Yusuf el Şerif ile söyleşi: Trump’ın Gazze planı başarılı olabilir mi?

Ruşen Çakır ve Yusuf el Şerif

Trump’ın Gazze planı başarılı olabilir mi? Ruşen Çakır’ın konuğu Yusuf el Şerif, ABD Başkanı Donald Trump’ın ortaya koyduğu Gazze planını ve bunun İsrail-Filistin dengelerine olası etkilerini değerlendirdi. Şerif, planın teoride “çok güzel” göründüğünü ancak pratikte uygulanmasının son derece zor olduğunu vurguladı. 

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray’da Gazze için hazırlanan 20 maddelik barış planını açıkladı.   

Trump ve Netanyahu’nun duyurduğu plan, yaklaşık iki yıldır süren savaşın sonlandırılmasını ve Gazze’de yeni bir yönetim düzeninin kurulmasını hedefliyor. 

Hamas’ın tamamen devre dışı bırakılmasını öngören plan hem rehine takası hem de insani yardımların kesintisiz sağlanması gibi acil başlıkları içeriyor. Aynı zamanda Gazze’nin ekonomik kalkınması için büyük çaplı yatırımlar öngörülüyor ve uzun vadede Filistin devletine kapı aralayabilecek ihtimallere işaret ediliyor

“Plan teoride güzel, pratikte çok zor”

Ruşen Çakır’ın konuğu Yusuf el Şerif, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ortaya koyduğu Gazze planını ve bunun İsrail-Filistin dengelerine olası etkilerini ele aldı.

El Şerif, planın teoride “çok güzel” göründüğünü ancak pratikte uygulanmasının son derece zor olduğunu belirterek, “Plan uygulanabilir. Aslında en iyisi, en makul olanı bu. İlk defa ortaya çıkıyor ama gerçekçi bir plan. Yani şöyle, teorik olarak çok güzel, pratik olarak çok zor” dedi.

“Plan Hamas için intihar”

Planın en kritik noktasının Hamas’ı tamamen silahsızlandırmak olduğunu söyleyen Şerif, bunun örgüt için bir “intihar” olduğunu vurguladı:

“Planı kabul ettiğiniz gün Hamas bütün elindeki rehineleri, canlı ya da ölü, birinci günde verecek. O zaman Hamas tüm elindeki kartları vermiş olacak. Ondan sonra İsrail aşamalı olarak çekilecek. Hamas’ın liderleri çıkacak, uluslararası bir güç Gazze’ye girecek, Hamas’ın silahları toplanacak. Bu Hamas’ın bitişi zaten, intihar. Bugün Hamasçılarla konuştum, ‘Bu intihar planı, biz nasıl evet diyelim buna?’ dediler.”

“Filistin halkı bedel ödemeye devam ediyor”

Şerif, Filistin halkının bedel ödemeye devam ettiğini çünkü siyasi önderliğin birlik göstermediğini söyleyerek, “Filistin halkı mazlum bir halk, hakkı var ama yönetim gösteremedi. Birlik olamadılar. Mahmud Abbas olsun, Hamas olsun herkes ayağının altına baktı. Böyle bir liderlikten zafer çıkmaz. Hamas gibi bir örgüt küçük silahlarla ‘İsrail’i yeneceğim’ diyorsa bunun bedelini Filistin halkı ödüyor, yıllardır ödüyor” dedi.

Videonun tam deşifresi:

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Dünyanın gündeminde Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Gazze planı var. Bakalım ne olacak, uygulanabilecek mi? Taraflar kabul edecek mi? İsrail kabul ettiğini söyledi. Hamas’ın ne diyeceği önemli ve tabii ki bu plan nasıl uygulanacak? Uygulanırsa ne olacak? Çok değişik bir süreçle karşı karşıyayız. Öncelikle sürecin başlayıp başlamayacağı, ardından başlarsa ne olacağını Körfez’deki meslektaşımız Yusuf el Şerif’le konuşacağız. Yusuf, merhaba. Sen Filistin asıllı Türk vatandaşı bir gazeteci olarak olayın hem Filistin boyutuna hem Türkiye boyutuna çok hâkimsin. Ama tabii ki önce genel boyutuna bir bakalım. Sonra olayın Türkiye boyutuna da geliriz. Şimdi bir ara Trump’ın kafasında bambaşka bir Gazze vardı. Kumarhaneler, plajlar vesaire. Şimdi daha gerçekçi bir plana geldik. 20 madde, kimileri 21 diyor ama 20 ya da 21 maddelik bir plan var. Sen bu konuya hâkim birisi olarak bu planı gördüğünde ne dedin?

Yusuf el Şerif: Aslında şöyle dedim: Uygulanabilir. Aslında en iyisi, en makulü olan bu. Gerçekçi bir plan ilk defa ortaya çıkıyor. Ama yani şöyle; teorik olarak çok güzel, pratik olarak çok zor. Too good to be true diyorlar İngilizcede. Yani aslında hayal gibi bir şey. Hayal kadar güzel bir şey ama istersen adım adım gideriz. Yani şimdi biliyorsun, şöyle bir şey söylemek gerekiyor; bir ay önce Mısır bir öneri göndermişti Hamas’a ve İsrail’e. Aslında bu öneri Amerika’nın temsilcisi Witkoff’un aynı önerisi. Böyle 10 tane rehine çıkarılacak. 60 gün ateşkes olacak. O 60 gün içinde konuşacağız, buluşacağız. Ondan sonra yavaş yavaş başka rehineler çıkacak ve bunu Netanyahu o dönemde reddetti ve dedi ki: “Trump bana dedi ki, böyle geçici ateşkes kabul etme. Ya bu işi askerî yöntemle hallet ya da kapsamlı bir anlaşma yap. Bütün rehineleri çıkart.” Herkes şaşırmıştı, çünkü bu öneriyi zaten Amerika önermişti, Witkoff önermişti.

Ne oldu da her şey değişti? Meğer, Jared Kushner, yani Trump’ın damadı, Tony Blair, eski İngiltere Başbakanı, birlikte oturup iki aydır bu planın üzerinde çalışıyorlar. Bu Jared Kushner ve Tony Blair’in çalıştığı bir plan. Ve biz biliyoruz, Jared Kushner’in bu sene veya bu dönemde herhangi bir resmî bir durumu yok. Ama Trump’ın ilk döneminde bütün Abraham barış sürecini planlayan, çizen Jared Kushner ve Jared Kushner bu planı yapmış ama planın detayları belli değil. Ve bu planı Jared Kushner yaptığı için geçen hafta New York’ta Trump Arap ve Müslüman liderleriyle görüşmüş. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da oradaydı gördüğünüz gibi ve o planı sundu ve Arap ve Müslüman liderleri kabul etti bu planı. Fakat bir şartla: Batı Şeria’yı İsrail ilhak etmesin şartıyla. Ve Trump: “Tamam,” dedi, “Kabul ediyorum. Taahhüt ediyorum, ben Batı Şeria’nın İsrail’e ilhak edilmesine karşı çıkacağım. Bu olayı, bu planı siz onaylıyor musunuz?” “Onaylıyoruz.” “Yardım edecek misiniz?” “Edeceğiz.” Ondan sonra Katar da Trump’ı aradı. Dedi ki: “Biz Hamas’la konuştuk. Hamas’ı biz ikna edebiliriz buna.” Bu şekilde Netanyahu gittiğinde masada bu plan vardı ve Netanyahu bunu kabul etmek zorunda kaldı. Nitekim Netanyahu’nun şartları da içeriyor.

Çünkü bu plan, sen de biliyorsun, belki izleyiciler de baktılar, Hamas’ın bitmesi yani Hamas’ın liderleri çıkması, Hamas’ın silahları toplanması, uluslararası bir güç gelip Gazze’yi yönetecek, Filistin yönetimi yönetmeyecek. Tony Blair aday olarak görünüyor, orada bir geçici yönetici olarak ve insani yardımlar gelecek falan filan ve İsrail askerleri çekilecek. Ama planın çok kritik bir noktası var. O da kabul ettiğiniz zaman da şöyle diyor: “Aynı günde kabul ettin. Hemen İsrail üç aşamalı geri çekilimi başlatacak ama birinci aşama birkaç kilometre geriye gidecek. Yani Gazze şehrinden çıkacak. Fakat Hamas elindeki tüm rehineleri, sağ, canlı ya da ölü, hepsini birden birinci günde verecek.” O zaman Hamas tüm elindeki kartları vermiş olacak. Ondan sonra İsrail’in ikinci aşama, üçüncü aşama çekilmesi, insani yardımların girmesi vesaire vesaire, bunlar Allah’a havale. Yani garantör Trump.

Ruşen Çakır: Peki, Yusuf, burada sözünü keseceğim. Şimdi şöyle bir şey var açıkçası. Trump’ın yaptığı ve Netanyahu’nun çok gönüllü olmasa da kabul ettiği bir planın açıkçası Filistinlilerin hayrına olabilme ihtimali, yani bu soru beni bayağı bir meşgul ediyor. Şimdi tamam, İsrail’de birtakım aşırı sağ gruplardan plana karşı çıkanlar var falan ama yani şimdi yaşadığımız, ikinci yıl oluyor, değil mi, bir süreç var ve bu süreç içerisinde yaşanan bütün o şeyler var; vahşet, katliam, soykırım, artık ne dersen ve Netanyahu’nun bütün bu süreçte dile getirdiği bir şey var. Yani bir üslubu var falan. Ve Trump’ın da Amerikan yönetiminin de, ki sadece Trump değil, önceki yönetimin de İsrail’e desteği var. Açıkçası insanın ön yargılı olması kadar doğal bir şey olamaz diye düşünüyorum. Ben mi buradan çok şey bakıyorum?

Yusuf el Şerif: Yok, haklısın. Haklısın tabii ki. Yani Netanyahu ve Trump’ın önerdiği bir plan Filistin lehine olmayacaktır. Çünkü mesela şuna bakalım. İki şey söyleyeceğim burada. Filistin yönetimi çok rahat değil ama yapacağı bir şey yok. Mısır’ın da biraz itirazları var ama yine bir şey yapamaz. Çünkü bu plan Gazze’yi Batı Şeria’dan biraz kopartacak gibi ve Filistin devleti yani ileride olur mu, olmaz mı, bir daha zorlaştırıyor. Çünkü Filistin yönetimi Gazze’ye dönmüyor. Hamas çıkıyor oradan sadece. Ve bu elbette Filistin devleti isteyenler için, Filistinliler için iyi bir şey değil. Fakat, Ruşen, yani açık konuşmamız lazım. Filistin halkı mazlum bir halk. Hakkı vardır, bunu her zaman söyleyeceğiz. Ama yönetim gösteremedi. Yani akıllı bir yönetim gösteremedi, bir birlik gösteremedi. Çok maceralara girdi ve her şeyin bedeli var. Siz bir davada mazlumsanız, yani haklıysanız, göğe kadar haklıysanız bile yanlış davranıyorsanız bedelini ödersiniz.

Yani Hamas gibi bir örgüt çıkıyorsa ve Filistin yönetimi ‘‘ben tanımıyorum’’ diyorsa ve küçük silahlarıyla, tüfekleriyle ‘‘ben İsrail’i yeneceğim’’ diyorsa bunun bedelini öder ve Filistin halkı onun bedelini öder. Biz bu yüzden yıllardır bedel ödüyoruz Filistin’de. Çünkü biz Filistinlileri yönetenler çok akıllı değil ve birlik olamadılar. Herkes ayağının altına baktığı için Mahmud Abbas olsun, Hamas olsun, böyle bir şeyden, böyle bir liderlikten bir zafer, bir şey çıkmaz. Çıkmaz maalesef. Ama bunu da diyorum, bu planda birinci günden sonra göreceğiz. Netanyahu sözünü tutacak mı? Tutmazsa Trump garantör olarak onu baskılayacak mı? Çünkü Hamas bütün rehinleri verecek. Bundan sonra Hamas liderleri çıkacak. Sonra uluslararası Müslüman ve Arap ülkelerinden bir güç gelecek, Hamaslıların silahını toplayacak. Bu kolay bir iş olmayacak. Bence Hamas direnecek. “Evet” dese bile şimdi ileride direnecek. Silahını vermek istemiyor. Ama Filistinliler de soruyor, bu silahla ne yaptınız? Yani Hamas diyor ki, ‘‘Direniş, o zaman silahımız elimizde olacak, silahımızı vermeyiz.’’ Peki, iki sene içerisinde bu silah ne yaptı İsrail’e? İsrail şu anda Gazze’nin %80’ini işgal ediyor. Her gün 100 Filistinliyi öldürüyor. Hamas’ın liderleri de dâhil öldürüldü. Bu Hamas’ın elindeki silah ne işe yaradı Filistin davasında? Sadece İran kullandı.

Ruşen Çakır: Peki, burada senin Hamas’la ilgili söylediğin hususa bir araya girerek sorayım. Şimdi bu anlaşma ya da bu plana baktığımız zaman Hamas buharlaşıyor. Öyle değil mi? Yani silahını bırakıp orada yaşamak isteyenler yaşıyor ama diğerleri başka ülkelere gidiyor. Sonuç olarak fiilen Hamas yok oluyor. Ya da bir grup Hamas lideri Katar’daki gibi, şurada burada varlıklarını sürdürecekler. Ama Hamas’ı Hamas yapan esas olarak Gazze’deki silahlı varlığıydı. Yanlış mı biliyorum? Yani Gazze’de silahlı varlığı olmayan bir Hamas’ın dünyanın herhangi bir yerinde lider kadrosuyla diyelim ki yüz kişi, bin kişi orada yaşıyor. Sürgünde yaşıyor olmalarının bir anlamı olabilir mi?

Yusuf el Şerif: Yok tabii. Yani Hamas bitecek. Hamas sadece ve sadece bir siyasi partiye dönüşecek. Bu Hamas’ın bitişi zaten, yani intihar. Bu yüzden Hamasçılarla konuştum ben bugün: “Bu bir intihar planı. Biz nasıl evet diyeceğiz buna?” Ama Katar, Türkiye acayip baskı yapıyor bunlara. Yani baskı yapıyor Hamas’a, ‘‘kabul edeceksiniz’’ diye. Çünkü başka çare yok. Filistin halkı Gazze’de ölüyor. Ve aslında İsrail ve Netanyahu ve Trump ilk günlerde şunu istemişler: “Rehineleri geri verin, Hamas’ı bitirin, bu iş bitsin.” Ve Mısır’ı korkutmak için, Arap ülkelerini korkutmak için ve Filistinlileri korkutmak için bu tehcir senaryosunu dile getirdiler. Ve İsrail aşırı sağcısı bunu bir fırsat olarak görüp, “Evet, tehcir edelim. Hadi Gazze’yi de vuralım. Herkesi vuralım” dedi. Aslında bu planın benzeri birçok ülkeden önerildi. Birleşik Arap Emirlikleri’nden, başka ülkeler tarafından da daha önce önerildi bu plan, benzer bir plan bir sene önce, Hamas bunu kabul etmedi. Mısır, yani Katar da buna fazla destek vermediler o dönemde.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Bu yüzden bu tehcir baskısıyla Mısır’ın pozisyonu değişti. Katar’ın vurulmasıyla Katar’ın pozisyonu değişti. İsrail askerinin Gazze şehrine girip de Gazze halkının, Gazze şehrinin halkının 700 bin kişiyi güneye itmesi ve artık gidecek bir yer yok, Mısır sınırına gidecekler artık, tehcir edilecekler. Artık bıçak kemiğe dayandı. Bu yüzden Arap ülkeleri, bu yüzden Mısır dâhil, Katar dâhil, “Bu iş bitmesi lazım. Hamas denedi, olmadı. Artık Hamas gibi bir yöntem olmaması lazım Filistin’de” dediler. Ve Ruşen, bir cümle söyleyeyim lütfen. Filistin direnişi Hamas’la başlamadı. Filistin direnişi 1960’ta el-Fetih’le başladı, başka örgütlerle başladı. Yani direniş illa Hamas demek değildir. Bunu anlatmak istiyorum.

Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum. Şimdi bu anlaşma, daha doğrusu plan devreye girdiği andan itibaren Türkiye’deki, şöyle söyleyeyim, Hamas çizgisini savunan kişilerin paylaşımlarına falan bakıyorum. Bunların büyük bir kısmı takdir edersin ki AK Parti’ye yakın ya da hatta içindeki kişiler. Şöyle bir perspektif var: Batı’da özellikle Filistin’e, Gazze’ye yönelik çok büyük artan bir destek olduğunu görüyoruz; ünlü isimler, şunlar bunlar, işte bir şey de var, filo da geliyor, Gazze’ye doğru gidiyor. Böyle bir yerde İsrail’in köşeye sıkıştığını, dünyada izole olduğunu ve bu anlaşmanın, bu planın İsrail’e bir tür cankurtaran simidi olduğunu savunuyorlar. Ne dersin? Bu perspektifin doğruluk payı var mı?

Yusuf el Şerif: Yani bu Netanyahu’nun istemediği bir plan ama İsrail’i kurtaracak bir plan, doğrudur. Yani çünkü Hamas’ın bitirilmesi, rehinelerin geri alınması İsrail’i biraz şey yapacak ve savaş durduğunda İsrail onun görüntüsünü uluslararası anlamda biraz düzeltmeye başlayabilir yavaş yavaş. Aslında düzeltilemez yani bu olaylardan sonra ama en azından İsrail’e olan izolasyon ve baskı elbette tabii ki kalkacak. Fakat Netanyahu bunu istemiyordu. Çünkü Netanyahu biliyoruz, bir mahkeme derdi var. Eğer aşırı sağcı bu anlaşmayı beğenmezse onun hükümetini düşürecek ve Netanyahu artık seçilemeyecek ve mahkemeye gidecek. Ama ben ve birçok arkadaşıma sordum İsrail’de, yani böyle bir şey zannetmiyorlar. Çünkü aşırı sağ durumu bizim MHP durumu gibi. Yani hükümeti düşürürse o da düşer ve yani aslında şu anda hükümetin nimetlerinden yararlandığı için tehdit edebilir ama bırakmaz. Evet, buna İsrail’i kurtarma operasyonu, planı diyebilirsiniz. Filistin ve Hamas’ı ayırmamız lazım. Filistin şu anda evet, büyük bir destek görüyor. Filistin devleti Fransa, İngiltere tarafından tanınmış, daha başka şeyler de olabilir. Fakat yani Ruşen, dediğim gibi bu plan…

Mesela Hamas dedi ki, yani direnişçi, biz Arapçada şey diyoruz buna, ‘‘fidai’’, yani Kürtçede ‘‘peşmerge’’ diyorlar. Yani ruhunu takdim eden insandır. Madem böyle bir şey, madem silah alıp da Hamasçı olarak ruhunu, canını tehlikeye atıyorsan insanlar Hamas’a şunu dedi: “Ya siyasi olarak intihar etseniz. Yani siz deseniz ki, biz silah bırakıyoruz ama karşılığında Amerika bizi tanısın. Bir devlet olarak tanısın. Rehinelerin hepsini vereceğiz. Netanyahu’yla uğraşmayın. Trump’la görüşün. Trump’ın egosundan faydalanın.” Hamas’a birçok öneri verildi, nasihat verildi. Hamas hiçbirisine kulak asmadı, vermedi. Ve şu durumda, yani şu durumda artık bundan sonra ne olacak? Tehcir olacak. İnsanî olarak Filistinlilerin ve Gazze’nin bu plana ihtiyacı var. Eğer bu plan İsrail’in imajını ileride kurtaracaksa aynı zamanda bu plan 2 milyon Gazzeli’nin hayatını kurtaracak. Çünkü bunlar artık ölüm sayfasına yaklaştılar. Açlık, sefalet ve tehcir senaryosu ileride. Bu yüzden bir direniş örgütü kendi halkını savunamadığı zaman ya direnişi bırakacak ya da siyaseti bırakacak ya da bir şey yapacak yani.

Ama Hamas ne Gazze’yi koruyabildi ne İsrail’i yenebildi. Hiçbir şey yapamadı. Tam tersi, aslında şu anda şunu söyleyeyim yani son olarak belki; bu 7 Ekim olayları olduktan sonra aşırı sağ İsrail’in çok hoşuna gitti. Çünkü bahane buldular. “Gazze’yi işgal edeceğiz. Gazze halkını Mısır’a süreceğiz. Gazze’yi alacağız. Orada işgal olarak bir işgal siteleri yapacağız.” Ve bunu ciddi ciddi denediler ve yapabileceklerdi. Çünkü önünde hiçbir engel yok. Hamas’ın silahı bunu engelleyemez. Bu yüzden eğer biz bunu engellediysek, tehciri engellediysek, Gazze’nin işgalini engellediysek, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesini engellediysek bu yine de Filistinliler için, Gazzeliler için bir başarı, bir umut. Hamas için bir intihar.

Ruşen Çakır: Peki, burada Hamas için söylediğinden hareketle, şimdi İbrahim Kalın gitti Hamas’ı ikna etmeye. Türkiye’nin politikası 7 Ekim Hamas saldırılarından sonra bir müddet şey oldu biliyorsun, Türkiye herkes gibi şok oldu. Bundan sonra ama İsrail’in acımasız saldırılarıyla beraber açıkça Hamas yanlısı bir pozisyon aldı Ankara, Erdoğan da “özgürlük savaşçısı” diye tanımladı. Şimdi gelinen noktada bu plana Ankara da “Evet” diyor. Sanki “Evet” demek zorunda kaldı gibi geliyor bana. Yani istemeye istemeye oyunun parçası oluyor gibi geliyor bana. Ne dersin?

Yusuf el Şerif: Emin değilim Ruşen, yani istemeye istemeye konusunda ben seninle aynı fikirde değilim. Yani şimdi Hamas liderleri Mısır, Kahire ve Doha arasında gezerken ve Doha vurulduktan sonra bu Hamas liderleri gideceği bir yer aradılar ve Katar Ürdün’le konuştu. Dedi, “Şunları bir alın.” Ürdün “Hayır” dedi. Peki, bunlar niye Türkiye’ye gitmediler? Yani Hamas ofisi, kişi olarak değil, geçici olarak değil, Hamas ofisi niye Türkiye’ye taşınmadı? Neden Türkiye bunu önermedi madem bu kadar Hamas destekleniyor? Yani burada propaganda başka, devlet politikası başka. Türkiye evet, bazı önerileri reddetti. Filistin devletinin birleşimini istedi.

Yani belki sözde olarak Hamas’ı destekliyor ama aslında bence Türkiye Filistin’i destekliyordu, Gazzeli insanları destekliyordu; Hamas’ın politikasını değil. Bu yüzden bence İbrahim Kalın gidip ikna etmeye hatta baskı yapmaya çalıştı, çünkü Katar da baskı yapıyor artık. Mesaj gitti Hamas’a, denildi ki: “Eğer buna hayır derseniz buradan çıkarsınız. Yani Katar’da kalmazsınız, Mısır’da da kalmazsınız, Türkiye’de de kalmazsınız. Başka yere gidersiniz. Bizden ne para, ne ekonomi, ne politik destek göremezsiniz.” Bu yüzden ciddi bir baskı var. Bu baskı hem Katar hem Türkiye’den geliyor. Yani Hamas’ı en çok aslında görünür şekilde destekleyenler bugün Hamas’ı en fazla ikna etmek için baskı yapıyorlar. Bu yüzden benim herkese bir nasihatim var: Siyasette propaganda, sözler falan farklı; devlet politikası farklı, her zaman yani.

Ruşen Çakır: Peki, nasıl bitirelim? Ne diyorsun? Başa dönelim tekrar.

Yusuf el Şerif: Evet, başa dönebiliriz ama bir şey söyleyecektim. Bu yardım filosu geliyor. Şimdi birçok filo çıktı Gazze’ye. Türkiye hiçbirisine katılmadı. Bu sefer Türkiye İHA’lar uçuruyor, fırkateyn gönderiyor. Çünkü bir bildiği var. Yani bir bildiği var. Nasıl bir bildiği var? Yani bir barış olacak. Bu gemiler gittiğinde zaten iş bitmiş olacak. Hatırlarsan, 2009’da Mavi Marmara gemileri gittiğinde bazı milletvekilleri binmek istedi. Onlara “Binmeyin” denildi. O yüzden Türkiye’nin istihbaratları, MİT gayet iyi çalışıyor. Çok iyi biliyor. Ona göre biz biraz show yapıyoruz bazen Türkiye siyaseti olarak.

Ruşen Çakır: Peki, tekrar planın başarı şansının zor olduğunu söylüyorsun ama başarılı olması durumunda Filistinlilerin belli kazanımları galiba çok yakın vadede olmasa bile orta vadede olabilir sanki.

Yusuf el Şerif: Evet. İnsanî olarak bu plan Filistinliler için büyük bir önem taşıyor. Büyük bir zafer, yani zafer demeyeyim, büyük bir açılım olacak. Hamas için intihar olacak. Netanyahu için siyasi ömrünü kısaltacak, törpüleyecek bir plan. İsrail için imajını düzeltme fırsatı verecek ve belki biz bir haftalık bir balayı yaşayabiliriz. Ondan sonra detaylara girdiğimizde hem Netanyahu kıvranacak hem Hamas kıvranacak diye düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Yusuf. Çok iyi oldu. Sıcağı sıcağına değerlendirdik. Umarım Filistinlilerin lehine, makûs kaderlerini birazcık değiştirebilecek bir süreç olur. Ama tekrar şeyi söyleyeyim; Trump’ın hazırlayıp Netanyahu’nun “Evet” dediği bir plan konusunda hâlâ tereddütlüyüm yani. Çok sağ ol Yusuf. Çok sağ ol.

Yusuf el Şerif: Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiriyorlar Ruşen, ölümü gösterip sıtmaya razı ettirmeye çalışıyorlar. Özeti bu.

Ruşen Çakır: Evet. Yusuf el Şerif’le Trump’ın Gazze planını konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.