Gazeteci Murat Aksoy, CHP’nin eylül ayında düzenleyeceği program kurultayında ekonomi, çevre ve hukuk başta 30 başlıkta hazırlanan raporları tartışacağını söyledi. Aksoy, çalışmaların daha sol, sosyal demokrat ve kamucu çizgiyle oturduğunu belirtti.
Gazeteci Murat Aksoy, CHP’nin önümüzdeki dönemde yalnızca mitinglerle değil yeni program çalışmasıyla da öne çıkacağını söyledi. Kurultayda ekonomi, çevre ve hukuk başta olmak üzere 30 başlıkta hazırlanan raporların tartışılacağını belirten Aksoy, çalışmaların daha sol, sosyal demokrat ve kamucu bir çizgiyle oturduğunu söyledi. Aksoy, CHP’nin tüzük kurultayında alınan kararın artık olgunlaştığını vurguladı.
“CHP geçmişte tam anlamıyla sosyal demokrat değildi”
Aksoy, CHP’nin geçmişte tam anlamıyla sosyal demokrat olmadığını ancak bugün bu yönde güçlü bir irade ortaya koyduğunu belirtti.
CHP’nin temel sorunlarından birinin programı topluma doğru sloganlarla ve ikna edici kadrolarla anlatamamak olduğunu vurgulayan Aksoy, siyasetin sadece ne söylendiği değil nasıl söylendiği olduğunu ifade etti.
“Toplumu ikna edecek yeni yüzlere ihtiyaç var”
“CHP’nin toplumu ikna edecek yeni yüzlere ihtiyacı var” diyen Aksoy, programın ne kadar güçlü olursa olsun aktaracak kanallar yoksa etkisinin sınırlı kalacağını belirtti.
Kurultay sürecine dair tartışmalara da değinen Aksoy, kırgınlıkların olabileceğini ancak bunun büyük bir kopuş anlamına gelmediğini söyledi. Bazı isimlerin kişisel tercihlerle ayrılabileceğini ama bunun normal karşılanması gerektiğini vurguladı.
“İktidar CHP’li belediye başkanlarını hedef alıyor”
Aksoy, iktidarın CHP’li belediye başkanları ve milletvekillerini hedef aldığını, doğrudan ya da dolaylı teklifler götürüldüğünü iddia etti. Ancak CHP’den AK Parti’ye geçişin olası olmadığını, en fazla istifaların yaşanabileceğini belirtti.
Cezaevindeki CHP’li belediye başkanlarının süreci yakından takip ettiğini aktaran Aksoy, avukatları aracılığıyla günlük bilgi akışı sağlandığını söyledi. “İçeride okumak ve yazmak için zamanları var” diye konuşan Aksoy, tutuklu belediye başkanlarının durumuna ilişkin detaylar verdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Ruşen Çakır: Murat Aksoy stüdyoda. Murat, hoş geldin.
Murat Aksoy: Hoş bulduk.
Ruşen Çakır: Şimdi öncelikle bir takdirimi ileteyim. Birden fazla iddianame demiştin bana. Yayında mı demiştin, özel olarak mı söylemiştin?
Murat Aksoy: Yok, yayında. 8 Ağustos’taki yayında, yani 3 hafta önce, cuma günüydü.
Ruşen Çakır: Evet. Sen öyle söyledin ve 4 hatta 5 iddianame olabileceği söyleniyor. Bu kesinleşiyor mu?
Murat Aksoy: Büyük olasılıkta kesinleşiyor. Yani dört tanesi kesin ama beşincisi de olabilir. Ben o günkü programda da ifade etmiştim. Bir tanesi bu 7 kişinin yargılandığı kent uzlaşısı ile ilgili. Yani yine Ekrem Bey’in merkezinde olduğu, Resul Emrah Şahan’ın, Mahir Polat’ın, Mehmet Ali Çalışkan’ın, Şişli’den bir belediye başkan yardımcısının olduğu böyle bir dosya var. İkincisi, bu Aziz İhsan Aktaş’ın merkezinde olduğu bir dosya var. Üçüncüsü, Ekrem Bey’in merkezinde olduğu ve belediye bürokratlarının içinde olduğu bir şey var. Dördüncüsü, benim anladığım kadarıyla, bunu bir çıkarsama olarak söylüyorum, bu Aziz İhsan Aktaş dosyasından ayrılarak belki Beşiktaş Belediye Başkanı Sayın Rıza Akpolat için ayrı bir iddianame hazırlanıyor olabilir. Çünkü bunu da şuradan çıkarıyorum: son 1, 1 buçuk ay içinde, önce yakın çalıştığı bir iletişim ekibinden birisi tutuklandı, bu çok fazla medyaya yansımadı, sonrasında da ondan bir hafta sonra hem bir baldızı alınıp adli kontrolle bırakıldı ama sonrasında kendisinin eski ve yeni eşlerinin şoförleri alındı. Buradan da benim çıkardığım, takip eden birisi olarak, ya bir itirafçı olmaya zorluyorlar ya da ayrı bir dosyanın yolu döşeniyor. Bir tanesi de şöyle, daha özel bir durum olmak üzere, bu çok fazla tartışılmıyorsa da bu Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı vardı, Taner Çetin, muhtemelen onunla ilgili ayrı bir dosya ayrılıyor. Çünkü onunla ilgili çıkan o ifadelere baktığımız zaman orada ayrı bir dava şeyi var. Yani bütün bu saydıklarımızdan bağımsız bir soruşturma var.
Ruşen Çakır: En büyük dava hangisi olacak?
Murat Aksoy: Ekrem Bey’in.
Ruşen Çakır: Ekrem Bey’in.
Murat Aksoy: Evet. Ekrem Bey’in.
Ruşen Çakır: O Eylül’e yetişir mi?
Murat Aksoy: O muhtemelen Ekim ortası ya da sonu.
Ruşen Çakır: Kent uzlaşısı için şey deniyor, hatta ben geçen Mehmet Ali Çalışkan’ı da ziyaret ettim, o ‘‘takipsizlik kararı bile verilebilir’’ diyor.
Murat Aksoy: Verilebilir. O herhalde şu Eylül’ün ilk yarısında, muhtemelen 8’i ya da 10’u gibi çıkabilir. Ama şöyle bir şey var, Türk hukukunda şu var: şimdi bu kadar süredir tutuklusunuz, yani 5 ya da 6 ay oldu, şimdi Türk hukukunda da özür dilemek demeyelim de tazminat ödememek için, zaten bu işlerde hep tazminat olacak da, ‘‘ne kadar az ödersek’’ düşüncesiyle o yüzden muhtemelen ben dava açılabileceğini, ilk duruşmada da ben tensiple birlikte yani iddianamenin kabulüyle aslında tahliye olmaları gerektiğini düşünüyorum ama burada Türk hukuku devreye giriyor, yani pratiği devreye giriyor. Ama şunu ifade edebilirim, ben bugün yazımda da yazmıştım, seninle yaptığımız programlarda da ifade etmiştim. Şöyle sevindirici bir durum var. Böyle insanlar tutuklandığı zaman ileriye doğru sayıyorlar 1, 2, 3, 4… Ben kendi kişisel şeyimde 100 ya da 105’ten sonra saymayı bıraktım. Sonra iddianame 138. günde çıktı. Görüyorsun, böyle günleri falan hatırlıyorum hepsini. Ve iddianamenin çıkması ve kabulüyle birlikte bir duruşma tarihi belli oluyor ve siz o tarihten doğru geriye saymaya başlıyorsunuz. Normalde de hep 7 ya da 8 hafta oluyor. İşte 56, 55, 54, 53, 52,……1, 0 ve sıfırıncı gece hiç uyuyamıyorsunuz. Dolayısıyla da şu demek bu: o andan itibaren geçen her saniye, her dakika, her saat, her gün, her hafta, her ay sizi sevdiklerinize biraz daha yaklaştırıyor. Bu en büyük umut. Şu anda o aşamaya geldiğimiz için ben bütün tutuklular adına çok sevinçliyim. Çünkü sonuçta iddianamenin çıkmaması demek, bir belirsizlik. Saymayı da bırakıyorsunuz ve o günler de bir noktadan sonra aynı olduğu için artık bir noktadan sonra, beden sağlığı kadar ruh sağlığı da içeride önemli ve bazen ruh sağlığınızı böyle kendi kendinize sorguladığınız zamanlar oluyor.
Ruşen Çakır: Sen ne kadar yatmıştın?
Murat Aksoy: Ben önce 14 buçuk ay, sonra 1 buçuk ay.
Ruşen Çakır: Ruh sağlığını 1 buçuk ayda mı bozdun?
Murat Aksoy: Yok, 1 buçuk ayda bozmaya çok yakındım ama ilginç bir biçimde… Ben 3 Eylül’de tutuklandım, 30 Ağustos’ta gözaltına alındım. 12 Eylül ya da 12 Ekim’de bu aralarında Nuri Akman’ın da bulunduğu isimler tahliye olduğu andan itibaren bir umut oldu. Ama ben bu davayla ilgili de özel bir şey söyleyeyim, sevindirici. Anayasa Mahkemesi hakkımda Yargıtay’ın onayladığı 1 yıl 13 aylık cezayı bozdu, Anayasa’nın 26. ve 28. maddesinde. 14 Ekim’de duruşma var, yeniden yargılama. Muhtemelen ilk duruşmada da artık beraat etmeye çok yakınım. Yani bu da benim için…
Ruşen Çakır: Tazminat alacaksın.
Murat Aksoy: Tazminata Anayasa Mahkemesi hükmetti zaten, rakamı söylemeyeyim.
Ruşen Çakır: Evet, şimdi CHP’ye gelelim. Sorduk başlıkta: “Hep miting mi yapacak, başka ne yapacak?” Ne yapıyor CHP? Mahkemelere gidiyor.
Murat Aksoy: Evet.
Ruşen Çakır: Mitingler yapıyor, adliyeye gidiyor. Peki şimdi konuştuk, arkadaşımız Özgecan anlattı program çalışmasını. Sonra Feyza Akınerdem de bayağı konuya hakim, o da anlattı. Sen de takip eden bir gazeteci olarak, bu program CHP’nin yıllardır yaptığı gibi bir program mı olacak, yoksa burada başka bir şey çıkacak mı?
Murat Aksoy: Hocam şöyle, programla ilgili şimdi burada iki tane ayrı çalışma var. Bir tanesi partinin programı. Bu geçtiğimiz yıl, bu 7-9 Eylül’deki tüzük kurultayında karar verilmişti ve bazı masalar kurulmuştu. Şimdi orada son aşamaya gelindi. Orada önümüzdeki Eylül ayının 3. haftasında, yaklaşık 30 tane masa var, yani farklı alanda, 30 tane konu başlığı var, bu 30 masayla ilgili alanlarında bu raporlara da katkı sunan uzmanlar, 10’ar kişilik uzmanların olduğu bir çalışma yapılacak ve programa son hâli verilecek. Bununla birlikte bu olağan kurultay yapılacak ya hani, şu anda mahalleden başladı. O kurultayın bir gün öncesinde de bir program kurultayı yapılacak. Yani önümüzdeki CHP’nin kurultayı normal iki günlük kurultay, bir gün öncesinde de cuma gününde program kurultayı olacak ve o program kurultayı hazırlanan kurultay son hâline getirilecek. Fakat burada benim anladığım kadarıyla, geçtiğimiz günlerde bir genel başkan yardımcısıyla bu konuyu böyle uzun uzun konuştuk, orada çok ciddi bir programın yenilenmesi söz konusu. Böyle biraz daha sol, daha sosyal demokrat ama biraz daha kamucu yönü ağır basan, özellikle ekonomide, çevrede, böyle daha insanların doğrudan ilgilendiği konularda daha kamucu ama sol ve sosyal demokrat değerlerin daha önde olduğu bir program taslağı şu anda hazırlanmış durumda. Bu dediğimiz gibi Eylül ayının 3. haftasında uzmanlarla bir günlük bir çalıştay yapılacak. Orada verilecek eleştirilere, katkılara göre kurultaydan bir gün önce de program kurultayı toplanacak ve orada program değişikliği onaylanacak.
Ruşen Çakır: Şimdi Özgecan’a da onu sordum. Biliyorsun, Altılı Masa diye bir şey vardı. Orada acayip programlar hazırlandı.
Murat Aksoy: Evet.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Ruşen Çakır: Her konuda böyle bütün partilerin şeyleri, bunları bir de sundular, ettiler ama sonra… Yani şöyle, programların kendisi belki çok iyiydi ama çok da fazla umursamadık. Çünkü önemli olan programdan ziyade sloganlar.
Murat Aksoy: İletişim.
Ruşen Çakır: Yani Kılıçdaroğlu’nun o programlardan hareketle mesela aday olarak bir şeyleri anlatabilmesi. Şimdi o konuda bir dinamizm arayışı görüyor musun?
Murat Aksoy: O konuda bir arayış var. Açıkçası burada biz bu programlarda da, ben yazılarımda da hep onu söylüyorum. Yani biraz önce bu programa başlamadan önce Eylül ayındaki programı şey yaptınız. Şimdi bu aslında ciddi bir mesai. Yani her gün bir mahkeme, belki her mahkemeye aynı insanlar gitmiyor ama bu sonuçta partinin enerjisini emen bir şey. Bir de kaldı ki bir ilçede, bir ilde olmak üzere her gün iki toplantı oluyor, miting oluyor. Mesela bu çarşamba Beyoğlu’nda olacak vesaire. Şimdi bu aslında ciddi bir enerji. Fakat burada eksik olan şey, biraz önce bir anlamda Feyza’nın da bir parça değindiği, yani senin de ifade ettiğin gibi, en azından programın tamamını olmasa bile programla ilgili yapısal şeyleri topluma doğru stratejilerle, doğru kavramlarla anlatmak, bir, o sloganların kendisi, ikincisi de kadro meselesi. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi’nin en temel meselesi bu, ikinci mesele. Yani o şeyleri de toplumu ikna edebilecek insanların anlatabilmesi. Şu anda baktığımız zaman, ben samimi olarak şunu söyleyeyim ki şu andaki Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetiminde böyle televizyonlara çıkan, böyle her gün falan, yani öyle arkadaşlarımız var ki, tabii bunların partiye büyük emekleri falan var ama siyaset biraz da ne söylediğinden ziyade nasıl söylediğiniz, tavrınız, bazen o ses tonunuzun yüksekliği, alçaklığı bile etkili. Şimdi burada baktığımız zaman, çok tartışıyoruz ya burada, ‘‘CHP doğrudan Erdoğan’ın kişiliğini hedef mi almalı? Çünkü öyle alınca AKP tabanında bir konsolidasyon oluyor’’ vesaire. Şimdi öyle isimler de bulmalıyız ki ne anlatırsak anlatalım toplumu ikna edebilecek bir dile, bir üsluba sahip olması da bence çok çok önemli. Ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin de temel meselesi biraz burada. İkincisi, bu biraz önce söylediğin, bu ortak program açıklanmıştı ya 30 Ocak 2023’te, Ankara’daydık hepimiz. Bence o program çok değerli bir program. Biraz önce konuştuk, Cumhuriyet Halk Partisi o programı bile biraz revize etse, yani kendi diline uygun hale getirse bile aslında orada çok ciddi çözüm önerileri var, yapısal değişiklikler öneren şeyler var, özellikle ekonomi alanında, hukuk alanında. Bence onu bile referans alarak CHP ya da başka partiler, onun üzerinden bile gidilebilir. Ama dediğim gibi, yani Cumhuriyet Halk Partisi tamam, haklı olarak siyasi gündeme sürekli cevap veriyor. Ama bence — bunu zamanında Tunç Soyer ya da başka bir İzmir il başkanı söylemişti — CHP’nin eksiği mutfak çalışması. Hatta hatırlarsan Milliyet Gazetesi bile yıllar önce bunu manşet yapmıştı. İzmir ya il başkanı ya belediye başkanı söylemişti bunu, yargılanan. Demiş ki: ‘‘CHP’nin en temel meselesi mutfaktaki çalışmaların eksikliği.’’ Yani CHP gibi sol fikir, düşünce vesairenin olduğunu varsaydığımız partide bunların olmaması biraz şaşırtıcı. Ama bir taraftan da şu var, ki kabul edelim, Cumhuriyet Halk Partisi istisnai dönemler dışında sol ve sosyal demokrat bir parti olamamış. Bir de böyle bir gerçek var.
Ruşen Çakır: Peki şimdi olmak istiyor mu?
Murat Aksoy: Şu anda olmak istiyor. Şu anda olmak istiyor. Geçen gün gene bir şey yazdım. Galiba Kemal Bey’le bizim böyle yakın konuştuğumuz dönemlerde şöyle ifade etmişti, ben de yazmıştım. Kemal Bey özellikle 2012’nin sonundan itibaren şunu fark etti: ‘‘Eğer değişmezse parti, toplumun farklı kesimlerine ulaşma imkanı yok ve hep böyle o klasik 20-22 bandında takılabiliriz’’ demişti ve ondan sonra parti değişimi oldu. Ve yine kendisinin kullandığı şöyle bir metafor vardı: ‘‘CHP biraz böyle Transatlantik’e benziyor, yani dümenini bugün çevirseniz bile onun tamamen dönmesi bir yıl, bir buçuk yıl alabilen bir parti.’’ Böyle de bir gerçek var. Şu anda Özgür Özel, Kemal Bey’in başlatmış olduğu değişimi bence sürdürüyor, ona ad vermeden sürdürüyor. Ve onun deyimi de şu: ‘‘Bütün demokratlar birleşin.’’ Liberal demokratlar, sosyal demokratlar, milliyetçi… Yani esas olarak Kemal Bey’in 5 Kasım 2021’deki bu helalleşme açılımının aslında ideolojik olarak bir devamı; ama işte burada dönüyoruz biraz önceki konuya, Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki ne yazık ki hem içinde hem çeperinde olan akademisyenler, aydınlar bu ideolojik değişimi ete kemiğe büründürecek bir lafzi şey kurabilmiş değiller. Bir metin yok ortada, bir anlatan bir teorik yazı yok ortada, bir teorik tartışma ortada yok. Oysa bunun zeminleri var. Hâlâ dergiler var, hâlâ yayın organları var. Hatırlıyorsunuz, CHP tarihine baktığımız zaman, ben dedim ya bir günlük program kurultayı olacak; bir haftalık program kurultayları yapılmış yani geçmiş dönemde.
Ruşen Çakır: Ama burada tekrar dönüp dolaşıp şuna geliyoruz; sahada bu iş olacak, tanıtım önemli, figürler önemli. Mesela şimdi Özgür Özel beklenmedik bir çıkış yaptı, öne çıkan bir profil oldu. Ekrem İmamoğlu’nun belli bir popülaritesi var vesaire. Ama daha kapsayıcı olması… Mesela son seçim döneminde yaşanan çok acı bir yenilgi var, CHP için acı bir yenilgi. Orada olayın çok ciddi bir medya ya da halkla ilişkiler boyutu da var. Bir sahte kasete yenildiğini söylüyorlar. Şimdi ne derece ondan dolayı yenildi bilmiyorum ama montaj kaset çıktığı zaman cevap veremeyen bir CHP vardı. Şimdi bunları aşabiliyor mu?
Murat Aksoy: Valla bunları aşabilmesi, aşmak isteyip istememesine bağlı. Biraz önce çok önemli bir kavram kullandın: medya. Şimdi baktığımız zaman bugün konvansiyonel medya dediğimiz, gazetesi yok neredeyse. Televizyon, 2 ya da 3 tane söylüyor. Bunların da ne kadar CHP’yi temsil ettiği tartışılabilir. Ama onun dışında internet ortamındaki medyalar konusunda da gerçekten bu medyalar CHP’ye ne kadar yakın, ne kadar ideolojik bağları var ya da bu özgür medyayı ne kadar destekliyor? Bunun doğrudan olması gerekmiyor ama gerçekten bu alanda da Cumhuriyet Halk Partisi’nin bazı ön açıcı adımlar atması lazım. Çünkü bu mesele şu: istediğiniz kadar program açıklayın, çok iyi olsun, insanlar bulun; ama bunu aktaracak, kamuoyuna aktaracak medya organlarınız, medya araçlarınız olmadığı zaman bir şey yok. Yani orada Kemal Bey seçim sonrasında demişti ya, ‘‘Biz Anadolu’da TRT1‘e yenildik’’ meselesi. Şimdi aslında biraz altını deştiğimiz zaman bu böyle kelime olarak çok anlamsız gibi geliyor ama baktığımız zaman, Anadolu’ya, özellikle taşraya gittiğimiz zaman bu ister karasal yayın olsun ister uydu yayını olsun bir sıfırla ayarladığınız zaman, sizin tırnak içinde muhalif olarak tanımladığınız kanallar 200’lerden sonra geliyor. Yani TRT1 ile başlıyor, TRT2 ile devam ediyor. Bunları ortalama 50 yaşında bir insanın sıralamasını yapması da çok mümkün değil. Dolayısıyla insanlar biraz da buna devletin sahip olduğu güç üzerinden maruz bırakılıyorlar. Dolayısıyla da belki Anadolu’nun birçok yerinde TRT tercih edilen bir kanal değil ama o insanlar değiştiremedikleri için maruz kaldıkları bir kanal oluyor, kanallar oluyor. Ve burada da ister istemez otomatik olarak belki gerçekliğini sorgulama mümkün olmuyor. O yüzden Özgür Özel ısrarla diyor ya, ‘‘Öbür kanalların attığı iftiralar kadar bizim cevaplarımız da aynı kanalda gösterilsin ki ikna edebilelim’’ diyor. Dolayısıyla burada da belki CHP’ye şu tavsiyeyi vermek gerekebilir; kendilerine yakın ya da uzaklık meselesi olmadan medyanın bağımsızlığını sağlama konusunda biraz ellerini taşın altına koymaları gerekiyor bu konuda.
Ruşen Çakır: Peki, şu anda Eylül ayında program çalışması olacak. Mitingler sürüyor. Kurultay olacak.
Murat Aksoy: Muhtemelen herhalde Aralık başı ya da Kasım sonu olur.
Ruşen Çakır: Aralık başında oluyor vesaire ve çok yoğun bir mahkemeler gündemi var. Operasyonlar yine sürüyor. Azalarak da olsa sürüyor vesaire. Bütün bu süreçte CHP tam anlamıyla mobilize olmuş durumda mı?
Murat Aksoy: Bence parti ve örgüt açısından baktığımız zaman bir mobilizasyon var. Yani ben hafta sonu mesela gidip oy kullandım bu mahalledeki şey için ve bu her mahallede, İstanbul’un farklı yerlerinde, muhtemelen Anadolu’da da öyledir, ciddi bir mobilizasyon var. Bir kere zaten 19 Mart’ın CHP’ye en büyük, tırnak içinde, yararı bu parti tabanındaki mobilizasyonu ve sahiplenmeyi, farklı nedenlerle olsa da sahiplenmeyi sağladı. Bu bence çok çok önemli. Kaldı ki bir de kurultay meselesi bu iş için en önemli bir fırsat. Çünkü ben şeyden de biliyorum, yani 2023 seçimlerinden sonra da bir kurultay süreci başlamıştı. Ben o süreci de mahallelerden takip etmiştim. Yani o mahallelerdeki çalışma, 3 ay önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde o performans sergilenseydi sonuç başka olabilirdi. Çünkü yani partililerin parti içi iktidara verdiği önem büyük iktidara verdikleri önemden daha fazla. Belki çok ironik bir şey ama bunu bir gözlem olarak da paylaşmış oldum.
Ruşen Çakır: Peki şunu da sorayım, iktidar yanlısı medyada son günlerde bir şey başladı: “CHP karıştı. CHP’de istifalar olacak. Belediye başkanları, milletvekilleri ayrılacak” falan. Bunlar tamamen asılsız ve dezenformasyon mu?
Murat Aksoy: Tamamen asılsız demek mümkün değil. Çünkü bu kurultay yaklaştıkça takdir edersin ki bir önceki dönemde seçilmiş olan Kemal Bey’e yakın diyelim ya da mevcut yönetime uzak isimler diyelim, iki taraftan da bu tanımı yapabiliriz, o insanların biraz daha yönetimden dışlanması vesaire – ki şu andaki mevcut yönetim de olabildiği ölçüde kapsayıcı olmaya çalışıyor, ben ona yakından da şahitim – dolayısıyla da böyle bir kırgınlık, küskünlük ya da tırnak içinde dışlanma hissi olan isimlerin belki partiden istifa etmeleri söz konusu olabilir. Çünkü sonuçta bir de şu var, önümüzdeki dönem seçim dönemi de geliyor bir noktadan sonra. Bazı insanlar tekrar seçilmek dahil olmak üzere bazı kişisel şeylerini daha öne geçirmiş olabilirler. Dolayısıyla tamamen bu haksız demek mümkün değil ama o kadar abarttıkları gibi karıştı ya da kavga ederek ayrılma değil, biraz daha kişisel tercihlere bağlı olarak bir şey olabilir. Bunun sayısı belki bir elin parmağını geçmeyebilir en yukarıda baktığımız zaman ama tamamen asılsız demek de doğru olmaz.
Ruşen Çakır: Yani Erdoğan’ın özellikle belediye başkanlarına ya da iktidarın belediye başkanlarına yönelik çalışmalar yaptıkları herhalde kesin.
Murat Aksoy: Evet, aynen.
Ruşen Çakır: Dedikodular çıkıyor. Şundan biliyoruz, yalanladıklarından biliyoruz. Mesela Sinop, Muğla, Bursa…
Murat Aksoy: Kütahya. İşte bugün de mesela Göle Belediye Başkanı istifa etmiş ama diyor, ‘‘Ben AKP’ye değil, çoğunluk neredeyse — çoğunlukla Cumhuriyet Halk Partisi’nde — onlara göre hareket edeceğim’’ diyor. Böyle şeyler de var yani. Ama şu da var tabii ki iktidar da sadece belediye başkanları değil, benim aldığım duyumlara göre milletvekilleri için de benzer bir temas kuruluyor vesaire. Hatta geçtiğimiz günlerde bir belediye başkanı ya da milletvekili açıklama yaptı ki, ‘‘Bana da üç defa teklif geldi, dolaylı ya da doğrudan olmak üzere, ben reddettim.’’ dedi. Dolayısıyla iktidar da bir taraftan CHP’yi sadece hukuki olarak değil, siyasi olarak da zayıflatma konusunda geri adım atmış değil.
Ruşen Çakır: Bunu ilk defa duyuyorum, herhangi bir CHP milletvekilinin AK Parti’ye geçme ihtimali var mı?
Murat Aksoy: CHP’den istifa edebilir ama AKP’ye geçeceğini ben düşünmüyorum. Dediğim gibi, biraz önce sordun ya hani, iktidar medyası AKP’ye geçecek diyor, bu şöyle bir şey, AKP’ye geçmese bile bazı milletvekilleri ya da belediye başkanlarının da bir partiye geçmeden istifa etme ihtimalleri yok değil. Öyle söyleyelim.
Ruşen Çakır: Peki, şu anda CHP’nin en çok yoğunlaştığı şey ne sence? Yani program mı, mitingler mi yoksa yeni saldırılara yönelik hazırlıklar mı?
Murat Aksoy: Şu anda bir kere yeni saldırı, yeni operasyonlara yönelik zaten bence 19 Mart’tan itibaren bütün belediyeler daha sıkı ve daha dikkatliler. Yani bu ihalelerden tutun, hatta bazı belediyelerde var olan süren çalışmalar dışında yeni ihaleler vesaire falan yapılmıyor. Bir kere bu açıdan öyle bir hazırlık var. İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi şu anda iki koldan çalışma yapıyor. Bir tanesi bu mitinglerle ilgili bir program zaten bir genel başkan yardımcısının sorumluluğunda, bir tanesi de yine Selin Sayek Böke’nin sorumluluğunda bir program çalışması var. Bir de bu ikisinin dışında da Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin şey yaptığı, yine Selin Sayek Böke’nin, Bülent Tezcan’ın ve Serkan Özcan’ın içinde olduğu biraz daha cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir propaganda çalışması var. O da sanıyorum Eylül diye planlanmıştı ama Ekim’in ikinci haftasında cumhurbaşkanlığı için bir aday manifesto şeyi, onun tarihi de muhtemelen revize edildi, 2 Kasım olabilir, tam tarihi hatırlamasam da.
Ruşen Çakır: Peki son olarak şunu soracağım. Cezaevlerinde çok sayıda CHP’li isim var. Belediye başkanları var, belediye bürokratları var, birtakım kurmaylar var. Bunlar bütün bu süreçlere nasıl dahil oluyorlar? Olabiliyorlar mı, yoksa uzaktan mı izliyorlar?
Murat Aksoy: Şu anda tabii ki… Bunu söylerken biraz daha dikkatli olmaya çalışıyorum. Şimdi cezaevleri bu özellikle 7-8 sene önceye kıyasladığımız zaman, bunu tabii ki avukatlarla olan görüşmelerden anlıyorum, biraz daha ortam rahat. Ortam rahat derken denetim açısından rahat. İkincisi, düzenli olarak gün içinde her belediye başkanına birden fazla avukat gidiyor, sanıyorum bir ya da iki ve onlar bütün bu onların okumasında yarar oldukları, bilmesinde yarar oldukları bütün medyadaki gelişmeleri aktarıyorlar. Zaten bütün belediyelerin bir medya ve basın şeyi var, çeşitli bültenlere aboneler, onlar onlarla ilgili haberleri veriyorlar vesaire falan. Dolayısıyla da çok sıkı bir biçimde dışarıyı izliyorlar. Bir kere zaten televizyon var, bildiğim kadarıyla mesela Yavuz Saltık’ta var, bizim Muhtarlıklar Daire Başkanı. Onun bulunduğu koğuşta Halk TV yok mesela. Bir de böyle küçük sıkıntılar falan var ama o insanlar da sonuçta hem avukatlarından gelen günlük raporlarla hem izledikleri televizyonlarla zaten gündelik şeye vakıflar. İkincisi, tabii dışarıda da bu sosyal medya hesaplarının yönetilmesi konusunda da onların izniyle bazı mesaj paylaşımları yapılıyor. En önemlisi tabii ki şöyle, cezaevinin şöyle bir avantajı var: okumak ve yazmak için çok vaktiniz oluyor ve o zaman da gerçekten her belediye başkanı ya da bürokrat kendi bulunduğu uzmanlık alanında, sorun alanında belki geçmişte yapmayı imkan bulamadığı, gelecekte yapmayı düşündüğü şeylerle ilgili epey bir yazıp çizdiğini bana gelen bilgilerden ben biliyorum.
Ruşen Çakır: Fatih Altaylı ziyaretçi fazlalığından şikayet ediyor. Özellikle avukat, çok sayıda avukatın… Bir tanesi gece saat 11.30’da mı gelmiş?
Murat Aksoy: Evet evet.
Ruşen Çakır: Tanımadığı bir avukat…
Murat Aksoy: Bir tane de komedyen, Ali Congun muydu, öyle birisiydi. “Seni güldürmeye gelmiş” demiş gardiyan. Görüşmek istememiş anladığım kadarıyla. ‘‘Seni güldürmeye gelmiş’’ demişler, ‘‘Kim o?’’ demiş, işte söylemişler. O da avukat biliyorsunuz, stand up’çı. “Gecenin 1’ine kadar beni soğuk esprilerine maruz bırakarak…” dedi. Yani böyle bir şey var.
Ruşen Çakır: Nasıl toparlayalım? ‘‘CHP miting dışında ne yapıyor?’’ meselesi…
Murat Aksoy: Burada şöyle bir dert var tabii ki, yani hep şunu söylüyoruz: “Şimdi CHP’ye vurmanın zamanı mı? Şimdi bunu yapmanın sırası mı?” Bence aslında her durumda tam sırası. Çünkü bunu aslında bu Kürt meselesi çözüm zamanında o zamanki HDP ile ilgili de söylüyorduk. Yani bu şu demek aslında: tartıştığımız odakla ilgili içeriye ne kadar güçlü eleştiri yapabilirsek o insanların kendilerine bir anlamda çekidüzen vermesi, o eleştiri konusunda kendilerine bir bakmaları için bir fırsat aslında. Yani şu andaki CHP’ye yönelik süren bu operasyonlar bir tür ona dokunulmazlık sağlamamalı. Tam tersine eğer anlamlı bulunan bir eksiklik varsa bu yapılan eleştirilerden, o yetkili insanlar bu eleştirileri alıp “Ya evet eksiğimiz var, fazlamız var, bunu böyle yapalım, bunu şöyle yapalım” diyebilmeli. O yüzden geçenlerde gene bir yazımda ifade etmiştim, bunu açık açık da söyleyeyim; CHP’nin bir temel sorunu da anti-entelektüalizm. Yani CHP geçmişten bu yana entelektüellerden, aydınlardan çok fazla hazzetmiyor. Onları karar süreçlerine çok fazla katmıyor. Program süreçlerine katmıyor. Sadece uzmanlık alıyor, ama o kadar. Bundan vazgeçmek gerekiyor. Çünkü bu saydığımız insanlar da milletvekili falan olmak istediklerinden değil. Çünkü onlar da dert sahibi bu ülkeyle ilgili, çocuklarıyla ilgili, kendileriyle ilgili ve olabildiği ölçüde katkı sunmak istiyorlar. Ama bu kanallar ne yazık ki CHP’de çok dar bir çevreye sıkışmış durumda. Geçmişte de böyleydi. Bu kanal ne kadar açık olursa bence o kadar iyi olur. Bunu da ben bir eleştiri olarak not düşmüş oldum.
Ruşen Çakır: Son dedim ama son olarak şunu da sorayım. Komisyona girdi diye bayağı bir laf ediliyordu. Hâlâ edenler var mı?
Murat Aksoy: Edenler her zaman olacaktır ama bence CHP bu konuda doğru olanı yaptı. Ki dediğim gibi Kemal Bey’den Özgür Özel’e bence çok doğru ve sahiplenilmesi gereken ideolojik bir süreklilik var. Çünkü Kemal Bey de bu 2013’ün başında başlayan şeyde de sürekli şunu ifade etmişti: ‘‘Bu meselenin çözüm yeri Meclis’tir’’ demişti. 4 Haziran’da biliyorsunuz, Sezgin Tanrıkulu ile birlikte Erdoğan ve Ömer Çelik’i ziyaret ettiğinde üçer kişilik bir ayrı komisyon kurulup bu meselenin Meclis’te tartışılması için şey yaptılar. Bence Cumhuriyet Halk Partisi burada bir anlamda kendi önerdiği şeye sahip çıktı. Bence CHP doğru yaptı ama tabii ki eleştirilerin olması da iyi bir şey bence parti içinde.