Yeni yasama yılının başlaması nedeniyle düzenlenen resepsiyonda çekilen fotoğraflar tüm basın organlarının gündeminde. Erdoğan’a ver yansın edenlerin, Erdoğan’ın yanında verdikleri pozlar çeşitli yorumlara ve eleştirilere vesile oldu. Resepsiyonda eksik olan CHP yöneticileri ve milletvekilleriydi.
Bilindiği gibi CHP, Türkiye İşçi Partisi (TİP) , Emek Partisi (EMEP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) milletvekilleri, meşruiyetini yitirmiş olarak gördükleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto etmek için, meclisin açılış oturumuna katılmadılar.
Burada bir tez ileri süreceğim. Bana kalırsa, resepsiyonda verilen pozların otoriter pazarlığın oyunlarından ve numaralarından biridir. Dediğim gibi bir tez. Önümüzdeki süreç, bu tezimi ya doğrular veya yanlışlar. Önümüzdeki günlerde Selâhattin Demirtaş tahliye edilirse, tezim yanlışlanır; fakat tahliye edilmezse tezim doğrulanmış olur.
Fakat kafama takılan şu olgu: Eğer oraya katılanlar resepsiyonda verilen pozların otoriter pazarlığın numaralarından bir olduğunu anlayamadıysalar, vah halimize. Nedense, o pozları görünce, Yusuf Akçura’ya göre Osmanlı yöneticilerinin ve aydınlarının çok yönlü yetersizliğine (ekonomik cehalet, siyasi öngörüsüzlük, eğitim düzeyinin düşük olması, vb.) dikkat çekmesini anımsadım.
“Otoriter Pazarlık” kavramı, son 15 yılda ortaya çıkan siyasal gelişmeleri ifade etmek için ve siyaset teorisinde kullanılan bir kavramdır, Bu yeni olan teoriye göre, otoriter rejimlerin üç amacı vardır:
Birinci amaç; iktidarın sürdürülmesi için, çeşitli partilerle ile görüşüyormuş gibi yaparak, demokratik görünüm vermektir.
İkinci amaç ise, birinci amaçtan türeyen bakış açısıdır. İktidarın sürdürebilmesi için ya muhalefetin kontrol altında tutulması gerekir, ya da kontrol altında tutulamıyorsa, muhalefetin yok edilmesi gerektir.
Üçüncü olarak politik bakımdan zor duruma düştüğünde ve meşruiyetini kaybettiği durumlarda, meşruiyeti hem dışarıdan hem de içeriden almaya çalışır.
Medyada çok iddialı başlıklar
Resepsiyonda çekilen fotoğraflara dayanarak, yazı ve görsel basında çok iddialı başlıklar atıldı:
Dün gece bütün partiler Erdoğan’ın etrafında toplandı.
Erdoğan’ın etrafında 10’lu masa oluştu.
Erdoğan, yıllar sonra Davutoğlu ve Babacan ile bir araya geldi!
Erdoğan ve muhalefet buluştu!
DEM Partisi Erdoğan ile yana yanaydı.
Bu fotoğrafın yaratıcısı Kemal Kılıçdaroğlu’dur
Bu fotoğrafın iki kaybedeni var.
CHP dışı koalisyonun fotoğrafıdır.
CHP’siz muhalefet bir araya gelmiş!
Kısacası, CHP’nin burada yalnızlaştığı iddia edildi.
CHP’nin yalnızlığının önemi ve değeri
CHP’li değilim, ancak gerçekçi analiz yapmak durumundayım.
İlkin şu soruyu sormak gerekir:
CHP’nin, cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto etmesi yanlış mıydı?
Hayır, yanlış değildi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
CHP’nin iki önemli gerekçesi var: Birincisi, CHP’yi tasfiye etmeye çalışan Erdoğan’ın meşruiyetini sorguluyor.
İkincisi, CHP, Erdoğan’ın meşruiyeti ABD’den aldığına inandığı için, protesto etti.
Hemen şunu belirtmek iyi olur: CHP, Erdoğan’ın Otokritik Pazarlık oyununa gelmedi.
Resepsiyonda verilen pozların verdiği mesajları doğru yorumlamak gerekir ve bu mesajların sonuçlarını iyi kavramak gerekir.
Bana kalırsa, resepsiyondaki fotoğraflar abartılmamalı ama aynı zamanda küçümsenmemeli.
Abartılmamalı, çünkü bu fotoğraflar, var olan derin ekonomik, politik sorunları ve farklı yaklaşımları ortadan kaldırmıyor. Ancak bu fotoğrafların halk nezdine yarattığı izlenimlerin etkisini de küçümsemek doğru olmaz. Yani politik elitlerin ve medyanın bu fotoğrafları okuması ile halkın okuması birbirinden farklıdır.
Fotoğrafların halk nezdine yarattığı muhtemel tepkiler, CHP’nin işine gelmektedir. Çünkü her seferinde, Türkiye’de ekonomik krizden, yoksulluğun artmasından, eğitimin çökmesinden Erdoğan’ı sorumlu gören ve gösterenlerin, şimdi Erdoğan’ın yanında poz vermeleri, bu partilerin siyasal itibarın zedelemektedir. İşte bu nedenle Özgür Özel’in ve CHP’nin halk nezdinde prestijinin daha da artırması muhtemeldir.
CHP’nin üç avantajı
Bana göre CHP’nin fotoğrafta olmaması ve ‘yalnız kalması’, kendisi için, üç açıdan çok önemli bir avantaj sağlamaktadır:
- CHP, halk nezdinde, toplumsal harekete dayanan ve gücünü kitlelerden alan gerçek muhalefet olarak görünme avantajına sahiptir.
- CHP’nin aynı saatlerde miting yaparak, sokakta halkla birlikte olması, otokrasiye karşı direnmesi siyasal gücünü artırma potansiyeli taşımaktadır.
- Devleti koruma refleksliyle yoğrulmuş bir parti olan CHP’nin, meclis oturumuna katılmayarak boykot etmesi, devleti koruma refleksinin CHP’de zayıfladığının bir göstergesidir ki, bu durum CHP’yi daha kararlı siyasal eylemlere götürebilir.
CHP’yi Erdoğan’ı protesto etmeye iten gerçek olgulardan biri de, 19 Mart olayından sonra, gençlerin barikatları yıkıp geçmesidir ki, bu olgu, CHP bünyesinde daha kararlı duruşların tohumlarını attı. Bir bakıma CHP, gençlik aşısı almış oldu. Öte yandan Saray’ın, iktidar baskısını ve yargı kılıcını kullanması CHP’de bazı dönüşümlere de neden oluyor.
DEM Parti’nin tutumu
DEM parti yöneticilerinin açıklamalarından çıkardığım kadarıyla, meclisin açılışına katılıp katılmama konusunu, yetkili organlarında tartışmışlar. Çoğunluk müzakereleri tehlikeye sokmamak için, meclisin açılış konuşmasına katılma kararı almış. DEM, özellikle süreç nedeniyle, elbette bazı dengeleri dikkate almak zorundadır.
Bazı fotoğrafların bazılarında DEM yöneticilerinin, Erdoğan’ı hayranlıkla seyretmeleri, oldukça yadırgatıcı. Bu anlaşılır bir durum değil. Ancak bu fotoğraflardan hareket ederek, DEM’in AKP ile seçim ittifak ve anayasa konusu hususunda anlaşmaya gidecekleri sonucunu çıkarmak, hem densizlik hem de kötü niyetli bir yaklaşım olur.
İktidarla müzakere içinde olan bir partinin meclis açılış oturumuna katılması, anlaşılır bir şeydir. Peki, ama meclisin açılış oturumundan sonra, resepsiyona katılmak zorunlu mu, bunu bilemiyorum.
DEM yöneticilerinin Erdoğan’ı ağzı açık izleyen pozlarının, Kürt halk nezdinde nasıl bir izlenim yarattı acaba?
Umarım bu görüntüler, pişmanlık uyandıracak olumsuz siyasal gelişmelere zemin hazırlamaz.
Her parti ve politikacı mutlaka hata yapar, hatasız olmaz. Önemli olan hatalardan öğrenmek ve ders çıkarmaktır.
Böylesi hataların nedeni ve kaynağı nedir? Parlamenter sistemin ürettiği yanılsamanın ve küçük burjuva kökenden gelmenin bir rolü var mıdır?
Bilindiği gibi, Karl Marx, kapitalist sistemdeki parlamenter sistemin yapısını, işlevsizliğini ve asıl iktidar odağı olmamasını eleştirmiştir. Marx’a göre parlamenter sistem, çoğu zaman verimsiz ve karmaşık seslerin çıktığı bir “gevezelik evi” gibidir. Ona göre burjuva parlamentarizmi, toplumun gerçek çatışmalarını çözmek yerine, yalnızca sınıf egemenliğini maskeleyen bir örtüdür.
Sonuç
Burada sonuç kısmında sosyolojik analiz ile politik analiz arasındaki ayrıma dikkat çekmek istiyorum. Sosyolojik ve politik düzlem birbirinden farkladır. Gerçi politik düzlem, sosyolojik düzlem üzerinde yükselir, ancak politik düzlem, sosyolojik düzleme bire-bir indirgenemez. Çünkü politik düzlemin sosyolojik düzlemden belirli farkları vardır. Politik düzlemin amacı, özelliği, siyasal güç olarak siyasal iktidarı ele geçirmektir. Ancak toplumsal desteğe sahip olmak, otomatikman politik güç olmayı getirmiyor.
CHP, sosyolojik açıdan, toplumsal güç açısından tarihinde ender gördüğü durumlardan birini aşıyor. Ancak toplumsal gücünü, siyasal güce dönüştürecek araçları geliştirmek durumunda. Toplumu ikna edecek somut ekonomik, politik ve kültürel programlar sunmayı başarması gerekir.
Şimdiye kadar çok önemi dönüşümler, tarihsel deneylerin gösterdiği gibi, çoğu zaman sokağın politik gücüyle gerçekleşmiştir. İçinde yaşadığımız dönem sokağın nabzını elinde tutan partilerin, politik güç kazanabildiği dönemdir. CHP’yi daha ileri gitmeye zorlamak için, sol sosyalist güçlerin de kendilerine çeki düzen vermeleri gerekir.