Cumhuriyet Başsavcılığının Mansur Yavaş için soruşturma izni istemesiyle birlikte iç siyasetin gündemi bir anda değişti. Ankara’nın belediye başkanını önümüzdeki günlerde belki de Ekrem İmamoğlu’nun yaşadıklarına benzer bir süreç bekliyor. Peki, cuma gecesi atılan bu adımın devamı gelirse, bunun iktidar bakımından ne gibi sonuçları olur? Bunu kestirebilmek için öncelikle 19 Mart ve sonrasındaki sürecin bir değerlendirmesini yapmak gerekir.
Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklandığı 19 Mart’tan bu yana geçen altı ayı aşkın sürede dalga dalga yapılan operasyonlara ve bunlara eşlik eden yoğun bir basın ve sosyal medya kampanyasına şahit olduk. Konuya siyaseten bakacak olursak arzulanan şey, ana muhalefetin popüler cumhurbaşkanı adayını yolsuzluğa bulaşmış bir suç örgütü lideri olarak damgalayıp gözden düşürmekti. Potansiyel seçmenleri gözünde İmamoğlu’nun itibarsızlaşması ve siyaseten etkisizleşmesi bekleniyordu. Etkisizleşmediği durumda da en azından siyasi yasaklı olacak ve siyasi denklemde tali bir rol üstlenmeye mahkûm edilecekti. Böylece ana muhalefet içerisinde yeni bir cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasının da önü açılabilirdi.
Peki, iktidarın bu umutları ne derece gerçeğe dönüştü? Anektodal gözlemleri ve kişisel kanaatleri bir kenara bırakıp farklı kamuoyu yoklamalarının ortalamasına baktığımızda, 19 öncesinden bu yana CHP’nin oyunun ve İmamoğlu’nun popülaritesinin azalmak bir yana arttığı görünüyor. Bu süreçte AKP’nin oyunun da bir nebze artmış olduğu doğru. Ancak iki parti arasındaki fark CHP lehine açılmakta. Anlaşılan o ki, İmamoğlu’nu siyaseten zayıflatmayı başaramayan operasyonların tek sonucu, toplumsal kutuplaşmanın bir nebze daha artması oldu. Dahası, 19 Mart öncesinde Yavaş ile İmamoğlu arasında bir cumhurbaşkanı adaylığı gerilimi söz konusuyken, İstanbul’un tutuklu belediye başkanı muhalefet için bir direniş sembolüne dönüştükçe, CHP içi bir adaylık krizinin yaşanması umutları da başka bahara kaldı.
İşte Yavaş’a dönük adım, 19 Mart sürecinin iktidar açısından olumsuz sonuçlarının belirginleştiği böyle bir konjonktürde geldi. Burada Başsavcılığın soruşturma izni talebi kritik. Zira bakanlığın iznini takiben bir soruşturma başlatılmış olması, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının görevden alınabilmesi için yeterli olacak. Dolayısıyla izin çıktığı anda Yavaş’ın her an görevden alınması olası. Muhalefetin ikinci doğan adayının da bu yolla devreden çıkartılmasıyla birlikte bir sonraki seçimin Erdoğan-Özel rekabetine dönüşmesinin amaçlandığını anlıyoruz. Yavaş’ın soruşturma tehdidine karşı geri adım atarak olası adaylığını rafa kaldırmaması durumunda, kendisi üzerindeki hukuki baskılar pekâlâ daha da artabilir.
Böyle bir ihtimal gerçekleşir ve Yavaş hakkındaki süreç de İmamoğlu’nun yaşadıklarına benzer bir yönde ilerlerse, bu durumda Yavaş’ın siyasi geleceği hukuk yoluyla tıkanacaktır. Ne var ki bunun siyasi sonuçları, 19 Mart’tan çok daha farklı olur. Zira Mansur Yavaş bir Ekrem İmamoğlu değil. Her ne kadar kamuoyu yoklamaları her iki ismin de benzer bir seçmen desteğine sahip olduğunu ortaya koysa da siyasi güç oy oranlarıyla sınırlı değil. İmamoğlu’na nazaran Yavaş, kendisine oy vermeyen seçmenler içerisinde de prestiji ve güvenilirliği yüksek olan bir isim.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Bir sonraki cumhurbaşkanının kim olması gerektiği sorulduğunda en az üç ayrı bloğa ayrılan seçmenler, ikinci tercihlerinin kim olacağı sorulduğunda büyük oranda Yavaş ismi üzerinde uzlaşmakta. Yaşadığımız keskin toplumsal kutuplaşma ortamında Yavaş, belki de bunu başarabilen tek siyasetçi. Kendisine oy vermemiş büyük bir sağ seçmen kitlesi nezdinde de saygınlığı, meşruiyeti ve inandırıcılığı var. İmamoğlu gibi köşeleri keskin bir isme dönük operasyonlar konusunda kendi tabanını dahi ikna etmekte zorlanan iktidar için Mansur Yavaş siyaseten yutulması imkânsız bir lokma.
Buraya kadar yazdıklarımıza bakıldığında Yavaş’a dönük hamlenin siyasi bakımdan stratejik bir bakışla atıldığını düşünmek zor. Hukuki süreci paranteze alarak salt siyasi dinamikler bakımından değerlendirecek olursak, üzerinde ince ince düşünülmüş ve özenle uygulanan bir hamle değil karşımızdaki. Daha ziyade uzun vadeli sonuçları düşünülmemiş savunma refleksleriyle karşı karşıyayız gibi görünüyor. Ancak bütün bu adımların iktidarı ve ülkeyi bir çıkmaza sürüklediği, her geçen gün hem siyasi hem ekonomik hem de kültürel olarak yoksullaştırdığı açık. İktidar bloğu içerisinde de bu gidişatı gören pek çok isim var kuşkusuz. Ne var ki onlar inisiyatif almadıkları sürece bir yandan AKP siyasi güç ve meşruiyetinden yitirmeye devam edecek, öte yandan da Türkiye bu sürekli kriz ortamında daha da yoksullaşmaya, daha da kutuplaşmaya devam edecek gibi görünüyor.