Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İbrahim Reisi: İran’ın ABD yaptırımlarının gölgesinde seçilen yeni cumhurbaşkanı

İran’da cuma günü (18 Haziran) yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini beklendiği gibi Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi kazandı. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in desteği ile seçimlerin favorisi olarak gösterilen Reisi, oyların yüzde 62’sini aldı ve ülkenin sekizinci cumhurbaşkanı oldu. Reisi’nin 3 Ağustos günü göreve başlaması bekleniyor. Medyascope’tan Zeynel Yıldırım, İran’ın seçimlere hangi atmosferde gittiğini, Reisi’nin kim olduğunu, İran siyasetinde neleri değiştirebileceğini ve nasıl bir dış politika takip edebileceğini derledi.

İran’da cumhurbaşkanlığı seçimlerini beklendiği gibi Yargı Erki Başkanı Reisi kazandı. Reisi, dini lider Ayetullah Ali Hamaney’e ve muhafazakâr müesses nizama olan yakınlığıyla biliniyor. İbrahim Reisi bir önceki seçimde, muhafazakâr kanadın en güçlü temsilcisi Hasan Ruhani’nin karşısında yarışmış ve aldığı yaklaşık 17 milyon oyla ikinci olmuştu. Reisi hükümetinin 3 Ağustos’ta günü göreve başlaması bekleniyor.

İran’da 59 milyon seçmen bulunuyor. Cuma günkü seçimlerde 28 milyon kişi sandık başına gitti ve seçimlere katılım yüzde 50’yi bulmadı. Bu oran ülkede, halkın en az rağbet ettiği seçim olarak kayıtlara geçti. Anayasa Koruyucular Komitesi’nin seçimlerde yarışacak bazı adaylara izin vermemesi, seçimlere günler kala adayların yarıştan çekilmesi gibi faktörler, halkın mevcut adaylara ve sisteme güvensizliğini artırdı. Seçmenlerin büyük bölümü, baskıcı ve katı kurallara dayalı yönetimden kaynaklanan hayal kırıklığı nedeniyle sandığa gitmedi.

.

İbrahim Reisi kimdir?

Reisi, 1960 yılında İran’ın en büyük ikinci şehri olan Meşhed’de doğdu. Meşhed, aynı zamanda dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in de doğum yeri.

Din adamlarının bulunduğu bir ailede yetişen Reisi, küçük yaşlardan itibaren eğitimini din üzerine aldı. Reisi, 1975’te Şiiliğin en önemli inanç merkezlerinden biri olan Kum Medresesi’ne katıldı. Orada döneminin önemli dini âlimleriyle çalışma fırsatı buldu.

O yıllar, din adamları ve Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin ilişkilerinin gerginleştiği yıllardı. Bu dönemde Reisi, Humeyni’nin fikirlerini benimsemeye başladı.

Kendisini yeni kurulan İslam Cumhuriyeti’nin bir neferi olarak gören Reisi, eğitimini tamamladıktan sonra Mescid-i Süleyman’a savcı olarak atandı.

Kariyerinin büyük bir bölümünü savcı olarak geçiren Reisi, genç yaşlarından itibaren önemli ve yüksek rütbeli makamlarda çalıştı. Reisi, henüz 20 yaşındayken Kerec şehrinin başsavcısı olarak göreve başladı. 2019’da da Yargı Erki başkanlığına seçildi.

Reisi, seçim kampanyası sırasında kendisini, İran’ın sahip olduğu kronik yolsuzluk, ekonomik buhran ve eşitsizlikle savaşabilecek tek aday olarak takdim etti, oyunu kullanırken de “Halkımızın eksikliklere dair yakınmaları gerçek” dedi.

Reisi, siyah türban giymesiyle de dikkat çekiyor. Siyah türban ise onun “Seyyid” olduğunu (peygamber soyundan geldiğine inanmak) simgeliyor.

Reisi’nin 1988’den sonraki idamlarda rolü ne?

Pek çok İranlı ve insan hakları aktivisti, Reisi’yi 1988’de siyasi mahkûmların idam edilmesinde oynadığı rolle tanıyor. Uluslararası Af Örgütü’ne göre Reisi “ölüm komitesinin” bir parçasıydı.

Ölüm komitesi, İran ile Irak arasında sekiz yıl süren savaşın bitmesinden sonra eski dini lider Ayetullah Ruhullah Humeyni tarafından hapishanedeki muhalifleri ortadan kaldırmak için kurulmuştu. Reisi de İran’ın 32 şehrine yayılmış hapishanelerde yaklaşık 5 bin mahkûmun ölümünü onaylayan dört yargıçtan biri olmakla itham ediliyor.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Reisi’nin cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden sonraki açıklamasında şunları söyledi:

“İbrahim Reisi’nin cinayet, işkence ve zorla kaybolmadan yargılanmak yerine cumhurbaşkanlığı makamına yükselmesi, İran’da cezasızlığın hüküm sürdüğünü bizlere çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor.”

Reisi ise idamlarda rolü olduğu iddiasını pek çok defa reddetti ve bir önceki dini lider Humeyni tarafından çıkarılan bir fetva ile aklandı.

New York merkezli Center for Human Rights adlı sivil toplum kuruluşu, Reisi’yi, 1988’deki rolünden dolayı “devlet politikalarını eleştirdiği için insanları hapseden, işkence eden ve öldüren sistemin direği” olarak tanımladı ve Reisi’nin yargılanması için uluslararası topluma çağrı yaptı.

Uluslararası Af Örgütü, Reisi’yi 2019’daki protestolar sırasında devlet yetkilileri ve güvenlik güçlerine dokunulmazlık sağlamakla da suçladı.

Eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump yönetimi 2019’da, Reisi ve Ayetullah Ali Hamaney’in yakın çevresinde yer alanlara, “rejimin iç ve dış şiddetini artırdığı ve küçük çocukların infazına neden olduğu” gerekçesiyle yaptırım uygulamıştı.

Reisi, 2019 yılında başlıca görevi Ayetullah’ı seçmek ve denetlemek olan 88 kişilik Uzmanlar Meclisi’nin başkan yardımcısı görevini üstlenmişti.

Reisi’nin Ayetullah Ali Hamaney tarafından desteklenen bir aday olduğu biliniyordu. Dini lider Hamaney’in yakın sırdaşlarından olan Reisi, müstakbel halefi olarak da görülüyor.

Reisi’nin, İran’ın dış politikası ve ekonomisi hakkındaki düşünceleri

Reisi, içinden çıktığı muhafazakâr kanadın eleştirilerine rağmen 2015’teki Kapsamlı Ortak Eylem Planı ya da bilinen adıyla İran nükleer anlaşmasına sahip çıktı. Seçimlerden altı gün önce, yani 12 Haziran’da, üçüncü ve son başkanlık münazarası düzenlenmişti. Burada konuşan Reisi, “Şunu açıkça söylemek gerekir. Biz, dini liderimizin de onayı ile 5+1 ülkeleriyle imzalanan nükleer anlaşmanın şartlarını yerine getirdik” demişti.

İbrahim Reisi’nin reformist aday Abdülnasır Hemmati’yi eleştirirken sarf ettiği, “Beyler, siz nükleer anlaşmayı uygulayamazsınız. Onu ancak güçlü bir hükümet uygulayabilir. Güçlü bir dış politika, güçlü bir iç politikayla desteklenmelidir” sözleri, uzmanlar tarafından Batı’ya gönderilen bir mesaj olarak değerlendirildi. Uzmanlara göre Reisi bu açıklamasıyla, Batı’ya “endişelenmemeleri gerektiği” ve “Ruhani yönetiminin taahhütlerini yerine getirebileceği” mesajlarını verdi.

Reisi, İçişleri Bakanlığı’ndaki adaylık başvurusunda, “Komşularımızla ve yönetimimizle olumlu ilişkiler içinde olan her ülkeyle iyi ilişkilere sahip olmak istiyoruz. Bize düşman olmayanlarla onurlu, güçlü ve dostane ilişkiler geliştirmek isteriz” dedi fakat seçim kampanyası boyunca dış politikaya odaklanmak yerine, yolsuzluklar, yoksulluk ve kötü yönetim gibi içi politikayı ilgilendiren meselelere getireceği çözümleri anlattı.

İran’ın dış politikası, özelde de Vaşington ile olan ilişkiler, dini lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından kontrol ediliyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanları halkın doğrudan oyuyla belirlense de yönetimde son söz hakkı dini lidere ait.

Eski Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf da bu durumu açıklarken “Dış politika, hükümetin ve cumhurbaşkanının yetki alanında değildir. Eğer bir aday seçimlerden galip geldikten sonra çıkıp, ‘Ben dış politikada 180 derece değişiklik yapacağım’ derse doğruyu söylemiş olmaz” dedi.

ABD, eski başkanları Trump döneminde 2015’teki nükleer anlaşmayı terk etmişti. Nükleer anlaşmaya dönüş müzakereleri Viyana’da Joe Biden yönetimi ve Ruhani liderliğindeki hükümet arasında devam ediyor ancak henüz bir sonuç alınmadı.

Reisi, nükleer anlaşmayı bir devlet sözleşmesi olarak devam ettireceğini belirtiyor ancak doğru bir yönde ilerlemesi için güçlü bir devletin gerekliliğine de inanıyor.

Reisi ekonomiye çözüm bulabilecek mi?

Yeni hükümetin iç politikada bir numaralı gündem maddesi ekonomi olacak. İran ekonomisi, ABD ile uluslararası toplumun uyguladığı ambargolar, koronavirüsün neden olduğu yıkım ve petrol fiyatlarında yaşanan dalgalanmalarla son yıllarda giderek kötüleşti.

Tahran Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden Prof. Hamed Musavi, “İran’da şu an için enflasyon yüzde 50 civarı ve bu yıl devasa bir bütçe açığı bekleniyor” diye konuştu.

İbrahim Reisi seçim öncesi enflasyonun düşürüleceğini ve işsizliğin önüne geçileceğini söyledi ancak bu politikaların hayata nasıl geçirileceğini belirtmedi. İran’ın ekonomik darlıktan kurtulabilmesi için en önemli mesele ise nükleer anlaşmasının geleceği.

Derleyen: Zeynel Yıldırım

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.