Ruşen Çakır konuğu Vahap Coşkun ile PKK’nın silah bırakma sürecini ve kurulacak komisyon hakkında konuştu. Coşkun bu yasal düzenlemeler sonucunda Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilebileceğini söyledi. TBMM’deki komisyon nasıl şekillenecek, ne yapacak? Cevabı bu videoda.
Komisyona ilişkin iki önemli husus bulunduğunu belirten Coşkun, ilk olarak bu sürecin şeffaflaştırılması ve aynı zamanda toplumsallaştırılması gerektiğini söyledi. İkinci olarak komisyondan beklenen hukuki hazırlığın yapılması olduğunu belirtti.
TBMM’deki komisyon nasıl şekillenecek, ne yapacak?
Coşkun, süreç içerisinde yer alanların hukuki teminatlarını güvence altına almak için yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulup duyulmayacağını sorguladı. Daha kapsamlı af sonucu yeni bir yasaya ihtiyaç olup olmayacağını da merak edilmesi gereken konular arasında saydı.
“Öcalan siyasi aktörlere kendi görüşlerini yansıtıyor”
Öcalan’la da görüşülmesi ve onun önerilerinin alınması gerektiğini söyleyen Coşkun, bu durumun süreci normalleştirebilecek bir husus olarak değerlendirdi. Öcalan’ın siyasi aktörlere kendi görüşlerini yansıttığını ifade etti.
CHP bu işin neresinde?
Coşkun, CHP yönetiminin, özellikle Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’in çok doğru bir yerde durduklarını belirtti, süreci desteklediklerini vurguladı.
Demirtaş konusunda umutlu olduğunu belirten Coşkun, iki önemli husustan bahsetti. Birincisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin geçen hafta Demirtaş hakkında verdiği karar olduğunu söyledi.
İkinci olarak Bahçeli’nin bu süreçte son derece önemli bir rol oynadığı için Demirtaş’a teşekkür etmesini önemli buldu. Bu gelişmeler neticesinde Demirtaş’ın serbest bırakılabileceğini değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Ruşen Çakır: Vahap, haberimizi duydun diye tahmin ediyorum. Bunu aslında Hande Fırat geçen hafta yazmıştı. Daha sonra bugün ya da dün Ankara’nın Türkiye’deki yabancı gazetecilere verdiği bir bilgi notu da aynı bu şekilde. Yani o bilgi notu önce Hande Fırat’a verilmiş, sonra yabancı gazetecilere de verilmiş. İkinci aşama Öcalan’ın çağrısı, üçüncü aşama silah bırakmanın başlaması. Şimdi dördüncü aşamadayız herhalde. Tam ona geçiyoruz. O da yasal düzenleme ve sen de hukukçusun. Komisyon kurulacak, Meclis komisyonu. O komisyon anladığım kadarıyla AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler şöyle söylüyor, ‘‘Öneri getirecek’’ diyor.
Vahap Coşkun: Evet.
Ruşen Çakır: Evet. Beşinci konu da apayrı, beşinci aşamanın uzağındayız. Onun için dördü konuşalım. Nasıl bir şey bekliyor bizi önümüzdeki günlerde? Komisyon kurulacak, komisyon tartışacak, birtakım öneriler getirecek ve bu öneriler Meclis’in ilgili komisyonlarına gidip yasalaşacak falan gibi bir süreç mi?
Vahap Coşkun: Öncelikle şunu söyleyeyim Ruşen abi, yani bu süreci safhalara ayırmak yabancı bir durum değil, alışık olmadığımız bir durum değil. Dünyanın diğer çözüm süreçlerinde de karşımıza çıkan bir durum ve üç aşağı beş yukarı bu safhaları izler. Yani silahsızlandırma, eve dönüş ve toplumsal entegrasyonu öngören adımlar atılır. Bunlar peyderpey de düşünülebilir ama bu süreçleri hepsini birbirinden ayrı vagonlar olarak düşünmek de yanlış olabilir. Bazen süreçler birbirinin içine geçebilirler. Mesela şu anda PKK’nin bir anlamda silahsızlanma süreci devam ediyor, üçüncü aşama denilen aşama. Bunun 3-5 ay içerisinde bitirileceği söyleniyor ama diğer taraftan hukuki entegrasyonun altyapısını hazırlayacak olan komisyon da yani dördüncü aşama da devreye girmiş oluyor. Dolayısıyla süreci bu şekilde birbirleriyle irtibatı olan aşamalar olarak düşünmek daha doğru olur. Komisyona gelince, yani hem AK Partililerin ve özellikle Efkan Âlâ’nın yaptığı açıklamalardan da anladığımız şu: Komisyon 30-35 kişiden oluşacak bir komisyon olacak ve bu komisyonun iki önemli işlevi yerine getirmesi bekleniyor. Bunlardan bir tanesi sürecin bir anlamda şeffaflaştırılması ve aynı zamanda toplumsallaştırılması. Çünkü burada birtakım hukuki öneriler gelecek. Her hukuki öneriye karşı siyasal partiler kendi duruşlarını ortaya koyacaklar. Seçmenlerine bu konuda bilgi verecekler. Dolayısıyla biz bu süreçte hangi konuların tartışıldığını, partilerin nerede durduklarını daha yakından gözlemleyebileceğiz. Bu, süreci hem şeffaflaştıracak hem de toplumsallaştıracak, toplumsal tartışmanın göbeğine oturtacak. İkincisi ve bence asıl önemlisi, bu komisyondan beklenen bir hukuki hazırlık yapması, yani çözüm sürecinin mutfağını oluşturması. İki temel konu var: Bir, hangi yasalar değiştirilecek? İki, yeni ne tür yasalara ihtiyacımız var? Yani hangi yasaların değiştirileceği konusunda zaten üç aşağı beş yukarı bu süreç içerisinde dile getirildi. İnfaz yasası, ceza yasası ve terörle mücadele yasasının birtakım hükümlerinin değiştirilmesi gerektiği konusunda DEM Partililerin daha önce de yapmış olduğu açıklamalar var. Bir de yeni yasal düzenlemeler ne olacak? Örneğin süreç içerisinde yer alanları hukuki olarak teminat altına almak için bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olacak mı? Veya daha kapsamlı, örneğin af veya af sonucu doğuracak yeni bir yasaya ihtiyaç olacak mı? Zannediyorum komisyon bu konudaki hazırlıkları yapacak, Meclis Genel Kurulu’na sunacak ve Meclis Genel Kurulu’nun bunları yasalaştırması beklenecek. Komisyona çok büyük bir anlam atfediliyor. Bugünkü görüşmelerde bunu çok net bir şekilde gördük. DEM Parti her üç görüşmesinden sonra da komisyona özel atıf yaptı. Yani hem Adalet Bakanı’yla hem Davutoğlu’yla hem Bahçeli ile görüşmeden sonra komisyonun bu süreç içerisinde ele alınması muhtemel bütün konuları ele alacak ve buna yönelik bir harita, yol haritası oluşturacak bir komisyon olacağı ifade edildi.
Ruşen Çakır: Orada şeyi biliyorsun, ben bir haber yaptım, o Mayıs sonunda yapılan görüşmenin notları.
Vahap Coşkun: Evet.
Ruşen Çakır: Devlet Bahçeli konusunda Öcalan komisyonun geciktirilmesine çok kızıyor. Orada Devlet Bahçeli’ye bir mektup yazıyor. Mektup MHP’ye iletiliyor. Hatta hızlı bir ön cevap geliyor falan. Ve orada, metni sen okudun mu bilmiyorum, Öcalan şunu söylüyor: ‘‘Komisyonla görüşmek istiyorum’’ diyor. Şimdi tabii bir taraftan Devlet Bahçeli’nin, ‘‘Öcalan gelsin, DEM Parti grubunda konuşsun’’ demişliği var. Çıtayı çok yukarıya çıkarttı. Ama Öcalan diyor ki, ‘‘Yasa konusunda birtakım önerilerim var. Onları doğrudan komisyona iletmek istiyorum.’’ Ve DEM Partililerin de bu kadar komisyona vurgu yapması bundan kaynaklanıyor bence.
Vahap Coşkun: Evet, aslında Öcalan İmralı’dan da bir diplomasi yürütüyor. Abi senin haberlerinde de bunu net bir şekilde görüyoruz. Dün Ahmet Taşgetiren’in köşesinde de önemli bir haber vardı. O da Ahmet Davutoğlu ile yapmış olduğu görüşmede Ahmet Davutoğlu’nun İmralı’dan kendisine bir mektup geldiğini, bu mektuba cevap verdiğini, İmralı Heyeti’nin bu cevaba karşılık olarak İmralı’dan kendisine tekrar bir mektup geleceğini ifade etti. Yani Öcalan…
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Ruşen Çakır: Şimdi onu yalanladılar ama biliyorsun.
Vahap Coşkun: Evet.
Ruşen Çakır: Gelecek Partisi onu yalanladı, net bir şekilde ‘‘Böyle bir şey yok’’ dedi.
Vahap Coşkun: Ama bugün toplantıdan sonra yine sordular Ahmet Davutoğlu’na ‘‘Siz İmralı’yla görüşür müsünüz?’’ diye, ‘‘DEM Parti heyeti, İmralı Heyeti bu ihtiyacı çok net bir şekilde gideriyor, bilgi akışını sağlıyor. O nedenle şu an itibarıyla düşünmüyorum’’ dedi. Ama görünen o ki Öcalan oradan birtakım siyasi aktörlere kendi görüşlerini yansıtıyor. Zaten başından itibaren Öcalan hem diğer siyasi partilerle hem de işte gazetecilerle, akademisyenlerle görüşmek istediğini ifade ediyor. Komisyon kurulduğunda komisyon içerisinde bir heyet elbette görüşebilir ve bence de görüşmesi gerekir. Yani Öcalan sürecin merkezinde yer alan üç aktörden biriyse eğer, komisyon nasıl ki Sayın Devlet Bahçeli ile görüşecek, nasıl ki diğer siyasal aktörlerle görüşecek, Öcalan’la da görüşmeli ve onun da önerilerini vesaire almalı. Bu bence sürecin biraz daha normalleşmesini sağlayabilecek olan bir unsur. Komisyon üyeleri Meclis’ten seçilecek, milletvekilleri olacaklar. Dolayısıyla onların görüşmelerinde herhangi bir beis yok.
Ruşen Çakır: Peki, şu CHP meselesini seninle daha önce de konuştuk. Dün 15 Temmuz vesilesiyle katıldığı yayında Özgür Özel bu konuya yine değindi. Bugün Ekrem İmamoğlu yaptığı savunmada değindi. Orada dikkatini çekmiştir, MHP ve DEM Parti’ye çağrı yaptı. Yani bir anlamda ‘‘Erdoğan’ın oyununa gelmeyin’’ gibi bir şey söyledi. Şimdi CHP’yi dışarıda tutmak mümkün mü? CHP’nin kaygılarını tatmin etmek mümkün mü? Bir de tabii ki önemli olan şu, cumartesi günü itibarıyla sürecin sorumluluğunu üstlenmiş olan Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP’nin bu işin içerisinde fiilen olmasını arzu eder mi?
Vahap Coşkun: İki açıdan değerlendirebiliriz. Birincisi, ideal bir çözüm sürecinde ne yaparsınız? İdeal bir çözüm sürecinde toplumun bütün kesimlerini, özellikle ana muhalefet partisini bu sürece destek kılmak için daha çok çaba sarf edersiniz. Çünkü sürecin bir parlamento ayağı var, bir de toplumsal ayağı var. Dolayısıyla CHP’nin burada sürece destek vermesi toplumsal açıdan işlerin daha kolay yerine gelmesini sağlar. Ama bizim görebildiğimiz, pratikte gördüğümüz şu: İktidar partisi, özellikle AK Parti, CHP’yi sürecin dışında bırakmak istiyor. Yani herhangi bir şekilde CHP’yi sürece katmak istemiyor. Buna mukabil bence CHP yönetimi, özellikle İmamoğlu ve Özel, başından itibaren çok doğru bir yerde duruyorlar. Yani süreci destekliyorlar ve süreci desteklediklerini net bir şekilde ifade ediyorlar. Geçen hafta Özgür Özel’in yapmış olduğu bir açıklama vardı, önemliydi. ‘‘İktidara karşıtlığı sürece karşıtlığa dönüştürmemek gerekir’’ mealinde bir açıklama yaptı. Bu özellikle muhalif kesimlere yapılan bir açıklamaydı. O nedenle bence burada CHP’nin, CHP yönetiminin süreci destekler bir tavırda durması son derece önemli ve doğru bir yer. Fakat iktidarın CHP’ye yönelik kıskacı daraldıkça, CHP’nin tabanından iktidara yönelik olan eleştiriler yükseldikçe, daha arttıkça, sürece yönelik eleştirileri de arttıkça CHP yönetimi burada ne kadar durabilir? Bu gerçekten önemli bir soru işareti. Yani bir noktadan sonra CHP yönetimi de artık süreci bu kadar net bir şekilde desteklemekten imtina edebilir bir noktaya gelebilir, ki bu bence CHP açısından da sıkıntılı bir durum ortaya çıkartır, süreç açısından da sıkıntılı bir durum ortaya çıkartır.
Ruşen Çakır: Şimdi şöyle bir husus var, son olarak onu sormak istiyorum Vahap. Benim bugünlerde yaptığım yayınların birçoğunda karşımıza çıkan bir olayı sana da sormak istiyorum. Aslında çok basit bir şey. Komisyon yasal düzenlemeler yapacak ama zaten süreci ilerletebilecek birtakım adımlar yasal düzenleme olmadan da yapılabilir.
Vahap Coşkun: Kesinlikle.
Ruşen Çakır: İlk akla gelen Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının serbest bırakılması. Bunun için bir yasaya gerek yok değil mi?
Vahap Coşkun: Evet.
Ruşen Çakır: Osman Kavala’ya da gerek yok, Can Atalay’a da gerek yok, kayyumların iadesine de gerek yok. Yani şu günlerde, mesela Ahmet Özer’in kent uzlaşısından pazartesi günü beraat etmesi bu anlamda olumlu bir gelişme, sürecin ruhuna uygun olarak görüldü. Ne dersin? Bir şeyler bekleyebiliriz değil mi?
Vahap Coşkun: Evet. Yani şimdi gerçekten sürecin daha toplumdan destek görebilmesi için birtakım adımların atılması lazım. Öcalan’ın videolu açıklamasında önemli vurgulardan bir tanesiydi, ‘‘Halkın sürece güven duyabilmesi için silah bırakmanın görülmesi gerekir’’ minvalinde bir açıklama yapmıştı. Mesela o silah bırakma töreni bu anlamda son derece önemli. Ama diğer taraftan iktidarın da herhangi bir yasal değişikliğe gerek kalmadan sadece mevcut yasaları uygulayarak veya birtakım idari kararlar alarak sürece yönelik toplumsal desteği artırabilecek imkanlar var. Özellikle Demirtaş konusunda ben biraz daha ümitvar bir durumdayım. Bunun iki önemli sebebi var. Bir tanesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin geçen hafta Demirtaş hakkında vermiş olduğu karar. Bu dördüncü karar, AİHM’in Demirtaş hakkında vermiş olduğu karar. Buna mukabil ikinci olarak da Bahçeli’nin Demirtaş’a teşekkür etmesi, yani bir sürecin yürütülmesinde son derece önemli bir rol oynadığından bahisle Demirtaş’a teşekkür etmesi. Dolayısıyla bu AİHM kararı gerekçe gösterilerek Demirtaş serbest bırakılabilir veya tahliye edilebilir. Aslında bunun zaten yapılması gerekir. Hukuk gereği bu, hukuk devleti olmanın gereği de bu. Ama bugüne kadar maalesef bu gerek yerine getirilmedi. Keza kayyumlar konusunda birtakım gelişmeler olabilir. Ahmet Türk bunu net bir şekilde ifade etti. Yani kayyumların mutlak manada geri gönderilmesi gerektiğini ifade etti ve sadece kendisi için değil, kendisinin şu anki durumda bunu kabul etmeyeceğini, bütün kayyumlar için bunun olması gerektiğini ifade etti. Dolayısıyla iktidar bu süreci daha da kuvvetlendirmek, zeminini daha da tahkim etmek istiyorsa yasal hazırlıklar bir taraftan yapılırken, hukuki mutfak çalışması bir taraftan yapılırken diğer taraftan da bu idari adımları atabilir.
Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Vahap yayınımıza katıldığın için.