Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cumartesi Anneleri 864. haftasında, 28 yıl önce Muş ve Diyarbakır’da, Bolu Tugayı’nın operasyonlarında kaybedilenler için adalet istedi

Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasının 165. haftasında, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesabından açıklamada bulundu. 864. haftanın moderatörlüğünü İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan üstlendi. İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin okuduğu açıklamada, 1993’te Muş ve Diyarbakır’da yürütülen askeri operasyonlarda kaybedilenler için adalet istendi.

General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda kaybedilen Behçet Tutuş’un eşi Hanımşah Tutuş, “Koyunlarımızı ve ineklerimizi kaybettiler. Top ve tanklara bizi eve soktular. Dediler ki, ‘Evin içine ateş atacağız, sizleri de evin içine atacağız ve sizleri yakacağız.’ Ne malımız ne canımız kaldı. Erkekleri alıp götürdüler, çocukları alıp götürdüler. Zulüm ettiler, öldürdüler onları. 28 yıl gözlerimiz yollarda kaldı, kemiklerini bulamadık” dedi.  

Diyarbakır Barosu başkanıyken operasyonda kaybedilenlerin dosyasını takip eden CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Kulp (Diyarbakır) ve Muş arasındaki kırsal alanda Bolu Tugayı operasyonlar yaptı ve birçok köylü gözaltına alındı. Kayıp yakınları her yere başvurdular ama sonuç alamadılar. AİHM’e başvuru yapıldı. 2004 yılında köye yakın bir yerde insan kemikleri bulundu. Savcı kemiklerin olduğu yere gidemedi. İHD oraya giderek kanıtları, kemikleri toplayıp savcılığa teslim etti. Yapılan testler sonucunda gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan köylülerden dokuzunun kemiklerine ulaşıldı” diye konuştu. 

864. haftanın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Türkiye’de bin bir emekle yargıya taşınabilen çok az sayıdaki davada ise sorumluluğu ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar yüzünden sonuç alınamıyor. AİHM’de mahkumiyetle sonuçlanan davalar Türkiye’de beraat ile sonuçlanıyor” dedi. 

8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda Diyarbakır ve Muş’a bağlı dağınık köy ve mezralardan çok sayıda köylünün gözaltına alındığını belirten Yoleri, soruşturma sürecini şöyle anlattı:

“Köylülerden bazıları süreç içinde serbest bırakıldı. Operasyonun son gününe kadar tutulan 11 köylüden ise bir daha haber alınamadı. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcılığı’na, OHAL Valiliği’ne, insan haklarından sorumlu devlet bakanına ve içişleri bakanına başvuran aileler bir sonuç alamadı. Bunun üzerine aileler, İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvurdu. İHD konunun takibi için avukatlar görevlendirdi. 1994 yılında dosya ile ilgili AİHM’e başvuruldu. Diyarbakır DGM’nin yürüttüğü soruşturmadan sonuç alınamadı. DGM Başsavcılığı etkin bir soruşturma yapmadan 29 Nisan 1997 tarihinde dosyada takipsizlik kararı verdi. 31 Mayıs 2001 tarihli kararında AİHM, Türkiye’yi 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için mahkûm etti.”

Olaydan 11 yıl sonra, Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Kepir mezrasında insan kemikleri bulunduğunu ve bu kemiklerin, yakınlarına ait olabileceğini söyleyen ailelerin İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvurduğunu dile getiren Gülseren Yoleri, açıklamayı şöyle sürdürdü:

Olay yerine giden İHD’nin çabaları sonucunda söz konusu kemikler Kulp Cumhuriyet Savcılığı tarafından İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Kimliklendirme çalışması sonucunda kemiklerin kaybedilen köylülere ait olduğu kesinleşti. Yapılan başvuru üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu iddiaları yerinde inceledi. Hazırladığı raporun sonuç bölümünde ‘Komisyonumuz Bolu Komando Tugayı’nın düzenlemiş olduğu operasyon sırasında kimi kişilerin gözaltına alındığına ve daha sonra kaybolduklarına kanaat getirmiştir’ denildi.”  

2013 yılında yeniden açılan soruşturmada Diyarbakır Savcılığı’nın düzenlediği iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiğini aktaran Yoleri, “Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ancak 11 köylüye ait kalıntıların bir toplu mezarda bulunmasına, AİHM’in mahkûmiyet kararına, TBMM raporuna rağmen Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 19 Eylül 2018 tarihinde sanığın beraatı ile sonuçlandı. İstinaf başvuruları reddedilen aileler bu sefer de Yargıtay’a başvurdu” dedi.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.