Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Putin’i Putin yapan şehirler (1): Dresden’de ajan Putin’in izleri

18 Mart başkanlık seçimleri yapılırken, Le Monde gazetesi Kremlin’deki şefin bugüne kadar izlediği güzergâh üzerine bir makale dizisi yayınladı. İlk etap: Putin’in 1985 ile 1990 yılları arasında KGB subayı olarak görev yaptığı eski Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR).
5 Mart 2018’de Isabelle Mandraud imzasıyla yayınlanan araştırmayı Haldun Bayrı çevirdi.

putin-in-east-germany
Putin genç bir KGB subayı olduğu yıllarda

Dresden’deki KGB yuvası hâlâ duruyor, kent merkezinin biraz uzağında. Duvarları krem rengi iki katlı bodur bir yapı. Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR) zamanında burada görevli ajanlar muhaliflerin en ufak hareketini izliyor, daha sonra da elde ettikleri bilgileri teşkilatın Doğu Berlin’deki karargâhına aktarıyorlardı. 1985 ile 1990 yılları arasında Dresden’de görevli olan Vladimir Putin’in yaptığı, siyasetçiler ve “potansiyel düşmanlar” hakkında istihbarat toplamaktan ibaretti.
Eski sahipleri kadar marjinal ve ağzı sıkı olan bir ezoterizm merkezinin binaya yerleşmesinden beri, mekânda değişiklikler yapılmış; mahalle ise fazla değişmemiş. Siyasî mahpuslara yönelik elli kadar hücrenin bulunduğu, Doğu Almanya’nın siyasî polisi Stasi’nin karargâhının önüne gelmek için, Kremlin’in müstakbel efendisinin sola dönüp birkaç adım atması yetiyormuş. Sağa saparsa da, bugün yazı ve resimlerle dolu uzun bir beton duvar boyunca ilerleyip, balkonları sardunya çiçekli sıradan bir binanın altıncı katındaki (asansörsüz) dairesine ulaşabilmekteymiş. O sırada bu huzurlu mekân, blokun tamamı gibi, Rus ve Doğu Alman servis elemanlarının ailelerine tahsis edilmiş. Oraya uzak olmayan bir yerde futbol sahaları da varmış.
Vladimir Putin, önceki yıllarda KGB’de gördüğü eğitimde öğrendiklerini, vaktiyle Batı’dan kopuk olan Alman Saksonyası’nın bu bölgesinde uygulamaya koymuş. 1985’te oraya ilk gittiğinde 32 yaşındaymış. Aeroflot’un eski bir hostesi olan eşi Liudmila, kökenleri üzerine uzun bir soruşturmaya boyun eğmek, sağlığı ve susma kapasitesi üzerine bir sürü testten geçmek zorunda kalmış. Kızları Maria oraya onlarla gitmiş; ikinci kızları Ekaterina ise orada doğmuş. KGB’de bağlı olduğu istihbarat kolunda, ilk harfi soyadının ilk harfiyle aynı olan bir takma ad kullanımı âdettenmiş. Bundan sonra, Napolyon’a karşı Kazak birliklerine komuta eden Rus generaline atfen “Subay Platov” olacaktır adı.

putin mariya
Putin Dresden’de kızı Maria ile

İnsan ilişkileri uzmanı
Dresden’e tayini belirleyici bir safhadır onun için. On yıl önce, doğduğu şehir Leningrad’ın Hukuk Fakültesi’nde beşinci sınıftayken işe alınmıştır; iyi Almanca konuşmaktadır ve yurtdışında bir görev iznini alana kadar uzun bir güzergâh izlemiştir —üstelik kardeş bir ülkedeki düşük düzeyli bir şube söz konusudur. Ama böylece ergenlikteki düşünü gerçekleştirmektedir: Bir “bağlantı ajanı”nın tenine bürünmek, şebekelere sızmak ve sır ortaklarının Moskova’yı andıkları adla “Merkez”e hesap vermek. Sovyet rejimi muhalifleri üzerine bilgi toplanması o sırada çok yaygınlaşmaktadır. Varşova Paktı’ndaki gizli servislerin hazırladığı ve Moskova’da stoklanan SOUD veri tabanına, kısa süre içinde, tehlikeli olarak değerlendirilen 188 bin kişinin adı girilecektir.
Leningrad’daki başlangıcında kâtiplik yapan Vladimir Putin, gösterdiği sebatla, KGB’nin okulu olan Moskova’daki Andropov Enstitüsü’ne girer sonunda. Her casus çırağının geçmek zorunda olduğu aşama: “Orada hukuk, kriminoloji, komünist hareketlerin incelenmesi, askerî disiplin, dövüş sanatları ve elbette harekât çalışmalarında yardımcı olabilecek her şey öğreniliyordu: mikrofon yerleştirmek, iz bırakmadan bir yeri aramak ya da birini tutuklamak gibi” diye anlatıyor 68 yaşındaki eski KGB Tuğgenerali Aleksey Kondavrov. Kondavrov 1990’lı yıllara kadar içinde Leningrad’ın da bulunduğu birçok büyük kentte karşı-casusluk, terörizm ve rejim muhalifleriyle mücadeleden sorumlu 5. Şube’yi yönetmiş. Hafızasını ne kadar zorlamaya çalışsa da, o dönemde Putin’in adını hiç işitmemiş.
Andropov Okulu’ndaki öğrenim, psikolojik esnekliği ve muhatabıyla empati kurma sanatını da devreye sokuyordu. “Ben bir insan ilişkileri uzmanıyım” diye cevap vermişti Putin, ünlü viyolonselci dostu Sergey Roldugin ona KGB’de ne gibi görevleri olduğunu sorma riskine girdiğinde —üç Rus gazetecinin başlarda onun hakkında ulaşmayı başardığı çok nadir bir sır (Vladimir Poutine. Première personne [“Vladimir Putin. Birinci Şahıs”], Fr. çev. 2016, éditions So Lonely). “Casusluk sanatı, insanlarla temas kurma becerisidir, bizim için yararlı kimseleri seçebilmektir, doğru soruları sorma becerisidir…” deyivermişti daha sonra, öğretmenlerinden biri olan Mihail Frolov. Seneler sonra Kremlin’in efendisi, George W. Bush’la ilk görüşmesinde, onun ateşli dindarlığına parmak basarken bu tekniğe başvuracaktı.

“Kompromat” ve propaganda

Önce Moskova sonra Dresden’de ajan olarak yetişmesi, rekor bir zamanda iktidar basamaklarını tırmanmış olan (Saint-Petersburg belediye başkan yardımcılığı [1992-1996]; 1998’de FSB [KGB’nin mirasçısı Rus servisleri] direktörlüğü; 1999’da başbakan) bu adamın her bir hareketine bugün hâlâ işliyor. Boris Yeltsin tarafından halef gösterilen Vladimir Putin, 26 Mart 2000’de Rusya Başkanı seçildi. On sekiz sene sonra, âşinâ olduğu bir ortamda, hâlâ iktidarda. NATO bir tehdit ve ABD hâlâ 1 numaralı düşman; mücadelenin artık hiçbir ideolojik tarafı kalmamış da olsa, yüzleşmek gereken bir hasım.
Onun başkanlığı altında, Soğuk Savaş’ın tüm araçları tekrar etkin hale getirildi. “Kompromat”ı (“tehlike arz eden dosya”), KGB’nin bireylere baskı yapmaya yönelik o eski taktiğini artık herkes kullanıyor. “Tabii ki yararlanıyorduk bunlardan, ama hiçbir zaman elâlemin ortasında yapmıyorduk bunu!” diye haykırıyor bürosunda Gennadi Gudkov, özel güvenlik hizmetlerine geçmiş eski bir karşı-casusluk emektarı. “Kompromat” artık insanlardan habersiz çekilmiş ve yaygın izlenme saatlerinde televizyonda yayınlanan video görüntüleriyle besleniyor.
Propaganda ise, göçmen akınıyla sarsılmış ve siyasî skandallarla aşınmış olan Batılı ülkelerin ve bunların kurumlarının imajını temelinden biçmek için eskisinden de güçlü biçimde tekrar başlatıldı. Nihayet casusluk da tekrar ihya edildi — hem de sadece Amerikan seçim sonuçlarını etkilediklerinden kuşkulanılan bilgisayar korsanları suretinde değil. Bir paravan işi olan emektar ajanlar tekrar göklere çıkarılıyor. Nisan 2017’de, Putin Rossiya 24 kanalında bunun duygulu bir övgüsünü yaptı: “Yaşantısından, yakınlarından vazgeçmek ve yıllarca ülkesinden uzak olmak (…), herkes yapamaz bunu. Bunlar diğer insanlar gibi insanlar değillerdir; diğer insanlarda olmayan vasıfları, diğerlerininki gibi olmayan inançları, diğerlerininki gibi olmayan bir karakterleri vardır.”

Matveyev Çetesi

Elbe Irmağı kıyısındaki Dresden’deki Stasi binası müzeye dönüştürülmüş. Vitrinlerindeki birçok fotoğrafta, o dönemdeki KGB’nin yerel şubesinin şefi Lazar Matveyev’in kartal çehresi görülüyor. Bu fotoğrafların birinde, Stasi’deki iş arkadaşlarıyla yukarıdan bakıyor, etrafı üniformalı adamlarla çevrili. En solda, ön sırada ayakta, sivil giyimli Putin duruyor.

putin-at-a-kgb-party-in-dresden
Dresden’de KGB çalışanları eğleniyor

Otuz yıl sonra, 8 Mayıs 2017’de, Rus Başkanı, eski âmirinin 90 yaşını kutlamak için ziyarete gittiğinde, Moskova’da kameraların önüne geçmişti. O gün, çok zayıf çehreli, bakışı hâlâ dimdik ufak adam, doğduğu yıl olan 1927 tarihli bir Pravda nüshası ile bir saati elinden aldığı ünlü ziyaretçisinden şu sözleri dinledi: “Sizinle çalışmak iyi bir okul oldu: Hem bir hayat okulu, hem de bir meslek okulu.” Kremlin’in başı yalnız gelmemiştir. Ona iki adam refakat etmektedir: Sergey Çemezov, 65 yaşında, yüzlerce Rus girişiminin sahibi olan çok kollu devlet şirketi Rostec’in şimdiki patronu; ve Nikolay Tokarev, 67 yaşında, petrol taşımacılığında uzmanlaşmış güçlü grup Transneft’in idare konseyi başkanı. Hepsi Lazar Matveyev’in idaresi altında çalışan sekiz kişilik subay grubunda bulunmuş. Bir çete.
Yine de Dresden’de Vladimir Putin’in izleri ender; bir muhbirin evine telefon hattı çektirme talebi için imzalamış olduğu o kâğıt parçası gibi. “Aralık 1973’te, KGB Başkanı Yuri Andropov ile Stasi’deki muadili Eric Mielke arasında imzalanmış olan bir işbirliği anlaşması, KGB ajanlarına Doğu Almanya’da kendi ‘casus’larını istihdam etme olanağı vermekteydi” diye belirtiyor, Berlin’deki Marc-Bloch Merkezi’nde tarihçilik yapan, Sovyet Bloku siyasî polisleri uzmanı Emmanuel Droit. “Mielke için bu, servislerinin etkililiğinin gerçekten tanınması demekti,” diye ekliyor, “ama KGB’yle bu balayı sadece 1973’ten 1985’e kadar sürecektir. DDR perestroika’yı sevmiyordu.”

“Jeopolitik felaket”

Putin ailesiyle Doğu Almanya’ya geldiğinde, 11 Mart 1985’te Mihail Gorbaçov’un Komünist Parti genel sekreterliğine geldiği Moskova’da gerçekten de yeni bir hava esmektedir. Eski Sovyet rejiminin muhafızlarıyla KGB’nin yeni kadroları arasında bir mesafe oluşmaktadır. “Bunun ardından ne geleceğini tahayyül etmekten uzak da olsak, SSCB’deki teknolojik gecikmenin iyi farkındaydık” diye vurguluyor eski karşı-casusluk üyesi Gennadi Gudkov.
Putin’in dünyası çabuk sarsılır. 1989 Sonbaharı’nda Dresden’deki gösteriler çoğalır, bazıları isyana dönüşür. Sonra, 5 Aralık gecesi, Berlin Duvarı zaten düşmüşken, kalabalık, KGB binasının pencerelerinden görülen Stasi binasını istila eder. Arabuluculuk yapmaya çalışan bir gönüllü grubunun başında, eski bir Katolik papazı olan –evlenmiş olduğu için artık değil– Frank Richter vardır. “Yuhalamalar altında dışarı çıkan Horst Böhm’ü [Stasi’nin az zaman sonra intihar edecek olan yerel şefi] gördüm; yüzü solmuştu, sonra bir grup ayrılarak KGB binasının önüne gittiler.” Dillerde dolaşan efsaneye göre, göstericileri geri çekilmeye ikna etmek için Vladimir Putin tek başına dışarı çıkmış. Ama “gece karanlığıydı, hiçbir şey görülmüyordu ve bunu doğrulayan hiçbir fotoğraf yok” diye belirtiyor Frank Richter.
Gerçekte, binanın içinde, KGB elemanlarının etekleri tutuşmuştur. “Her şeyi imha ettik” diye anlatacaktır subay Putin. “Tüm bağlarımızı, temaslarımızı ve bütün ajan şebekemizi. Kendi ellerimle bol miktarda belge yaktım. O kadar çok yaktık ki fırın çatladı.” Hemen yakındaki Rus üssünden askerî takviyenin gelmesi gecikir. Telefonda bir ses cevap verir: “Emir gelmeden hiçbir şey yapamayız. Moskova’dan ise bir ses çıkmıyor.”
Bu cümle Putin’in zihninde kazılı kalacaktır. O gün yaşamış olduklarını ancak seneler sonra sözcüklerle ifade edecektir; o gün yaşadıkları, yani “20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi”, ilk görenlerden olduğu SSCB’nin dağılması. 1990’da ülkeye döndüğünde, binlerce subay KGB’den ayrılmaya başlamıştır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.