Rahmetli halamın biz çocuklar için dilinden hiç düşmeyen bir hikâyesi vardı: Tavşan Tonton ve şapkası… Çocukluğumun yorgun ama meraklı çocuğu, hafta sonlarını halasının o eski evinde, onun anlattığı masallarla geçirir dururdu. Cuma akşamlarını cumartesiye bağlayan o uyku eşliğinde gezinen saatler, Tonton’un şapkasının odanın içinde oradan oraya uçuştuğu, benim uykunun, halamın benim, Tonton’un ise ikimizin peşinde olduğu bir kovalamacaya dönüşürdü. O şapka, tıpkı sahibi gibi, masalın canlı bir parçası, Tonton’la bütünleşmiş, onun kişiliğinin bir uzantısıydı. Ta ki huysuz bir rüzgâra kapılıp çiftliğin çitlerine takılana, sonra da uçup bozkırın sonsuzluğunda kaybolana kadar. O zaman Tonton çaresiz ve şapkasız kalır, ben ise onun keyfinin, bir gün yerine geleceği hayaliyle uykunun kollarına bırakırdım kendimi.
Yıllar sonra, yeni yetme bir ruhla edebiyatın labirentlerinde dolaşırken karşıma çıkan Görünmez Adam’ın şapkası ise çok daha farklıydı. Tonton’un şapkası bir kaybın, masumiyetin sembolüyken; bu şapka, altında bir yüz, bir kimlik barındırmayan, bilinmezliklerle dolu, kurgunun merkezindeki bir nesneydi. İlkinde şapka, sevimli bir tavşanın kayıp parçasıydı; ikincisinde, görünmez bir erkeğin tehlikeli kimliğinin bir paravanı. İkisi de “erkek”ti, evet: Biri babacan ve kırılgan, diğeri yalnız ve intikamcı. Ama her iki şapka da, bir şekilde, saklanmanın, bir parçanın eksilmiş ya da gizlenmiş olmasının metaforuydu.
Bu çocukluk ve gençlik imgeleri, bugün Melania Trump’ın şapkalarıyla zihnimde yeniden canlandı. Özellikle o mor şapka: İngiltere ziyaretinde, yüzünü ve en çok da bakışlarını örten, onu adeta bir silüete dönüştüren o şapka… Moda eleştirmenleri bunu bir “avant-garde” çıkış veya bir tarz tamamlayıcısı olarak yorumladılar. Benim aklıma ise çok daha temel ve kadim bir soru takıldı: Bir kadın, bakışlarını neden saklar?
Bir şapka, elbette bir aksesuardan fazlası olabilir. Tonton için oyunun bir parçası, Görünmez Adam için bir kimliksizleştirme aracıydı. Peki ya bir First Lady için? Buradaki saklanma, bir güç gösterisi mi, yoksa tam tersine derin bir yabancılaşmanın, kamusal bir rolün dayattığı ağırlıktan bir kaçışın sembolü mü?
Kaçan bakışlar
İddialaşmaya gerek yok; bakışlarımız en dürüst iletişim kanallarımızdır. Korkuyu, sevinci, şaşkınlığı, nefreti en çok gözlerimiz ele verir. O halde, bir kadın -hele de tüm dünyanın kendisini izlediği bir sahnedeyken- bakışlarını bir şapkanın gölgesine emanet ederek aslında neyi kontrol etmeye, neyi dışarıda bırakmaya çalışır? Kendini mi, yoksa kendisine bakanları mı?
Tonton’un şapkası rüzgâra kapılıp gittiğinde masum bir kayıp yaşanmıştı. Görünmez Adam’ın şapkası ise kasıtlı bir gizemin perdesiydi. Modern, kamusal figürün şapkası ise, belki de ikisinin karmaşık bir bileşimi: Hem bir kaybın hem de bir gizlenme arzusunun simgesi… Neden gizlenmek? O kadar çok husus var ki nereden başlasak…
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Her neyse tarih, bu sembolleri elbette ileride çözecektir. O çözemese de, buna cesaret edecek sayısız fikir annesi (ana fikirden yola çıkarak böyle söylüyorum) olacaktır.
Dilerim, o gün geldiğinde, artık kimsenin bakışlarını saklamak zorunda kalmadığı, gölgelerin yüzümüze değil, sadece sırtımıza düştüğü bir dünyada yaşarız. Çünkü gölgeler yüzümüze vurduğu an, bir parçamızı kaybetmiş, bir parçamızı saklamak zorunda kalmışız demektir. Ve kaybedilen ya da saklanan, en çok da o saf, karşılıklı ve görünür olma cesaretimizdir.