Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi? | Ruşen Çakır yorumluyor

Ruşen Çakır, AKP’nin kuruluş yıldönümündeki belediye başkanı transferlerinin CHP’yi sokaktan çekmek ve parti içinde gedik açmak için yapıldığını öne sürdü. Çakır, bu durumun iktidar partisinin zayıflığının göstergesi olduğunu belirtti.

Ruşen Çakır, AKP’nin 24. kuruluş yıldönümünde gerçekleşen belediye başkanı transferlerini değerlendirdi, “Adalet ve Kalkınma Partisi kuruluş yıldönümüne bazı belediye başkanları transferleriyle anlam kattı diyelim, nasıl bir anlamsa” dedi.

Çakır, transferlerin başında CHP’de 4. dönemi olan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun bulunduğunu söyledi, “CHP’den başka ilçe belediye başkanları da vardı. Söke, Şehitkamil gibi ama bağımsız belediye başkanları, İYİ Parti’den belediye başkanları da vardı” diye ekledi.

“Yeniden Refah Partisi zaten neredeyse kazandığı belediyelerin büyük bir kısmını AK Parti’ye devretmiş gibi oldu” diyen Çakır, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da geçmesi konuşulduğunu ancak Yeniden Refah’tan istifa ederek bağımsız kaldığını belirtti.

Milletvekili transferleri de devam ediyor

“Milletvekilleri de geçti biliyorsunuz AKP’ye. Gelecek’ten, DEVA’dan, İYİ Parti’den geçenler oldu” diyen Çakır, yeni geçişlerin beklendiğini söyledi. Çakır, “Özellikle Gelecek Partisi’nden yakın dönemde istifa eden iki ismin de geçme ihtimali hayli yüksek” dedi.

“CHP’den milletvekili geçeceğini açıkçası sanmıyorum. Ama CHP’ye özellikle belediyelerden yüklendikleri açık” diyen Çakır, dedikodular çıkartıldığını belirtti. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “Ben partimden baba ocağımdan kesinlikle ayrılmıyorum” dediğini aktardı.

Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi? | Ruşen Çakır yorumluyor
Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi? | Ruşen Çakır yorumluyor

Transfer stratejisinin gerçek amacı nedir?

Çakır, AKP’nin asıl amacını şöyle açıkladı:

“Şunu öncelikle yapmak istiyor, Savcı Sayan’ın dediği gibi Özgür Özel’in sokakta direnerek mücadele etme stratejisi AK Parti’yi rahatsız ediyor. Erdoğan’ı rahatsız ediyor. Bundan vazgeçirtmeye çalışıyorlar. Bundan Özgür Özel’i vazgeçiremeyince bu sefer CHP’nin içerisinde gedikler açmaya çalışıyorlar. Belediye başkanlarının gözünü korkutuyorlar.”

Çakır, belediye başkanı transferleriyle milletvekili transferleri arasında fark olduğunu vurguladı. Belediye başkanları transferinin halk oyuna çok daha büyük saygısızlık olduğunu söyledi.

“Belediye başkanı partisinden niye istifa eder? Bütün işi zaten kendisi yapıyor” diyen Çakır, bunun tamamen kişisel kaygı meselesi olduğunu öne sürdü.

Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi? | Ruşen Çakır yorumluyor
Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi? | Ruşen Çakır yorumluyor

İktidar partisinin zayıflık göstergesi

Çakır, transferlerin aynı zamanda büyük zayıflık göstergesi olduğunu savundu. AK Parti’nin 24. kuruluş yıldönümünde en övündüğü şeyin CHP’nin sayesinde yüzde 50’lerin üzerinde oy almış belediye başkanını transfer etmek olduğunu belirtti.

Geçmişte AK Parti’ye farklı kesimlerden transferler olduğunu hatırlatan Çakır, o dönemde partinin bir duruşu olduğunu ancak şu haliyle böyle bir duruşu olmadığını söyledi.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.


Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Adalet ve Kalkınma Partisi, kuruluş yıl dönümüne bazı belediye başkanlarının transferleriyle anlam kattı diyelim. Nasıl bir anlamsa… Ve bunların başında da Cumhuriyet Halk Partisi’nde dördüncü dönemi olan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu vardı. CHP’den başka ilçe belediye başkanları da vardı; Söke, Şehitkamil gibi. Ama bağımsız belediye başkanları, İYİ Parti’den belediye başkanları da vardı. Yeniden Refah Partisi, zaten neredeyse kazandığı belediyelerin büyük bir kısmını AK Parti’ye devretmiş gibi oldu. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da geçeceği hep söyleniyor fakat o, Yeniden Refah’tan istifa etti ve bağımsız kalmayı sürdürüyor. Milletvekilleri de geçti biliyorsunuz AKP’ye. Gelecek’ten, DEVA’dan, İYİ Parti’den geçenler oldu. Yeni geçmeler bekleniyor.

Özellikle Gelecek Partisi’nden yakın dönemde istifa eden iki ismin de geçme ihtimali hayli yüksek. Başka isimler de olabilir. Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili geçeceğini açıkçası sanmıyorum ama Cumhuriyet Halk Partisi’ne özellikle belediyelerden yüklendikleri açık. Hatta ne oldu? Dedikodular çıkartıldı. Mesela kendisi de Cumhuriyet Halk Partisi’nden zamanında devşirilmiş olan Savcı Sayan çok iddialı bir şekilde ‘‘Önemli bir belediye başkanı geçecek, Cumhurbaşkanı’nın onayı bekleniyor. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nu tercih ederek CHP’yi ateşe attı’’ diye bir sosyal medya paylaşımı yaptı. Ama olmadı. Fakat ne oldu? Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı, “Ben partimden, baba ocağımdan kesinlikle ayrılmıyorum.” dedi. Belli ki Muğla’nın adı geçirilmiş. Daha da ötesi, Mansur Yavaş’ın adını geçirdiler. Mansur Yavaş kendisi olmasa da Ankara Büyükşehir Belediyesi adına yapılan açıklamada, bu iddiaların hiçbir şekilde gerçekle ilişkisi olmadığı dile getirildi.

Şimdi bunu yaparak AK Parti, Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının kendisine geçeceğini, geçebileceğini yayarak, Özlem Çerçioğlu’nu alarak ne yapmak istiyor? Şunu öncelikle yapmak istiyor: Savcı Sayan’ın dediği gibi, Özgür Özel’in sokakta direnerek mücadele etme stratejisi AK Parti’yi rahatsız ediyor, Erdoğan’ı rahatsız ediyor. Bundan vazgeçirmeye çalışıyorlar. Bundan Özgür Özel’i vazgeçiremeyince bu sefer CHP’nin içerisinde gedikler açmaya çalışıyorlar. Belediye başkanlarının gözünü korkutuyorlar. Özlem Çerçioğlu olayında biliyoruz; baş itirafçı, suç örgütü lideri olarak tanımlanan Aziz İhsan Aktaş’ın en çok ihale aldığı, ikinci belediye olduğu söyleniyor, hakkında soruşturmalar olduğu söyleniyor ve birdenbire AK Parti’ye geçiyor ve bütün bu defterler kapanıyor. Yani, ‘‘Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanı olarak kalırsanız demokrasinin kılıcı tepenizde sallanacak. Her an bir etkin pişmanın ifadesiyle içeri gidebilirsiniz. Ama tercihinizi değiştirirseniz başınıza bir şey gelmez.’’

Burada tabii belediye başkanlarının transferiyle milletvekillerinin transferi arasında, aslında ikisi de aynı şey ama belediye başkanları transferi, halk oyuna, seçmen oyuna çok daha büyük bir saygısızlık. Şimdi bir milletvekili siyasi nedenlerle, diyelim ki partisinin içerisinde girdiği yolu beğenmeyerek, farzımuhal, CHP’li bir milletvekili komisyona katıldı diye Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa edebilir, etmedi ama diyelim ki siyasi bir duruş sergiler ya da başka bir konuda karşı bir pozisyon alır. Burada belediye başkanı partisinden niye istifa eder? Yani bütün işi zaten kendisi yapıyor. ‘‘İşler iyi gitmiyor’’ diye ayrılıp başka partiye geçebilir mi belediye başkanı? Böyle bir şey olmaz. Bu tamamen bir kişisel kaygı meselesi. Kimileri şunu söylüyor: “İktidar partisine geçince hizmet alıyoruz.” falan. Bunların çok da fazla bir inandırıcılığı yok. Mesela Özlem Çerçioğlu’nun dördüncü dönemi. Üç dönem geçmemiş de niye şimdi dördüncü dönemin birinci yılından sonra geçmiş? Şu ana kadar iktidarda hiçbir zaman CHP olmadı. Dolayısıyla bunu bir yere koymak lazım. AK Parti CHP’yi sokaktan çekmek istiyor ama aynı zamanda kendi kitlesine de “Bakın yıkılmadık, ayaktayız.” diyebilmek istiyor. Gelenlerin kim oldukları bir yerden sonra önemli değil. Hâlâ bu partiye birileri geliyorsa, hele birinci parti olduğu iddia edilen Cumhuriyet Halk Partisi’nden de geliyorsa şunu diyebiliyor Erdoğan: “İşte görüyorsunuz sapasağlam ayaktayız.”

Ama bu, bir diğer yanıyla bakıldığı zaman çok büyük bir zayıflık göstergesi. Siz partinizin 24. kuruluş yıl dönümünü kutluyorsunuz ve en büyük övündüğünüz şey, CHP’nin oylarıyla, %50’nin üzerinde oy almış bir belediye başkanını, ki hakkında birçok iddia var, onu çıkartıyorsunuz, vitrininiz bu. Hâlbuki AK Parti’nin tarihine baktığımız zaman çok transferler oldu. Değişik yerlerden, merkez sağdan, merkez soldan, Kürt hareketinden, birbirinden farklı yerlerden transferler oldu ve hepsine bir anlam yükleyebildi ve bir güç gösterisiydi. Aynı zamanda AKP’nin kendi tabirleriyle muhafazakâr demokrat çizgisinin, toplumun tüm kesimlerine, Aleviler dâhil, Kürtler dâhil, liberaller dâhil, merkez solcular, merkez sağcılar hatta bir iki tane sosyalist soldan da insanlar dâhil böyle bir gösteri yönü vardı. Çünkü AK Parti’nin o dönemde kendisinin bir duruşu vardı ve bu duruşa eklenen insanlar vardı. Şu hâliyle AK Parti’nin bir duruşu yok ve birilerini katarak bir şekilde ayakta kaldığını göstermek istiyor. Milletvekilleri kısmında tabii ki şu da var: Anayasa değişikliği söz konusu olursa her bir oyun milletvekili olarak değeri var ve bu anlamda AK Parti bir ava çıkmış durumda. Ve bu milletvekilliği konusunda da aslında imkânı geniş. Çünkü Altılı Masa sayesinde Meclis’e girmiş olan Gelecek, DEVA, Demokrat Parti mesela, Saadet Partisi de kısmen öyle, bunların bir etkisi kalmadı ve buradaki bazı milletvekilleri artık siyaset yapmak istiyorlarsa kendilerine başka alanlar arıyorlar. Bazıları nitekim CHP’ye de geçti ama AK Parti de bir başka seçenek. Çünkü AK Parti’ye girdiğiniz zaman en azından kısa vadeli de olsa birtakım imtiyazlar elde edebiliyorsunuz. Olayın böyle bir durumu var.

Sonuçta AK Parti kendi değirmenini kendisi döndüremez hâle gelmiş olarak başka yerlerden su taşımaya çalışıyor. Fakat şu ana kadar gördüğümüz kadarıyla gelen isimlerin içinde gerçekten AK Parti’ye bir şey katacak, ona bir dinamizm getirecek isim yok. Zaten Erdoğan belli bir süreden itibaren AK Parti’yi bir ‘‘tek adam’’ partisi hâline getirdiği için zaten böyle bir iddiası kimsenin de olamaz. Gördüğüm kadarıyla transferler, transfer çalışmaları sürecek. Cumhuriyet Halk Partili belediyelere kanca atmalar sürecek, gözlerini korkutmalar sürecek. Bir anlamda buna şantaj diyebiliriz, ki bunun karşılığı olduğunu işte Aydın, Söke, Şehitkamil örneklerinde gördük. Bu kişiler birdenbire kendilerini Erdoğan hayranı olarak bulabildiler. Tabii ki olay başka bir şey. Ve süren operasyonlar — en son Beyoğlu Belediyesi’ne yapıldı, biliyorsunuz — bunun devamının gelebileceğini bize gösteriyor. İddianame bir türlü hazırlanamıyor. Bir türlü hazırlanamadığı için de birçok belediye hâlâ tedirginlik yaşıyor ve buralardan iktidar yürümeye çalışıyor. Aslında şöyle söyleyebiliriz: Bu belediye başkanlarının gidişleri bir tür etkin pişmanlıktan yararlanma olarak görülebilir. Fakat şunu da biliyoruz ki etkin pişmanlar, itirafçılar vesaire, bunların üzerine bir şey inşa edilemez. Kendilerini düşünen, kendi çıkarlarını, başlarına gelebilecek şeyleri engellemeyi temel mesele olarak gören insanlarla siyaseti hiçbir yere kadar götüremezsiniz. Dolayısıyla bu taşınan sularla değirmenin falan döneceği yok. Değirmen dönecekse kendi suyuyla dönecek ve o su her geçen gün AK Parti için azalıyor.

Bugünkü yayını Profesör Mete Tunçay’a ithaf etmek istiyorum. Dün kaybettik, 89 yaşında kaybettik. Son yıllarda sağlığı iyi değildi. Yıllar önce, yakın bir zamanda aslında karşılaştığımızda İstanbul’da fark etmiştim, zaten yakınları da söylüyordu. Çok önemli bir bilim insanıydı. Düşünce tarihi konusunda, Türkiye’de siyasi düşünce tarihi konusunda akla ilk gelecek isimlerden birisiydi. Anarşizme yakın bir solculuğu vardı ve çok önemli çalışmaları var. Tek parti düzeninin inşası, Türkiye’de solun tarihi üzerine çok önemli çalışmaları var. Ama Mete Hoca’nın bir başka özelliği, düşünce tarihi anlamında, siyasi düşünce anlamında dünyanın önde gelen eserlerini de Türkçeye kazandırmış olması. Çok büyük emeği vardır. Bir diğer husus da, onu vurgulamamak olmaz: Tarih ve Toplum dergisini çıkarttı Mete Hoca. Türkiye’de ilk olarak, ciddi tarihin popüler bir şekilde aktarılması konusunda Tarih ve Toplum‘un yeri apayrıdır. Onu da özellikle vurgulamak lazım. Hoca gerçekten çok değerliydi, bize çok şey öğretti, öğretmeye devam ediyor. Nur içinde yatsın diyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.