Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Efsane tenisçi Martina Navratilova: “Serena da hatalı. ‘Erkekler yapabiliyorsa biz de yapalım’ diyemeyiz”

Geçen hafta sonu düzenlenen finallerle sona eren Amerika Açık Tenis Turnuvası, kadınlar finalinde yaşananlarla gündemde kalmaya devam ediyor. Serena Williams ve Naomi Osaka arasında gerçekleşen kadınlar finali, Osaka’nın ilk Grand Slam’ini kazanmasıyla sonuçlansa da maç Williams’ın maçta ardı ardına aldığı cezalar ve hakeme verdiği tepkilerle hatırlanacağa benziyor. Dün özet olarak yer verdiğimiz yazısında WTA kurucusu ve eski dünya 1 numarası Billie Jean King, “Williams erkek olsaydı aynı muameleyle karşılaşmayacaktı” diyerek, ünlü tenisçinin cinsiyetçiliğe maruz kaldığını iddia etmişti. Bu tartışmaya, gelmiş geçmiş en büyük tenisçilerden biri sayılan Çek kökenli ABD’li Martina Navratilova da katıldı. Navratiolova’nın New York Times’da yayımlanan makalesini özet olarak paylaşıyoruz:

Serena Williams kısmen haklı. Kötü davranışın cezalandırılması noktasında kadınlara ciddi bir çifte standart uygulanıyor – ve bu sadece teniste söz konusu değil. Fakat cumartesi günü oynanan Amerika Açık kadınlar finalinde Williams, hakeme karşı yaklaşımında kısmen de haksızdı. Bence olayları yargılarken standardımız şu olmamalı: “Eğer erkekler yapabiliyorsa, kadınlar da yapsın.” Bunun yerine bence sormamız gereken soru şu olmalı: “Sporumuzu yüceltmek ve rakiplerimize saygı duymak için nasıl davranmalıyım?”

Olayı kısaca özetleyelim: İkinci setin başlarında Williams, tribünlerde oturan koçundan taktik aldığı gerekçesiyle uyarı aldı. Gerçekten de Williams’ın koçu Patrick Mouratoglou iki eliyle Williams’a işaret vermişti. Tartışmalarda da çokça bahsedildiği gibi, kural dışı olmasına rağmen tribünlerden taktik vermek sıkça rastlanan bir durum. Fakat yine de oyuncular, koçlarından maç esnasında taktik almaları durumunda başlarına ne geleceğini bilirler. Öyle ki, uyarıdan sonra kural ihlali devam ederse bir dahaki ceza puan silinmesi olacaktır. Hatta bu durumda, korttaki oyuncunun koçundan gelen işareti görüp görmemesi, anlayıp anlamaması da önemli değildir. Her durumda bu bir ihlaldir.

Hakemden gelen uyarı Williams’ın hoşuna gitmedi ve Williams hakemle konuşarak hoşnutsuzluğunu belli etti. Buraya kadar her şey normal (aslında bu gibi durumlarda hakemin oyuncuyla kendi konuşup resmi uyarıyı vermeden gayriresmi bir şekilde uyarması da mümkündür. Bu durumda oyuncu koçunu uyarır ve konu kapanır. Eğer bu yapılmış olsaydı, bu yaşanılanlar belki de hiç meydana gelmeyecekti).

Asıl mesele ise birkaç oyun sonra oldu. Williams servisini kırdırıp, 3-1 geriye düştükten sonra hayal kırıklığına uğradı ve raketini kırdı. Kurallara göre maç esnasında raket kırmak doğrudan uyarı gerektiren bir durum olduğu ve hâlihazırda bir uyarısı bulunduğu için, Williams’a puan silme cezası verildi.

Williams, kural ihlali yapmadığını, taktik almadığını vs. ısrarla söyledi fakat daha önce de belirttiğim gibi onun taktik alması ya da almamasının hiçbir önemi yok. Antrenör Mouratoglou da maçtan sonra taktik verdiğini kabul etti ve Williams’ın bunun farkına varıp varmaması kural açısından bir fark yaratmıyor. Dolayısıyla bu uyarı sonrasında raket kırdığından ötürü Williams’a verilen puan silme cezası, hakemin inisiyatifinde olmayan otomatik bir cezaydı.

Williams puan silme cezasının ardından çılgına dönüp, hakemle tartışmaya başladı. Kural ihlali yapmadığını, taktik almadığını söylese de hakemin elinden bir şey gelmezdi. Williams’ın Amerika Açık geçmişinde benzer travmalar mevcut. Tüm bunları birlikte göz önünde bulundurduğumuzda, onun neden böyle bir tepki verdiğini anlayabiliyorum.
Medya ise daha çok bu noktadan sonra olanlarla ilgilendi.

Williams’ın özür bekleyerek, ona “hırsız” demesiyle hakem üçüncü kural ihlali cezasını verdi ve bu sefer de Williams’ın kazandığı oyunlardan biri silindi. Bir süre sonra maç devam etti ve Osaka, ilk Grand Slam’ini kazanmış oldu. Bu aynı zamanda Japonya’nın da kazandığı ilk Grand Slam oluyordu.

Peki, bir erkek tenisçi hakeme “hırsız” deseydi, ceza almadan kurtulabilir miydi? Bunu uzun bir tartışmanın konusu; karar vermek zor. Ama bence sorulması gereken esas soru bu değil. Eğer gerçekten erkek tenisçiler aynı durumlar için farklı standartlara maruz kalıyorlarsa, bu kapsamlı bir biçimde incelenip düzeltilmesi gereken bir konu. Fakat “erkeklerin yanına kâr kalan ihlaller bizim de yanımıza kâr kalsın” düşüncesiyle kendimizi ölçemeyiz. Aslında bu, kortta kimsenin takınmaması gereken bir tavır. Benim de raketimi parçalara ayırmak istediğim zamanlar oldu. Daha sonra izleyen çocukları düşündüm ve kendime hâkim oldum.

Williams maç sonunda ilk Grand Slam’ini kazanan Osaka’ya harika bir biçimde davrandı. Tam anlamıyla gerçek bir şampiyon gibi… Fakat maç esnasında pek öyle değildi, bundan yeterince bahsettim. Osaka ise tüm maç boyunca gerçekten etkileyiciydi.

Peki, teniste çifte standart var mı? Sporumuza çıplak gözlerle, dikkatli bir biçimde bakmalı ve var olan tutarsızlık ve varsa önyargıları tespit etmek zorundayız. Tenis gerçekten demokratik bir spor ve böyle kalması için çaba harcamamız gerekiyor. Fakat çok sevdiğimiz bu sporun saygıdeğer kalması biraz da korta çıkan bireysel oyuncuların ellerinde. Çünkü hepimiz Williams ve Osaka’nın tekrar korta çıkıp, birbirleriyle oynayacağı zamanı iple çekiyoruz. Dilerim ki, bir sonraki maçlarında sadece vuruşlarını, rekabetlerini ve sportmenliklerini konuşuyor oluruz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.