Ortadoğu uzmanı ve Le Monde Diplomatique’in eski yayın yönetmeni Alain Gresh’in “Kürt bağımsızlığı serabı hâlâ diri” başlıklı yazısı sadece Türkiye’yi değil tüm Ortadoğu’yu yakından ilgilendiriyor. 16 Şubat 2016’da Orient XXI’de yayınlanan makaleyi Türkçe’ye Haldun Bayrı çevirdi. Yazının orijinalini bu linkten okuyabilirsiniz.
Kürt bağımsızlığı serabı hâlâ diri
Uzun bir sönüklük döneminden sonra, Kürtler yeniden Ortadoğu’daki gelişmelerin merkezinde. Ulusal özlemleri Irak’taki yarılma ve Suriye’deki savaşla kamçılandı. Bununla birlikte, eski bağımsızlık düşü yine bölgesel ve uluslararası güçlerin tutumuna bağlı; bu düş, Kürt örgütleri arasındaki derin bölünmeler tarafından da köstekleniyor.
Bu Ocak ayı sonunda, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi’nin (KBY, Kürdistan Bölgesel Yönetimi) başkenti Erbil, bağımsızlık, Irak devletinden ayrılma ve kendi kaderini tayin edeceği bir referandum hakkındaki söylentilerle çalkalanıyor. İngiliz gazetesi The Guardian’a 22 Ocak’ta verdiği bir söyleşide KBY Başkanı Mesud Barzani, bağımsızlığa hiç bugünkü kadar yaklaşmamış olduklarını ve dünyayı yöneten güçlerin, Ortadoğu’da 1916 Sykes-Picot Anlaşması’yla çizilen sınırların artık geçerli olmadığını nihayet anlamış olduklarını belirtiyordu. Yerel basına göre, Erbil’i ziyaret eden ABD Merkez Komutanlığı (United States Central Command, Centcom) komutanı General Lloyd Austin’in önünde de bu sözlerini tekrarlamıştı. Birkaç gün sonra, Şubat başında ise bir bağımsızlık referandumu düzenleneceğini ilan edecekti.
Süleymaniye’deki Kırmızı Hapishane’nin avlusundaki Fatih Melek heykeli.
Bölgenin durumundaki şaşırtıcı gelişmeler, Ortadoğu’da “Kürt Sorunu”nun gündeme bu dönüşünü açıklıyor. IŞİD’in 2014 Yazı’ndaki taarruzu, sadece bu radikal grubun Musul’u almasıyla sonuçlanmadı; Irak ordusu da çöktü. Peşmergeler bundan yararlanarak uzun zamandır Kürtler tarafından talep edilen (fakat nüfusunun yüzde 50’si Kürt olmayan) ve çok zengin petrol yatakları barındıran Kerkük şehrini aldılar. Kürtlerin Irak’ta talep ettikleri toprakların önemli bölümü, buna bağlı enerji zenginlikleriyle beraber, denetimleri altında artık. Peki, bağımsızlıkları için gerekli araçlara sahip oldukları söylenebilir mi?
Erbil’le Süleymaniye arasındaki asfalt yol iki yüz kilometre tutuyor. Onyıllar boyunca bölgenin doğusuyla batısını birbirine bağlayan tek bir asfalt yol vardı. Britanya sömürgeciliği döneminde, 1928 ile 1932 yılları arasında, Yeni Zelandalı bir mühendis olan Archie Hamilton tarafından yapılmıştı ve onun adını almıştı. Bu yol, Türkiye ile İran sınırındaki bu dağlık bölgenin dışarıya açılmasına katkıda bulunmuştu. Uzaklarda kalan o zamandan beri, hiçbir doğu-batı yolu tasarlanmamış: Irak merkezî hükûmeti, Bağdat’a götüren kuzey-güney eksenli yollar yaptırmayı tercih etmiş. Irak Kürdistanı’nın birleşmesi de özerkleşmesi de kolaylaştırılmamalıymış. Ama Saddam Hüseyin’in 2003’te düşüşü ve 2004 tarihli Irak Anayasası çerçevesinde öngörülen Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kurulmasıyla, yoğun bir yol şebekesi gelişebilmiş; ayrıca Erbil’de (2003) ve Süleymaniye’de (2005) uluslararası havaalanları açılmış; Duhok havaalanı ise ekonomik kriz izin verirse önümüzdeki aylarda bitirilecek.
Yolun tam ortasında, yüz bin kadar nüfuslu, artık bir üniversitenin bulunduğu orta boy bir şehir olan Koye yükseliyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin merkezindeyiz hâlâ; sadece güvenlik kaygısına dayanmayan titiz bir denetime tâbi tutuluyoruz yine de; bunun nedeni, bize bir başka otoritenin alanına girdiğimizi göstermek. Burada Süleymaniye vilayeti başlıyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin göz alıcı güneşli –eski bir Zerdüşt simgesi– bayrağı dalgalanmıyor artık; Celal Talabani’nin yönetimi altındaki Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) yeşil sancakları asılı. Yolun iki yanına, IŞİD’e karşı direniş sırasında can veren KYB savaşçılarının fotoğrafları asılmış. Kürdistan Bölgesel Yönetimi idarî olarak dört vilayete bölünmüş: Erbil, Duhok, Süleymaniye ve Saddam Hüseyin’in 1988’de Kürtleri gaz bombalarıyla katlettiği kurban şehir, yeni vilayet yapılan Halepçe. İlk iki vilayet, Kürt mücadelesinin asil çehresi Mustafa Barzani’nin oğlu Mesud Barzani’nin Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP), diğer iki vilayet ise KYB’nin denetimi altında. Bir ulusal birlik hükûmeti var kuşkusuz, fakat otoritesi epey sınırlı. Nitekim, iki parti de kendi savaşçılarını kendisi istihdam ediyor, ayrı bir askerî akademide yetiştiriyor, cepheye gönderip göndermeyeceğine de kendi karar veriyor. Yakın tarihte KDP ile KYB sık sık elde silah boy ölçüşmüşler; KDP rakibini püskürtmek için 1996’da Saddam Hüseyin’in tanklarını çağırmakta tereddüt etmemiş. 2009’da iki tarihî partiye karşı yeni bir güç ortaya çıkmış: Goran (Değişim). Kısa sürede ülkede seçimlerin KDP’den sonraki ikinci partisi haline gelmiş.
Süleymaniye’de “Kırmızı hapishane”
Irak’ın en büyük sıradağları olan ve İran’a uzanan Zagros’un karlı yamaçlarına sırtını vermiş Süleymaniye görünüyor sonunda. Bir milyon nüfusu, üniversiteleri, tartışmaya hevesli gençlerin toplaştığı ve duvarlarında Che Guevara, Jean-Paul Sartre ve Marilyn Monroe posterleri bulunan kahveleriyle, KBY’nin entelektüel merkezi olmakla övünüyor. Erbil’in, 1974’te Kürt özerkliği üzerine bir anlaşma imzalayan Saddam Hüseyin’in isteğiyle “başkent” yapıldığı sokuşturuluyor laf arasına.
Hiçbir yer, Kürtlerin yaşamış oldukları azapları “Kırmızı Hapishane” kadar açık anlatamaz; ama aynı zamanda belalara karşı direniş kapasitelerini ve bağımsızlık düşlerinin sürekliliğini de gösteriyor. Bu tutukevinden binlerce militan geçmiş. Kendisi de eski bir peşmerge ve bu tutukevinin eski bir tutuklusu olan 55 yaşındaki ressam Ako Garib, Dialog adlı Fransız-Kürt dostluk derneğinin başkanı, hiç unutulmasın diye bu cezaevini yabancılara ve öğrencilere gezdiriyor.
Avluda, beş metre yüksekliğinde bir fatih melek heykeli yapılıyor; daha ziyade kadınsı (her ne kadar meleklerin cinsiyeti olmasa da), Kürt usûlü giyimli, eli göğe doğru uzanıyor; heykel bittiğinde IŞİD’e karşı direnişin simgesi Kobani’ye verilecek. Mumdan şahsiyetler ya da tablolar direniş destanını yansıtıyor. “Kürtlerin tek dostu dağlardır” yazısı okunuyor bir tabelada. Birçok salonda, bütün zanlıların maruz bırakıldıkları farklı işkenceler hatırlatılıyor. 1’den 8’e numaralanıp, 1988 ile 1989 arasında Saddam Hüseyin tarafından yürütülen ve gazla ya da kurşunla onbinlerce Kürdün yokedilmesiyle sonuçlanan “Enfal” adı verilen operasyonlara, geniş bir mekân ayrılmış. Binlerce “kayıp” kişinin vesikalık fotoğrafları duvarları kaplıyor. Birçok Avrupa ülkesi Enfal’i bir soykırım olarak kabul etmiş durumda.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bin kilometrelik bir cephe
Sandıkları ve geleneksel eşyalarıyla Kürt salonu şeklinde düzenlenmiş kafeteryada, uzun bir masanın etrafında on kadar peşmerge oturuyor; cepheden dönen üç kadın var aralarında. Daha yaşlı olan ötekiler, KYB üyeleri, sık sık ön cepheye gidip gençlere kendi askerî tecrübelerini aktardıklarını anlatıyorlar. Oysa tartışmaları, Türkiye’deki PKK’nın bir sorumlusu yönlendiriyor. “Kürt sorununun olduğu her yerde dövüşüyoruz” şeklinde bir açıklama yapıyor buradaki varlığını gerekçelendirmek için. IŞİD’in 2014 Yazı’ndaki taarruzu sırasında onun örgütü (PKK) direnişte önemli bir rol oynamış: Birkaç gün içinde, Irak ordusunun 100 bin askeri buharlaşıp yok olmuş ve Halifelik bin kilometre büyüyüp Musul’u almış ve Kürt topraklarında neredeyse Erbil’e ulaşmış. “Hazırlıklı değildik, diye teyit ediyor bir KYB kadrosu, uzun bir barış dönemi bizi silahsızlandırmıştı. Ama bütün Kürt partileri direnişe ve toprakların geri alınmasına katıldılar.” IŞİD’in çarpışma yöntemlerini, dehşet politikasını, intihar komandoları kullanımını, yabancı gönüllülerin oynadıkları merkezî rolü zikrediyorlar: Karşı taarruza geçtiklerinde cesetler üzerinde buldukları pasaportlar, çoğunun Iraklı olmadığını gösteriyormuş. Silahlarının eskiliğinden ve Batı’nın verdiği askerî malzemenin yetersizliğinden yakınıyorlar.
Cephe 1 000 kilometreden uzun bir alana yayılıyor; bununla birlikte, bu cephenin 600 kilometresi boyunca peşmergelerin karşısında IŞİD değil, bir sonraki hasımları olarak gördükleri Iraklı Şii Arap milisler var. Henüz o aşamaya gelinmemiş; şimdilik hasım IŞİD; ama Türkiye de var. “IŞİD’in projesi, diye belirtiyor bir PKK kadrosu, Kürtlere karşı, yarın da Avrupa’ya karşı bir Ankara projesidir.” Konuşma ilerledikçe KDP’ye karşı târizler uzayıp gidiyor; hatta bazı KYB’liler KDP’yi Ankara’yla gizlice anlaşarak “ihanet” içinde olmakla suçlamaya kadar vardırıyor işi.
Türkiye “doğal” müttefik mi?
“Türkiye bizim Avrupa’ya, hatta ötesine çıkışımız; özellikle de İran uzun süre yaptırımlara çarptırılmışken ve Suriye savaşa gömülmüşken. Başlangıçta, Ankara’yla ilişkilerimizde zorluklar oldu, Türkler Kürt özerkliğine husumet gösteriyorlardı; 2008’de sınırlarımıza 100 bin asker yığdılar.” Ama o zamandan beri, Ankara’nın tutumu yumuşamış ve Erbil’le ilişkiler güçlendirilmiş. Bu konuşan adam, elli yaşlarındaki Mustafa Bekir, başbakanın yakınlarından, kendisi de bakan; kusursuz İngilizce ve Arapça konuşuyor, KDP’nin nüfuz sahibi bir kadrosu. Unvanı? Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin “dışişleri bölümünün başı”. Erbil’deki bürosunda, koltuğunun arkasında iki bayrak duruyor; Kürt ve Irak bayrakları. Resmî olarak dışişleri bakanlığı yok; “egemenliğe” bağlı bu görev 2004 Anayasası’yla Bağdat’taki hükûmete verilmiş. Bununla birlikte, Kürdistan Bölgesel Yönetimi diğer ülkelerden otuz kadar temsilciliği ağırlıyor; bunların çoğu konsolosluk. Açılacağı açıklanan Suudi Arabistan başkonsolosluğunu da sabırsızlıkla bekliyorlar. Yurtdışında da on beş kadar temsilcilik açılmış durumda.
Bakan, bölgedeki husumet ortamının ve denize erişimi olmayan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kuşatılmışlığının bilincinde. Türkiye “doğal” bir müttefik olarak görünüyor, diye ısrar ediyor: Diğer komşuların aksine Türkiye, Kürdistan’da –özellikle de Kerkük’ün peşmergeler tarafından alınmasından beri– bol bol bulunan enerjileri ithal ediyor; ülkenin ihtiyacı olan çok sayıda ürünü tedarik edebiliyor ve Türk müteahhit firmaları inşaat alanında büyük rol oynuyorlar. 2014 Yazı’ndan beri, Kerkük’ten petrol ve gaz akışının yönü değişmiş; Bağdat’tan geçmek yerine artık kuzeye doğru akıyor. Türkiye artık Kürdistan Özerk Bölgesi’ndeki baş yabancı yatırımcı.
Türkiye’deki Kürtlerle savaşın tekrar başlamasıyla Aralık ortasında 22 gün süren sınır kapatılmasının da gösterdiği gibi, Ankara’yla ilişkiler zorlaşmış mı? Bakanın cevabı temkinli: “PKK’yı terörist bir örgüt olarak görmüyoruz, diye açıklıyor. Onları bir ateşkesi kabule teşvik ettik. Ama siyaset oyunu oynamak istemiyorlar.” “Türklerin tepkileri”ni “orantısız” bulsa da, ülkenin güneydoğusundaki kentleri Türk tanklarının vurduğunu gören ve Kobani zaferini PKK’ya atfeden Kürt kamuoyunun onun “ılımlı” duygularını paylaşması pek muhtemel değil.
Bağdat’tan kopuş
Bekir’i asıl kaygılandıran konu Bağdat’la ilişkiler. “Ne Irak’la bütünleşmiş durumdayız, ne de bağımsızız. Uzun zaman boyunca, ‘Irak için demokrasi, Kürtler için özerklik’ düsturuyla dövüştük. Fakat Bağdat’taki iktidar sadece güçsüz olduğu zaman bizimle pazarlık ediyordu; tekrar güçlenir güçlenmez, verdiği sözlerden cayıyordu.”
Bakan bağımsızlık beklentileri konusunda iyimser. Halbuki, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Batılılar tarafından, özellikle de askerî alanda ABD tarafından (bir üssü bulunan Fransa tarafından da) desteklense bile, bu müttefikleri Irak’ın bölünmesi konusunda fazlasıyla temkinliler. “Bağımsızlığımızı ilan etsek, Türkler memnun olmaz, ama kabul ederler, diye tahmin yürütüyor. Bunun için Avrupa’nın bizi desteklemesi lâzım sadece.” Oysa, Avrupa Birliği’ndeki yirmi sekiz devlet içinde sadece Çekler ve Macarlar –2003’teki Irak istilasının en ateşli destekçileri– bu yönde beyanlarda bulundular. İran böyle bir perspektife husumetle yaklaşıyor; Rusya’ya gelince, şu son aylarda Bağdat ve Tahran’la ilişkilerini güçlendirdi, hatta PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye Moskova’da bir temsilcilk açtırdı. Nihayet Irak ise, bütçe kaynakları konusunda KBY ile anlaşma (Irak’ın harcamalarının yüzde 17’sinin Kürdistan bölgesine tahsisi) askıya alındığından beri ilişkileri pratik olarak dondurmuş da olsa, tektaraflı her girişime husumetle yaklaşıyor: Bağdat’ın elinde hiçbir baskı yolu kalmamış.
Hem Erbil’de hem Süleymaniye’de ilk göze çarpan şey, ekonomik azamet düşleri ve bunların çöküşü. Bir arada görülen devasa inşaatlar ve sayısız yarım kalmış şantiye bilim-kurgu dekorlarını andırıyor. Çok sayıda gıcır gıcır lüks otel var, fakat odaları boş. Çok büyük AVM’lerde in cin top oynuyor. Süleymaniye’nin tam göbeğindeki Pak City, uzun koruma duvarlarıyla çevrili on beş katlı akça pakça binalarıyla yeni zenginlerin semti olma iddiasıyla ortaya çıkmış; ama yaklaşık otuz katlı tamamlanmamış dört inşaat, düşlerin sonunun geldiğini gösteriyor. Yeni kaymak tabakaya yönelik bu sitelerin çoğunda, evlerin yarısı boş.
Ekonomik çöküş
Petrol fiyatlarının çöküşü de vurmuş burayı. Oysa daha birkaç ay önce Kürdistan kendini yeni Dubai gibi görmekteydi; yabancı yatırımcılar için “sınırsız fırsatlar”dan (Kurdistan Review, 2015) bahsediliyordu. Ve çoğu zaman KDP ve KYB ile bağlantılı ani büyük servet oluşumlarını sağlayan yolsuzluklar görmezden gelinmekteydi.
Krizin büyüklüğü Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bizzat temellerini tehdit ediyor. Ücretlilerin büyük bölümünü oluşturan memurlar –7 milyonluk bir nüfusta 1,5 milyon civarı(Rakamlar hayli önemli değişiklikler arz etmektedir; özellikle de Kerkük’ün denetiminin ele geçirilmesiyle birlikte.)– aylardır maaş alamıyorlar. Bizzat peşmergelere de –tahminlere göre 200 bin civarı, içlerinden çoğu cephe ile düzenli işlerini bir arada yürütüyor– nadiren ödeme yapılıyor. Alman basınının verdiği bilgilere göre, Berlin’in göndermiş olduğu makinalı tüfekler ve tabancalar pazar meydanlarında satılıyor.
“Kendi kaynaklarımızla 50 milyon kişiyi besleyebiliriz. Bağımsız bir ekonomi kuracağımıza, petrol kaynaklarını çarçur ettik, diye belirtiyor eski bir KYB siyasî büro üyesi olan Goran sorumlusu Celal Cevher. Para kirli eller tarafından gaspedildi.” Tarım için hiçbir ciddi çaba gösterilmemiş ve süpermarketlerde ithal portakallar bulunurken yerel ürünler yokmuş. Oysa, kuraklığın vurduğu Ortadoğu’da, bu bölge en sulak yerlerden biri. “Bugün, çok sayıda Kürt göç etmeye bakıyor” diye sürdürüyor sözünü. Aralık 2015’te Yunanistan’a ulaşmaya çalışan 24 Kürt’ün Ege Denizi’nde boğulması büyük infiale neden olmuş. Goran hareketi hoşnutsuzluk dalgası üzerinde ilerlemeye hazır görünüyor ve bazen şiddete de başvurulan grevler ve gösteriler düzenliyor.
Borçlar birikiyor, şirketlerin ödemeleri yapılmıyor ve çok sayıda şirket ülkeyi terkediyor. Her ne kadar üç çimento fabrikasıyla Kürdistan’daki petrol-dışı baş yatırımcı olan Lafarge ile Carrefour direnseler de, ısrarlı söylentiler Total’in gideceğini haber veriyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi devlet olarak tanınmadığı için, başka devletlerden ya da uluslararası kuruluşlardan borç alamıyor (sadece Türkiye bunu kabul etmiş).
Birlik olmanın hayatiliği
Bu kriz, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin henüz kırılgan olan kazanımlarını tehdit ediyor. Bu kazanımlar arasında şunlar sayılabilir: üniversitelerin çoğalması, azınlıklarla (KBY “ortaklar” demeyi tercih ediyor) birlikte yaşama –her ne kadar durum yetkililerin söylediği kadar harika olmasa da–, bölgeye yapılan yol şebekesi, kentlerdeki altyapılar, kentsel gelişim, eski anıtların ve geleneksel evlerin yenilenmesi, karayolu hizmetleri, kadın hakları hukukunda ilerlemeler, özellikle de Irak’a nazaran bu bölgede daha çok görülen kadın sünnetine karşı verilen mücadele, vb..
Çok hayatî olan bu meseleler mülteci sorununun ağırlığıyla vahimleşiyor (Irak içinde yerlerinden edilip göçe zorlanan 1,5 milyon kişi ve yaklaşık 300 bin Suriyeli mülteci). Coğrafî ortamı tarafından sıkıştırılan, ekonomik olarak zayıflayan Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Başkan Barzani’nin düşündüğü gibi kaderini zorlayabilir ve bağımsızlığa ulaşabilir mi? Bu sorunun cevabı siyasetçilerin elinde; fakat aralarındaki bölünmeler, aşılması güç bir engel oluşturuyor. Her ne kadar bütün taraflar bağımsızlık fikrini desteklese de, birbirleriyle çekişmeyi sürdürüyorlar. Celal Talabani’nin onu siyasî yaşamın kıyısına iten hastalığı, KYB içindeki mücadeleleri vahimleştiriyor. Başkan Barzani’nin görev dönemi 2015’te bitmesine rağmen, tekrar görevlendirilmesi için bir uzlaşı sağlanamadı. Goran hareketi ulusal birlik hükûmetinden kovuldu ve kitle gösterisi çağrılarını çoğaltıyor. Bağımsızlığa erişmek için zorunlu olan bir ulusal sıçrama, bu koşullarda nasıl tasavvur edilebilir öyleyse?
Ek bilgiler:
Irak Kürdistanı’ndaki beş partinin Kasım 2013 seçimindeki oy oranları:
Meclis’te 111 milletvekili var; bunların 11’i Türkmen, Süryani ve Ermeni azınlıklarına ayrılmış. Kürdistan Demokratik Partisi : % 37,8 (38 milletvekili) Goran : % 24,2 (24 milletvekili) Kürdistan Yurtseverler Birliği : % 17,80 (18 milletvekili) Kürdistan İslamî Birliği (İhvan’a yakın) : % 9,50 (10 milletvekili) Kürdistan İslamî Grubu (Selefi) : % 6 (6 milletvekili) Komünist Parti ve Sosyal Demokrat Parti gibi tek milletvekili çıkaran küçük partiler de vardır.
Alain Gresh Türkçe’de: Ortadoğu, Mezopotamya’dan Körfez Savaşı’na (Dominique Vidal ile birlikte, çev: Hamdi Türe, Alan Yayıncılık).
Bize destek olun
Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor.
Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.
İşbu Aydınlatma Metni, Veri Sorumlusu sıfatıyla Maslak Mahallesi, Dereboyu 2. Cadde, No: 15A/70, Ata Center İş Merkezi Kat:G2, Sarıyer/İstanbul adresinde mukim Şirketimiz Scope Medya Ticaret Pazarlama A.Ş.’nin (“Medyascope”) tarafından sağlanan ürün ve hizmetlerin tanıtımı amacıyla internet sitemizde yer alan E-Bülten Aboneliği kısmından elde edilen kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olup, Şirketimiz tarafından başta 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) olmak üzere ilgili mevzuat kapsamında aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Şirketimizin kişisel verilerin korunmasına ilişkin politikaları https://medyascope.tv adresinde yer almaktadır.
İşleme; KVKK’nın 3. maddesinde kişisel verilerin kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması işlemleri olarak tanımlanmıştır.
İşlenen Kişisel Verileriniz
İşlenen kişisel verileriniz, E-Bülten Aboneliği aracılığıyla bizimle paylaşmayı tercih ettiğiniz adınız, soyadınız, e-posta adresinizdir.
Kişisel Verilerin Toplanma Yöntemi ve Hukuki Sebebi
Kişisel verileriniz, şirketimiz tarafından sağlanan ürün ve hizmetler kapsamında promosyon, kampanya ve tanıtım faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında internet sitemizde yer alan E-Bülten Aboneliği bölümünde e-posta adreslerini bildiren kişilere Şirketimizin ticari olarak faaliyet gösterdiği alanlarda reklam, tanıtım ve bilgilendirme yapmasına ilişkin sözleşmenin kurulması ve ifası, veri sorumlusunun meşru menfaati ve açık rızanız kapsamında işlenmektedir.
Kişisel Verilerin İşlenme Amaçları
Kişisel verileriniz Şirketimiz tarafından, aşağıdaki belirtilen işleme amaçlarıyla uygun süre zarfında, KVKK’nın 5. ve 6. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında işlenecektir:
İletişim faaliyetlerinin yürütülmesi
Reklam / kampanya / promosyon Süreçlerinin Yürütülmesi
Saklama ve arşiv faaliyetlerinin yürütülmesi
Pazarlama analiz çalışmalarının yürütülmesi
Ürün / hizmetlerin pazarlama süreçlerinin yürütülmesi,
Organizasyon ve etkinlik yönetimi
Şirketimizin faaliyet alanlarında reklam, tanıtım ve bilgilendirme hizmeti sağlamak,
Şirketimiz tarafından gönderilen bu e-postalar üzerine gelen talep ve şikayetlerin cevaplanması,
Hukuki bir ihtilafın vuku bulması halinde hukuki işlem yapmak,
Sair tüm yasal yükümlülükler.
Kişisel Verilerin Hangi Amaçlarla Kimlere Aktarılabileceği
Şirketimiz, kişisel verileri “bilme gereği” ve “kullanma gereği” ilkelerine uygun olarak, gerekli veri minimizasyonunu sağlayarak ve gerekli teknik ve idari güvenlik tedbirlerini alarak işlemeye özen göstermektedir ve sadece zorunlu durumlarda üçüncü kişilere aktarmaktadır. Kişisel verileriniz; KVKK’nın 8. ve 9. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları çerçevesinde Şirketimiz ilgili birimlerince işlenmekte ve aşağıda yer verilen amaçlarla üçüncü kişilerle paylaşılmaktadır.
İlgili mevzuatı gereği talep halinde idari makamlara, adli makamlara veya ilgili kolluk kuvvetlerine, yetkili idari ve denetleme kurullarına ve/veya diğer yetkili denetleyici kurum ve kuruluşlara aktarılabilecek ve/veya hukuki bir ihtilaf vuku bulması halinde Şirketimizin hukuki menfaatlerinin korunması amacıyla bu mercilerle ve Şirketimiz avukatları ile paylaşılmaktadır.
Ürün ve hizmetlerimizin tanıtımı amacıyla E- Bülten Aboneliği veri işleme altyapısını tedarik ettiğimiz iş ortağımız, bu bildirimlerin yapılması amacıyla hizmet aldığımız ajanslar ve pazarlama analiz şirketleri ile paylaşılmaktadır.
Kişisel verileriniz e-posta altyapısı ve ilgili hizmetlerinden yararlandığımız hizmet sağlayıcılarımızın yurt dışında bulunan veri depolama sistemleri nedeniyle KVKK’nın 9. maddesindeki şartlardan biri olan açık rıza şartı sağlandığı takdirde yurt dışına aktarılabilmektedir.
Kişisel Verilerin Saklama Süresi
Kişisel verilerinizi, sunduğumuz hizmetlerin mahiyetinden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi amacıyla, hizmetlerin sağlandığı süre boyunca ve ardından hukuki yükümlülüklerini yerine getirmek ve meşru menfaatini temin etmek amaçlarıyla ilgili mevzuata uygun olarak, makul süreler boyunca saklayacaktır.
Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi ve Anonim Hale Getirilmesi
Kişisel verileriniz KVKK’nın 7. maddesi uyarınca işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması halinde kişisel veriler re’sen veya kişisel veri sahibinin talebi üzerine tarafımızca silinir, yok edilir veya anonim hale getirilir.
Kişisel Verilerinizin Güvenliği
Bize sağladığınız kişisel verilerin gizliliğini ve güvenliğini korumaya önem veriyoruz. Bu doğrultuda, kişisel verilerinizi yetkisiz erişim, zarar, kayıp veya ifşaya karşı korumak için gerekli teknik ve idari güvenlik önlemleri almaktayız.
Kişisel Veri Sahibi İlgili Kişinin Hakları
Kişisel veri sahibi “İlgili Kişi”, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 11. maddesinde aşağıda yer verilen haklarını ve taleplerini www.eliteworldhotels.com.tr adresinde yer alan Başvuru Formunu usule uygun olarak doldurmak suretiyle bildirebilecektir.
6698 sayılı KVKK’nın 11. Maddesi kapsamında herkes veri sorumlusu sıfatı ile Şirketimize aşağıdaki hususlarda başvurma hakkına sahiptir:
• Kişisel verilerinizin işlenip işlenmediğini öğrenme,
• İşlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme,
• Kişisel verilerinizin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, • Yurt içinde veya yurt dışında aktarıldığı üçüncü kişileri bilme,
• Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması halinde bunların düzeltilmesini isteme,
• KVKK’da öngörülen şartlar çerçevesinde kişisel verilerinizin silinmesini veya yok edilmesini isteme, • Yukarıda belirtilen düzeltme, silinme ve yok edilme şeklindeki haklarınız uyarınca yapılan işlemlerin, kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme,
• İşlenen kişisel verilerinizin münhasıran otomatik sistemler ile analiz edilmesi sureti ile aleyhinize bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme,
• Kişisel verilerinizin ilgili mevzuata aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğramanız halinde zararınızın giderilmesini talep etme haklarına sahipsiniz.
Hak ve Talepleriniz İçin İletişim
Kişisel verilerinizle ilgili sorularınızı ve taleplerinizi, Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları hakkında Tebliğ’de belirtilen şartlara uygun düzenlenmiş dilekçeyle aşağıdaki yöntemlerle iletebilirsiniz.
Başvuru Yöntemi
Başvurunun Yapılacağı Adres
Şahsen Yazılı Başvuru
Maslak Mahallesi, Dereboyu 2. Cadde, No: 15A/70, Ata Center İş Merkezi Kat:G2, Sarıyer/İstanbul
Noter
Maslak Mahallesi, Dereboyu 2. Cadde, No: 15A/70, Ata Center İş Merkezi Kat:G2, Sarıyer/İstanbul
Şirketimize daha önce bildirilen ve sistemde kayıtlı bulunan elektronik posta adresinizden
“Şahsen Yazılı Başvuru” yoluna başvuracak İlgili Kişilerin kimliğini tevsik edici belgeleri ibraz etmesi zorunludur. Bu bağlamda Maslak Mahallesi, Dereboyu 2. Cadde, No: 15A/70, Ata Center İş Merkezi Kat: G2, Sarıyer/İstanbul adresine yapacağınız şahsen yazılı başvurularda başvuru formuyla birlikte kimlik fotokopisinin yalnızca ön yüzünün (kan grubu ve din hanesi gözükmeyecek şekilde) ibraz edilmesini rica ederiz.
Başvuru formunun tebligat zarfına veya e-postanın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu İlgili Kişi Talebi” yazılmasını rica ederiz.
Kişisel veri sahipleri olarak, haklarınıza ilişkin taleplerinizi, Medyascope ‘a iletmeniz durumunda Medyascope talebinizi en geç 30 (otuz) gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandıracaktır. Ancak, başvurunuza verilecek yanıtın mevzuat uyarınca bir maliyet gerektirmesi halinde Medyascope tarafından Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenen tarifedeki ücret talep edilebilecektir.
Ticari Elektronik İleti Gönderimi Hakkında Bilgilendirme
6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca ticari elektronik ileti; telefon, çağrı merkezleri, faks, otomatik arama makineleri, akıllı ses kaydedici sistemler, elektronik posta, kısa mesaj hizmeti gibi vasıtalar kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen ve ticari amaçlarla gönderilen veri, ses ve görüntü içerikli iletileri ifade eder.
Ticari elektronik iletiler, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebilir. Ticari Elektronik İleti Yönetim Sistemi (“İYS”) üzerinde onayı bulunmayan alıcılara ticari elektronik ileti gönderilemez. Bu onay, yazılı olarak veya her türlü elektronik iletişim araçlarıyla ya da İYS üzerinden alınabilir. İYS üzerinden alınan onaylarda ise olumlu irade beyanı ve elektronik iletişim adresi yer alır. Alıcılar diledikleri zaman, hiçbir gerekçe belirtmeksizin ticari elektronik iletileri almayı reddedebilir. Alıcının ret bildiriminde bulunması, bildirimin yapıldığı iletişim kanalına ilişkin onayı geçersiz kılar. Alıcı reddetme hakkını İYS üzerinden de kullanabilir.
Alıcının kendisiyle iletişime geçilmesi amacıyla iletişim bilgilerini vermesi halinde, temin edilen mal veya hizmetlere ilişkin değişiklik, kullanım ve bakıma yönelik ticari elektronik iletiler için ayrıca onay alınmaz.
Tacir veya esnaf olan alıcıların elektronik iletişim adreslerine gönderilen ticari elektronik iletiler için önceden onay alınması zorunlu değildir. Ancak tacir ve esnafların ilgili mevzuatta yer alan reddetme hakkını kullanması halinde onayları alınmadan ticari elektronik ileti gönderilemez. Bu kapsamında ileti gönderilmesinden önce tacir veya esnaf olan alıcıların elektronik iletişim adresleri hizmet sağlayıcı tarafından İYS’ye kaydedilir ve İYS üzerinden alıcıların ret hakkını kullanıp kullanmadığı kontrol edilir.
6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca, Scope Medya Ticaret Pazarlama A.Ş.’nin (“Medyascope”) tarafından vermekte olduğumuz hizmetler kapsamında, Medyascope üzerinden temin edilen bilgileriniz doğrultusunda, onay vermeniz halinde E-posta iletişim aracı kullanarak tarafınıza her türlü bilgilendirme, tanıtım, reklam, ürün teklifleri, promosyonlar, kampanyalar, memnuniyet değerlendirme çalışmaları ve duyuruların iletilmesi amacıyla tarafınızla iletişime geçilebilecektir.
6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca ticari elektronik ileti gönderimine dair onay verseniz dahi dilediğiniz zaman, hiçbir gerekçe belirtmeksizin ticari elektronik iletileri almayı reddedebilirsiniz. Ret bildirimini kolay ve ücretsiz bir şekilde olmak üzere e-posta iletişim kanalı ile verebileceğinizi hatırlatmak isteriz. Reddetme hakkınızı İYS üzerinden de kullanabilirsiniz.