Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Eşcinsellik araştırmasının sonuçları: Bir değil, binlerce gen etkili; çevre ve toplumsal faktörler, genlerden daha çok belirleyici

ABD’de yapılan son araştırma, eşcinsellik eğiliminde çevre ve sosyal faktörlerin, genlerden çok daha etkili olduğunu olduğunu ortaya çıkardı.

ABD‘deki Broad Institute isimli araştırma merkezinde çalışmalarını sürdüren Dr. Benjamin Neale ve ekibi, 29 Ağustos’ta, eşcinsellik eğilimini ortaya çıkaran genler ve diğer dış faktörlerle ilgili, şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı araştırmanın sonuçları yayınladı. Kişilerin daha önce eşcinsel ilişkiye girip girmedikleri sorusu üzerine yoğunlaşan araştırmada, eşcinsellik eğiliminin ortaya çıkmasında binlerce genin etkili olduğu ama bu genlerin eşcinsellik üzerindeki etkisinin sadece yüzde 32 seviyesinde kaldığı ortaya çıktı. Araştırmaya göre sosyal ve çevresel etmenler, genlerden daha etkili.

Araştırmayı yapan ekibin lideri, genetik bilimci Dr. Neale, sonuçlarla ilgili, ”Umarım bilim, insanların eşcinselliğinin ne kadar normal olduğu konusunda insanları eğitebilir” dedi. Massachusetts Institute of Technology ve Harvard‘da da çalışmalarını sürdüren Neale, “Eşcinsellik genlerimizde yazılı ve sosyal çevremizin bir parçası. Bizim türümüzün ve bizim kim olduğumuzun da bir parçası” diye konuştu.

Araştırmada, 40-69 yaş aralığındaki beyaz ırktan ve Avrupalı 408 bin kadın ve erkeğin gen haritası analiz edildi; trans bireyler dahil edilmedi.

Eşcinsellik eğiliminde kadın ve erkeklerde farklı genlerin rol oynadığı ortaya çıktı.

Araştırmada ayrıca, eşcinsellik genleri ile mental hastalıkların ya da karakter özelliklerinin arasında bir ilişki olduğunu öne sürüldü. Bununla birlikte, ortaya bu sonucun çıkmasında, eşcinsellere karşı var olan sosyal önyargıların, eşcinsel kişilerde birbirine benzer türden bir strese sebep olabileceği; bu stresin yol açtığı mental hastalık ve karakter özelliklerinin de bu sonuca etki edebileceğine vurgu yapıldı.

Araştırma birçok tartışmayı da beraberinde getirmiş durumda. LBGTQ topluluğun parçası olan bazı bilim insanları, araştırmanın sonuçlarının, homofobik kişilere, eşcinsellere karşı önyargıyı ve ayrımcılığı desteklemek için bilimi kullanma yolunu açabileceği konusunda endişelerini dile getirdi.

Bu çalışmanın, homofobik kişiler için, teknik olarak imkansız olsa bile anne karnında gen düzenleme ve embriyo seçimiyle eşcinsellik eğiliminin bitirebileceğinin kanıtı olabileceği konuşuluyor. En önemli endişe ve olası sorun ise, araştırmada eşcinsellik eğiliminde sosyal ve çevresel faktörlerin, genlerden daha etkili olduğunun ortaya çıkmasının, eşcinselliğin tercih olduğu yönündeki fikri pekiştirebileceği ve bunun “dönüştürme” terapisi gibi uygulamalara yol açabileceği yönünde.

Araştırmayı yürüten ekipten, LGBTQ topluluğu üyesi Steven Reilly ise bu endişelerin tamamen yersiz olduğunu düşünüyor: “Araştırmanın sonuçları kolayca yanlış anlaşılabilir gibi görünüyor, ayrımcılığın olmadığı bir dünyada insan davranışını anlamak asil bir amaç ama öyle bir dünyada yaşamıyoruz.”

Dr. Neale ve ekibinin araştırması hakkındaki tartışmalar aylardır sürüyor. Kendisinin de eşcinsel olduğunu belirten Dr. Neale, psikolog ve sosyologların da olduğu ekibin, başka çalışma arkadaşlarından ve LGBTQ topluluğu içindeki ve dışındaki kişilerden de araştırma sonuçlarını düzgün bir üslupla açıklayabilmek için tavsiyeler aldıklarını belirtti.

Etik, bilimsel ve sosyal yönden dikkatlice incelenerek yayınlanan araştırmanın sonucu şu şekilde özetlenebilir: “Eşcinsellik karmaşık bir durum.”

Kaynak: “Many Genes Influence Same-Sex Sexuality, Not a Single ‘Gay Gene’” – Pam Bullock

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.