Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

10 Ekim Ankara katliamı davasının 11. duruşması yapıldı – Avukat İlke Işık: “Mitinge saldırılacağına dair 62 istihbarat vardı, katliamın faillerinin yakalanmamaları için her türlü koşul sağlandı”

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 Ekim Ankara Garı katliamının firari sanıkları yönünden görülen davanının 11. duruşması bugün (9 Haziran) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Davaya Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Alpay Antmen, Yıldırım Kaya, Ali Şeker ve Sezgin Tanrıkulu ile Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu da katıldı. Davada, tutuklu yargılanan tek sanık Erman Ekici’nin tutukluluk halinin devamına karar verilirken savcılık, müdahil avukatların tüm taleplerini kabul etti. Bir sonraki duruşma 3 Eylül 2021 tarihinde yapılacak. 

“Eşimi yıllardır görmüyorum, iki sene PKK’nın cezaevinde kaldım”

Duruşmada ifade veren sanıklardan Savaş Yıldız’ın eşi Hülya Yıldız, davadaki sanıklardan hiçbirini görmediğini iddia ederken Suriye’ye zorla götürüldüğünü söyledi. İki sene önce Suriye’den Türkiye’ye geldiğini ve İzmir’de yaşadığını anlatan Hülya Yıldız, “Eşimle altı yıldır görüşmüyorum. Onun bulunmasını ben de istiyorum. En son PKK’nın elindeydi. Ben de iki sene PKK hapishanesinde kaldım. Ben Suriye’ye gitmek istemiyordum. Adana’da yaşıyorduk. Eşim, çocuğumuzu alıp Suriye’ye gitmek istedi. Ben istemiyordum ama hamileydim ve çocuğumu bırakmamak için gitmek zorunda kaldım. Suriye’ye kaçak gittik. Yanımızda kimse yoktu, hangi yolu takip ettik bilmiyorum ama Cerablus’tan geçtik. Suriye’de Tabka’da kaldık. Suriye’de bulunduğum üç yıl boyunca kimse ile görüşmedim, hiçbir tanığı görmedim, zaten bulunduğum yerde sadece kadınlar vardı” dedi.

“Kaçakçılarla birlikte Türkiye’ye dönerken gözaltına alındık”

Üç çocuğu olduğunu belirten Yıldız, Suriye’de yaşadıkları dönemde yokluk çektiklerini anlattı. Yıldız, “Suriye’de yaşarken çok yokluk içindeydik. Oradaki kişiler bana kaçakçılarla gidebileceğimi söyledi. Onlarla Suriye’den buraya geçerken Türkiye’de gözaltına alındık” diye konuştu.

“Siz katliamın sorumlularının açığa çıkması için çalışmıyor musunuz?”

Sanık yakını Hülya Yıldız, kocasıyla uzun zamandır görüşmediği için hakkında sorulan sorulara cevap veremeyeceğini söyledi. Mahkeme başkanı da Yıldız’ın, kocasının tanıklığından çekildiği için eşi hakkındaki sorulara cevap vermeyebileceğini belirtti. Bunun üzerine katliamda çocuğunu kaybeden bir anne mahkeme heyetine, “Ben oğlumu kaybettim, siz katliamı açığa çıkarmak için buradasınız. ‘Avukatların sorularına tanık cevap vermek zorunda değil’ diyorsunuz. Bu konuşan kadının kocası katliam yapmış, sorumluların açığa çıkmasını istiyoruz. Siz bunun için çalışmıyor musunuz?” diyerek itiraz etti.

“2014’te IŞİD’e katıldık, hastalandım, tedavimi Türkiye’de oldum”

Mahkemede tanık sıfatıyla ifade veren ikinci isim, firari sanıklardan Ömer Deniz Dündar’ın kardeşinin eşi Merve Dündar, firari sanıklardan üçünü tanıdığını ama 2018’den beri görmediğini söyledi. Dündar, Suriye’ye nasıl geçtiğini ve IŞİD’e nasıl katıldığını ise şöyle anlattı:

“2013’te Almanya’dan Suriye’ye giderken El Kaide’ye katılacaktık ancak daha sonra IŞİD’e katıldık. Eylülde de Suriye’ye gittik. Kasım 2014’te bir hastalık yaşadım, tedavimi IŞİD karşıladı. Türkiye’de tedavi oldum. Elazığ’da başka bir kişinin kimliği ile tedavi oldum. Gaziantep’teki hastaneye kendi kimliğimle girmiştim. Tedavi için parayı birinden aldım ancak isim olarak kimin verdiğini bilmiyorum, para bana eşimden geliyordu. Türkiye’ye geçişte yakalandık. Sınır karakolunda ifademizi alıp daha sonra serbest bıraktılar.”

“İHH’dan bize yardım paketleri geliyordu”

Merve Dündar, kendilerine yardım paketlerinin Türkiye’den geldiğini aktarırken, “2013 yılında İnsani Yardım Vakfı’ndan (İHH) bize yardım paketleri geliyordu. Bu paketler giyim kuşam, ayakkabı ve kahvaltılık gibi şeyleri içeriyordu. Suriye’de haberleşmek için WhatsApp kullanıyorduk. Telefonu kendim bir pazardan aldım. Suriye’den kaçarken telefonları parçaladım” diye konuştu.

“İki canlı bomba elini kolunu sallayarak miting alanına girdi”

Tanık ifadelerinin ardından davanın müdahil avukatlarının konuşmalarına geçildi. Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu Üyesi Av. İlke Işık, iki canlı bombanın miting alanına arama yapılmadan girdiğini vurguladı: “2015’te IŞİD ülkede cirit atıyordu. 2015 Haziran’ından sonra kaos söylemleriyle güçlenen bir ortam vardı. Ülkenin en büyük katliamından bahsediyoruz. Mitingin başlangıç noktasına iki canlı bomba elini kolunu sallayarak girdi, hiçbir aramaya takılmadılar. Nedense o gün herkesin can güvenliğini korumakla yükümlü olanlar görevlerini yerine getirmediler.”

“Mitinge saldırılacağına dair 62 istihbarat vardı”

IŞİD’in üstlendiği bombalı saldırıda idarenin görevini yerine getirmediğini belirten Işık, IŞİD’in kitlesel katliam yapacağına dair çok sayıda istihbarat raporu olmasına rağmen önlem alınmadığını belirterek, “Mitinge yönelik saldırıyla ilgili 62 istihbarat var. Bir istihbaratta IŞİD’in birden fazla canlı bomba ile kitlesel katliamlar yapmak amacıyla mitinglere saldırabileceği ifade ediliyor. Ancak 14 Eylül 2015’te gelen bu istihbarat TEM’de takılıyor ve ilgili Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne iletilmiyor” dedi.

“Bu katliamda miting alanında 2 bin 44, ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ mitinginde ise 4 bin 40 polis görevlendirildi”

Işık konuşmasında, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) katliamda yaralanan Hasan Kılıç’ın başvurusu üzerine iki ay önce verdiği, “hizmet kusuru” kararını hatırlatarak, “Burada ağır hizmet kusuru var. AYM aldığı karar ile idari hizmet kusurunun bulunduğunu ifade etti. AYM kararlarının bütün yargı sistemi için bağlayıcı olduğunu hatırlatıyoruz. Miting alanına 2 bin 44 polis ve 500 bariyer getirilmiş. 17 Eylül 2015’teki ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ mitinginde ise 4 bin 40 polis görev yapmış. Mitingin başlangıç noktası olan Ankara Garı önünde ise sadece 76 polis görevlendirilmiş. Bunun nasıl bir açıklaması olabilir?” diye sordu.

“Katliamı gerçekleştirenlerin yakalanmamaları için her türlü koşul sağlandı”

Avukat Işık, IŞİD üyesi canlı bombaların Ankara’ya gelişlerinde onlara eskortluk eden ve bomba yapımında kullanılan amonyum nitratı satın alan kişi olan Yakub Şahin ile ilgili de şunları söyledi: “Yakub Şahin 9 Ekim gecesi Antep’ten karayolu ile yola çıkıyor. Ceyhan’da durduruluyorlar ama yollarına devam ediyorlar. Bu olayın akıbetini sorduk ama yanıt alamadık. Emniyet Müdürlüğü o gece saatlerinde arama çalışmalarını durdurduğu için hiçbir aramaya takılmadan Ankara’ya geliyorlar. Yakalanmamaları için her türlü koşul sağlandı.”

“Mülkiye müfettişlerinin tanık sıfatıyla dinlenmesini talep ediyoruz”

İçişleri Bakanlığı‘na bağlı Mülkiye müfettişleri tarafından katliama dair hazırlanan rapora göre, Yakub Şahin hakkında hem ihbar olduğu hem de Gaziantep Emniyet Müdürlüğü tarafından izlendiği ortaya çıkmıştı. Müfettişlerin raporunu hatırlatan Işık, “Gerçeğe ulaşmamız için bu raporu hazırlayan Mülkiye Başmüfettişi Özcan Bademci ve Turan Ergün’nün tanık sıfatıyla dinlenmesini talep ediyoruz” dedi.

“Firari sanıklarla ilgili İçişleri Bakanlığı’nın elindeki bütün belgelerin tarafımıza iletilmesini istiyoruz”

Duruşmanın son bölümünde davanın müdahil avukatları mahkeme heyetinden katliamdaki kamu sorumluluğunu açığa çıkartabilecek bazı bilgi ve belgeleri talep etti. Müdahil avukatların taleplerini sıralayan Avukat Murat Kemal Gündüz şöyle konuştu: “Suriye’de kamplarda bulunan firari sanıkların tespit edilip getirilmesini istiyoruz. Erman Ekici beş buçuk yıldır tutuklu ama dijital verileri bize hâlâ iletilmedi, bunların iletilmesini istiyoruz. Katliam emrini veren Zeynep kod adlı kişi hakkında ilgili birim ve kurumlardan bilgi ve belge talep ediyoruz. Firari 16 sanığın 13’ü İçişleri Bakanlığı tarafından ödül ile aranıyor. Bu listenin dayanağının ve sanıklarla ilgili bütün bilgi ve belgelerin tarafımıza İçişleri Bakanlığı tarafından iletilmesini istiyoruz Firari sanıklar hakkında tüm bilgi ve belgelerin Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan (MİT) talep edilmesi istiyoruz. MİT’in elinde bu sanıklara ilişkin çok sayıda bilgi olduğunu tahmin ediyoruz.”

Savcılık talepleri kabul etti, bir sonraki duruşma 3 Eylül’de yapılacak

Avukatların taleplerinin alınmasının ardından mahkeme başkanı, tek tutuklu sanık Erman Ekici’nin tutukluluk halinin devamına karar verirken savcılık, müdahil avukatların tüm taleplerinin kabul edildiğini duyurdu. Bir sonraki duruşmanın tarihi ise 3 Eylül 2021 olarak belirlendi.

Ne olmuştu?

10 Ekim 2015 günü Ankara’nın Ulus semtindeki Ankara Garı önünde Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından organize edilen ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Emek Partisi (EMEP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ve Emekçi Hareket Partisi (EHP) gibi pek çok siyasî partinin katıldığı Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne düzenlenen canlı bomba saldırısı sonucunda 102 insan yaşamını yitirmiş, beş yüzden fazla kişi ise yaralanmıştı. İki canlı bomba tarafından yapılan bu katliamı IŞİD üstlenirken saldırı kayıtlara, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı saldırısı olarak geçti. 

Olaya ilişkin tutuklu sanıkların yargılandığı davada 3 Ağustos 2018 tarihinde 19 sanık için farklı mahkûmiyet kararları verilirken firari sanıklar yönünden açılan dava devam ediyor. Tek tutuklu sanığın yargılandığı bu davanın on ikinci duruşması 3 Eylül 2021 tarihinde saat 10.00’da Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu’nda yapılacak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.