonrasında aleni işkence görüntülerini paylaşan birkaç Çevik Kuvvet Polisini daha haber yaptım. Bu sürecin tamamında toplam altı Çevik Kuvvet Polisinin paylaşımı haber yaptım.

“Sivil polis evime geldi”

24 Mart Pazartesi günü yine Saraçhane’deydim ve yaşanan gelişmeleri Twitter hesabımdan anbean paylaşıyordum. Birkaç gün uyumamanın yorgunluğuyla alandan erken saatlerde ayrıldım ve evime geçtim. Saat 22:00 suları 4-5 sivil polis evime geldi ve kapıya sertçe vurmaya başladılar. Kapıyı açtım, ellerimi polislerin açıkça görebileceği bir şekilde havaya kaldırdım. Sivil polislerin ellerinde silah vardı ve bana tutuyorlardı. ‘Memur bey sakin olun’ diyerek yavaş şekilde, polislerin istekleri üzerine sırtımı onlara döndüm ve beni ters kelepçe bir şekilde yere yatırdılar.

Telefonumun ve diğer teknolojik eşyalarımın nerede olduğunu sordular. O esnada Twitter’da bir space yayını gerçekleştiriyordum. Telefonumun yatağımın üzerinde olduğunu, laptopumun da masanın üzerinde olduğunu söyledim. Sonrasında şu an bir space yayını gerçekleştirdiğimi ve yayını kapatmalarını rica ettim. Telefon ve laptop şifremi polisin istemesi doğrultusunda verdim. Sonrasında ‘memur bey müsaadenizle üstümü giyineyim’ dedim, kelepçemi açtılar, kıyafetlerimi giydim, ayakkabımın bağcıklarını polisin isteği üzerine çıkarttım. Polis ters kelepçe şekilde beni evden çıkartarak sivil polis aracına bindirdi.

“Ezin onu…”

İki araç beni almaya gelmişlerdi. Bindirildiğim araçta sivil polisler, diğer araçta ise amirleri bulunuyordu. Yolculuğa başlamadan önce amirleri kendi aracından camı açarak ‘ezin onu’ diye bağırdı. İlk önce hastaneye darp raporu almaya gittik. Polis kelepçemi çıkartmadı ve darp raporu alınırken odadan çıkmadı. Hastaneden çıkıp araca bindirildikten sonra amirleri kendi aracından bulunduğum araca geçti. Vatan Emniyet’e olan 10-15 dakikalık yolculuk süresince darp edildim. Yolculuk boyunca bana tokat, yumruk ve tekme atıldı. Amirlerinin boyu biraz kısa olduğu için, arka koltukta sırtını sol arka kapıya dayayarak bana art arda birkaç defa tekme attı.

Vatan Emniyet’e vardığımızda beni kafası eğik, ters kelepçeli bir şekilde Siber Şube sorgu odasına götürdüler, saat 23:00 suları. Sorguda takribi altı polis bulundu, bunlardan birisi de haberini yaptığım Çevik Kuvvet Polislerinden bir tanesiydi fakat Çevik Kuvvet Polisi bana darpta bulunmadı, sadece işkenceyi izledi ve işkence gördüğüm esnada bana hakaret etti.

“Cesedin çıkar” tehditi

Sorgu odasına girdiğimizde ters kelepçem çıkarıldı ve kelepçe önden takıldı. Beni sorgu odasının ortasına, yere oturttular. İlk önce bana ‘hangi örgüte mensupsun’ gibi sorular soruldu. Kendimi ve yaptığım şeyi anlatınca söylemleri değişti. Bu sefer ‘sana mı kaldı bunu yapmak’ demeye başladılar.

Sorgu odasında, her türlü fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldım. Bu esnada benim üzerime farklı suçları yıkmaya çalıştılar. Haberini yaptığım Çevik Kuvvet Polislerinden bir tanesinin kapısının önüne ‘KORKAK’ diye bir not bırakıldığını ve bunu benim bıraktığımı söylediler. Asla kabul etmedim, kabul etmedikçe beni darp etmeye devam ettiler.

Benim hayatımın mahvolduğunu ve hiçbir zaman düzelmeyeceğini bana sürekli dikte ettiler. Bununla yetinmeyip beni Çevik Kuvvet Polislerinin eline vereceklerini ve beni öldüreceklerini söylediler. Hatta tam manasıyla ‘seni Çevik Kuvvet Polisi otobüsünün arka kapısından sokarız, ön kapısından cesedin çıkar’ cümlesi kullanıldı.

“Avukata tecavüz edeceklerini söylediler”

Ben hukuki olarak bir suç işlemediğimi ve sadece işkence görüntülerini paylaşan Çevik Kuvvet Polislerini, küfür hakaret olmadan paylaştığımı söyledim. Bunu sürekli yineledim. Suç işlediğimi kabul etmedikçe bana hakaret etmeye ve darpta bulunmaya devam ettiler.

Amirleri oturduğu koltukta arkaya yaslanarak ayaklarını omzumun üstüne koydu ve sigara içmeye başladı. Bir süre beni darp etmeyi bıraktılar. O esnada sürekli ‘neden böyle yaptıklarını, yanlış bir şey yapmadığımı, suç işlemediğimi’ söylüyordum.

Ben bu cümleleri sürekli ifade edince, polisler ‘hukuksuz bir şey yapmadığını nereden biliyorsun’ diye sordular. Ben de kişisel olarak bir avukat hanımefendiyi tanıdığımı ve ona sorduğumu söyledim. Böyle söyleyince bahsettiğim avukata tecavüz edeceklerini söylediler, tam manasıyla ‘biz 24 saat çalışıyoruz, kadın yüzü görmüyoruz, avukatın bir gelsin de … onu’ cümlesini kullandılar.

“Cinsel organımı ellemeye çalıştı”

Bahsettiğim avukatın beni azmettirdiğini söylediler. Kabul etmedim. Bu yüzden bana fiziksel şiddet uygulamaya yeniden başladılar. Kimden emir aldığımı sordular. Ben haber yapmadan önce bu kişilerin paylaşımlarının sosyal medyada defalarca haber yapıldığını, paylaşımları buradan gördüğümü ve hesapların herkese açık olduğunu görünce, kendi Twitter hesabımdan işkenceleri herkese açık sosyal medya hesaplarından paylaşan polisleri haber yaptığımı tekrar söyledim.

Sonrasında amirleri eline peçete alarak cinsel organımı pantolonumun üzerinden ellemeye çalıştı, izin vermedim, direndim. Sonucunda bu eylemi gerçekleştiremedi ve gerçekleştirme çabasına devam etmedi. Başka bir polis ise kazağımın üzerinden göğsümü elledi, elini omzumla itince devam etmedi. Sonrasında benim eşcinsel olduğumu söylediler, tam manasıyla “bu kesin …” cümlesini kullandılar.

“Bana jop sokacağını söyledi”

İşkencenin başından itibaren amirleri benim ardıma jop sokacağını söyledi ve diğer polislerden jop istedi fakat bu gerçekleşmedi. Ayrıca yine amirleri beni çıplak bir şekilde montajlayıp kendi sosyal medyamdan paylaşacaklarını, evimin önüne büyük yaştaki eşcinsel insanların gelip mastürbasyon yapacaklarını söylediler.

Sonrasında ağlamadığım için benim pişman olmadığımı, bunu tekrar yapacağımı, hayatımı tekrar mahvedeceğimi söylediler. Ayrıca resmi bir dille konuştuğum ve onlara sürekli ‘memur bey’ diye hitapta bulunduğum için benim eşcinsel olduğumu söylediler. Amirleri sonrasında benim cezadan kurtulmak için deli taklidi yaptığımı söyledi ve bana fiziksel şiddet uyguladı.

Avukattan “akıllanmıştır” çıkışı

Sabaha doğru 05:00 suları nezarete götürüldüm. Nezarete götürülürken beni Çevik Kuvvet Polisi otobüsünün önünde geçirdiler. Nezarette bir süre kaldıktan sonra beni geri sorgu odasına götürdüler ve ‘kimse avukatını yapmak istemedi, sana avukatı zor bulduk’ dediler.

Sorgu odasında avukat geldi. Fiziksel ve psikolojik şiddet devam ediyordu. Beni Çevik Kuvvet Polislerinin eline vereceklerini, onların beni öldüreceklerini söylediler. İkinci Baro’dan atanan avukat bunlara şahit oldu ve ‘yok yok gerek yok yapmayın, akıllanmıştır o’ dedi. Beni ifade için başka bir odaya götürdüler. İfademi, ben işkence gördüğüm esnada odada işkencemi izleyerek, bana sorular soran polis aldı. İfademde uzun uzun olayı anlatmaya çalışırken barodan bana atanan avukat ifademi kısa kesmem gerektiğini söyledi ve benim ifademi yarıda kestirdi. Bu sebeple ifademde işkence gördüğümü söyleyemedim.

“Darp raporu alındı”

Nezarete geri götürüldüm. 25 Mart Salı 08:00-09:00 suları nezarethaneden hastaneye götürüldüm. Darp raporu alındığı sırada kelepçem çıkarılmadı ve polisler odadan çıkmadılar. Bu sebeple darp edildiğimi söyleyemedim. Yüzümde görülür şekilde darp izleri bulunmasına rağmen görevli doktor bana darp raporu hazırlamadı. Özellikle kulaklarım atılan tokatlar sebebiyle çok kötü durumdaydı.

Çağlayan Adliyesi’ne götürüldüm. Mahkemeye çıktım ve tutuklu yargılandım. Metris Cezaevi’ne götürüldüm. Cezaevi girişinde darp edildiğimi söyledim. Cezaevi görevlisi, dosyamda darp raporu olmadığı için beni içeri almayacağını yanımdaki polislere söyledi. Yanımdaki polisler amirlerini aradı ki bu kişi bana işkence yapan polislerden birisi. Telefonda bağırdı ve bana küfür etti. Sonra polisler cezaevi yetkilisine telefonu uzattılar. Amirleri cezaevi yetkilisiyle tartıştı. Sonucunda cezaevi yetkilisi dosyamda darp raporu olmadığı için beni cezaevine almadı. Haseki Devlet Hastanesi’ne götürüldüm. Orada detaylı bir darp raporum alındı. Darp raporum dosyaya eklendi ve cezaevi yetkilisi beni içeri almayı kabul etti.

“Beş farklı kurumdan alınmış darp raporum var”

Toplam beş farklı kurumdan alınmış darp raporum var. Metris Cezaevi’ne sevk edilmeden önce Haseki Hastanesi’nden aldığım darp raporum; Metris Cezaevi’ndeki ikinci günümde yapılan sağlık kontrolü esnasında aldığım darp raporum; Silivri Cezaevi’ne sevkimden sonra yapılan sağlık kontrolümde aldığım darp raporum; Silivri Cezaevi’nde bulunduğum esnada beni ziyaret eden Avrupa İnsan Hakları İşkence Komitesi’nin aldığı darp raporum; 9 Nisan Çarşamba günki duruşmamdan tahliye olduktan iki gün sonra Beylikdüzü Devlet Hastanesi’nden aldığım darp raporum. Ayrıca sorgu odasında kamera bulunuyordu, uğradığım işkencenin kamera görüntüleri de mevcut. Yüzümde, özellikle kulaklarımda, sol üst kolumda, sağ üst kolumda, sırtımın, ensemin alt kısmında ağır darp izleri, ellerimde ve bileklerimde kelepçe izleri var. Bu izlerin bir kısmı, üç buçuk hafta geçmesine rağmen hala vücudumda duruyor. Yaşanan işkenceyle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. İşkenceci polislerin en ağır cezayı alması için, beni tamamen gönüllü destekleyen avukatlar sonuna kadar çaba harcıyor.

“Sonuna kadar mücadele edeceğim”

Olayın özeti: Saraçhane protestocularına yapılan işkenceleri, herkese açık kendi sosyal medya hesaplarında paylaşan Çevik Kuvvet Polislerini, kendi şahsi Twitter hesabımda haber yaptığım için altı polis tarafından altı saat işkence gördüm ve iki hafta boyunca cezaevinde yattım.

Değil altı saat işkence altı sene de işkence görsem sonuna kadar mücadeleye devam. Benim cezaevinde diğer işkence görmüş, hukuksuzluğa uğramış arkadaşlarıma bir sözüm var. Sonuna kadara mücadele edeceğim.”

Emniyet de suç duyurusunda bulunacak

Emniyet Genel Müdürlüğü, üniversite öğrencisi Eren Üner’in gözaltı işlemleri sırasında kötü muameleye uğradığı yönündeki iddiaların “gerçek dışı, asılsız ve teşkilatı yıpratmaya yönelik iftiralardan ibaret” olduğunu belirterek, Üner hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı.

(ANKA)

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.