KHK’lı polis Tahsin anlatıyor: “Umarım sonraki nesiller adil bir devlete kavuşur”

KHK'lı polis Tahsin anlatıyor: "Umarım sonraki nesiller adil bir devlete kavuşur"

Ruşen Çakır, bu sabahki yayınında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile mağdur olanlar ve onların yakın çevrelerinin yalnızlığını değerlendirdi. Yayınının ardından pek çok KHK’lı Çakır’a ulaştı, yaşadıklarını anlattı. KHK’lı polis Tahsin de onlardan biri. Hikâyesini sizinle paylaşıyoruz.

Emniyet teşkilatında komiser olarak görev yaparken 26 Nisan 2017 yılında 9103 polis ile birlikte açığa alındım.

Abim imamdı, kendisini 2008’de geçirdiği bir trafik kazasında kaybettim.

2003’te Hatay’da görev yaptığım sırada çocuğum doğmuştu, onu görmeye geldiler. Bana net bir şekilde şunu söyledi abim: “Cemaatlerden gelen birileri kapını çalarsa asla açma. Sen polissin, kendi cemaatindeki birinin hatasını görmezden gelirsen hem bu dünyada hem de öbür dünyada huzur bulamazsın.” Bu, benim kulağıma küpe oldu.

Yıllar içerisinde, defalarca, abimin dediği gibi kapım çalındı. Hiçbir cemaate yaklaşmadım. Kilis’te görev yaparken Fethullahçılar tarafından ötekileştirildim.

Kilis’te göre yaparken eşim kafa travması geçirdi, MR çektirdik. Omurilik içerisinde 1.8 santimetre çapında bir kitle çıktı. Bazı doktorlar kanser dedi, bazıları MS. Kitle, omuriliğin içerisinde olduğu için biyopsi şansı yoktu. Eşim, ailesindeki rahatsızlıkları da düşünerek kanser olabileceğinden endişe etti, psikolojisi bozuldu, intihara kalkıştı.

O dönem Sosyal Destek Projesi (SODES) altında gençlerin dağa çıkmasının önüne geçmek için proje yapıldığını öğrendim. Projede sosyal hizmet uzmanı, öğretmen, polis eşi, mahalle sakini, üniversite öğrencileri yer alacaktı. Faydalı olduğunu da düşünüyordum.

İl Emniyet Müdürü’ne durumu arz ettim. Daha sonra eşim bu proje kapsamında görevlendirildi. Sosyalleşti, insanlarla diyalog kurmaya başladı. Bu durum beni sevindirdi, rahatlattı. Kilis’ten sonra başkente, başkentin ardından da Adıyaman’a tayinim çıktı.

KHK’lı polis Tahsin anlatıyor: “Umarım sonraki nesiller adil bir devlete kavuşur.”

Eşi nasıl derneğe üye yapıldı?

Adıyaman’da görev yaparken eşimin cemaate müzahir bir derneğe üye olduğu şeklinde bilgi geldi. Eşime gittim, doğru olup olmadığını sordum, üye olmadığını söyledi. Zaten o da benim gibi bütün cemaatlere mesafelidir. Yalnız, SODES projesi kapsamında görev alırken çok sayıda evraka imza attığını ve her birini ciddiyetle okumadığını söyledi. Bu evrakların içerisinde derneğe üyelik evrakının da olduğunu düşünüyoruz. Bu gibi durumlar Türkiye’de hiç zor değil, hele devlet içerisinde görev yapan insanların yapması daha da kolay.

Daha sonra savcılığa gidip kendisinin bilgisi dışında derneğe üye yapılması ile ilgili suç duyurusunda bulunduk.

Eşimin dernek üyeliği esas alınarak benim de adım çıktı ve ihraç edildim. Fişleme listesinin ana omurgasının cemaat tarafından yapıldığını ve istihbarat birimleri tarafından ekleme yapıldığını düşünüyorum. Çünkü meslekteyken malum cemaat yapısına bağlı insanların bu şekilde eylemler yaptığı kulağımıza geliyordu.

16 ay açıkta kaldım ve Temmuz 2018’de ihraç edildim.

Adıyaman son görev yerim olduğu için orada yaşamaya devam ettik. Sosyal çevremde olan herkes benimle iletişimini kesti. Ben de ihraç edilenlerle konuşmaya başladım. Bu süre zarfında pek çokları yurtdışına gitti ve ben şunu gözlemledim: Cemaat insanları kullanmaya devam ediyordu. Toplumda da KHK’lı insanlara karşı ön yargı vardı, çok zor zamanlar geçirdik.

Yıllar geçti. Eleştiren de var, sessiz kalan da. Kullanıldık diyen de var, pişman olanlar da var…

Hakkımda yürütülen soruşturma 2019’da tamamlandı, takipsizlik kararı çıktı. Göreve iade bekledik ancak olmadı. İstinaf Mahkemesi’ne “eşimin benimle ilişkilendirilmesinin yanlışlığı ifade edilerek suçun şahsilik ilkesi ihlal edilmiştir” şeklinde dilekçe yazdım. İstinaf, yerel mahkemenin kararını onayladı ancak şu an dosyam Danıştay’da.

KHK’lı polis anlatıyor: “Hakkımı helal etmiyorum”

Bu süre zarfında çok ciddi travmalar yaşadım. Adıyaman’da kirada oturduğumuz ev, 6 Şubat depremlerinde ağır hasar aldı ve ayrılmak zorunda kaldık.

Şu an Elazığ’da yaşıyorum. Devletin şefkatli ve adil yüzünü görmek istiyoruz ama göremedik, görebileceğimizi de düşünmüyorum. Abdullah Öcalan’ın affedileceği konuşulurken biz bu devlete ne yapmış olabiliriz ki? 50 bin insanın katilinden daha tehlikeli görülüyoruz.

Ben bu millete de bu devlete de hakkımı helal etmiyorum.

Gerek meslekte gerekse ihraç edildikten sonra hiçbir adli vakaya karışmadım. Meslekte çalışırken 200’e yakın maaş ödülü, 20’ye yakın takdir belgesi, 3 başarı belgesi aldım. Bu kadar fedakârlığın sonucu herhalde buydu.

Benim cemaatle ilişkim olmadı, benim gibi binlerce insan var. Darbe girişimine katılanlar hariç, cemaatle ilişkisi olanlar bile bana göre masum. Devletin adil ve şefkatli olması zorunludur. Ben görebileceğimi düşünmüyorum ama umarım sonraki nesiller adil bir devlete kavuşur.

*Güvenlik nedeniyle bazı ifadeler değiştirilmiştir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.