Buse* 30 yaşında özel sektörde çalışıyor. Partnerinden ayrıldıktan bir hafta sonra hamile olduğunu fark ediyor: “Bu konudan çok uzak ve cahil yetiştirildiğimi fark ettim aslında yetişkin bir kadın olmama rağmen.” Regli gecikiyor fakat bunu regl düzensizliğine bağlıyor. Bedeninde ve ruhsal yapısında değişiklikler fark edince “Acaba olabilir mi?” diye düşünmeye başladığını söylüyor. İlk olarak internette hamilelikle ilgili araştırma yapmaya başladığını ama bir yandan da “hamile değilimdir” diye kendini ikna etmeye çalıştığını ve günlük hayatında mümkün olduğunca bunu düşünmemeye çalıştığını anlatıyor. İnternette erkek jinekologların yazdıklarından da bahsediyor Buse, “’Korunmaya rağmen hamilelik sadece filmlerde olur’, ‘Tek seferde hamilelik sadece filmlerde olur’, ‘Ben jinekoloğum, böyle saçmalık olmaz’ gibi yazılarla bizi rahatlatıyorlar ama aslında oluyormuş” diyor.
“Kürtaj cinayettir lafları, bekâr annelere yapılan baskılar hepsi benimle beraber o eczaneye girdi sanki”
Buse baş dönmesi, mide bulantısı, kusma gibi ciddi belirtiler de yaşamaya başlıyor. Regli geciktikten sonra bunları yaşamayı başlayınca bunların tesadüf olamayacağını düşünen Buse, bir cesaretle gebelik testi almaya gittiğini söylüyor. “O çok korkunç bir duyguydu” diye anlatıyor. İlk girdiği eczaneden testi alamıyor ve başka eczanelere de girdiğini anlatıyor: “Çünkü çok utanıyordum böyle bir şey istemeye. Birine tavsiye verirken ‘Bunda utanılacak ne var?’ derim. Ama aslında çok utanarak girdim. Sanki birileri bana ‘Hayırdır, sen evli değilsin, sen nasıl iğrenç bir kadınsın hamilelik testi alıyorsun?’ diyecek gibi geldi. Yöneticilerin ‘Kürtaj cinayettir’ lafları, bekâr annelere yapılan baskılar, hepsi sanki sizinle beraber o eczaneye giriyor. Halbuki eczacının hiç umurunda değil. Sana bir şey satacak sonuçta.”
Girdiği son eczanede testi hızlıca ve hiç incelemeden alıyor. Eve gidene kadar da yol boyu kendine “Hamile değilimdir… Hamile değilimdir” diye telkinde bulunuyor.
“Sen nasıl böyle bir şey yaparsın!”
Buse sonunda testi yapıyor ve sonuç pozitif çıkıyor. Yanlış baktığını düşünüyor ilk önce. Emin olmak için internetten kontrol etmeye çalışıyor fakat paniklediği için bir türlü bakamıyor: “Panik olduğum için bir türlü yazamıyordum. O sırada bir arkadaşıma yazdım. Yakın bir erkek dostumdu. Çift çizgi hamilelik mi bir bakar mısın, ben bakamıyorum dedim. O da evet kesinlikle öyle. ‘Sen nasıl böyle bir hata yaparsın?‘ dedi. O zaman çığlık atmaya başladım. Zaten bu çocukluğumuzdan beri duyduğumuz bir şey. ‘Sen nasıl böyle bir şey yaparsın!’ Hep bunu duyarız.”
“Kendimi, intihar etmek için cesaretlendirmeye çalıştım”
Buse, hamile olduğunu öğrendiği o anları şöyle anlatıyor: “Hamile olduğumu ilk fark edene kadar enerjim hiç yoktu. Yatağa uzandım ve intihar etmek için cesaretlendirmeye çalıştım. Bir an önce ‘camdan atla’ diyordum kendime. Bir enerjim olsa intihar edeceğim ama enerjim yok, yataktan çıkamıyorum. Çok korkuyorum. O kadar çığlık atarak ağladım ki komşularım seslendi ‘N’oluyor orada, bir şey mi oluyor? diye.”
Kimsenin o anda ona şiddet uygulamadığını ama kendi kendine bir şiddet uyguladığını da sözlerine ekliyor: “Beni öldüren kimse yok, boğazlayan kimse yok ama birileri bana şiddet uyguluyormuş gibi. Aslında bir şiddet vardı ama kimse yok orada. Biriktirdiğim şiddet, o sırada kendime uyguladığım.”
“Herkesin başına gelebilir, sakin ol, halledeceğiz”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Buse o sırada yakın bir kadın arkadaşına yazıyor ve arkadaşı onu sakinleştirmeye çalışıyor: “İhtiyacım olan şeyi duydum. ‘Herkesin başına gelebilir, sakin ol, halledeceğiz’ dedi. Bu üç cümle ihtiyacım olan cümlelerdi.” Buse biraz da olsa sakinleşiyor ve “Bundan kurtulacağım” diye düşünmeye başlıyor: “Ama nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Tek bildiğim, bir gün daha hamile kalırsam intihar edeceğimdi.”
Devlet hastanesindeki doktor gebelere bakmıyor
Arkadaşı, Buse’nin yanına geliyor ve hastaneleri araştırmaya başlıyorlar. Buse o dönem maddi olarak da zor durumda: “Maddi olarak korkunç bir dönemdeydim, param yok, arkadaşımın da parası yok. O yüzden ilk olarak devlet hastanelerine baktık. Sonuçta yasal bir hakkımız bu.”
Bir devlet hastanesini arıyorlar ve o hastane çok uzak bir tarihe randevu veriyor. Buse kaç haftalık hamile olduğunu bilmiyor ve o tarihte gitmesi onun için büyük risk. Bunun üzerine başka bir devlet hastanesini arıyorlar: “Telefondaki kişi erkekti ve çok tepeden konuşuyordu” diyor. Telefondaki görevli, “Kesin gebe mi, bundan emin mi, kesin gelecek mi, bir doktor seçeneğimiz var. Ama gebeyseniz size bakmayacaktır, o doktor gebelere bakmıyor” diyor. Buse de “Ben de test ne kadar güvenilir bilmiyorum. İlk defa başıma böyle bir şey geldi. Kesin hamile miyim bilmiyorum. O yüzden kadın doğum uzmanına ihtiyacım var. Bunu anlatmaya çalışıyoruz” diyor. Telefondaki yetkili yine, eğer gebeyse doktorun ona bakmayacağını söyleyip ancak bir hafta sonraya randevu verebileceğini söylüyor. Buse yine aynı endişeyle karşı karşıya kalıyor. Ya bir haftadan sonra aldıramazsa? Üstelik doktorun ona bakmayacağı söyleniyor. Buse bir de, devlet hastanesinin bilgilerini alacak olmasından endişe duyuyor.
“Burası Türkiye ve ölebilirsin. Sen bekâr bir kadınsın”
O korkuyla özel hastaneleri araştırmaya başlıyor Buse ve arkadaşı. “Bir yerden borç buluruz” diye düşünüyorlar. Fiyatlar konusunda da internette ücretin çok pahalı olduğuna dair bilgiler dolaşıyor. Bu onları endişelendirmeye yetiyor. Bir-iki özel hastanenin WhatsApp hattına yazıyorlar. “En ayrıntılı bilgi veren hastane en güvenilir hastanedir ve oraya gideriz” diye kararlaştırsalar da arkadaşı, “Acele etmeyelim. Çünkü burası Türkiye ve ölebilirsin. Sen bekâr bir kadınsın ve onların sana iyi davranıp davranmayacağını bilmiyoruz. En sağlıklı olanı seçmemiz lazım. Gidip bakalım hepsine” diyor. Fakat Buse, bu durumdan bir an önce kurtulmak istiyor. En son bir hastane onlara güzel bir dönüş yapıyor. Ertesi gün ayaklanabileceğini, kesik çizik hiçbir şey olmayacağını, operasyonun vakumla yapılacağını anlatıyor. Bu sırada başka bir yakın arkadaşından da operasyon için para istiyor. “Arkadaşlarına hamile olduğunu söylerken onların verecekleri tepkiden çekindin mi?” diye soruyorum. Buse de “Kendi dünyamızda dayanışmaya inandığımız, kadın yaşamının zorluklarını bildiğimiz, cinsiyetçi dünyadan ayrılıp kendimize küçük bir dünya kurduğumuz için ve beni yargılamadan yanımda olacakları için içim çok rahat, onlarla paylaştım” diyor.
Eski partnerine hamileliğini söylemiyor
Buse ve eski partneri ayrı. Fakat ayrılmadan önce hamile olacağından şüphelendiğini, eski partnerine bu durumu ima ettiğini anlatıyor: “İlişki bitti ve erkek arkadaşım toz oldu. ‘Reglim gecikti ve endişeliyim’ demiştim partnerime. O da mesajı okumamış gibi yaptı. Başka şeylere cevap verdi, konuyu değiştirdi. O yüzden ona söyleme gereği duymadım. Ama birine çok ihtiyacım vardı.”
“Bir başkası kendisine bunları yapsa çok kızarım ama kendim de kendime yaptım”
Buse ve arkadaşı, en son konuştukları hastanedeki yetkililerin ayrıntılı cevap vermelerinden dolayı orayı daha güvenilir buluyor ve oraya gitmeye karar veriyor. Hastaneye gidiş süreçlerini Buse şöyle anlatıyor: “Hemen taksiye bindik. Takside geçen yolculuk da eczane süreci gibi korkunç bir süreçti. Trafik, mide bulantısı ve korkular… Üçüyle birlikte yolculuk ediyorsun. Yanımdaki arkadaşım çok soğukkanlı ve bana çok güzel şeyler söylüyor. Her şeyin çaresi var, kurtulacağız, olmasa da yapacak bir şey yok başka bir hastane bulacağız falan. Fakat ben bir yandan ‘e kadar aptalım, ne kadar aptalım’ diye kendimi suçluyorum. Bir başkası bunu kendisine yapsa ona çok kızarım ama kendim de kendime yaptım.”.
Buse yol boyunca çok tedirgin. Kürtaj olma süresinin geçmiş olmasından ve doktorun ona “Biz artık alamayız” demesinden korkuyor. Çocuğu doğurma ihtimalini de hayatının bitmesi olarak görüyor:
“Çocuğumun olması demek bu süreçte benim hayatımın bitmesi, kendiliğimin bitmesi demek. İşime devam edemem, ailemle aram bozulur. Toplumsal baskıya maruz kalırım. İşime devam etmeden bir çocuğa bakamam ve bir de ayrıldığım birinden olan bir çocuk. Çocuğu ne kadar seveceksin?”
“Bunlar beni öldürecek mi, ölürsem arkamdan ailem utanacak mı diye düşünüyorsun”
Buse ve arkadaşı hastaneye varıyorlar. Bu sefer de Buse’yi internette okuduğu şeyler korkutmaya başlıyor: “İnternette şöyle şeylere denk geliyoruz: ‘Hastanede bana çok kötü davrandılar, kan gördüm’ gibi. Bu korkulu hikâyelerin hepsini ben de bir feminist olarak merak edip hep okudum. Bu yazılanları okuduğum için çok endişeliydim. Bir de bilinçaltında bize dayatılan ‘Kürtaj çok korkunç bir şeydir, evlenmeden hamile kalmak çok ayıp bir şeydir’ gibi kalıplar var. Bunlar olunca durum işkenceye dönüyor. Ama kimse sana işkence yapmıyor. O söylenenler sana onu hissettiriyor zaten. Orada şu an kimse seni yargılamıyor ama sen kendini yargılıyorsun. Şunu düşünüyorsun: Bunlar bana iyi davranacak mı, bunlar beni öldürecek mi, ölürsem ailem bana sahip çıkacak mı, arkamdan utanacaklar mı?”
Hastaneye girdikten sonra fiyat artmaya başlıyor
Buse hastaneye girdiği gibi ağlamaya başladığını anlatıyor. “Sekreterle konuşuyorum ağlıyorum, doktorla konuşuyorum ağlıyorum. Kimse beni yargılamıyor halbuki” diyor.
Hastanedeki sekreterin kendisine çok yardımcı olduğunu fakat bir anda operasyon fiyatının arttığını anlatıyor Buse. Hastaneye gelmeden önce 1000 TL denmiş. Fakat hastanede fiyat 1200-1300 TL’ye çıkmaya başlamış. Fiyat artışını da “kürtajın öncesinde ve sonrasında verilen ilaçların pahalılığından dolayı” diye açıklamışlar. “21. yüzyılda ilaçlar neden bu kadar pahalı, hiçbir fikrim yok” diyor Buse.
“Bak çocuk burada”
Buse, doktorun kendisine bebeği gösterdiğini anlatıyor: “’Evet gebesin. Bir buçuk aylık gebesin. Bak çocuk burada’ dedi. Ben de ‘Görmek istemiyorum’ dedim. Ona çok eğlenceli bir iş gibi geliyor sanırım. Ama benim için hiç eğlenceli değil. ‘Bak burası gebe kesesi, bu küçük şey de bebek’ diye gösteriyor. Doktor çok ahlakçı bir tutumda değildi. Ama haliyle beni anlamıyor.”
“Kendime ceza veriyorum, daha oradan kurtulmadan”
İş yine paraya geliyor. Buse ve arkadaşı kendilerine 1000 TL dedikleri için 1000 TL bulduklarını söylüyorlar doktora. Buse’ye kürtajdan sonra kısır kalmaması için bir ilaç verileceğinden dolayı fiyat artışı yaşanıyor. Buse, “Kısır kalabilirim, sonrasındaki ilaca gerek yok” dese de doktor “Çok gençsin, yarın bir gün isteyebilirsin” diyerek fiyatta indirim yapıyor ve “Sizden normalde 1500 TL almamız gerekiyor fakat siz 1200 TL verin” diyor.
“O sırada arkadaşım diğer arkadaşımla kontak kuruyor, para bulmaya çalışıyor. İşin maddi kısmıyla arkadaşlarım ilgilenmeye başladı. Bir yandan ben büyük bir utanç içindeyim, kendimden çok utanıyorum ve o an şunu diyorum: ‘Bir daha asla kimseyle birlikte olmayacağım. Tamamen eve kapanacağım. İş ve ev arasında yaşayacağım.’ Kendime ceza veriyorum, daha oradan kurtulmadan.”
Hemşire, Buse’ye destek oluyor
Buse operasyon için birtakım belgeler imzaladığını ve doldurulan o belgelerde kişisel bilgilerini verdiğini anlatıyor: “Orada doldurulan belgelerde kişisel bilgiler vermek zorundasın. Ben ağlayarak veriyorum bilgileri. Hemşire kadın da bana ‘Neden ağlıyorsun?’ diye sordu. Ben de ‘Bilmiyorum, ağlıyorum, üzülüyorum’ dedim. O da ‘Ağlayacak, korkacak hiçbir şey yok. Çok normal bir şey. Bir sürü insanın başına gelen, herkesin yaptığı bir şey’ dedi. Açıkçası beni çok cesaretlendirdi. Hastaneye güvenmeye başladım.”
“Toplumun seni büyüttüğü o kız çocuğusun orada aslında”
Buse operasyon için jinekolog koltuğuna geçişini, hemşirenin onu operasyona hazırlayışını anlatıyor: “Hemşire üzerimi falan çıkartıyor. Kendimi hiç muhafazakâr bilmezdim. Çok rahat soyunan bir insanım. Demek ki insan bir şekilde toplumun pis ahlak yargılarına teslim oluyormuş ciddi konular sözkonusu olunca. Toplumun seni büyüttüğü o kız çocuğusun orada aslında.”
Buse yine ağlamaya başladığını söylüyor. Anestezi doktoruyla aralarında geçen konuşmayı anlatıyor. Anestezi doktoru niye ağladığını sorunca Buse, “Aptallığıma ağlıyorum” diye cevap veriyor. Aldığı cevap Buse’yi biraz olsun rahatlatıyor: “Bunca insan ürüyor aptal mı, niye herkes aptal olsun ki? Hayatın bir gerçeği. Üreriz, üreme organlarımız var, vazgeçebiliriz de üremeketen.” Doktorun sakinliği karşısında Buse gülmeye başlıyor ama bir yandan ağlamaya da devam ediyor: “Bütün her şey olurken ağlıyorum. Bir yandan gülüyorum. Sonra bayılttılar.”
Buse kendine çabuk geliyor
Operasyonun yarım saat civarında sürdüğünü tahmin ediyor Buse. Ayıldığında bilinci çok açık değilmiş. İlk cümlesi “Kurtuldum mu?” olmuş.
“Yaklaşık 15 dakika ‘Kurtuldum mu? Bitti mi?’ diye sormuşum. Ondan sonra bekleme odasında uyumuşum yorgun olduğum için. O sırada vücudumun normale döndüğünü hissetmeye başladım. Bedenim gerçek haline döndü. Ben o kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. ‘İzin alırım, çalışamam’ diye düşünmüştüm. Ailemle yaşamıyorum ama yine de ‘Fark ederler mi’ gibi endişelerim vardı. Ama yatakta bir saat dinlendikten sonra kendime geldim. Hiç öyle anlatıldığı gibi değil. Hiçbir acı hissetmiyorsun fizyolojik olarak.”
Fakat Buse bu durumun hastaneden dolayı olduğunu da ekliyor: “Kesinlikle hastaneden dolayı korkunç değildi. Ben normal bir hastaneye gitmeme rağmen çok korktum. Muhtemelen süre geçse merdiven altı bir yerde olmak zorunda kalsam ya da para bulamasam daha tehlikeli şeyler olacaktı. O zaman hakikaten kendine şunu soruyorsun: Ölecek miyim?”
“Bu olaydan sonra yeniden doğduğumu hissettim”
Buse kürtajın anlatıldığı kadar korkunç bir durum olmadığını söylüyor: “Bu olaydan sonra yeniden doğduğumu hissettim. Bunu herkesin birbirine söylemesi lazım. Kürtaj çok korkunç bir şey değil. Bir yerden düşüp bacağını kırmaktaki tedavi süreci gibi bir şey. Bunu korkunç yapan şey medyanın yansıttığı haberler. Kadınlarla ilgili olunca hep kötü, korkunç şeylerin konuşulması. Yöneticilerin kürtajla ilgili saçma sapan açıklamaları. Bizi utanç kaynağı olarak göstermeleri, hedef göstermeleri. Peşimizi bırakmayan ahlak ve namus kavramları. Bunlar olmasa, herkes birbirini rahatlatan açıklamalar yapsa zor bir süreç değil. Kimsenin ölmesine, intiharı düşünmesine, acı çekmesine gerek yok.”
“Kâbuslar görmeye başladım ve bu tamamen toplumun eseri”
Buse kürtajdan sonra bir depresyon sürecine girdiğini söylüyor. İlk iki gün eski haline döndüğü için gayet mutlu, hatta kürtajdan bir gün sonra işe bile gidiyor fakat üçüncü gün kâbuslar görmeye başlıyor: “Üçüncü gün kâbuslar görmeye başladım ve bu tamamen toplumun eseri. Gördüğüm kâbuslar şöyle: Bir çocuğum oluyor onu öldürüyorum. Bir bebeğim oluyor onu boğuyorum. Bebeği boğarken kendimi izliyorum. Kefenli bir bebek görüyorum. Aslında bebeği almamışlar karnımda bebek var doğurmak zorunda kalıyorum.”
Yaklaşık bir ay bu tür kâbuslar görüyor Buse. “Uyandığım gibi de kendime şunu söylüyorum. Türkiye’de büyüdüğün için bunları görüyorsun. Yoksa kimseyi öldürmedin. Katil değilsin.”
Sonra ağlama krizlerinin başladığını anlatıyor: “Sanırım neden bunu yaşadım, neden bu başıma geldi diye ağlıyordum. Kendimi suçluyordum. Ne kadar aptalım, ne kadar zavallıyım. Hep kendini suçlama, kendine acıma. Bugün baktığımda kendime neden acıdım? Çünkü aslında toplumun kabul etmediği bir durum bu. İçten içe kendini köşeye itilmiş, ahlaksız hissediyorsun. Hiç kimsenin sana bunu dememesine rağmen. Böyle şeylere karşı olmana rağmen kendini o tuzağın içinde buluyorsun.”
“Şu an duygusal anlamda hiç acı hissetmiyorum”
Bu yaşadığının ona ağır geldiğini fakat neden ağır geldiğini bilmediğini söylüyor Buse. Şu an ise hiç acı hissetmediğini anlatıyor: “Şu an duygusal anlamda hiç acı, bunalım hissetmiyorum. Atlattığım bir şey. Üzüldüğüm tek şey olabilir. Partner konusunda çok yalnızdım o süreçte. Partner seçimimde dikkatli olmam gerektiğini düşünüyorum artık.”
“Bu ülkede ben bunalımda olmayan bir kadın tanımıyorum”
Buse kürtaj konusunda devletin sağlıklı bilgi vermemesine dikkat çekiyor: “Bu bir gerçek. Türkiye’de sayısız kadın kürtaj yaptırıyor. Bu insanlara sağlıklı bilgi ver, bu gerçeği kabul et. Bunu görmezden gelme. İnsanları utandırarak, suçlayarak o insanları yok edemezsin. Üreyen canlılar bunu yaşar. Sırf doğanın sana verdiği bir özellikten dolayı, zamanlama hatasından dolayı bu kadar endişe, korku yaşamamak gerekir. Ben devlet hastanesini aradığımda, burun kıvırarak benimle konuşulmaması gerekiyor. Çünkü yanımda arkadaşım olmasa intihar edeceğim. Belki bu hikâyeyi duyan birçok insan ‘Sen zaten yaşama’ diyecek. Ama hadi ben yaşamayayım, o yaşamasın, bu yaşamasın. İnsanları nereye kadar ölüme, depresyona mahkûm edeceksin? Bu ülkede ben bunalımda olmayan bir kadın tanımıyorum. Mutlu kadın yok. Sınıf, ortam fark etmiyor. Bizi mutlu etmek zorunda değilsin ama mutsuz da edemezsin. Meme kanserini konuşamıyorsun, hamileliği konuşamıyorsun, kürtajı konuşamıyorsun, o zaman ben neden bu hayatta özneyim?”
Buse’yle hastanenin bilgilerini alması konusunu da konuşuyoruz. Kürtaj olduğuna dair hastanede bilgilerinin olmasından dolayı endişeli. Bu durumun bir gün karşısına çıkacağını ama hazırlıklı olduğunu söylüyor: “O bilgiler verilir mi verilmez mi, önüme ne zaman çıkacak? Bir gün çıkacaktır. Buna hazırım ama. Ama neden bunu göğüslemek zorunda kalayım? Ben de standart bir erkek gibi sadece kariyerimi düşünmeliyim. Ya da kariyerimi bırakıp bir sahil kasabasına mı yerleşsem mi? diye düşünmeliyim. Ama hep bir savaşa hazırlık içerisindeyiz.”
“Bu cinsiyetçi dünyanın içinde kendisine küçük bir dünya kurmaya çalışanlar birbirinin kulağına fısıldamalı: Kürtaj korkunç bir şey değil”
Buse son olarak kadınlara şunları söylüyor: “Bizim bir şeyler yapmamız gerekiyor. Biz ne yapabiliriz? Bu cinsiyetçi dünyanın içinde kendisine küçük bir dünya kurmaya çalışanlar birbirinin kulağına fısıldamalı: Kürtaj korkunç bir şey değil diye. Köşeye para at, yoksa da sana verebilirim. Bunları birbirimize söylememiz gerekiyor. Birbirimizi desteklememiz gerekiyor. Bu süreçte özel hastaneler arkadaşımız sadece ve ekonomik dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Düzgün hastaneyi seçelim. Birbirimize söyleyelim. Hazır olalım, hazır olmak zorundayız. Devletten bir şey beklemiyoruz.”
*Röportaj yapılan kişinin ismi değiştirilmiştir.
Türkiye’de kürtaj 1983 yılında yasallaştı. Her ne kadar 10 haftaya kadar kürtaj yapılması kanunen yasal olsa da birçok devlet hastanesi kürtaj yapmıyor. Uzmanlar, 2012 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı “Kürtaj cinayettir” açıklamasının ardından fiili bir yasak başladığını belirtiyor.