Hasan Cemal, T24’teki köşesinde CHP mitingini gözleri yaşararak ve uzun yıllardır ilk kez bir eylemi içinde hissederek takip ettiğini yazdı ya, birçoklarını anlamsız bir telaş, bazılarını ise yersiz bir sevinç dalgası sardı.
Hemen kaleme davranan Ertuğrul Özkök, Hasan Cemal haricinde Murat Belge ile Nuray Mert’in de adını vererek, liberallerin CHP övgüsüne yer verdi.
En matrak olanıysa, analizlerini büyük bir ciddiyetle takip ettiğim bir siyaset yorumcusuna her sabah sorular soran bir genç gazetecinin, Hasan Cemal’in daha önce Erdoğan övgülerini hatırlatarak liberalleri “gücün yanında saf tutmakla” itham etmesiydi.
Bereket, yorumcu cevaplarken sorudaki ithamı düzeltti de genç gazetecinin ileride daha büyük bir mahcubiyet duymasının önüne geçti.
AKP’nin liberallere neden destek verdiğini, destek verirken bile sürdürdükleri eleştirilerini, yolların neden ayrıldığını yine bu köşedeki bir küçük yazı dizisinde anlatmıştım; anlaşılan, şimdi de liberallerin CHP ile arasındaki mesafenin neden azaldığını konuşmak gerekiyor.
Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda görüyorum: liberaller nasıl ki dün AKP’li değillerdiyse, bugün de CHP’li değiller.
Dolayısıyla, bugün CHP’nin omzundan tutmak ne geçmişteki yazıları aklamak amacını taşıyor ne de CHP’ye yaranma çabası.
Zira bütün mesele, günün doğrularını söylemek ve yapılmasına katkı vermektir.
O günün doğrusu oydu, bugünün doğru bu.
Liberaller ne doğru bildiklerini söylemekten çekinir ne de fikirlerini miting meydanlarından haykıran bir siyasetçiye açıktan destek vermekten.
Bizim partici siyasi kültürümüzde pek görülmeyen bir hal bu; o yüzden de kafaları karışıyor, particilikten ve ideolojik saplantılardan başka bir şey bilmedikleri için bir insanın 2005’te AKP’ye, 2015’te HDP’ye, 2025’te CHP’ye destek verirken aslında kendi içinde ne kadar tutarlı olduğunu idrak edemiyorlar.
Bugünkü AKP ile yirmi sene önceki AKP aynı parti midir?
Peki ya, bugünkü CHP ile yirmi sene önceki, hadi geçtim on sene önceki, onu da bırakın iki sene önceki CHP aynı parti midir?
Yooo.
Eğer saplantılı bir insan değilseniz, bu partilerin geçen süre içinde neredeyse birbirlerinin eski gömleklerini becayiş ettiklerini görürsünüz.
2000’lerin başında AKP, “AB’ye tam üyelik” diyordu; CHP ise sürekli Genelkurmay’ın ışıkları açık mı, kapalı mı ona bakıyordu.
Kızların başını bağlayıp bağlamamasını Türkiye’nin en önemli sorunu olarak ilan etmişlerdi; oysa aynı CHP, bizzat Genel Başkanının ağzından başörtüsüne anayasal güvence getireceğini ve “sorunu” ilelebet bitireceğini söyleyebildi.
Bin tane örnek sayabiliriz böyle.
Türkiye’nin nihai hedef olan “tam teşekküllü demokrasiye” ulaşabilmesi için AB normları gibi dış kırılmalara ihtiyaç duyduğu açık.
Çokpartili sisteme içeride büyük bir talep olduğu için mi geçildi?
Yooo, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki düzen öyle kurulduğu için Türkiye de yeni şartlara uyum gösterdi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Bir dış kırılma sonucunda Türkiye’nin siyasi hayatına demokrasi girdi.
Liberaller, AB standartlarında bir üretim ve hukukun tesis edildiği bir ülke arzu ediyorlar.
Karşılarında yer alan “entelektüel sefalet” ise, bugünden geriye bakarak, “ama siz de zamanında AKP’ye destek vermiştiniz,” demekten bir adım ileri gidemiyor.
Neymiş, liberaller eskiden “yetmez ama evet” demişler de işte bugünkü baskı ortamının taşlarını…
Bu basit ezberleri yinelemekten onbeş senedir sıkılmayanlar, hangi maddeye hangi gerekçeyle karşı olduklarını da mantıklı bir argüman silsilesiyle izah edebilseler keşke.
Hasan Cemal’i CHP mitinginde gördüğünüzde şaşırmanızın âlemi yok; nerde görecektiniz Hasan Cemal’i, Bayburt’ta toplu açılış töreninde mi?
Murat Belge, CHP’ye destek yazısı yazdığında; Altanlardan Şahin Alpay’a, Baskın Oran’a herkes seçimlerde anamuhalefetin adaylarına oy vereceğini açıkladığında şaşıranlar, tam olarak neye şaşırıyorsunuz?
Utanmadan “liberaller gücün yanında durmayı sever” diyenlere de sormak lazım: en ballı maaşları reddedip doğru bildiğini söyleme pahasına bir ömrü muhalefette geçiren insanlar mı güce bağımlıymış?
Bakın, gerektiğinde Özgür Özel’i eleştirmekten, yanlışlarını ifade etmekten geri durmayız ama toplumsal muhalefetin sözcülüğünü üstlenen CHP’ye de, CHP Genel Başkanı’na da sahip çıkarız.
Ne korkarız ne gocunuruz.
Dün AKP’li değildik, bugün de CHP’li değiliz.
Kemalist hiç değiliz.
Dün AKP’ye yaptığı doğru işler için destek verirken kınayanların kınamasından nasıl korkmadıysak, bugün fikirsel düzlemde yan yana bulunduğumuz CHP’ye omuz vermekten çekinmeyiz.
Yarın şartlar değişir ve CHP kodlarına geri dönerse, biz gene bir avuç liberal bildiğimiz doğruları savunmaya devam ederiz.
AB, Batı standartlarında demokrasi ve ifade özgürlüğü, evrensel hukukun üstünlüğü, rekabetçi bir piyasa ekonomisi, sosyal devlet, Gini katsayısının düşürülmesi, şeffaflık…
Yanımıza başka biri geldiğinde, kendimizi onunla aynı sözleri söylerken bulacağımız kesindir.
Hiç sormayız ona: sen nerelisin, kimlerdesin, milliyetçi misin, dinin nedir, mezhebin nedir…
Hoş geldin, der, AB yolundaki yürüyüşümüzde birlikte olmaya davet ederiz.