Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Avrupa’da göçmen krizine insani bir çözüm nasıl bulunabilir?

Der Spiegel’de Nicola Abe Katrin Elger ve Fritz Schaap birtakım uzmanlarla ve mültecilerle görüşerek bir makale kaleme aldı. Makaleyi genel hatlarıyla siz okuyucularımıza sunuyoruz.

Akdeniz üzerinden gelen göçmenler, Avrupa kamuoyunu şimdiye kadar en çok bölen meselelerden biri. Der Spiegel, konuya ahlaki bir çözüm nasıl getirilebilir sorusunu, konunun uzmanlarıyla konuştu.

Göçmen krizinden önce Stuttgartlılar kum kertenkelelerini, Eichenaulular şehri işgal eden bıyıklı yarasaları tartışıyorlardı. Suriye’deki iç savaş, Eritre’deki diktatörlük ve Sahra Altı Afrika’daki yoksulluk insanların pek de umurunda değildi. 2015 baharında Angela Merkel “başarabiliriz” diyerek yüz binlerce mülteciyi ülkeye kabul etmeye başladı. Fakat aynı yılın sonlarında yapılan bir kamuoyu araştırmasında insanların yarısı ülkeye gelen mültecilerin sayısından endişeli olduğunu ifade etti.

Yarasalar artık, Eichenauluların gündeminden düşmüş durumda. Aşırı sağcı parti AfD artık parlamentoda. Bavaryalı Hıristiyan Sosyal Birlik göçmenlere yardımda bulunanları “sığınmacı turizmi” yapmakla suçlayarak küçümsüyor. Sol Parti (Die Linke)’de bile göçmen karşıtı sesler yükseliyor. Almanya’da tartışmalar o seviyede ki bu yaz iktidardaki koalisyon, göçmenlere dair anlaşmazlıklardan dolayı çökme noktasına geldi.

Gelen göçmen sayısı arttıkça ülkedeki gerilim de tırmandı. 2015’te Köln’de yeni yıl kutlamalarında bir kadının taciz edilmesi ve Wiesbaden’de 14 yaşındaki bir kızın Iraklı bir göçmen tarafından tecavüz edilip öldürülmesi gibi olaylar kamuoyunda infial yaratmıştı. Aslında Almanya’ya gelen sığınma başvuruları gittikçe azalıyor. 2017’de 222 bin 683 sığınma başvurusu yapıldı. Bu rakam 2016’dakinin yaklaşık üçte biri.

Almanya’nın göçmenlere yönelik politikası sıkça eleştiriliyor. Oxford Üniversitesi’nden Paul Collier’e göre Avrupa ülkeleri iç savaşın sonuçlarını azımsayarak krizin başlangıcında Ürdün gibi komşu ülkelere yeterince destekte bulunmadılar. Avrupa’ya geçişler arttıkça 6 aylık bir açık kapı politikası uygulandı fakat sonrasında tekrar kapalı kapı politikasına dönüldü. Krizin sonuçları Avrupa Birliği için ağır oldu. Polonya ve Macaristan baştan beri göçmen almayı reddediyor ve şimdi diğer Avrupa ülkeleri de benzer politikalar uygulamaya başladılar. En fazla göç alan ülke olan İtalya, aralarında en radikal tavra sahip olan ülke. Zira İtalya’nın göçmen politikası sağcı popülist bir içişleri bakanı tarafından belirleniyor.

Berlin’de çalışan sosyal bilimci Naika Foroutan, göçmen kriziyle birlikte Avrupa’nın kozmopolit, liberal ve insancıl imajının sarsıldığını iddia ediyor: “Avrupa kendi değerlerini uygulamakta zorlanıyor ve bu muazzam bir gerilime sebep oluyor.”

Planlama ve ahlak açısından zayıf politikalar

Avrupa’nın göçmen politikası aynı zamanda planlama açısından da eksiklere sahip. Bu politika, en zor durumdaki göçmenlerin insan kaçakçılarına başvurmasına sebep oluyor. Akdeniz üzerinden geçen göçmenlerin yüzde 70’i erkek. Bu ne mantıklı, ne de adil. Politikalara verilen desteğin azalmasının sebeplerinden biri de bu. Her hafta yeni fikirler ortaya çıkıyor ve yalanlanıyor. Uygulanabilir kurallar kısmen görmezden geliniyor ve ortak bir politika uygulamaktansa, Avrupa ülkeleri göçmen sorunuyla kendi yöntemleriyle başa çıkmaya çalışıyor.

Fakat bu böyle olmak zorunda değil, göçmen sorunuyla mücadele etmek için elbette daha iyi yollar bulunmakta. Der Spiegel göçmen politikaları uzmanlarıyla, ekonomistlerle, siyasi danışmanlarla, deniz kurtarma işçileriyle ve Suriye’de, Nijer’de, Malta’da ve Bavarya’da mültecilerle konuştu.

Kuzey Suriye’de Twahina Kampı’ndan Abdullah Ali’nin 22 koyunu var ve 9 çocuk babası. Yıllar önce sıradan bir aileyken köylerini terk etmek zorunda kalmışlar: “Sadece geri dönmek istiyoruz.” Fakat o bölgede Şebbihalar (rejim yanlısı paramiliter güçler), İranlılar ve Ruslar olduğu için dönmeleri imkânsız. Almanya’ya gidebilenlerin zengin Suriyeliler olduğunu söylüyor: “Ama neden bizi hiç umursamıyorlar?

“Yarın bu kamptaki herkes ölse kimin umurunda olacak?”

Savaş Ali’nin ailesine felaket getirdi. Önce rejim, sonra da IŞİD Ali’nin sevdiklerini öldürdü. Diğerleri de rejim ordusunda askerlik yaparken öldürüldüler. Bir süre IŞİD kontrolü altında yaşadılar, kadınlar korkudan evde saklanıyordu. Sonra Kürtler geldiler. Şimdi Ali ve ailesi bir yıldır bu çadır kentte yaşıyor.

Göç uzmanı Collier, yarısı ülke içinde olmak üzere 12 milyon Suriyelinin yerinden edildiğini, fakat uluslararası kamuoyunun hiçbir şey yapmadığı yorumunda bulunuyor. Uzman ayrıca Türkiye, Ürdün, Irak ve Lübnan’da mülteci başına harcanan para sadece 1 euroyken, Avrupa’ya ulaşmış her mülteciye 135 euro harcandığını ekledi. Collier sistemin adaletsiz olduğu fikrinde: “Sığınma hakkı, Cenevre Mülteci Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği yardım örgütleri Soğuk Savaş sırasında kuruldu, ve bunların temel amacı siyasi muhalif bireylerin korunmasıydı.” Fakat milyonlarca kişinin savaştan ve çevre felaketlerinden kaçtığı bir ortamda farklı kurumlara ve düzenlemelere ihtiyacımız var.

Collier Suriye’ye komşu ülkelerle işbirliğinin önemini vurguluyor ve bu ülkelerin mutlaka açık kapı politikası uygulaması gerektiğini belirtiyor. Bundan ötürü, uzmana göre komşu ülkelere maddi yardımlar artırılmalı: “Mültecilerin çoğu benzer kültür, dil ve din açısından benzer olan komşu ülkelerde kalıp evlerine olabildiğince yakın olmak istiyor. Mültecileri Avrupa’ya yerleştirmek ise izole göçmen toplulukları oluşmasına sebep oluyor. Collier ayrıca mültecilerin kamplara yerleştirilmesini kabul edilemez buluyor ve kampları “insan siloları” olarak adlandırıyor.

Collier, göçmenlerin adaptasyonundaki en önemli noktanın istihdam olduğunu fikrinde. Ona göre şirketler “geçici şehirlere” yatırım yaparak üretimlerinin bir kısmını buralara kaydırabilirler. İş sahibi olmak mülteciler için önemli çünkü Collier, ancak bu şekilde mültecilerin kendi bağımsızlıklarını sağlayabileceğini savunuyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.