Doğan Göçmen yazdı: CHP, mevzi ve meşruiyet savaşı

Doğan Göçmen’ê göre, CHP’deki yönetim değişikliği girişimlerinin seçim yerine yargı üzerinden yürütülmesi, siyaset teorisi ve felsefesi açısından dikkat çekici. İşte yazısı.

Politika teorisi ve siyaset felsefesi açısından ilginç gözlem, CHP’ye girişilen kapsamlı yönetim değişikliğinin, yani mevcut yönetimi alaşağı etme arzusunu gerçekleştirme çabasının, açıkça siyasi bir proje olmasına rağmen, örneğin seçim gibi doğrudan politikanın kendi araçlarıyla yapmak yerine bunu hala yargı eliyle yapılmaya çalışılmasıdır. Bunun elbette doğrudan ve kolay bir açıklaması vardır. CHP’de yönetime getirilmek istenenlerin herhangi bir seçim kazanması mümkün değildir. Fakat bu henüz yanlış yamalak da olsa neden hala yargı sisteminin işletilmeye çalışıldığını açıklamamaktadır. Öyleyse neden hala yargı sistemi işletilmeye çalışılıyor? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Hiç önemsenmese de neden hala hukuki meşruiyet arayışı peşindedir hükümet ve iktidar?

Clausewitz’in gösterdiği gibi politikanın kendisini gerçekleştirmesinin sayısız yöntemleri ve araçları vardır. Bunların bazıları doğrudan politikanın kendi araçlarıdır, bazıları ise politikanın başka araçlarla sürdürülmesine hizmet eder. Seçim, yürüyüş, miting, müzakere, grev, boykot gibi araçlar politikanın doğrudan araçlarıdır. İstihbarat, savaş gücü, hukuk ve adalet ve eğitim sistemi gibi araçlar ise bazı bağlamlarda doğrudan aracı olabileceği gibi bazı bağlamlarda da dolaylı aracı olabilir. Sonuç itibarıyla tüm düzen mevcut sistemi muhafaza etmek için kuruluyor ve her şey bunun için araçsallaştırılmaya açıktır. Amaç, aracı kutsar, çünkü sistemin muhafazası için her şey mübahtır. Bu bakımdan yargının bu amaç doğrultusunda araçsallaştırılması, sistemi muhafaza etmek isteyen politikanın iç mantığına dahil olan yöntemlerdendir.

CHP mevzi ve meşruiyet savaşı | Doğan Göçmen yazdı
CHP mevzi ve meşruiyet savaşı | Doğan Göçmen yazdı

CHP’de amaçlanan iktidar değişikliğinin tüm yargı sistemini altüst eden bir yolla bile olsa hala bir mahkeme kararına dayandırılmaya çalışılması bu bakımdan son derece ilginçtir. Politikanın meşruiyeti için neden başka bir yöntem değil de hukuk tercih edilmektedir?

Projenin kapsamı göz önünde bulundurulursa, yani tüm Ortadoğu’nun yeniden düzenlenmesinin koşulu olarak Türkiye’de rejim değişikliğine giderken hala hukuksal meşruiyet koşulundan vazgeçilemediğini görmek, birçok açıdan ilginç ve düşündürücüdür.

Mevcut hükümetin ve böylelikle gerçekleştirmeyi amaçladığı tüm politik projelerin toplumsal desteğinin gittikçe zayıfladığı, amaçlanan rejim değişikliğinin toplumda geniş bir destek görmediği her tarafta gözlemlenmektedir. Bunun büyük toplumsal meşruiyet problemi doğurduğu açıktır.

Şu açıkça belirtilmelidir: Ortadoğu’yu yeniden düzenlemenin önkoşulu olarak “Türkiye Yüzyılı” adı altında gerçekleştirilmek istenen projenin bunca yıl çaba harcanmış olmasına rağmen yeterli toplumsal meşruiyet zemini bulunmamaktadır. Bu durumda çok fazla seçenek kalmamaktadır.

Kapsamlı bir değişiklik için gerekli meşruiyet gereksinimi, yasama organı olan TBMM üzerinden elde edilememektedir. Kürtlerin barış şartının demokratikleşme ve Suriye’de tanınma koşuluna bağlanmış olması, iktidara meşruiyet arayışında yargıdan başka bir seçenek bırakmamaktadır.

Fakat yürürlükteki yargı sistemi de böyle bir değişikliğe zemin sunmamaktadır. Hükümetin iktidarda olan ama yürürlükte olmayan, fakat mevcut yargı organları üzerinden işletilmeye çalışılan başka bir yargı sistemi vardır.

Eski İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu yargı sisteminden “Cumhurbaşkanının yargısı” veya “Cumhurbaşkanının hukuku” diye bahsederdi. Bu, halihazırda yürürlükte olan hukuk sistemi değildir. Fakat yürürlükte olan üzerinden işletilmek istenen “yeni Türkiye”nin henüz görünmez olan fakat sonuçları algılanan hukuk sistemidir.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

CHP mevzi ve meşruiyet savaşı | Doğan Göçmen yazdı
CHP mevzi ve meşruiyet savaşı | Doğan Göçmen yazdı

“Eski Türkiye”nin hukuk sistemi üzerinden işletilerek amaçlanan rejim değişikliğine kazandırılmak istenen hukuki meşruiyet, söz konusu görünmez hukuk sistemi ile sağlanmak istenmektedir.

İktidar, politikasını gerçekleştirmek için her şey mübahtır ilkesinden hareket etse de; mevcut koşullarda politikalarını hayata geçirmek için henüz başka araçlara başvurmayı ya göze alamıyor ya da henüz bunun zamanının gelmediğini düşünüyor.

Bu nedenle tüm hukuk sistemini altüst etse de; nereden olursa olsun herhangi bir mahkeme kararı çıkartarak hukuk çerçevesinde kalmayı tercih ediyor. Fakat gerektiğinde başka yöntemleri de harekete geçirebileceğini bir tehdit unsuru olarak göstermekten de geri durmuyor. Bunu yaparken başta CHP olmak üzere tüm muhalefeti hukuk dışına itip bir kriminal vakaya dönüştürmeye çalışmaktan vazgeçmiyor.

Bu durum siyaset teorisi ve siyaset felsefesi açısından, yani ekonomik altyapıyı değiştirmeden geniş anlamda politik üstyapıyı değiştirmenin nasıl ve hangi araçlarla gerçekleştirildiğine dair son derece ilginç gözlemler içermesi bakımından pratik politikaya dair de öğreticidir.

CHP mevzi ve meşruiyet savaşı | Doğan Göçmen yazdı
CHP mevzi ve meşruiyet savaşı | Doğan Göçmen yazdı

CHP’nin İstanbul’da teslim alınamamış olması, Ortadoğu’nun gerici yeniden düzenlemesinin koşulu olan Türkiye’de rejim değişikliği; hükümetin bir “mevzi savaşı”nı daha kaybetmesinden ve geri adım atmaya zorlanmış olmasından dolayı gerçekleştirilememiştir. Fakat beklemededir, her an yeni bir topyekün saldırı ile karşı karşıya kalınabilir.

CHP İstanbul’a yapılan topyekün saldırının çok daha güçlü örneklerini yaşayacağımız kesindir. Ortadoğu’nun yeniden düzenlenmesi için teslim alınamayan son kale Türkiye’dir ve her şeyden daha önemli konu laikliktir. Laiklik, mevcut durumda barışın da, demokratikleşmenin de, insan ve işçi haklarına saygının da gerçekleşmesinin tek garantisidir. CHP İstanbul’a karşı topyekün saldırı karşısında oluşan geniş dayanışma ağı, yok edilen hak ve özgürlükleri yeniden tesis etmek için tüm ülkeye, tüm bölgeye yayılmalıdır. Ortadoğu’nun tüm laikleri birleşiniz!