Yapay zekâ teknolojilerinin endüstriyel süreçleri ve işgücü dinamiklerini dönüşüme soktuğu son 5 yılda, küresel ekonomi yeni bir verimlilik paradigmasıyla karşı karşıyadır. Bu dönüşümün getirdiği fırsatlar ve zorluklar, ülkelerin gelecekteki rekabet gücünü belirleyecektir. Bu açıdan, Türkiye’nin gelişmiş ekonomilerle arasındaki verimlilik farkını kapatabilmesi için yapay zekâ entegrasyonu kısmında nerede durduğu veya duracağı, stratejik bir önem taşımaktadır.
Yapay zekânın iş piyasasına ve iş dinamiklerine entegrasyonu, artık bir bilimkurgu konusu olmaktan çıkıp, üretimde ve hizmet sektöründe şu ana kadar karşılaşılmamış farklı olanaklar sunan somut bir gerçekliğe dönüşmüştür. Otomasyon, gelişmiş veri analizi ve kişiselleştirilmiş müşteri hizmetleri gibi uygulamalar, yapay zekânın sunduğu imkanların yalnızca bir kısmıdır. Bu teknolojik değişimi önceden öngörerek harekete geçen ve yapay zekâya yoğun yatırım yapan ülkeler, işgücü verimliliğinde kayda değer artışlar elde etmeye başlamıştır. 2024 yılına ait McKinsey Küresel Enstitüsü raporu, yapay zekânın küresel ekonomiye yıllık bazda 4 trilyon dolarlık bir değer katabileceğini öngörerek bu büyüme potansiyelinin önemini vurgulamaktadır. ABD, Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler, yapay zekâ araştırma ve geliştirmesine yaptıkları yatırımlarla güçlü inovasyon ekosistemleri kurmuş, bu sayede ekonomik büyüme ve yaşam standartlarında belirgin pozitif sonuçlar sağlamıştır. İmalat sektöründe yapay zekâ destekli bakım sistemleri, arıza sürelerini minimize ederken, hizmet sektöründe akıllı otomasyon çözümleri, çalışanların daha yaratıcı ve stratejik görevlere odaklanmasını mümkün kılmaktadır.
Dinamik genç nüfusu ve büyüyen ekonomisiyle Türkiye, bu dijital devrimin dönüm noktasında bulunmaktadır. Türkiye’nin Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi (2021-2025) gibi politik hamleleri olumlu bir başlangıç sinyali verse de yapay zekânın işgücüne ve geniş sanayi tabanına entegrasyonu, gelişmiş ekonomilerin seviyesine henüz ulaşamamıştır. Birleşmiş Milletler 2024 Dijital Ekonomi Raporu, Türkiye’deki KOBİ’lerin yapay zekâ teknolojilerini benimseme oranının, AB ortalamasının oldukça gerisinde olduğunu göstermektedir. Bu durum, yapay zekâ altyapısına yönelik yetersiz yatırımların, odaklanılmamış bir eğitim eksikliğinin ve teknolojik değişime karşı temkinli bir inovasyon kültürünün varlığını işaret etmektedir. Yüksek katma değerli üretimde küresel rekabetin sürdürülebilmesi için bu eksikliklerin acilen giderilmesi gerekmektedir.
Yapay zekâ yarışı: Türkiye ile gelişmiş ülkeler arasındaki fark
Gelişmiş ülkeler ile Türkiye arasındaki temel fark, işgücünü bu dönüşüme hazırlanma yaklaşımında yatmaktadır. Gelişmiş ülkeler, yapay zekânın iş kayıplarına yol açacağı endişelerini azaltmak amacıyla, vatandaşlarına dijital okuryazarlık ve yapay zekâ yetkinlikleri kazandırmak için geniş kapsamlı beceri kazandırma programları uygulamaktadır. Bu strateji, yapay zekâyı işgücü için bir tehditten ziyade, yetkinlikleri artıran bir araç olarak konumlandırmaktadır. Örneğin, Almanya’da endüstri ve akademi iş birliğiyle hayata geçirilen ulusal programlar, işgücünün üretkenliğini yapay zekâ becerileriyle daha da hızlandırmaktadır. Türkiye’nin başarılı olabilmesi, benzer kamu-özel sektör ortaklıklarını içeren büyük ölçekli eğitim girişimlerine bağlıdır.
Tablo 1: İşgücünün dijital okuryazarlık oranları ve yapay zekâ benimseme düzeyleri
Ülke | Dijital Okuryazarlık Oranı (%) | YZ Benimseme Düzeyi (%) |
Türkiye | 58 | 25 |
Kanada | 76 | 55 |
Fransa | 74 | 60 |
Almanya | 80 | 58 |
İtalya | 70 | 50 |
Japonya | 85 | 65 |
Birleşik Krallık | 83 | 67 |
ABD | 88 | 75 |
Ayrıca, yapay zekânın geliştirilmesi ve kullanımıyla ilgili düzenleyici çerçeveler ve etik ilkeler de hayati bir önem taşımaktadır. Avrupa Birliği’nin “AB Yapay Zekâ Yasası” (AI Act) gibi düzenlemeler, algoritmik şeffaflığı ve veri gizliliğini güvence altına alarak sonuç odaklı ve sorumlu bir yapay zekâ büyümesini teşvik etmektedir. Türkiye’nin bu tür bir yasal ve etik altyapıyı oluşturması hem uluslararası yatırımcıların güvenini kazanmak hem de yapay zekânın toplumsal ve ekonomik faydalarını maksimize etmek için kritik bir eşiktir.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Türkiye’nin yapay zekâ devriminden faydalanma potansiyeli oldukça yüksektir. Stratejik yatırımlarla yapay zekâ altyapısını güçlendirerek, nitelikli işgücünü teşvik ederek ve elverişli bir düzenleyici ortam yaratarak, Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle arasındaki verimlilik farkını kapatması mümkündür. Bu süreç, sadece teknolojiye yatırım yapmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda iş süreçlerini yeniden tasarlamayı, insan potansiyelini akıllı araçlarla güçlendirmeyi ve yapay zekâyı ulusal refah ve küresel olarak aktif rol almak için güçlü bir kaldıraç haline getirmeyi gerektirmektedir. Türkiye’nin bu süreçte sadece bir katılımcı değil, kendi üretkenlik kaderini belirleyen bir aktör olabilmesi için kararlı bir şekilde harekete geçme zamanı gelmiştir.