İki kişiyle oynanan oyunlar tarafında çeşitlilik gerçekten de sınırlı. 2021 yılında çıkan It Takes Two, hem o yıl hem de sonrasında oyun dünyasında dikkat çekmeyi başardı. Hatta 2021 yılında “Yılın Oyunu” ödülünü kazandı. Hazelight Studios tarafından geliştirilen Split Fiction ise, It Takes Two’nun ardından stüdyonun benzer mekanikler üzerine kurulu üçüncü oyunu olarak karşımıza çıkıyor. Bu başarılı oyunlardan önce stüdyonun, 2018 yılında çıkardığı A Way Out adlı bir oyunu daha bulunuyor. PS4, PC ve Xbox One için sunulan A Way Out, çıktığı dönemde de beğeni toplamıştı.
Hazelight Studios, 2018’de A Way Out‘u çıkardıktan sonra, 2021’de It Takes Two’yu ve 2025’te Split Fiction’ı piyasaya sürdü. Oyunların yayıncılığını ise Electronic Arts üstleniyor.
Baştan söyleyeyim: Oyunun şahane bir hikâyesi yok. Yani tamamen hikâye için oynanacak bir oyun değil. Ancak hikâye akıcı ve oldukça yeterli. Hatta bana göre, It Takes Two’ya kıyasla Split Fiction daha ilginç bir hikâye kurgusuna sahip.
Oyunun hikâyesi nasıl?
Split Fiction, genel anlamda oyun dinamikleri açısından oldukça eğlenceli bir deneyim sunuyor. Bu eğlenceli deneyimi ise oyunun içinde bulunan bulmacalar, oyun sonu canavarları ve değişen oyun bölümleriyle oldukça iyi sunuyor. İki farklı karakterimiz var Mio ve Zoe.
Mio, bilim kurgu evreninde geçen hikâyeler yazan bir yazarken, Zoe ise fantastik ve masalsı dünyaların o perimsi yaklaşımını hikâyelerine aktarıyor. Oyunda da tam olarak bu aktarılıyor: Geliştirilen bir makineyle, geleceğin yazarlarının yalnızca yazdıkları eserler değil, bilinçaltlarında yarattıkları dünyalara da girilmek isteniyor.
Bu makina, adeta yaratıcı fikirleri çalmak için tasarlanmış. Buraya bağlanan yazarların bilinçaltındaki hikâyeler aracılığıyla daha gerçekçi dünyalar sunulması hedefleniyor. Ancak işler ters gidiyor. Ayrı ayrı makinelere bağlanmaları gerekirken, Mio ve Zoe yanlışlıkla bir araya düşüyor ve birbirlerinin yarattığı dünyaları aşmaya çalışıyorlar.
Oyunun ana hikayesi dışında yan hikâyeleri de var. Bu yan hikayeler, bir Zoe’den bir Mio’dan olacak şekilde ilerliyor ve ana hikayeden çok daha uçuk ve farklı evrenler sunuyor şimdiden söyleyeyim.
Bu oyun ne tamamen platform oyunu ne de bulmaca, içinde aksiyonu ve macerayı da barındıran oyunda spor oyunundan dahi dinamikler bulunuyor.
Her bölümde farklı bir heyecan
It Takes Two’da olduğu gibi iki kişi tek bir ekranın sağ ve sol olacak şekilde bölünmesiyle oyunu oynuyor. Hatta çoğu bölümde bir karakter kafasına göre ilerleyemiyor, mutlaka partnerini de beklemesi gerekiyor. Bu da oyunun takım oyunu şeklinde ilerlemesi gerektiğini arada bir hatırlatıyor.
İki kişi oynandığı için partnerinizin gerisinde kaldığınızda yetişmenizin zorlaştığı birkaç durum yaşanabiliyor. Eğer bir oyuncu hızla öne geçerse diğeri tekrar oyuna dahil olmaya çalışırken kısa bir ölme ve yeniden dirilme döngüsünde sıkışıp kalıyor, bu ise her iki oyuncunun canını sıkan bir hale gelebiliyor ama alıştıktan sonra bu döngü ilerleyen bölümlerde kırılıyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Oyunda en sevdiğim şey, şüphesiz her iki karakterin kişiliklerine uygun dünyaların oluşturulmuş olması. Buna bağlı olarak canavarlar, ödüller ve geçilecek parkurlar bile karakterlerin özelliklerine göre değişkenlik gösteriyor. Lazer silahlarıyla üstünüze ateş edildiği, camları parçalayarak motosikletle uçarak geçtiğiniz aksiyon dolu Mio sekanslarından, elinde çivili balta ile koşan devlere, peri kızı ve goril olarak oynadığınız Zoe sekanslarına geçiş o kadar eğlenceli ki, her bölüm bittiğinde bir sonraki bölümde nelerle karşılaşacağınızı heyecanla bekliyorsunuz.
Assassin’s Creed göndermelerini açıkça gördüğüm oyunda, Dark Souls serisine de saygı duruşu var. Prince of Persia, Harry Potter ve Alice Harikalar Diyarında gibi onlarca oyuna ve hikâyeye yapılan göndermeler, oyunu gerçekten ilginç kılıyor. Çünkü oyunun değişken ve akışkan oynanış dinamiklerine ek olarak, “Aa, bu şeyi hangi oyunda yapıyorduk ya? Ya da bu hangi oyuna gönderme?” diye düşünmek çok eğlenceli.
Oyun o kadar kendine has ki, bölüm tasarımları ve her bölümü geçtiğinizde farklı yetenekleri kullanmanız gerektiği için kendine hayran bırakıyor. Oynanış olarak en sevdiğim oyunlardan biri oldu çünkü hiçbir bölümde “Yeter artık şunu yapmaktan sıkıldım” demedim. Her yetenek, her bölüm için tasarlanmış veya yükseltilmiş olarak sunuluyor.
Her karakterin kullanımına sunulan zıplama, çift zıplama ve dash mekaniği ile Split Fiction, yüksek derecede manevra kabiliyetine sahip bir oynanış sunuyor.
Demiştim ya, Mio’nun bölümleri bilim kurgu, Zoe’nin ise fantastik hikâyeler üzerine kurulu dünyalar sunuyor, işte Mio’nun dünyası, karakterinin de yansıttığı gibi cyberpunk bir atmosferde; teknolojinin şiddetle kullanılması ve aksiyon dolu sahnelerle geçiyor. Oradan oraya koşuyor, zıplıyor, doğru sekanslarda araçlarla kaçmanız gerekiyor. Zoe’nin bölümleri ise şahane peri masallarından çıkma bir dünya sunuyor. Bu dünyada, balta girmemiş, farklı canlıların olduğu bir ormandan geçerken, bir başka bölümde karakterleriniz değişiyor ve farklı ortam koşullarına uygun bir canlıya dönüşüyorsunuz. Bu oldukça iyi düşünülmüş bir özellik.
Renk paletini ise ayrıca beğendim. Bilim kurgu bölümlerinde neon morlar, kırmızılar ve lacivertlerin yanı sıra paslı kahve tonları, koyu yeşiller ve mavinin farklı tonları görülüyor. Fantastik tarafta ise tamamen büyülü doğa ve orta çağ havasında renk cümbüşü diyebileceğimiz bir evren sunuluyor. Her iki tarafta da kendi dünyasına özgü bölüm sonu canavarları var ki, bu bölümler oyunu en çok zorlayan kısımlar, ancak güzel olan da bu zaten.
Her bölümde, oyunun teması, mekaniği ve aşılacak mekanlar değişiyor. Ancak temelde işleyen mekanikler sabit. Yine de bu kadar çeşitli bölüm tasarımlarının olması, oyunun yaratıcılık sınırlarını aştığını kanıtlıyor.
Oyun, herhangi bir indirim döneminde değilse ya da sizin bir indiriminiz yoksa 49,99 dolardan satılıyor. Neredeyse her platformda oynanabilen oyun, EA App başta olmak üzere Steam, Epic Games ve Windows PC’lerde mevcut. Konsol tarafında ise PlayStation ve Xbox’ta yer alıyor. 14 saatlik bir oynanış süresi bulunan oyun, Epic Games’te 1.799,99 TL’den satılıyor. Oyunu bir kişi satın aldığında, ikinci kişi Friend’s Pass ile herhangi bir platformda ücretsiz bir şekilde oynayabiliyor.