Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Metin Lokumcu davası: Mahkeme görevsizlik kararı verdi, dosya ağır ceza mahkemesine gönderildi

Metin Lokumcu davasının ikinci duruşması bugün (28 Haziran) Trabzon Adliyesi’nde görüldü. “Taksirle ölüme neden olma” suçlamasıyla 13 emniyet görevlisinin yargılandığı davada mahkeme, görevsizlik kararı vererek dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderdi.  

Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya Lokumcu ailesi, dava avukatları, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Barış Atay, Sol Parti’den Alper Taş, Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, Ankara, İzmir, Diyarbakır, İstanbul, Antep ve Batman barolarından avukatlar ve Doğru Karadeniz’deki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Sanık polisler ise ilk duruşmada olduğu gibi yine davaya katılmadı.

”Sanıklara soru sorma hakkımız ihlal ediliyor”

Dava avukatlarından Meriç Eyüboğlu, mahkemenin bu davadan el çekmesi gerektiğini söyleyerek duruşmaya katılmayan sanıklara dikkat çekti: “Sanıkların huzura getirilmemesinin ya da bizim sanıklara soru sorma hakkımızın önünde bir engel yok. Soru sorma hakkımız sadece savcılık tarafından ihlal edilmiyor. Sizin tarafınızdan da bu hak ihlal ediliyor. Siz de sanıkları hiç görmediniz, sanıklara soru sormadınız. Bir kanaati ancak bu şekilde oluşturabilirsiniz. Sizin de doğrudan temas etmeniz gerekiyor. Sanıkların dosyada sadece beyanları var. Aşama itibarıyla delil değerlendirme aşamasına geldik.

“Delillerin güvenilir olma ilkesini yok sayıyorsunuz”

Avukat Eyüboğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

Bizim sanıklara soru sormamız lazım. Siz bırakın usulü, şeklen bile bizim soru sorma hakkımızı elimizden alıyorsunuz ve delillerin güvenilir olma ilkesini yok sayıyorsunuz. Bu ara karar adil yargılanma ilkesini de ihlal ediyor, 201. maddeye aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. 3-d ilkesi sözleşmede de düzenleniyor, soru sorma hakkı adil yargılanma hakkının temel ilkesidir. Bütün bunlardan dolayı sanıkların huzura getirilmesi gerekmektedir. SEGBİS ile sanıkların dinlenmesine bile kapıyı kapadınız. Sanıkların huzura getirilmesini talep ediyoruz. Bunun aksine verilen ara karardan dönülmesini talep ediyoruz. Tanıklar dinlenildiğinde daha da net anlaşılacaktır. Ancak hakkaniyetli olan bu dosyadan el çekmeniz ve dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesidir.”

“Dava ağır cezada görülmeli”

Dava avukatlarından Sercan Aran da duruşmada, emniyet görevlilerin 31 Mayıs 2011’de Artvin-Hopa’daki olaylarda konuşmalarının olduğu bir görüntüyü izletti. Görüntüde polislerin, vatandaşlara müdahale ederken kendi aralarında “Gebert vur, adam gibi vur şunlara” dediği duyuldu.

Sercan Aran mahkemede şu açıklamada bulundu: ”Hopa’da müdahale edilen olaylar barışçıldır. Polis bu barışçıl gösteriye karşı ölümcül müdahalede bulunmuştur. Polisin, ‘Gebert lan gebert, vur şuna adam gibi vur’ dediği bir noktada artık dikkat ve özen yükümlülüğünden bahsedemeyiz. Burada tartışabileceğimiz tek şey olası kasttır. Bu tartışmayı da yapacağımız yer ağır ceza mahkemesidir. İzlediğimiz görüntüyü kaydeden emniyet müdürlüğünde görevli polisler. Bu polislerin söylediği şey ile yaşananları kıyasladığımızda biz, taksir tartışamayız. Polisler gerek tanık beyanlarıyla gerekse de videodan görüleceği üzere her şey nettir. Bu bir cinayettir. Şayet görevsizlik vermeyeceksiniz, sanıkları duruşmaya getirtmeniz gerekiyor.”

”Polisin, ‘Birazdan küçük Moskova ne hale geliyor görürsünüz’ konuşmasına şahit oldum”

Mahkemenin ikinci celsesinde ilk defa, olay günü Hopa’da bulunan tanıklar konuştu.

Tanıklardan Şenol Çelik şunları söyledi: “Bir akşam önce Metin Abi ile haberleşmiştik. Ben o dönem muhtar olduğum için kaymakam bizim alanı kontrol etmemiz için orada olmamızı istedi. Alana gittiğimizde insanların horon oynadığını gördüm. Biz de kaymakam dediği için alanı gezmeye ve kontrol etmeye devam ettik. O sırada bir polisin telefon konuşmasına şahit oldum. Polis, ‘Birazdan küçük Moskova ne hale geliyor görürsünüz’ dedi. Bütün çevik kuvvetin alanı sardığını gördüm. Panzerden su ve gaz bombaları gelmeye başladı. Herhangi bir anons duymadık. Ben de gazlardan kaynaklı boğulma tehlikesi geçirdim. Sonra polislerle konuşmaya çıktım. Metin Hoca’nın bir yerde polisler tarafından sıkıştırıldığını gördüm. Zaten gaz yemişti Metin Hoca, bir de üzerine kalkanla sıkıştırıldı. Sonra oradan birlikte uzaklaştık ama bir daha göremedim. Hastaneye götürüldü ve ölüm haberi geldi.”

O dönem Hopa Dereleri Koruma Platformu’nda yer alan Kamil Ustabaş ise şunları anlattı: ”31 Mayıs 2011 günü dönemin başbakanının mitingi vardı. Bölgede HES’lerin yapılmaması için bir açıklama yapılacaktı. Hopa Dereleri Koruma Platformu bunun için bir çağrı yapmıştı. İnsanlar, başbakana ve basına sesini duyurmak için Hopa Meydanı’nda toplandı. Ben de oradaydım. Aynı zamanda çayda kota ve kontenjana karşı da gerçekleşiyordu. Hopa’nın girişinde polis yığınağı vardı. Hopa’daki iki caddede polislerle kapatılmıştı. Hopa’daki polisin 10-15 katı getirilmişti samırım. Başbakanın miting yapacağı yerle bizim açıklama yapacağımız alan arasında iki tane uluslararası yol, bir tane de şehiriçi yol bulunuyor. Açıklama yapacak olanlar da horon oynuyordu. Horondan sonra hiçbir uyarı yapılmadan polis tarafından saldırıya geçildi. İnsanlar can havliyle Dumlupınar Caddesi’ne kaçtı. Alanda toplananlara gaz ve su sıkılınca açıklamayı izleyenler esnafın dükkanına sığındı. Kolluk kuvvetleri o dükkanlara da gaz kullanarak, kapıları kırarak girdiler. O kadar gaz kullanıldı ki bir dükkanın çatısı yandı. Yine Hopalı insanlar o yangını söndürdü. Aklımızın almadığı bir kolluk kuvveti yığılmıştı. Hopa, gaz bulutu altında kaldı. Bir kadın kafasından yaralandı. Başbakan koruması, ‘Gaz şöyle sıkılır’ diyerek polisin elinden gazı alıp gösterdi. Buna çok net şahit oldum. Niyeyse bir kenti teslim alma mantığıyla gelmişlerdi. Birçok ölü çıkabilirdi. Çıkmamasının sebebi esnafın, insanları dükkanlarında bir şekilde korumalarıydı.

Tanıklardan Recep Demirci ise kendisinin de gazdan etkilendiğini belirterek, “Metin Lokumcu’nun öldüğünü duyduğumda hastane önüne gittim. O sırada yoğun silah sesleri vardı. Panzerlerden ve araçlardan rasgele havaya ateş açıldı. O sırada gaz ve su sıkıldı. Ben fenalaştım ve bayıldım. Hastanede müşahede altında kaldım, uyandığımda sesler devam ediyordu. Sonra hastanenin önünde boş kovanları teslim alarak, savcılığa teslim ettim” dedi.

Dosya hakkında görevsizlik kararı verildi

Mahkeme savcısı dosya hakkında görevsizlik talep etti. Mahkeme sanık avukatı, tanıklar ve dava avukatlarının beyanlarının ardından görevsizlik kararını açıkladı. Dava bundan sonra ağır ceza mahkemesinde görülecek. 

Avukat Meriç Eyüboğlu, “Zamanaşımı ile sonuçlanmayacak bir yargılama süreci olsun istiyoruz. Adil yargılanma olsun. ‘Olacak mı’ derseniz, hayır. Bu karar bile aslında bizim buna ilişkin güvenimizi artırmadı. Bundan sonraki sürecin de dolambaçlı olacağına ilişkin çok fazla emare vardı bugün. Bunu bilerek buradan ayrılacağız. Kararımızı ve ısrarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.

Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu ise şunları söyledi: “10 yıldır bir mücadele sergiliyoruz, bu dava açılsın diye. Biber gazının kimyasal silah olduğunu ve insanı doğrudan öldürebileceğini söylüyoruz. Dava ağır ceza mahkemesine sevk edildi. Bu başarı gibi gözükebilir. Mücadeleye daha yeni başlıyor. Bizim için çok farklı bir boyuta geçecek. Umarım burada her zaman böyle oluruz ve Metin Lokumcu’nun boşuna ölmediğini tarihe ispatlarız.”

Ne olmuştu? 

31 Mayıs 2011’de, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hopa’da miting düzenleyeceği sırada hidroelektrik santral (HES) karşıtı protesto düzenleyenlere polis müdahale etmiş ve emekli öğretmen Metin Lokumcu hayatını kaybetmişti. Adli tıp raporunda, Lokumcu’nun yoğun biber gazına maruz kaldığı için kalp krizi geçirdiği belirtilmişti. Lokumcu’nun ölümüne ilişkin soruşturma, dokuz yıl sonra tamamlandı. Lokumcu’nun ölümüne neden olan polis müdahalesiyle ilgili dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan ve Hopa İlçe Emniyet Müdürü’nün de aralarında bulunduğu sekiz kişiye dava açıldı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.