Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın: “Gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde işkence hâlâ devam ediyor”

Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, adli mercilerin keyfi tavırlarının, işkence ve kötü muamele suçlarına davetiye çıkardığını, failleri cesaretlendirirken mağdurları hak arama konusunda korkuttuğunu söyledi.

Diyarbakır Barosu ve İHD Diyarbakır Şubesi, aralık ayında yaşanan işkence, kötü muamele ve hak ihlalleri ile ilgili ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Diyarbakır‘da yaşanan gözaltılarda yaşanan hak ihlallerini anlattı. 

Aydın, “Şüpheli/mağdur şahıslar gözaltı süreleri uzatılmak için adliyeye çıkarılmış, avukatlarına haber verilmemiş, beyanları hâkim yerine mahkeme kâtipleri tarafından alınmıştır. Yasaya göre gözaltı sürelerinin uzatılması sırasında şüphelilerin bizzat sulh ceza mahkemesine çıkarılması ve mahkemece gözaltı süresinin uzatılması gerekmektedir” dedi. 

“Kötü muamele siyasi otoritenin emri ve onayı ile yaşanmaktadır”

İşkence ve kötü muamelenin hâlâ Türkiye‘de yaşanan insan hakkı ihlalleri arasında önemli bir yer tuttuğunu, güvenlik güçlerinin gözetim ve denetimi altındaki yerlerde, yakalama sonrası alıkonulan araçlarda, yasadışı toplama alanlarında, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde, askeri kışlalarda işkencenin devam ettiğini ileri süren Diyarbakır Barosu Başkanı Aydın, “Siyasi otoritenin emri, onayı ve kimi hallerde göz yumması ile gerçekleşen kolluk güçlerinin bu orantısız, hukuk dışı zor kullanımı, işkencesi, demokrasi ve insan hakları açısından başlıca tehdit haline gelmektedir” diye konuştu.

“Beyanları hâkim yerine kâtipler alıyor”

Aydın, yaşanan hak ihlalleri için Diyarbakır Barosu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından oluşturulan heyetin hazırladığı rapordaki tespitler konusunda ise şunları söyledi:

“Şüpheli/mağdur şahıslar gözaltı süreleri uzatılmak için adliyeye çıkarılmış, avukatlarına haber verilmemiş, beyanları hâkim yerine mahkeme kâtipleri tarafından alınmıştır. Yasaya göre gözaltı sürelerinin uzatılması sırasında şüphelilerin bizzat sulh ceza mahkemesine çıkarılması ve mahkemece gözaltı süresinin uzatılması gerekmektedir. Ancak iddiaya göre sulh ceza mahkemelerine tanınan yetki son derece formel bir şekilde kullanılmaktadır. Hâkimler şüphelileri ve müdafileri dinlemekten kaçınmakta, bu yasal sorumluluk kalem personeli tarafından yerine getirilmektedir. Ayrıca işkence gören mağdurların avukatlarının vermiş olduğu suç duyurusu dilekçesi müracaat savcılığı tarafından vekaletname eksik olduğu için ilk önce kabul edilmemiş, savcı ile yapılan görüşme sonucunda dilekçe kabul edilmiştir. Adli mercilerin toleranslı ve keyfi tavırları, işkence ve kötü muamele suçlarına davetiye çıkarmakta, failleri cesaretlendirmekte, mağdurların ise hak arama konusunda korkmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak mağdurların büyük çoğunluğu işkencenin adli mercilere taşınmasını istemeyerek şikayetçi olmaktan kaçınmaktadır.”

“Şikayeti önlemek için ‘kamu görevlisine direnmek’ soruşturmasını başlatıyorlar”

İşkence ve kötü muamele iddialarının olduğu birçok vakada, kolluk görevlilerinin, işkence mağdurlarının yakalama sırasında kendilerine direndiği için güç kullanılmak zorunda kalındığını iddia ettiklerini ve tutanakların da bu şekilde düzenlendiğini belirten Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşkenceye maruz kalan mağdurların şikayeti üzerine hemen mağdurlar aleyhine ‘kamu görevlisine direnmek’ iddiasıyla soruşturma ve kovuşturma başlatılmaktadır. Bu uygulama işkence suçunun ortaya çıkarılması, soruşturulması ve kovuşturulması önünde temel bir engel olarak durmaktadır. Yasaya göre arama sırasında ihtiyar heyeti veya komşulardan iki kişinin hazır edilmesi yönündeki emredici kuralın, çoğunlukla hileli bir şekilde uygulandığı gözlenmektedir.”

“İşkence suçunun yaygınlaşması yetkililerin kötü uygulamalarından kaynaklanıyor”

“Uygulamada çoğunlukla arama ve yakalama faaliyetleri sona erdikten sonra, iki kişi çağrılıp hazırlanan tutanak onlara imzalatılıyor” diyen Aydın, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Yukarıda belirttiğimiz üzere işkence suçunun giderek yaygınlaşması, idari bir pratik haline gelmesi ve cezasız kalması yapısal sorunlardan ziyade yetkililerin kötü uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Anayasaya ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre, işkencenin mutlak olarak yasaklandığını ve bu suçun zamanaşımına tabi olmadığını buradan bir kez daha hatırlatmak istiyoruz! Bu insanlık dışı uygulamalara derhal son verilmeli, başvuranlar görevlerinden alınmalı ve işlemiş oldukları fiiller nedeniyle haklarında etkili bir yargılama yapılmalıdır. Başta cumhuriyet savcıları olmak üzere tüm adli ve idari mercileri işkence ile etkin ve caydırıcı tedbirler almaya davet ediyoruz.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.