Külliye’deki 30 Ağustos resepsiyonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in samimi sohbetleri siyasi spekülasyonları da beraberinde getirdi. Akşener, Erdoğan’ın yeni müttefiki olabilir mi?
Yayına hazırlayan: Gamze Elvan
Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Hafta sonunda iki ayrı olay Türkiye’de siyasette –ki siyaset şu günlerde kayyum olayını saymazsak çok heyecanlı geçmiyor– dikkat çekti. Birisi Ekrem İmamoğlu’nun Güneydoğu ziyareti: Diyarbakır’da yaptıkları, görevden alınan eşbaşkanlarla buluşması, Tahir Elçi’nin mezarına ziyareti, ardından Batman’da bir düğüne katılması. Bir diğeri de 30 Ağustos resepsiyonuydu. Külliye’de yapılan 30 Ağustos resepsiyonuna katılanlar, katılmayanlar ve oradan çıkan fotoğraflar… Doğu Perinçek ve eşi Şule Perinçek’le fotoğrafı çıktı Erdoğan’ın; ama en çok dikkati çeken İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile gayet samimi fotoğrafıydı. Dikkat çekmesinin en önemli nedeni tabii ki Erdoğan’ın 31 Mart seçimleri kampanyasında Akşener’i de çok ciddi bir şekilde hedef tahtasına koymuş olması, Millet İttifakı’ndan “Zillet” diye bahsetmesi ve Akşener’i de bizzat hedef almasıydı. Daha önce cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Akşener’i muhatap almadığını biliyoruz, hatırlıyoruz. Bu sefer, 31 Mart’ta Akşener’i hedef alması daha dikkat çekiciydi ve uzun bir süre sürdü. Akşener’in ona aynı şekilde cevap vermediğini biliyoruz. Erdoğan’ın sesi ne kadar yüksek tonda çıksa da, Akşener cevaplar verdi, ama hiçbir zaman onunla aynı sertlikte ve hırçınlıkta davranmadı. Ve 23 Haziran seçimlerinde İstanbul’da AKP’nin o kadar farklı kaybetmesinde hem HDP hem İYİ Parti faktörleri ayrı ayrı rol oynadı; eğer İYİ Parti desteğini Ekrem İmamoğlu’nun yanında vermeseydi Ekrem İmamoğlu’nun işi hiç de kolay olmayacaktı. Dolayısıyla oradan da Erdoğan’ın Akşener’e karşı bir meselesi var. Bu fotoğrafa bakıldığında, buradan Erdoğan’ın bir tutum değişikliği içerisine girdiği ya da girebileceği anlaşılabilir. Her ne kadar orada, o ayaküstü tokalaşma sırasında siyasî hiçbir şey konuşulmamış olsa da, çok genelgeçer, özel şeyler konuşulmuş olsa da, yine de siyasette semboller çok önemlidir ve insanlar burada İYİ Parti’nin Erdoğan’a yanaşabileceği ihtimalini gündeme getirdiler — bazı insanlar diyelim.
Böyle bir ihtimal neden gündeme geliyor? Açık söylemek gerekirse, şu haliyle İYİ Parti’nin Erdoğan’a çok fazla bir ihtiyacı yok, ama Erdoğan’ın İYİ Parti’ye ihtiyacı var. Sadece İYİ Parti’ye değil; nereden gelebilecekse her türlü desteğe ihtiyacı var, çünkü iktidar çok ciddi bir şekilde uzun bir süredir sallanıyor ve bunu Bahçeli’yle belli bir yere kadar götürdü. Ama 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri de gösterdi ki Bahçeli ve Büyük Birlik Partisi vs. eklenmesiyle Erdoğan tek başına kendini güvenli hissedemiyor. Dolayısıyla onun sürekli yeni müttefiklere ihtiyacı var ve bu anlamda İYİ Parti belki de ilk akla gelenlerden birisi. Çünkü diğer seçeneklere baktığımız zaman, CHP, HDP ve bir ölçüde Saadet Partisi var — ki Saadet Partisi’nin oy oranına baktığımız zaman, Erdoğan’ın derdine tam anlamıyla çare olabilmesinin pek mümkün olduğu söylenemez. İYİ Parti’yi potansiyel bir müttefik olarak görmesinin bir başka nedeni de Erdoğan’ın son dönemde tutturduğu milliyetçi dile İYİ Parti’nin yakın olması. Ama şunu özellikle vurgulamak lâzım: Son dönemde İYİ Parti’nin çıkışından bu zamana yaşananlara baktığımız zaman, MHP’yle İYİ Parti’nin milliyetçiliklerinin çok farklı olduğunu görüyoruz. Her ne kadar köken olarak aynı yerden gelseler de, İYİ Parti’nin daha yumuşak bir milliyetçi tutumda olduğunu görüyoruz. Her ne kadar içerisinde çok sert, belki Bahçeli’yle yarışabilecek ölçüde isimler de olsa… ama genel olarak baktığımız zaman İYİ Parti’nin Türk milliyetçiliği, bir MHP’nin ve hatta şu son dönemdeki AKP’nin milliyetçiliği kadar bir milliyetçilik değil.
Bu yayına iki tane başlığı peş peşe koydum: Akşener Erdoğan’ı kurtarabilir mi ? Kurtarır mı? Öncelikle “kurtarabilir mi?” sorusuna baktığımız zaman Erdoğan’ın krizini atlatabilmesi için yeni müttefiklere ihtiyacı var. Akşener ve İYİ Parti bunlardan birisi pekâlâ olabilir; ama bu bence tek başına yeterli olmayacaktır. Kaldı ki bir diğer sorun da Akşener’in, İYİ Parti’nin yer alacağı ittifakta MHP ne olacak sorusu var. MHP’nin hâlâ bir karşılığı var, üç aşağı beş yukarı baktığımız zaman oylar ve etkinlik açısından İYİ Parti’yle MHP’yi kıyasladığımız zaman, birisinin artıları diğerinin eksileri ölçüldüğü zaman, aslında bir nevi denklik gibi bir şey söz konusu. Tabii ki Erdoğan için en ideal olanı ikisini birden yanına katabilmek, kendisine müttefik olarak alabilmektir. Ama bunun çok fazla mümkün olabileceğini açıkçası sanmıyorum. Bu noktada not düşmek isterim: Bahçeli’nin İYİ Parti Kongresi öncesinde yaptığı bir çağrı vardı İYİ Partililere yönelik olarak, onları MHP’ye çağırdı kongre öncesinde, MHP’ye yuvaya dönmeye çağırdı. Ve onun üzerine değişik spekülasyonlar yapılmıştı, ama bence en mantıklısı, Erdoğan’la ittifakında İYİ Parti’nin kendisine rakip olmasını engellemek için nafile bir çabaydı. Çünkü gördük ki ondan sonra birkaç ilçe yöneticisi dışında İYİ Parti’den MHP’ye giden kimse olmadı, hele ağır toplardan hiç kimse gitmedi. Dolayısıyla Bahçeli’nin bu çağrısı da açıkta kaldı.
Buradan tekrar soruya dönecek olursak: Erdoğan’ı kurtarabilir mi? Erdoğan’ın bir ölçüde nefes almasına İYİ Parti’nin bir katkısı olabilir, ama Erdoğan’ın sorunu, krizi artık o kadar yapısal bir kriz ki, o kadar sert bir kriz ki, İYİ Parti tek başına buna yeterli olabilecek durumda değil. Öteki noktaya gelecek olursak: Kurtarır mı? Akşener buna yanaşır mı? Ben sanmıyorum. Şunu biliyorum: AKP’nin içerisinde koalisyona İYİ Parti’yi katmak isteyenler, İYİ Parti’nin içerisinde AKP’ye yanaşmak isteyenler var. AKP’nin içerisinde İYİ Parti’yi koalisyona katmak isteyenlerin temel amacı bence MHP’yle bir yerden sonra daha fazla gitmediğini görmeleri. İkincisi, MHP’nin çok sert söylemleri onları birçok konuda felç etti, ellerini kollarını bağladı. Dolayısıyla daha yumuşak bir milliyetçi söyleme sahip olan İYİ Parti’yle birlikte olmayı tercih edecek çok sayıda AKP’li var. Ama bu mümkündür, değildir, onu bir kenara bırakıp İYİ Parti’ye iktidar nimetlerinden bir kısmını sunarak böyle bir şeyin olabileceğini ve bunun da kendileri için iyi olabileceğini düşünenler mutlaka var. Ve zaten üç aşağı beş yukarı değişik zamanlarda verilen üstü kapalı ya da açık mesajlardan bu anlaşılıyor. İYİ Parti’nin içerisinde AKP’yle ittifak yapmayı isteyenler var mı? Bildiğim kadarıyla orada da var ve burada büyük ölçüde yine iktidardan istifade etmek, belli bir güç devşirmek isteyenler var; ama anladığım kadarıyla Meral Akşener’in böyle bir perspektifi yok. Çünkü 31 Mart seçimleri, ardından gelen 23 Haziran seçimleri çok öğretici oldu herkes için ve Meral Akşener gibi deneyimli bir siyasetçi için de herhalde fotoğraf çok nettir.
Şu anda gerçekten çok zor durumda olan bir Erdoğan var, özellikle siyasî anlamda çok zor durumda ve ekonomik anlamda da, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum giderek daha da kötüleşmeye aday. Ve bu kötüleşme ortamında şimdiden başlayan zamlar –doğalgazdı ve diğerleri gelecek, ulaşıma şuraya buraya– bunlara karşı Erdoğan’ın popülaritesini koruyabilmek, ayakta kalabilmek için her türlü desteğe ihtiyacı var ve konuyu, gündemi değiştirebilmek için her türlü araca da ihtiyacı var. Önümüzdeki dönemi tıpkı 31 Mart seçimi öncesinde yaptığı gibi, tekrardan bir beka üzerine inşa ederse –ki bunun işaretlerini son günlerde tekrar vermeye başladı, ülkenin kuşatma altında olduğu vs. şeklinde– yanında yeni müttefiklere ihtiyacı var. Çünkü 31 Mart sürecinde İYİ Parti gibi milliyetçiliği tescilli bir partinin o beka söyleminin yanında yer almamış olması, o söylemi tek başına açığa düşürmeye yeterli olabildi. Şu aşamada tekrardan bunu bir enstrüman olarak kullanmak isterse, Erdoğan –ki elinde çok fazla bir imkân yok, tekrar kutuplaştırmayı tırmandırmak dışında–, İYİ Parti’nin yanında olmasını kesinlikle arzu edecektir. İşte bu nedenle de İYİ Parti’nin ve Akşener’in buna yanaşacağına çok fazla ihtimal vermiyorum. O iktidardan kendilerine yönelik atılacak her adım tabii ki onlar için iyi olacaktır; çünkü o adımlar İYİ Parti’ye bir güç atfetmeyi de beraberinde getirecek ve bu da İYİ Parti için pekâlâ iyi bir şey olacak.
Peki burada nasıl bir yola doğru gidilebilir? Bir tür İYİ Parti-AKP yakınlaşması ihtimalini değişik vesilelerle sık sık konuşacağa benziyoruz. Son kayyum olayında olduğu gibi İYİ Parti’nin özel olarak hangi mesajı verip hangisini vermeyeceğine daha fazla dikkat kesileceğiz. Önümüzdeki dönemde CHP’nin HDP’yle olan yakınlaşmasına –ki ipuçları değişik vesilelerle çıkıyor–, buna karşı İYİ Parti’nin tutumunun ne olacağına bakacağız. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın bir geleceği olup olmayacağına bakacağız ve tabii ki bu arada esas unsurlardan birisi: AKP’den kopması söz konusu olan yeni partilere bakacağız. İşte burada Meral Akşener’in özellikle AKP’yle ilişkisinde, Erdoğan’la ilişkisinde en çok gözeteceği noktalardan birisi de bu olacak. Çünkü yeni partiler ihtimali –ki artık ihtimal olmaktan çıkıyor– Erdoğan’ı daha fazla endişelendiriyor ve onun onun müttefik ihtiyacını daha da artırıyor. Herhalde Akşener de bunu çok iyi hesaplayacaktır. Şimdi bakıyorsunuz Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu AKP’nin müttefiki oldu. Ama Metin Feyzioğlu’nun bir zamanlar CHP’nin genel başkanlığı için adı geçtiği zamanki popülaritesiyle şimdiki durumu arasında dağlar gibi fark var. Normal şartlarda Erdoğan’ın öyle bir figüre ihtiyacı olmaması lâzımdı. Ama ona kadar mecbur kalmış durumda. Bir ihtimal, önümüzdeki dönemde –ki ne zamandan beri söyleniyor, parti yönetiminde ve Bakanlar Kurulu’nda değişiklikler olacağı– Metin Feyzioğlu gibi birtakım isimleri belki değerlendirmek bile isteyecektir. Ama bunun nasıl bir anlamı olacak? Hiçbir anlamı olmayacak, çünkü şu anda AKP’yle beraber aynı kareye giren, Erdoğan’la beraber aynı kareye giren isimlerin bir popülaritesi yok; belli bir popülaritesi, belli bir dayanağı olan isimler mesafelerini iyice açıyorlar. Bu anlamda baktığımız zaman, 30 Ağustos resepsiyonundaki Akşener-Erdoğan fotoğrafı, üzerinde konuşmayı hak eden bir fotoğraftı.
Tabii bilmeyenlere ya da unutanlara hatırlatalım: Meral Akşener Doğru Yol Partisi’nden sonra AKP’nin ilk kuruluş sürecinde yer aldı; ama parti kuruluşunun ilanından kısa bir süre önce de yolunu ayırdı. Eski bir hukukları ve bu anlamda hukuksuzlukları var Erdoğan’la. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Akşener’in ve Erdoğan’ın isimlerinin aynı cümlede, aynı anda geçeceği çok cümle duymaya hazır olmak lâzım. Başta söylediğimi tekrar söylemek istiyorum: Erdoğan’ın Akşener’e ve başkalarına da –ama konumuz bu olduğu için– ihtiyacı var, ama Akşener’in böyle bir ihtiyacı yok. Hatta belki de kaybetmekte olan Erdoğan’la mesafesini ne kadar açarsa siyasî geleceği o kadar daha verimli olabilir.
Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.